12 Mayıs 2024

,

Kaynak



1990 sonrası sürecin getirdiği özel günler, emperyalist kapitalizmin aşkı, aileyi, arkadaşlığı, dostluğu, değerleri kavramsal açıdan içi boş bir göstergeye çevirdi. Bu açıdan, gösteri toplumu tüketimin mahremiyeti ihlal etmesiyle kendini var ederek yoz kültürü tüm halklara dayattı. Yeni bir takvim oluşturulurken, halkların zihinleri de yeni bir işgal biçimiyle saldırıya uğradı.

Günümüzde bir giyim mağazasının “Dünya Mütevazılık Günü” diye seri üretim ürün stokunu sözde indirimler aracılığıyla eritmeye çalışmasının üzerinde durulmalıdır. Aynı firmanın uyku günü gibi imal günlerle pijama satmaya çalışması da dikkate değer. Hem ürünün özel gün adı altında satışa çıkarılması da hem de satılan ürünün birer sosyal medya malzemesi olarak değerli hissetmek adı altında paylaşılması; toplumsal alanda mahremiyetin aşındırılmasına, iktisadi alanda firmanın reklâmını yapmak için tüketicinin gönüllü reklâm ajansına dönüşmesine neden oluyor. Başka bir açıdan bakıldığında, özgürlük ve bireylik diye zihinlere pazarlanan bu dijital deneyim, özgün olmayan birbirinin kopyası sosyal medya paylaşımlarından ibarettir. Tıpkı seri üretimde olduğu gibi seri deneyimler. Birbirinin kopyası yaşamların ve yaşantıların olduğu toplumsal düzende özgürlük, özgünlük, değerli hissetme birer yanılsamadır. Story/hikâye atmada görüleceği gibi gösteri; gösteren ve muhatabı için 24 saattir, sonra rivayet olur, anda kalır.

Emekçi halkların kendi takvimi olur. Orada her bir yaprak bedel ve kazanımlarla bezelidir. Biz, kendi takvimimizi yazıp yaşatmadıkça zihinlerimiz de yozlaşmanın açık hedefine dönüşecektir, dönüşüyor.

Bu günler içinde bazı günler halk tarafından sahiplenildiğinden görmezden gelemeyiz. Bugün anneler günü.

Sömürüsüz bir düzen mücadelesinde evlat yitiren ama evladını milyonların sahiplendiği nice analar var. Toprağa kökü onlar saldı, toprağı onların emeği yurtlaştırdı. Ailenin olmadığı yerde yurt da olmaz, yurtsuz insan da rüzgârda savrulan yeşilini kaybetmiş bir yaprak parçasıdır.

Bugün, yurdunda hem kendisi hem de evlatları katledilen on binlerce Filistinli ana, adlarını bilmesek de belleğimizde yaşıyor, yaşayacak. Ülkemizde ve tüm emekçi halkların sınıflar mücadelesine evlat yetiştiren analar, bu mücadele sizin eseriniz.

Yaşam engellenemez, doğum engellenemez, siz varolduğunuz sürece bu mücadele yaşayacak. Bugün aileye karşı olup ona saldırı başlatan kim ve hangi çevreler varsa (kişi yeni bir aile kurmak istemeyebilir ama saldırı açmak farklı bir durum) kurtuluşumuzu istemeyip bizim bütünlüklerimize savaş açanlardır.

Emperyalist kapitalizm, tüm değerlere saldırarak aileyi yok etmeye çabalarken buna demokratlık ve özgürlük adı altında omuz verenler, emekçi halkların kurtuluşunu istemeyenlerdir. Mücadele saflarına alınmaması gerekenler de onlardır.

Değil bugün, takvimdeki hiçbir gün emperyalizmden kurtarılmadığı sürece ne analar ne babalar ne öğretmenler ne sevdalılar/eşler ne de kadınlar ve çocuklar özgür olacaktır.

Filistin başta olmak üzere ezilen ve sömürülen halklar özgürleşmedikçe ve eşit düzende yaşam sağlanmadıkça analar da anılar da bir güne sığdırılamaz. Filistinli ana kendi öz yurdunda çocuklarıyla huzurlu değilse hiçbir insan huzurlu değildir. Tüm mücadelemiz de insanca bir yaşamı getirecek olan sınıfsız sömürüsüz düzen içindir. O gün bizim için her gün, dünya yoldaşlar günüdür.

S. Adalı
12 Mayıs 2024

0 Yorum: