24 Mayıs 2024

,

Gölge Oyunu


Ukrayna Savaşı ilk yılını doldurduğunda, Rusya’nın aslında ilerleyemediği ve başarısız hamleler yaptığı yönündeki tartışmalar gündemi oluşturuyordu. Üzerinden bir yıl daha da geçti. Son bir haftada ise Rusya Harkov’u kontrol altına aldı. Savaşın daha ilk günlerinde en büyük enerji santralini Ukrayna kaybetmişti. Harkov’un kaybını açıklayan Zelenski; ordudaki asker sayısının yetersiz olduğunu, askere alma yaşının düşürüldüğünü ve halen eğitime alınan askerlerin savaşa gönderilmediğini söylüyor. Ardından Batılı emperyalistlere de silah yardımının bir an önce gelmesi gerektiğini yoksa Rusya’nın saldırıları genişleteceğini açıklıyor.

Bu sırada Yemen, bir kez daha emperyalistlerin destroyerlerini batırıyor, Slovakya başbakanına suikast düzenleniyor, İran cumhurbaşkanı helikopter “kazasında” ölüyor. Tüm bu gelişmeler emperyalizmin yenilgi aldığını gösteriyor, yaşanan, tam bir panik halidir. İlk panik, Rus kedisinin, Dostoyevski kitaplarının, Rus müzisyenlerin konserlerinin “demokrat” Avrupa tarafından yasaklanmasıydı. İkinci panik, Filistin direnişinin ardından Filistinli kadın yazarın ödül töreninin iptal edilmesiydi. Her bir panik belirtisi, sembolik bir değer taşıyor.

Slovakya başbakanı Ukrayna karşıtı açıklamalarda bulunuyordu. İran ise Şam’daki büyükelçilik binasının İsrail tarafından vurulmasına misilleme olarak İsrail’e füze saldırısında bulunmuştu. İsrail yanlısı medya, her ne kadar İran saldırısında “İsrail zarar görmedi” propagandası yapsa da hava savunma üssü zarar görmüştü. Öyle olduğu son “kazayla” daha net anlaşılıyor. Bir dönem Latin Amerika devlet başkanları da kanserden ölüyordu!

Filistin direnişi tüm dengeleri değiştirdi, emperyalizme karşı direnişin fitilini yeniden ateşledi. Tüm emperyalist ülkelerin halkları Filistin için destek yürüyüşleri ve protestolar düzenledi, düzenliyor. Direniş, halkları birleştirdi. Ülkemizdeki muhafazakâr çevreler de anti-emperyalizmin aciliyetini anladıklarını eylemlilikleriyle gösterdiler.

Tüm bu gelişmeler, emperyalizmin yenilmez olmadığını hatırlatıyor. Sıkışan emperyalist işgalci bloğun perverleri ülkemizde de devreye girdi. Önce Rusya’yı protesto edip Donbass demokratik cumhuriyetini kuran halkın mücadelesini ezmek istediler fakat aynı “sosyalist” kesim, Suriye'nin kuzeyi IŞİD işgalindeyken emperyalistlerin bölgeyi kurtarması için çağrılarda bulunarak eylemler düzenliyordu. İşçi sınıfının gazetesi olması gereken yayınlar, emperyalistlerin Suriye’den çıkmaması için imza kampanyaları düzenleyen kalemlere köşe ayırdıktan sonra bu şahıslar için “misafir yazar” demişti ama Ukrayna’nın safında yer alan yazarlara da alan açmıştı. Ukrayna olunca vatan savunması olur, İran olunca “gerici” diyerek kenara çekilirler. Aynı şekilde, İran’ın İsrail’e yaptığı misillemenin ve İran cumhurbaşkanının ölümünün ardından gönlü Batıcı, zihni emperyalist olan çevrelere yakın insanlar sosyal medya hesaplarından propaganda sürecine girdiler.

“İran, nasıl bir ülke biliyor musunuz?” diye başlayan paylaşımların ardından gelen iki argüman var: rejim bağlamında kadın hakları ve idam. Bu ikisi de savunulamaz ama ezilen-sömürülen Doğu haklarının da demokrasi götürme ve medeniyetler çatışması tezi altında işgal edilmesine karşın bu idam ve kadın haklarına “sığınarak” Batı işgaline sessiz kalmak da en başta halklara ihanettir.

Öyleyse idam ve kadın hakları bağlamında Batı emperyalizmi ne aşamada buna bakmak gerekir. Irak’ın işgali sırasında emperyalist orduların askerleri Arap kadınlara tecavüz etti, bu kadınlar mektup bırakarak onlardan çocuk doğurmayı reddederek onurları için intihar ettiler. Irak zindanlarında işkence yapılan çıplak erkeklerin başında bir köpekle gülerek poz veren işgalci kadın askerin fotoğrafı hâlâ hafızalarda.

Libya, Ramazan ayında bir gece yarısı emperyalist askeri paktların savaş uçaklarıyla bombalandı, cinsiyeti fark etmeksizin, binlerce insan katledildi.

Emperyalizmin hesapları uğruna onlarla işbirliği gerçekleştiren bölgesel yönetimlerin politikalarının sonucunda benzer durumu Ezidi kadınlar ve kız çocukları yaşadı. Emperyalistlerin kendi ülkelerinde durum nedir? Fuhşu “seks ticareti” adı altında meşrulaştıran Avrupa ülkeleri sadece bu yoz ticaretten önemli bir “gelir” elde ediyor. Ülkelerinde turistlere özel sokaklarda kadınlar meta olarak camekana çıkarılıyor ve aynı bölgede fuhuş yaptırılıyor. Uyuşturucu satışı belirli bir sınıra kadar serbest bırakılıyor. Kadın sömürüsü ve uyuşturucu satışı Batı’da “özgürlük” olarak pazara çıkarılıyor. Sömürdükleri ülkelere de yaymak istedikleri aynı yoz ticari alanlar. Bu ülkelerde ilkokulu bitiren çocukların önemli bir oranı okuma yazmayı bilmiyor fakat tüm bunlar, ülkemizin “sol, demokrat, sosyalist” çevrelerince sorun olarak görülmüyor. Avrupa ülkeleriyle ortak proje geliştirip fon alan sendikalar ve CHP’li belediyeler var.

Bu ikiyüzlülüğü daha da açığa çıkarmak için bir noktaya daha değinmek gerekiyor. Tele 1, Zafer Partisi başkanını belirli aralıklarla canlı yayına davet ediyor. Aynı kanal, sol partilerin de başkanlarını programlarına davet ediyor. ZP başkanı bir yayında, “Biz sağ parti değil, reformistiz” diyor. Son katıldığı yayında da sunucu, iyi ki Tele 1 gibi bağımsız kuruluşların olduğunu, partilerin kanal kurmaması gerektiğini, ZP’nin de kanal açmaması gerektiğini söylerken parti başkanı araya giriyor: “Paramız olsa kurardık.” Halen Tele 1 övgüsüne teyit isteyen sunucuya da ZP başkanı, “Peki basının belediyelerden destek görmesi doğru mu?” diye sorunca, sunucu kulaklığını bastırıp duymadığını söylüyor. Bunun üzerine konuk da “Ben mesajımı verdim” diyor. Bu iki açıklamanın gösterdiği bir gerçek var: emperyalist fonlar alan belediye partileri ve sendikalar aynı kanala çıktığında, kanal yönetimine karşı bunu söyleyemiyor. Yerelde bu tepkiyi veremeyenler, hem ZP ittifakına oy istiyor hem de Rusya’yı ve İran’ı protesto ediyor.

Emperyalizm aramızda, tam olarak bu şekilde işleyen bir iç olgu. Tüm ideolojik mücadelemizi bu çarpıklığı çürütmek üzerine geliştirmek zorundayız. Dost-düşman ayrımı yok edilince emperyalizmle iş tutan ve darbeyle indirilen liderin yerine getirilen faşist artığı lider değil de Rusya, İran, Suriye protesto ediliyor çünkü hepsi de “baskıcı” ve “demokrasi karşıtı”. Bu kadar demokrasi sevdalısı Batı emperyalizmi, neden Mehsa Emini’ye “Jin, Jiyan, Azadi” ödülleri verirken Filistinli kadınların katledilmesine sessiz kalıyor?

Sol saflardaki özgürlükçü liberalizm rüzgârını emperyalizm estiriyor. Bu rüzgârı kırmadığımız sürece sınıfsız-sömürüsüz düzeni kuramayacağız. Emperyalizm çağında yaşıyoruz ve başçelişki budur, yenilmez değil, kâğıttan kaplandır. Kaplanın tuzağı da sol saflara sızdırılan özgürlükçü soldur. Ne zamanki “ama Hamas, ama Esad, ama Rusya, ama İran” söylemini politikadan arındırırsak, anti-emperyalist hatta ve direnişte inancı, dili, kültürü fark etmeksizin tüm işçi-emekçileri birleştiririz. Emperyalizm, tüm ideolojik ve zor aygıtlarıyla saldırsa da ezilen ve sömürülen halklar olarak bize düşen, onun güçsüzlüğünü teşhir ederek önce zihinlerdeki işgali savuşturmaktır.

S. Adalı
24 Mayıs 2024

0 Yorum: