20 Eylül 2025

CIA, Mossad, Epstein: Maxwell Ailesi’nin İstihbaratla Bağları

Trump’ın kendisini affedebileceğine dair yorumların dile getirildiği günlerde MintPress, küçük kızları zenginlere pazarlamakla suçlanan Ghislaine Maxwell’in ailesini ifşa ediyor. Ghislaine’nin medya baronu babası, İsrail için casusluk yapmış bir isim. Kız kardeşi, Silikon Vadisi’nde Tel Aviv’in çıkarlarını savunuyor. Erkek kardeşleri, oldukça etkili olan İslam karşıtı düşünce kuruluşunun kurucuları. Yeğenleri, Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’nda önemli görevlere sahip. Bu Maxwell çetesi, ABD ve İsrail’de devlet katında güçlü bağlar kurmuş bir yapı. Aşağıda bu çetenin hikâyesine yer veriliyor.

Ghislaine Hapisten Çıkar, Epstein Dosyaları Toprağa Gömülür

Genel yoruma göre Ghislaine Maxwell yakında hapisten çıkacak. Seçim kampanyası boyunca Epstein dosyalarını yayınlama sözü veren Trump yönetiminin bugünlerde genç kızları zenginlere peşkeş çeken suçluyu affedeceği konuşuluyor.

İlk döneminde Ghislaine Maxwell’i affetmeyi düşünen Trump, geçen ay af kararı çıkartma fikrine itiraz etti. Sonrasında ise Trump, “affetme yetkim var” dedi. Birkaç gün sonra Maxwell, Teksas’ın Bryan kentinde bulunan asgari güvenlikli hapishaneye aktarıldı ki bu, genelde tanık olmadığımız bir uygulamaydı. Zira fuhuşla suçlanan ve on yıldan fazla ceza almış kadınlar, bu tür hapishanelere aktarılmıyorlar. Bu değişiklik, kimi yorumlara ve öfkeli tepkilere yol açtı.

Maxwell, başka bir hapishaneye Trump’ı Epstein’la ilişkilendiren delilleri ekibinden birinin sızdırması üzerine nakledildi. Bu deliller arasında, üzerinde “Doğum günün kutlu olsun, her bir gün aramızdaki bir başka muhteşem sırrımız olsun” cümlesinin ve çıplak kadın çiziminin bulunduğu bir doğum günü kartı da vardı. Kart, Trump tarafından Epstein’a gönderilmişti.

Maxwell, Jeffrey Epstein’a genç kadınlara ve kızlara tecavüz edildiği, fuhşa sürüklendiği süreçte yıllarca yardım etmiş bir isim. Epstein’ın ilişkili olduğu isimler arasında milyarderler, şöhretli isimler, Trump gibi siyasetçiler bulunuyordu. Epstein, Trump’ı “en yakın arkadaşım” olarak tarif ediyordu.

2021’de Epstein, Manhattan hapishanesinde öldü. Ölümünün sırrı çözülemedi. İki yıl sonra da Maxwell, fuhuş suçlamaları ardından hapse atıldı, 20 yıl hapis cezası aldı.

Trump’ın onu çıkartacağına dair haberler, kitle tabanını şoke etti. Bunun üzerine medyada Trump’ın rüşvet aldığına dair suçlamalar dillendirildi. Hill’de çıkan bir makalede “Ghislaine Maxwell’e sessiz kalması karşılığında para verilmiş, ardından da af çıkartılması gündeme gelmiş olmalı” denilmekteydi. Demokratik Ulusal Komite danışmanı Tim Hogan, bu yazıyı yazanın iddiasının hükümet eliyle örtbas edildiğini söyleyerek, bu işlemi gerçekleştirenleri ağır bir dille eleştirdi. Ardından Hogan, Trump’a bağlı bir kurum olan ve başında kendisine sadık bir isim olarak Kash Patel’ın bulunduğu FBI’ın, Trump’ın ismini “henüz yayınlanmamış olan Epstein dosyalarından sildiğini” söyledi.

Robert Maxwell: Medya Patronu ve İsrail Ajanı

Ghislaine Maxwell’in işlediği suçların önemli bir kısmı bilinse de ailesinin ABD ve İsrail’deki ulusal güvenlik kurumlarıyla ilişkisi pek bilinen bir konu değil. Bu bağı en çok da babası Robert Maxwell kurdu. Medya baronu ve ilk teknoloji girişimcisi olarak Robert Maxwell, güvenlik kurumlarıyla güçlü bir bağa sahipti.

Memleketi Çekoslovakya’nın Hitler eliyle işgal edilmesi ardından Amerika’ya göç eden Yahudi mülteci olarak Maxwell, İngilizlerle birlikte Almanya’ya karşı mücadele etti. İkinci Dünya Savaşı sonrası kendi ülkesinde kurduğu bağları kullanarak yeni kurulan İsrail devletine silah taşınmasına katkıda bulundu. Bu silahlar, 1948 savaşında ve yaklaşık sekiz yüz bin Filistin’in etnik temizliğe maruz kaldığı Nekbe’de kullanıldı.

Maxwell’in hayat hikâyesini kaleme alan Gordon Thomas ve Martin Dillon’ın aktardığına göre, Robert Maxwell İsrail istihbaratına ilkin altmışlarda bağlandı. İsrail’deki teknoloji şirketlerini satın almaya başladı. İsrail, bu şirketleri ve yazılımları dünya genelinde yürüttüğü gizli operasyonlarda ve casusluk faaliyetlerinde kullandı.

Maxwell, zamanla 16.000 insanın çalıştığı 350 şirketin sahibi haline geldi. New York Daily News, İngiltere’de çıkan Daily Mirror ve İsrail’de çıkan Maariv gazetelerinin sahibi olan Maxwell, bunun yanında bazı dünyaca ünlü yayınevlerinin ve bilimsel yayın merkezlerinin de sahibiydi.

İş dünyasında edindiği güç sayesinde politik güce sahip olan Maxwell, 1964’te İngiltere parlamentosuna girdi. ABD dışişleri bakanı Henry Kissinger ile Sovyet devlet başkanı Mihail Gorbaçev en yakın arkadaşları idi.

Maxwell, bu nüfuzu İsrail’in çıkarları için kullandı. İsrail’in istihbarat toplamak amacıyla ürettiği yazılımları Rusya’ya, ABD’ye, İngiltere’ye ve başka ülkelere sattı. Bu yazılımlar arasında Mossad’ın dünya genelinde istihbarat kurumlarına ve hükümet binalarına sızıp gizli bilgi toplamasını sağlayan yazılım da bulunuyordu.

Ariel Sharon (sağdaki) Robert Maxwell’le birlikte. 20 Şubat 1990, Kudüs.

Casusluk imkânlarını bu dönemde geliştiren İsrail, aynı zamanda gizlice nükleer silah programını yürürlüğe koydu. Bu proje, 1986’da delilleri İngiliz basınına sızdıran İsrailli barış eylemcisi Mordehay Vanunu tarafından açığa çıkartıldı. İngiltere’nin en güçlü medya patronlarından olan Maxwell, Vanunu’ya yönelik casusluk faaliyeti yürüttü, fotoğraflarını ve onunla ilgili bilgileri İsrail Büyükelçiliği’ne teslim etti. Bunun üzerine İsrail istihbaratı Vanunu’yu kaçırıp hapse attı.

Maxwell’in ölümü de tıpkı Epstein’ın ölümü gibi tartışmalara neden oldu. 1991’de cansız bedeni okyanusta bulundu. Yetkililer, lüks yatından düştüğünü, tuhaf bir kaza neticesinde öldüğünü söyledi. Bugün hâlâ çocukları babalarının öldürülüp öldürülmediği konusunda anlaşamıyorlar.

Yıllarca Maxwell’in İsrail’in “süper casus”u olarak çalıştığına dair dedikoduları, Kudüs’te devletin düzenlediği abartılı cenaze töreniyle teyit edildi. Naaşı, İsa’nın göğe yükseldiği söylenen noktanın bulunduğu, Yahudilik için de kutsal olan Zeytinler Dağı’na defnedildi.

Hükümet ve muhalefetten birçok isim cenazeye katıldı. Bunlar arasında İsrail istihbarat teşkilatlarının altı başkanı da vardı. Cenaze konuşmasını cumhurbaşkanı Hayim Herzog yaptı. Konuşma yapan diğer bir isim de başbakan İzak Şamir’di. Şamir konuşmasında “Robert Maxwell’in İsrail için bugün herkesten çok daha fazla şey yaptığını” söyledi.

Lâkin Maxwell, İngiltere’de pek sevgiyle anılan bir isim değil. Korkulan bir kişilik olarak Maxwell, tıpkı (İsrail’le güçlü bağları bulunan) Rupert Murdoch gibi, medya kuruluşlarını demir yumrukla yönetti. Ölümü sonrası kendisinin batmakta olan diğer şirketlerini kurtarmak için çalışanlarının emeklilik fonundan 500 milyon dolardan fazla parayı çaldığı görüldü. Bu hırsızlık neticesinde birçok çalışmanının emeklilik planı suya düştü. On yıl sonra, 2001’de Scotsman gazetesi şunları söyledi:

“Maxwell, yaşarken hakir görülen, ölümü sonrası herkesin nefretini dile döktüğü bir isimdi. Çünkü o, Mirror Grubu’na bağlı gazetelerin emeklilik fonundan 440 milyon sterlin çalmıştı. Maxwell, İngiltere’nin suçlar tarihinde en büyük hırsız olarak kayda geçti.”

Isabel Maxwell: İsrail’in Silikon Vadisi’ndeki Kadını

Robert’ın kızı, Ghislaine’in ablası Isabel Maxwell, babasının hayat hikâyesini yazan Thomas ve Dillon’ın kitabının tüm nüshalarını toplattı. Times of London’ın haberine göre, hemen ardından İsrail’e kaçan Isabel, kitabı Mossad’ın başkan yardımcısı, aile dostu David Kimche’ye verdi. Bu tür ilişkiler, babasının İsrail’in üst düzey casusu olduğunu ispatlıyordu.

Isabel, teknoloji endüstrisi alanında uzun ve başarılı bir kariyere sahip oldu. 1992’de ikiz kız kardeşi Christine ile birlikte internetteki ilk arama motorlarından birini geliştiren şirketi kurdu.

Ancak yukarıda bahsi edilen emeklilik fonu rezaleti sonrası Isabel ve çocukları, babalarının çöken imparatorluğunu diriltme işine odaklandılar. Kız kardeşler, bu süreçte arama motorunu satarak muazzam kârlar elde ettiler.

İsrailli yayın organı Haaretz’in de belirttiği gibi, Isabel 2001 yılında hayatını Yahudi Devleti’nin çıkarları için çalışmaya adamaya karar verdi ve “İsrail’e inandığı için”, “sadece İsrail’i ilgilendiren konularda çalışmaya” yemin etti. Eski MintPress gazetecisi ve araştırmacı muhabir Whitney Webb’in “İsrail’in Silikon Vadisi’ne açılan arka kapısı” olarak tarif ettiği Isabel, kendisini teknoloji dünyasında ülkenin önemli bir elçisi haline getirdi.

İş dünyasından haberlere yer veren Globes gazetesi o dönemde şunları söylüyordu:

“Maxwell, ilk geliştirme aşamasındaki İsrailli şirketler ile ABD’deki özel melek yatırımcılar (şirkete ilk aşamasında yatırım yapıp onun büyümesini sağlayan girişimciler) arasında bir irtibat görevlisi olarak teknoloji sahasında kendisine benzersiz bir yer edindi. Aynı zamanda, İsrail’de geliştirme merkezleri açmak isteyen ABD’li şirketlere de yardımcı oluyor. Tel Aviv ile San Fransisko arasında sayısız uçuş gerçekleştiren Maxwell, yoğun bir hayat yaşıyor.”

İsrail’in dünyanın dört bir yanındaki baskıcı hükümetler tarafından siyasi muhalifleri gözetlemek, taciz etmek ve hatta öldürmek için kullanılan, dünyanın en tartışmalı casus yazılım ve bilgisayar korsanlığı araçlarının çoğunun kaynağı olduğu biliniyor. Bunlardan biri de, Suudi Arabistan hükümetinin Washington Post muhabiri Cemal Kaşıkçı’yı Türkiye’de öldürmeden önce takip etmek için kullandığı o ünlü Pegasus isimli yazılım.

Isabel, kariyerini ve hayatını babasının siyasi bağlantıları üzerine inşa etti. “Hayatımda babam çok etkiliydi. Çok başarılı bir adamdı ve hayatı boyunca birçok hedefine ulaştı. Ondan çok şey öğrendim, açtığı yollardan yürüdüm” diyordu. Bu yollardan biri, Ehud Olmert ve Jeffrey Epstein’ın en yakın arkadaşlarından biri olan Ehud Barak da dâhil olmak üzere, sayısız İsrailli liderle kurulan güçlü bağlar sayesinde açılmıştı.

Isabel, 2000’li yıllarda Batı’nın en üst düzey siyasi, güvenlik ve istihbarat yetkililerinin kapalı kapılar ardında bir araya geldiği Herzliya Konferansı’na düzenli olarak katıldı, ayrıca Dünya Ekonomi Forumu’nda “teknoloji öncüsü” olarak yer aldı.

Ayrıca, İsrail hükümetinin finanse ettiği Şimon Peres Barış ve İnovasyon Merkezi ile İsrail Çalışmaları için Amerikalı İzak Rabin Dostları Merkezi’nin yönetim kurullarına da atandı; bu iki kuruluş, söz konusu eski İsrail başbakanlarıyla yakın ilişki içindedir.

2001 yılında iCognito’nun CEO’su oldu ve kendi ifadesiyle, bu görevi “şirketin İsrail’de olması ve teknolojisi sayesinde” üstlenebildi. Söz konusu teknoloji, çocukların internette güvende olmasını sağlamayı amaçlıyordu; kız kardeşinin o dönemde aktif olarak küçükleri kaçırıp istismar ettiği düşünüldüğünde, bu durum oldukça ironikti.

Isabel, Ghislaine'den çok daha ciddi ve başarılı bir isimdi. Haaretz’in de belirttiği gibi:

“Küçük kız kardeşi Ghislaine, Bill Clinton’la kahvaltı yaptıktan sonra veya bir diğer yakın arkadaşı olan İngiltere Prensi Andrew ile olan bağları nedeniyle dedikodu köşelerine yazılar yazarken, Isabel, Mısır’ın baş müftüsüyle, bir çadırda bir Bedeviyle veya Gazze’deki bir mülteci kampına yaptığı ziyaretlerde çekilmiş fotoğraflarını göstermek isteyen bir isim.”

Isabel, 1997 yılında İsrailli güvenlik teknolojisi firması Commtouch’ın başkanlığına atandı. Bağlantıları sayesinde Commtouch, Maxwell ailesinin yakın arkadaşı Bill Gates ve Jeffrey Epstein gibi Silikon Vadisi’nin en önemli oyuncularından yatırım almayı başardı.

Christine Maxwell’i İsrail mi Fonluyor?

Isabel’in ikiz kız kardeşi Christine de en az diğerleri kadar başarılı. Yayıncılık ve teknoloji sektörlerinde deneyimli olan Christine, veri analizi şirketi Chiliad’ın kurucu ortağıydı. CEO olarak, şirketin Terörle Mücadele’nin zirve yaptığı dönemde FBI’a sattığı devasa bir “terörle mücadele” veritabanının üretimini denetledi. Yazılım, Bush yönetiminin Müslüman Amerikalılara baskı yapmasına, 11 Eylül ve Vatanseverlik (Terörizmi Önlemek ve Engellemek İçin Gerekli Uygun Araçları Sağlayarak Amerika’yı Birleştirme ve Güçlendirme) Yasası’nın ardından iç hukuktaki medeni hakları ihlal etmesine yardımcı oldu. Bugün bir başka büyük veri şirketi olan Techtonic Insight’ın lideri ve kurucu ortağıdır.

Christine, kız kardeşi ve babası gibi İsrail devleti ile yakın bir ilişkiye sahiptir. Şu anda Küresel Antisemitizm ve Politika Çalışmaları Enstitüsü’nde (ISGAP) araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Biyografisinde şunlar söylenmektedir:

“Günümüzde antisemitizmin yol açtığı büyük tehlikelerle mücadele etmek ve proaktif anlayışı güçlendirmek için etkin teknolojilerden yararlanan yenilikçi akademik araştırmaları teşvik etmek, Holokost’un yirmi birinci yüzyıl ve sonrası için süregelen önemini artırmak için çalışmaktadır.”

ISGAP yönetim kurulu, İsrail ulusal güvenlik kurumlarının tepesindeki yetkililerden oluşan seçkin bir kadrodur. Bu kadroya, eski İçişleri Bakanı ve İsrail Başbakan Yardımcısı Natan Şaranski ve eski IDF Baş Denetçisi ve Stratejik İşler ve Diplomasi Bakanlığı Genel Müdürü Tuğgeneral Sima Vaknin-Gil de dâhildir. Yönetim kurulunda ayrıca Jeffrey Epstein’ın avukatı Alan Derşovitz de yer almaktadır.

Düşünce kuruluşu, ABD hükümetinin 2024’te ülke genelindeki üniversite kampüslerinde gerçekleşen Gazze protestolarını bastırma kararında kilit rol oynadı. Grup, öğrenci liderlerini yabancı terör örgütleriyle ilişkilendiren raporlar hazırladı ve Amerikan üniversitelerini sardığı iddia edilen antisemitizm dalgası ile ilgili olarak dile getirilen şüpheli iddialara destek çıktı. Hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi liderlerle sık sık bir araya gelerek, onları gösterilerin liderlerini “soruşturmaya” (yani ezmeye) çağırdı.

ISGAP, Amerikan üniversitelerindeki yabancı etkiler konusunda sürekli uyarılarda bulunuyor, Katar’ın ABD yüksek öğrenim sistemi üzerinde hâkim olduğunu iddia eden kuruluş, bu iddiasına ilişkin ayrıntıları içeren raporlar hazırlıyor, seminerler düzenliyor, bu hâkimiyeti Amerikan gençliği arasında artan İsrail karşıtlığı ile ilişkilendiriyor.

Ancak ISGAP, diğer yabancı hükümet etki operasyonlarını araştırmak isteseydi, çok uzağa bakmasına gerek kalmazdı, çünkü kendi fonları büyük ölçüde tek bir kaynaktan, yani İsrail devletinden geliyordu. 2018’de yürütülen bir soruşturma, (o zamanlar başında Tuğgeneral Vaknin-Gil’in bulunduğu) İsrail Stratejik İşler Bakanlığı’nın ISGAP’a 445.000 dolar aktardığını ortaya çıkardı; bu miktar, o yılki toplam gelirinin neredeyse %80’ine denk düşüyordu. ISGAP, bu bilgiyi ne kamuoyuna ne de federal hükümete açıkladı.

Amerikan siyasetine yabancı müdahale endişelerinin zirve yaptığı dönemde, bu haber neredeyse hiç duyulmadı. O zamandan beri İsrail hükümeti, gruba milyonlarca dolarlık mali destek sağlamaya devam etti. Örneğin, 2019’da ISGAP’a 1,3 milyon doların üzerinde bir hibeye onay verildi. Dolayısıyla, kuruluştaki bir araştırmacı olarak Christine Maxwell, İsrail hükümetinin nakit parasından doğrudan yararlanan bir isimdir.

Maxwell Ailesinin Üçüncü Kuşağı ABD Hükümetinde Çalışıyor

Robert Maxwell’in kızları devlet iktidarına yakınken, ailenin üçüncü kuşağına mensup kimi isimleri, ABD hükümetinde görevler üstlendi. Isabel Maxwell’in tek oğlu Alex Djerassi, üniversiteden mezun olduktan kısa bir süre sonra Hillary Clinton’ın 2007-2008 başkanlık kampanyasında çalıştı. Djerassi, Clinton ekibi için muhtıralar, brifingler ve politika belgeleri hazırladı, Clinton’ın yirmiden fazla münazaraya hazırlanmasına yardımcı oldu.

Clinton ve Maxwell aileleri arasında sıkı ve güçlü bir ilişki mevcut. Ghislaine, Hillary’nin kızı Chelsea ile tatile giden, düğününde önemli rol üstlenmiş bir isim. Hem o hem de Jeffrey Epstein, Clinton’ın emrine verilmiş olan Beyaz Saray’a defalarca davet edildi. Epstein hapse girdikten çok sonra, Başkan Bill Clinton, Ghislaine’i Los Angeles’taki seçkin bir restoranda kendisiyle samimi bir akşam yemeğine davet etti.

Beyaz Saray adaylığı başarısız olsa da Başkan Obama, Hillary Clinton’ı dışişleri bakanı olarak atadı ve ilk icraatlarından biri de Djerassi’yi ekibine almak oldu. Djerassi, hızla yükselerek Dışişleri Bakan Yardımcısı Ofisi, Yakın Doğu İşleri Bürosu’nda Özel Kalem Müdürü oldu. Bu görevinde, ABD’nin İsrail ve İran politikasını geliştirme konusunda uzmanlaştı; ayrıca ABD’nin Irak işgali konusunda da çalıştı ve Clinton’a İsrail ve Arap dünyasına yaptığı ziyaretlerde eşlik etti.

Dışişleri Bakanlığı’ndayken, Libya Dostları ve Suriye Halkının Dostları Konferansları’nda ABD hükümet temsilcisi olarak görev yaptı. Bu iki kuruluş, söz konusu iki hükümeti devirmek ve yerlerine ABD yanlısı rejimler getirmek için çalışan, sert ve şahin gruplardan oluşuyordu. Vaşington, istediğini aldı. 2011’de Libya lideri Albay Kaddafi devrildi, öldürüldü ve yerine İslamcı savaş ağaları geçti. Geçtiğimiz Aralık ayında ise, uzun süredir Suriye Devlet Başkanı olan Beşşar Esad Rusya’ya kaçtı, yerine Suriye El Kaidesi’nin kurucusu Ebu Muhammed Cevlani getirildi.

Djerassi, daha sonra ABD hükümeti tarafından finanse edilen düşünce kuruluşu Carnegie Barış Vakfı’na ortak olarak atandı. Burada da Ortadoğu politikaları üzerine uzmanlaştı. Biyografisinde, “Arap dünyasında demokratikleşme ve sivil toplum, Arap ayaklanmaları ve İsrail-Filistin barışı ile ilgili konularda çalıştığı”nı söylüyor. Djerassi, şu anda Silikon Vadisi’nde çalışıyor.

Djerassi’nin kaderi, Demokrat Parti’nin Clinton kanadına bağlıyken, kuzeni (Christine Maxwell’in en büyük oğlu) Xavier Malina doğru ata oynadı, bunun neticesinde Obama-Biden’ın 2008 başkanlık yarışında çalıştı.

Başarılı çalışmalarının karşılığını Beyaz Saray’da elde ettiği pozisyonla aldı, burada Başkanlık İcra Ofisi’nde asistan olarak göreve başladı. Kuzeni gibi Malina da, görevi bittikten sonra Carnegie Barış Vakfı’nda bir pozisyon elde etti, ardından da teknoloji dünyasında kariyer yaparak, Körfez Bölgesi’ndeki Google’da uzun yıllar çalıştı. Şu anda Disney’de çalışıyor.

Ebeveynleri yanında büyükanne ve büyükbabalarının yapıp ettikleri, sonraki kuşakların kariyerlerini belirlememeli ancak yabancı bir gücün pişmanlık duymayan casusları ve ajanlarından oluşan çok kuşaklı bir aileden gelen iki bireyin ABD devletinin merkezinde pozisyonlar elde etmiş olması, en azından kayda değer bir durum.

Maxwell Kardeşler: İflastan Terörle Mücadeleye

Maxwell çetesinin büyük bir kısmı Amerikan ve İsrail siyasetinde etkili. Ian ve Kevin kardeşler de memleketleri İngiltere’deki ilişkiler üzerinde önemli bir etkiye sahipler. Babaları Robert’ın çalışanlarının emeklilik fonundan 160 milyon doların üzerinde para çalmasına yardım ettikleri yönündeki yaygın iddialar üzerinden aklanmış olsalar da kardeşler, uzun yıllar boyunca gözlerden ırak yaşadılar. Özellikle Kevin, yarım milyar doları aşan borçlarıyla İngiltere tarihinin en büyük iflasına imza atmış bir isim olarak biliniyor.

Kardeşler, 2018’de radikal İslam sorununa çok daha müdahaleci ve sert bir hükümet yaklaşımı için baskı yapan tartışmalı bir düşünce kuruluşu olan Cihatçı Terörizm ve Aşırılıkla Mücadele'yi (CoJiT) kurdular.

Ian, örgütünün yayımladığı Cihatçı Terör: Yeni Tehditler, Yeni Tepkiler adlı kitapta, CoJiT’in “ulusal tartışmada katalizör rolü oynamak” ve bu konudan kaynaklanan “zor soruları” cevaplamak için kurulduğunu yazıyor. Kitabın geri kalanının içeriğine bakılırsa, burada esasen Müslüman toplulukların daha kapsamlı bir biçimde gözetlenmesi için çaba harcanacağından söz ediliyor.

CoJiT, İngiltere’de oldukça etkili bir kuruluştu. Yayın kurulu ve katkıda bulunanlar, üst düzey devlet yetkililerinden oluşan seçkin bir kadrodan oluşuyordu. 2018’de Londra’da düzenlenen ilk konferansına katılanlar arasında, hükümetin Aşırılıkla Mücadele Baş Komiseri Sara Khan ve İngiltere’nin iç istihbarat teşkilatı MI5’ın eski Genel Direktörü Jonathan Evans da vardı.

Birçok Maxwell projesi gibi, CoJiT de işlerini tamamlamış gibi görünüyor. Kuruluş, 2022’den beri web sitesini güncellemedi veya sosyal medya kanallarında herhangi bir paylaşım yapmadı.

Doğrusunu söylemek gerekirse, son birkaç yıldır kardeşler başka önceliklere sahiplerdi. Kız kardeşleri Ghislaine’in hapisten çıkması için kampanya yürüten kardeşler, onun tamamen masum olduğunu iddia ediyorlar. Ancak görünüşe göre, tıpkı babası Robert Maxwell gibi Kevin da savunma avukatlarına para vermemiş. 2022’de avukatları, yaklaşık 900.000 dolarlık ödenmemiş masraflar için kendisine dava açtı.


Tüm O Kötü Şöhretiyle Bay Epstein

Ghislaine Maxwell ve Jeffrey Epstein, yıllar boyunca yüzlerce kızı ve genç kadını sömüren bir fuhuş şebekesini yönetti. Ayrıca, milyarder işletme sahipleri, kraliyet ailesi, yıldız akademisyenler ve yabancı liderler gibi küresel elitlerin geniş ağlarıyla da bağlantılıydılar, bu durum, işledikleri çok sayıda suça ne ölçüde dâhil oldukları konusunda yoğun spekülasyonlara yol açtı.

Epstein’ın Maxwell’lerle ilk ne zaman tanıştığı hâlâ belirsiz; bazıları, Robert Maxwell tarafından İsrail istihbaratına dâhil edildiği iddiasında. Bazıları da ilişkinin Robert’ın ölümünden sonra, ailenin mali sıkıntılar nedeniyle yaşadığı yoksulluktan kurtulmasıyla başladığını söylüyor.

Epstein, 2019’daki tutuklanmasından yalnızca bir ay sonra New York’taki hapishane hücresinde ölü bulundu. Ölümü resmi kayıtlara intihar olarak geçti, ancak ailesi bu yoruma karşı çıktı.

Epstein’ın sırdaşları arasındaki en güçlü iki isim, belki de Başkan Bill Clinton ve Donald Trump’tı. Hakkındaki sayısız cinsel taciz suçlamasıyla zaten kötü bir şöhrete sahip olan Clinton’ın, Epstein’ın “Lolita Ekspresi” lakaplı özel jetiyle en az 17 kez uçtuğu ve Epstein’ın kurbanı Virginia Giuffre tarafından, multimilyonerin en kötü suçlarının çoğunun işlendiği Karayipler’deki özel ikametgahı olan Little St. James Adası’nı ziyaret etmekle suçlandığı biliniyor.

Trump’ın, itibarsız finansöre çok daha yakın olduğu tartışmasız bir gerçek. 2002’de, “Jeff’i on beş yıldır tanıyorum. Harika bir adam. Onunla vakit geçirmek çok eğlenceli. Hatta benim kadar güzel kadınlardan hoşlandığı bile söyleniyor, üstelik çoğu genç. Buna hiç şüphe yok” demişti. Clinton gibi Trump da Lolita Express ile uçtu. Epstein, 1993’te Marla Maples’ın düğününe katıldı ve onu üçüncü eşi Melania ile tanıştırdığını iddia etti.

Ne yazık ki, Epstein’ın bağlantıları tüm siyasi yelpazeden insanları suçlu göstermesine rağmen, genelde taraflı haberler yapıldı. MintPress’in MSNBC ve Fox News’da bir yılı aşkın bir süre boyunca Epstein ile ilgili yapılan haberleri incelediği çalışmasında, her iki kanalın Epstein’ın kendi tercih ettikleri başkanla olan bağlantılarının üzerini örterken, diğer büyük partinin lideriyle olan bağlantılarını vurgulayıp ön plana çıkardığını ortaya koydu. Neticede bugün ABD’deki birçok kişi, olayı bir bütün olarak siyasi sisteme değil, siyasi rakiplerine yönelik bir suçlama olarak görüyor.

Bir de Epstein’ın istihbarat bağlantıları meselesi var. Bu, onlarca yıldır, hatta Epstein hakkında herhangi bir iddianın kamuoyuna açıklanmasından yıllar önce bile açıkça dile getirilen bir meseleydi. Epstein’ın biyografi yazarı Julie K. Brown’ın belirttiği gibi, Epstein, doksanlar boyunca hem CIA hem de Mossad için çalıştığıyla açıkça övünen bir isimdi, ancak bu iddia, halen daha kimilerince şüpheli görülüyor. İngiltere’de çıkan Sunday Times gazetesi, 2000 yılında “O, Bay Gizemli. Kimse onun bir konser piyanisti, emlak geliştiricisi, CIA ajanı, matematik öğretmeni veya Mossad üyesi olup olmadığını bilmiyor” diyordu. Tüm bu kimliklerde en azından bir parça doğruluk payı olması mümkün.

Epstein, 2014 yılında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns ile üç kez görüştü. Burns, daha sonra CIA direktörü olarak atanacaktı. Ancak Burns’ün Epstein’a yakınlığı, eski İsrail Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Savunma Bakanı Ehud Barak’ın yakınlığıyla karşılaştırıldığında sönük kalıyor. Barak’ın yalnızca 2013-2017 yılları arasında New York’a seyahat ettiği ve hüküm giymiş suçluyla en az otuz kez görüştüğü, bazen Manhattan’daki malikanesine kimliğini gizleyerek veya kimliğini gizlemek için maske takarak geldiği biliniyor.

Epstein’ın İsrail istihbaratıyla bağlantıları hakkında çok sayıda kaynak yorum yaptı. Kimliğini gizlemek için mahkeme belgelerinde “Jane Doe 200” olarak anılan eski kız arkadaşı ve kurbanı, Epstein’ın bir Mossad ajanı olmakla övündüğünü ve kendisine tecavüz ettikten sonra onun casus olması sebebiyle can güvenliğinden endişe duyduğunu, bu yüzden polise gidemediğini ifade etti.

Mahkeme dosyasında, “Doe, Mossad ajanı olduğuna inandığı, dünyadaki en sıra dışı bağlantılara sahip insanlardan birinin gerçekleştirdiği tecavüzün herhangi bir şekilde raporlanmasının kendi bedenine ciddi zararlar verilmesine veya ölümüne sebep olacağına gerçekten inanıyordu” ifadeleri yer alıyor.

İsrail Askeri İstihbarat Müdürlüğü’nde eski üst düzey yetkili Ari Ben-Menaşe, Epstein’ın bir casus olduğunu ve Ghislaine Maxwell ile birlikte İsrail adına bir aşk tuzağı operasyonu yürüttüğünü iddia etti. Rolling Stone dergisine konuşan dört (isimsiz) kaynak, Epstein’ın doğrudan İsrail hükümetiyle çalıştığını söyledi.

Ancak Maxwell ailesinin büyük bir kısmının aksine, İsrail ve istihbarat bağlantıları büyük ölçüde tanıklıklara ve doğrulanmamış ifadelere dayanıyor. Ülkeye bilinen tek seyahati, cezasının açıklanmasından hemen önce, Nisan 2008’de gerçekleşmiş ve bu hareket, oraya sığınacağı yönündeki korkuları tetiklemişti.

Bununla birlikte, kamuoyunda Epstein’ın Tel Aviv için çalışıyor olabileceği yönünde yoğun spekülasyonlar mevcut. 2025 tarihli ABD’nin Dönüm Noktaları Öğrenci Eylem Zirvesi’nde eski Fox News sunucusu Tucker Carlson, Epstein’ın dış bağlantıları hakkında soru sormanın yanlış, nefret dolu veya Yahudi karşıtı bir yanı olmadığını dile getirdi. “Kimsenin yabancı hükümetin İsrail olduğunu söylemesine izin verilmiyor, çünkü bir şekilde bunun uygunsuz olduğunu düşünmeye zorlanıyoruz” diyen Carlson, medyanın bu konudaki sessizliğinden duyduğu rahatsızlığı aktardı.

“Ne bu şimdi? Evinizde eski İsrail başbakanı kalıyor, yabancı bir hükümetle temaslar kurmuşsunuz, Mossad adına mı çalışıyordunuz? Yabancı bir hükümet adına şantaj mı yapıyordunuz?”

Carlson’ın yorumları, eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett’ın sert eleştirileriyle yüzleşti: “Jeffrey Epstein’ın bir şekilde İsrail için çalıştığı veya Mossad’ın bir şantaj şebekesi yönettiği iddiası, kesinlikle ve tümüyle asılsızdır. Epstein’ın hem suç teşkil eden hem de aşağılık davranışlarının Mossad veya İsrail devleti ile hiçbir ilgisi yoktur.”

“Bu suçlama, Tucker Carlson gibi internet âleminde tanınmış şahsiyetlerin bilmedikleri şeyleri bildiklerini iddia ederek yaydıkları bir yalandı” diyen Trump, İsrail’in “kötü niyetli bir iftira ve yalan dalgası”yla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Epstein hakkındaki gerçek ne olursa olsun, güçlü Maxwell ailesinin ABD, İngiltere ve İsrail devletindeki güçlerle geniş kapsamlı bağlantıları olduğu tartışma götürmez bir gerçeklik. Ayrıca hiç şüphe yok ki, faaliyetlerinin tüm detayları kamuoyuna açıklanırsa, dünyanın en güçlü kişi ve kuruluşlarının önemli bir kısmı suçlu durumuna düşecek. Belki de Trump’ın Epstein Dosyaları’nı yayınlama sözünden kısa sürede suç ortağını serbest bırakma seçeneğine geçiş yapmasının sebebi bu.

Alan Macledd
22 Ağustos 2025
Kaynak

0 Yorum: