28 Mayıs 2024

,

Çuvaldız


“Roma’dan Sevgiler”

1.

Yetmişlerin tezlerini yeniden incelersek, yeni sömürge, suni denge, bazen açık bazen kapalı işlese de faşizmin sürekliliği, yaşadığımız düzeni daha net anlamlandırmamızı sağlar.

İdeolojik bunalımın esir aldığı solla yol almaya çalışıyoruz. Bize İmamoğlu’nu-CHP’yi gösterip “oraya umut bağlayın” deniliyor. Baskı dönemlerinde CHP ambulansı, “açılım” dönemlerinde HDP türbülansı, kurtuluş sanılıyor. Bugün ıstakozların, roleks saatlerin, makam araçlarının oluşturduğu haberlerle düzene alternatif olacağını iddia eden CHP sömürüsünün üstü kapatılıyor. Roleks marka saat meraklısı İBB başkanı, Roma turu için uçak kiralatıp yanına aldığı gazeteci ekibini kişi başı geceliği 100 bin liralık otellerde ağırlıyor, gülerek fotoğraflar çektirip şefin özel mönüsünden yemek yeniyor. İBB başkanı ise israfı bitiriyor! Giden ekibin ülkemizi temsil ettiği söyleniyor, itibar korunmalı. Gazetecilerin arasında Cherest Foundation’dan fon alan medya patronu da var, yeni dönemde tüm bilgilerin ona aktarıldığı, “kaynağı” sağlam gazetecisi de var, Oda-Halk TV “uzmanı” da var. Yeni bir denklem kuruluyor. İBB başkanının sekreterinden danışmanına kadar Koç grubunun petrol şirketi genel müdürü, emperyalizmin kuruluşlarında çalışmış kişiler yer alıyor. CHP’de de durum aynı; Fullbright bursuyla yetişenler, emperyalistlerin eğittiği kişiler parti yönetiminde.

Her şey, emperyalizmin politikasına uygun hale getirilip yol düzleştiriliyor. Kentsel dönüşüm yasası mecliste üç yüzün altında oyla kabul ediliyor, CHP vekilleri tam katılım sağlasa yasa geçmeyecek. Öyle olmak zorunda.

İstanbul’da boş arazi kalmadı, sıra evlerin boşaltılmasına geldi. Bu kadar insan hangi evi kiralayacak, dönüşüme verdiği evini aynı değerden alabilecek mi? Sol ise halen Nurtepe ve Gazi’ye umut bağlıyor. Gazi Cemevi’ne gelen ama Türkeş’i rahmetle anan belediye başkanını karşılayan kalabalık kitleyi görmüyor. Bugün bu iki mahallede ev kiralarının asgari ücreti bulduğu, gecekondudan eser kalmadığı, uyuşturucu çetelerinin sokak ortasında ve kahvelerde çatıştığı tartışmaya açılmıyor. Kimseden ses çıkmaz, çıkamaz.

Baskı döneminden geçerken CHP’yi tartışmak gerekir. Nedir CHP? Esas olarak Lale Devri’nde başlayan yenileşme hareketleri Batı’yı taklit ederek onu yakalama amaçlıdır. 2. Mahmut’a kadar geçen yüz yılda yenilikler oturtulamamıştır. Bu tarihsel aralıktan sonra yenileşme hız kazanarak kalıcı hale gelir. Bugün ilerici değerler diye dillendirilen yenilikler bir günde doğmamıştır. Soluğu Avrupa’da alma geleneği sola Jön Türkler’den bulaşmıştır. Galatasaray Lisesi’nden Darülaceze’ye, Darülbedayi’ye, gazeteye, tercüme odalarına kadar olan yenilikler 1923 öncesinin eseridir.

Son yüz yıllık sürece geldiğimizde de Truman Doktrini çerçevesinde alınan Marshall Planı 1950 öncesinde atılan imzalarla gerçekleşir. 15-16 Haziran işçi direnişini hazırlayan greve ve lokavta yönelik yasa, senatoda ve mecliste CHP vekillerinin verdiği destekle kabul edilir. 6 Mayıs idamlarına el kaldıran yüzün üzerinde CHP vekili vardır, oylamaya katılmayan parti başkanları da Marshall desteğini alarak kırdan kente göçe ve gecekondulaşmaya neden olanlardır. Şimdi o gecekondular yıkılmalıdır!

Ortanın solu, Sovyet tehdidine karşı görev başındadır. 12 Eylül darbesi gerçekleştiğinde solun bir bölümü, acaba “Kemalist” askerler mi yaptı?” diye direniş göstermez. Madımak’taki aydın ve sanatçılar, dönemin SHP’li yöneticilerini aradığında kendilerine yardım edileceği söylenerek otele sıkıştırılanlar saatlerce ölüme terk edilirler. Gazi Katliamı gerçekleştiğinde de “görevini kötüye kullananlar varsa soruşturma açacağını” söyleyen koalisyon ortağı da aynıdır. Takvim biraz daha ilerletilirse, 19 Aralık’ta koalisyona hangi partinin ortak olduğu görülebilir. Bugün de yaşanan durum aynı. Birçok yazıda sendikaların öğrenciler, güvencesizler, işçi ve emekçiler için miting, yürüyüş, protesto düzenlemesinin aciliyetini belirtmiştik, fakat tüm yetki CHP’ye devredildiğinden, şimdi bu sınıflar için CHP miting düzenliyor. Her şey olması gerektiği gibi ilerliyor. CHP’nin uçağına binen “derin gazeteci”, Gezi döneminde sahaya sürülüyor, bu 1 Mayıs için “solcu bayramı değildir” diyerek direnenleri marjinalize ve kriminalize ediyor.

Kent sadece bir örneklem. CHP’nin İstanbul pratiği, esasında tüm ülkeye yönelik test sürüşüdür. İsrafı bitireceğini ve tarikatların gelirini keseceğini iddia edenler, halktan toplanan vergilerle Roma’ya gidip lüks otellerde kalıyor. Oysaki bugün “halk plajı” bile kalmamış durumda, kıyı kullanım hakkı kapitalist şirketlerde. Artık tüm halk, Bingöl Çobanları şiirinde geçtiği gibi "henüz deniz görmemiş köylü çocuğu" ya da kent çocuğu.

Öte yandan tarikatlardan özel hastane açması karşılığında oy isteniyor. O tarikatların yurtlarında kız çocukları yangında can veriyor. Tüm bunlar yaşanırken iki kentte 4 işçi yaşamını yitiriyor, genç bir kadın metroda sarı şeridi geçip intihar ediyor, kentin ara sokaklarında cinsiyeti ve yaşı fark etmeksizin çekçekli kâğıt toplama araçlarını çeken insanlarla doluyor. Kadın destek birimi kuran belediye, uyuşturucuyla mücadeleye yönelik birim oluşturmuyor, oluşturmaz. İdeali olan Avrupa ülkelerinde uyuşturucu kullanımı ve ticareti yasallaşıyor, Almanya’da uyuşturucu satan otomatların kurulması kabul ediliyor, birçok Avrupa ülkesinde büfelerden uyuşturucu satın alınıp açık alanda kullanılıyor. CHP belediyeciliği esasta AB’ciliktir.

2.

Kürt siyasetindeki durum CHP’den farklı değil. Nicel açıdan delege sayısı üstünlüğüyle sendikaları emperyalizmin fon kuyruğuna yerleştiriyor, emek-sermaye çelişkisini yok sayıyor, kadın ve kimlik sendikacılığını emperyalizm öyle istiyor diye emekçilere dayatıyor. Ezilen halkın mücadelesini verdiğini iddia ediyor ama ne sendikaları ne de partisini Filistin için bir adım atmaya yönlendiriyor. Ortadoğu’da kadın düzenini kurtuluş sayıyor. Suriye’ye emperyalizmi kendi siyasi hattının çağırdığını bilinçlerden kaçırıyor. Emperyalizmin Suriye’yi açık işgali bu şekilde gerçekleşti. Önce IŞİD kuzeye yöneldi, ardından emperyalistler IŞİD’e karşı bölgeye çağrıldı. Aynı IŞİD, Rakka’yı konvoylar halinde terk etti. Yaralı IŞİD militanını hastanede ziyaret eden ise İsrail başbakanı.

Ulusal onur korunurken, Suriye ve Irak halklarının ulusal onurunun hiçe sayılmasına ortak olundu. Suriye petrolünü kaçıranlara alan açıldı. Ekolojist hareket olduğunu söyleyenler, emperyalizmin Suriye’de radar üssü açmasına sessiz kalıyor. Kandan kına yakılmıyor ama milliyetçilik için bu deyim geçerli değil.

Ankara’da durakta bekleyen işçi, emekçi, öğrenci milliyetçiliğin "barışçıl" politikasına kurban ediliyor. Sol ise suspus. Sınıfsız sömürüsüz düzen teorisi ülkemize gelince nedense değişiyor! Milliyetçilik her şeyi dümdüz ediyor. Emperyalizmin büyükelçilerini Taksim’e çıkarıyor, TÜSİAD’la halay çekiyor, karşısına aldığı parti liderini ayakta alkışlıyor, ırkçı parti liderinin ittifakına oy istiyor, seçim çalışması yapmak için girmeye çalıştığı o “gecekondu” mahallelerinde uyuşturucu satışına eklemlenmiş bölge insanına müdahale etmiyor, bölge illerinde yaşanan kadın sorununda failin aidiyetine göre konum alıyor, kendi insanının çeteleşmesini ve yozlaşmasını-yozlaştırmasını ulusal sorun dâhilinde algılamıyor. Sol ise suspus.

Başta kendi halkına çözüm olamayan, hiçbir şekilde bu ülke insanına çözüm olamaz. Eleştirdiğinizde de bir yerde konumlandırılmanız kaçınılmaz.

3.

Emperyalizmin elleri tartışıldıktan sonra suni dengeye geçilebilir. O, her zaman işliyor. Bugün eğitim sendikalarına üye öğretmenler birbirlerine ev kiralayıp satıyor, dershane-etüt-kurs merkezi açıyor, yeşil pasaportuyla geziyor, cafe-bar işletmesine ortak oluyor, bitcoin gibi platformlara umut bağlıyor. Bu anomali de ahlak yasası ve iktisadi denklemde tartışılmıyor. Feodal ilişkiler çerçevesinde yapılan evliliklerle elde edilen çift maaşla düzene alternatif iktisadi alan açılmaya çalışılıyor. Ortada bir aile yok, yatırım ortaklığı var. Sendikalar ve partiler, bu nedenlerle kira zamlarına ve kentsel dönüşüme sessiz kalıyor. Bir emekçi, güç de olsa o çok yüceltilen Kadıköy'de ev tutabilirken bugün Şişli, Beşiktaş, Kadıköy, Sarıyer, Bakırköy gibi CHP’li belediyelerin yönettiği en az 30-40 yaşındaki apartman daireleri için ortalama kira, 30-50 bin bandında seyrediyor. Yeni alınan belediyelerle ve kentsel dönüşümle CHP aracılığıyla İstanbul, işçi emekçiye kapatılacak. Kira zamlarından en kârlı çıkanlar, CHP ve mülk sahibi sendikalılar. Muhafazakâr ve sağcı denilen mahallelerde kiralar, bu meblağların yarısı.

Her ilçenin sekülerizm uğruna yaşam kalitesi yükseltilecek, İstanbul, emperyalist sömürüye açılıp işçi emekçi kovulacak, kovulmalı!

4.

İşçi emekçide durum nedir? Yozlaşma-yozlaştırma bataklığında çırpınan yaşamlar. En diptekiler için yaşam her gün daha da zorlaşıyor. Kâğıt toplayıcısının arabasına zabıta el koyuyor, umudu tükenenler uyuşturucuya ve intihara sürükleniyor, öğrenciler okulu terk ediyor, çeteleşme-mafyalaşma her yanı kuşatıyor.

5.

Aslında bir özeleştiridir. Şu bir gerçek ki bu yazılar yazılmasaydı, sendikalar ve meslek odaları Filistin için bir paylaşım bile yapmayacaktı ama öyle de olsa sadece sosyal medyadan günü kurtarma çabası hâkim. Asıl özeleştiri ise psikiyatriden kültüre, sömürüye, ideolojik bunalıma, barınmaya, yoksulluğa, motokuryelere, kentsel dönüşüme, emperyalizme, eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunlara kadar söylenebilecek ne varsa elimizden geldiği kadar dile getirmeye çalıştığımız halde sendika yönetimlerinin bürokrasi dengesini altüst etmek için teorik müdahale dışında pratik müdahaleye geçememek oldu. Hal böyle olunca onlar yetkiyi ellerinde tuttu, biz ise sendikal bir grup oluşturmak için bile çaba göstermedik. Bir umut kıvılcımı yaktık ama doğru teoriyle desteklenen bir sendikal çevre oluşturmadık.

Herkesin bir “gerekçesi var” değil mi? Öyledir, her insan çok “özeldir”. Sorun da burada, bireysel anarşizmi ve kahraman mitosunu kendi öznelliğinde politikalaştırmak, yani bireyler toplamından medet ummak: bak haklı çıktım, herkes bana saygı duyuyor, tüm eleştirilerimi yapabiliyorum, tepkimi dile getirince sendika bürokratları sessiz kalıyor, ben demiştim, bunu önceden görmüştüm, tam da tahmin ettiğim gibi oldu, yine haklı çıktım, arkadaşlarımla tek sohbetim ideolojik-politik konular, üniversite yıllarımda çok faaldim, gittiğim her yerde anlatıyorum, yakın çevremde bana “işte geldi sosyalist” diye takılıyorlar, sosyal medyadan neler neler paylaşıyorum, aynı düşüncede ve bana hak veren arkadaşlarım var vs. Gerçek şu ki aynı düşüncede olunan yüzlerce arkadaş sadece arkadaştır, yoldaş değildir, aynı kavgada yer almaz; kavga da disiplin gerektirir. Tüm bu "radikalizm" ise iş yerlerinde ve çevrede kendine meşruiyet zemini aranan “Kemalizmde” ve CHP propagandasında eritiliyor, ister bireysel protestocu olunsun ister o yönetimleri oluşturan sendikal çevrelerden olunsun. O yüzden sorun biraz da bizde. Asıl kahramanlar, suda balık olan mütevazı yaşamlar. Diğerleri, sadece onların açtığı “maceracı” yolda politika yapıyor!

Esasında tüm sol çevre ve bireyler, CHP’li. Yoksa hepimizin yüce “gerekçeleri” var ama şikâyet etme hakkı kutsaldır, ritüel yerine getirilmeli. Hangi bireysel söylemle etkilenen insan, nereye çağrılacak, asıl sorun bu. O insanlar da hiçbir güvencesi olmayan en diptekiler. Bu yüzden suni dengede yer alan küçük burjuva sol bireyler kavgaya ter dökmez. Onlar için ilericilik ve sekülerizm dışında kurtuluş yok.

En son ne zaman bir işçinin elini sıkıp onunla bir bardak çay içtiyseniz, kâğıt toplayıcısının derdine kulak verdiyseniz, sizi kurtaracak olanlasınızdır. Başka türlüsü küçük burjuva bireyin öznel hezeyanıdır. Masallarda geçtiği gibi, tüm kusurları düzelten ya da olağandan farklı gösteren aynaya aldanmaktır.

Eleştirdiklerimiz bize uymuyor diye kavganın dışında kalıyorsak, ya doğru hatla karşılaşmamışızdır ya da ortak hattı inşa etmek için ellerinde tuğlayla bekleyenleri duvar örmeye çağırmamışızdır. Diğer türlüsünü yapanlar, ya geriden eleştirmeyi politika bilenler ya da disiplinden kaçıp bireysel “komün” kurduğunu zannedip harikalar diyarında gezenlerdir. Bir ayağı düzende bir ayağı ideolojide olan insan da çevre de sürekli bunalımdadır ya da bu çelişkinin ortaya çıkardığı bireysel öfkeyi sınıf kini zanneder.

6.

Son olarak belirtmek gerekir ki bu düzenden memnun olmayan -aksi varsa nemalanıyordur- işçiler, emekçiler, öğrenciler, ezilenler ve sömürülenler, derdini ve öfkesini dile getirip teoriyi güçlendirmek için İştiraki’ye gelebilir. Teorik kavga olmadan sömürüsüz düzene bizi götürecek olan doğru pratik de gelişmez.

S. Adalı
28 Mayıs 2024

0 Yorum: