15 Mayıs 2024

,

Sosyalist Siyonizm ve Nekbe

Enternasyonalist sosyalizmi ve halkların kardeşliğini savunan bir ideolojinin Siyonizmin yerleşimci-sömürgeci projesiyle uzlaşması mümkün mü?

Kudüs İbrani Üniversitesi’nde sosyoloji ve antropoloji bölümlerinde yardımcı doçent olarak çalışan Arij Sabah Huri’nin Colonizing Palestine: The Zionist Left and the Making of the Palestinian Nakba [“Filistin’in Sömürgeleştirilmesi: Siyonist Sol ve Filistin Nekbe’sini Oluşumu”] ismini taşıyan kitabın üzerinde durduğu sorulardan biri bu.

Sabbah Huri çalışmasında, Sosyalist Siyonist hareket Haşomer Hatzair’in kurduğu üç kibbutzla Cenin’in kuzeyinde, Hayfa’nın güneyinde bulunan Cezril Vadisi’ndeki komşu köylerde yaşayan Filistinli halk arasındaki ilişkilere odaklanıyor.

Haşomer Hatzair, [“Genç Muhafız”] 1913 yılında, bugün Polonya ve Ukrayna’yı kapsayan ve Galiçya olarak bilinen bölgede kuruldu. Örgüt, sonrasında 1943’te Nazilere karşı gerçekleştirilen Varşova Gettosu Ayaklanması’nda önemli bir rol oynadı.

İngiliz mandası olduğu dönemde Filistin’de Siyonist yerleşimciler ve yereldeki halk (ki bu halkın önemli bir kısmı Arap’tı, ama aynı zamanda nesiller boyu bu bölgede yaşayan Türkmen azınlığı da içeriyordu) birlikte yaşıyorlardı. Arapların Marc İbn Amir olarak bildiği bereketli Cezril Vadisi’nin batı yakasında iki kesim, yirmi yılı aşkın bir zamandır gerilimli bir ilişkiye sahipti.

1948’de, İsrail kurulmazdan evvel varolan Yahudilerin en önemli askeri örgütlerinden biri olan Hagana köylüleri bölgeden tümüyle kovdu. Kibbutzlar, boşalan topraklara el koydular.

Mişmar HaEmek kibbutzunun kurulmasıyla birlikte Haşomer Hatzair, 1926’da Cezril Vadisi’nde önemli bir zemine kavuştu. Sabbah Huri, bu ilk dönemi tarif ederken sosyalist Siyonist hareketin varlık alanını genişletmesinden söz ediyor. Söz konusu hareket, 1935 ve 1937’de iki yeni kibbutz daha kuruyor. Sabbah Huri, bu pratiği “satın almacı sömürgecilik” olarak tanımlıyor.

Zira bu süreçte Yahudi Ulusal Fonu ve Filistin Arazi Geliştirme Şirketi gibi kurumlar toprak satın alıyorlar. Bu satın alma pratiği, hem ekonomik hem de politik boyutlara sahip.

İsrailli sosyolog Baruh Kimmerling’in tespitiyle, Siyonist hareket, arazinin fiyatının arz-talep kanunları uyarınca belirlenmesini istiyordu. “Toprak, Yahudilerin eline geçince aynı toprak, salt ekonomik bir anlama sahip olmanın ötesinde, ulusal bir anlam ve öneme sahip bir olgu hâline geliyordu.”

Haşomer Hatzair, elindeki arazileri iki faktör üzerinden genişletti. İlki, ülkede toprak mülkiyetinin İngiliz Mandası tarafından özelleştirilmesiydi.

Bunun sonucunda önceden Osmanlı hükümetine ait olan toprak, satın alıma elverişli hâle geldi. Arazilerin önemli bir kısmını Siyonist örgütler satın aldılar.

İkinci faktörse Cezril Vadisi’ndeki arazilerin büyük bir kısmının orada yaşamayan Lübnanlı ve Suriyeli toprak sahiplerine ait olmasıydı. Bu toprak sahipleri, arazilerini Siyonist kurumlara satmaya razı oldular ve köylülerin yüzleşecekleri sonuçlarla pek ilgilenmediler.

Araziler satıldığı vakit önceden toprak sahipleriyle sözleşme imzalamış birkaç çiftlik emekçisi tazminat alsa da köylülerin büyük bir kısmı, çalıştıkları ve onlarca yıldır yaşadıkları arazilerden kopartıldı.

Kitabı için yaptığı araştırma dâhilinde Sabbah Huri, Haşomer Hatzair’in kurduğu üç kibbutzun arşivlerini derinlemesine incelemiş.

Yereldeki halkın aktarımlarına nazaran olayları ve gelişmeleri daha iyi aktaran yazılı kayıtları inceleyen yazar, iki grup arasındaki ilişkilerden bahsediyor.

Kibbutzlarda bulunan birincil kaynaklar bize, yerleşimcilerin köylülerin arazilerini kaybettiklerinde geliştirdikleri direnişi nasıl algıladıklarına dair çok şey söylüyor.

Sabbah Huri’nin aktarımına göre, “yerleşimciler, köylülerin ulusal liderlerin baskılarına direniş geliştirdiklerini, mülksüzleşmenin yol açtığı rahatsızlıkla direnişin bir ilişkisinin bulunmadığını düşünüyorlar.”

Topraksızlaşan köylüler, 1936-1939 arası dönemde cereyan eden Büyük Arap İsyanı’nda önemli bir rol oynadılar. Buna karşın, sosyalist Siyonist bir örgüt olarak Haşomer Hatzair üyesi yerleşimciler, devrimci köylülerin özne olamadıklarını, bir şeyleri değiştirecek kudret ve yetenekten yoksun olduklarını, bu anlamda, yereldeki elitlerin kuklaları olarak hareket ettiklerini düşündüler.

Filistinlilerin toprakları onların elinden alındı, gasp edildi. Bunun neticesinde yerleşimcilerle yereldeki topluluklar arasında çatışmalar yaşandı. Haşomer Hatzair üyesi yerleşimcilerin araziye yeni sınır tayin ederken veya aynı yerleşimciler meyve ağaçlarından meyve toplarken silâhlı çatışmalara tanık olundu.

Filistin Mandası’nda iki cemaat arasındaki gerilimin dozu düştüğü nadir durumlarda çocuklar birlikte oyunlar oynuyor, ticari ilişkiler kuruluyor, tarım konusunda iki taraf birbirlerine tavsiyeler veriyordu.

Bu ilişkiler, gene de Filistin’de Siyonist yerleşimci-sömürgecilik projesinin etkinlik alanını genişletmeye yönelik çabaların damgasını vurduğu geniş bir çerçeve içerisinde kuruluyordu. Sabbah Huri’nin ifadesiyle, kibutzlardan alınan belgelerden görebildiğimiz kadarıyla, bazı yerleşimciler Arapça dersleri alıyor, yerele ait gelenekleri öğreniyor, civar köylerle ilişkiler kuruyorlardı.

Kırkların başında bu temaslar ve temasların dayandığı istihbarat boyutu, önemli bir yere sahip oldu ve zamanla bu kurulan ilişkiler, “1948 savaşında stratejik gücün oluşmasında önemli bir unsur olarak iş gördüler.”

Mişar HaEmek kibbutzunun üyesi bir yerleşimci, onlarca yıl sonra şunu söylüyordu: “Araplarla ilişki kurma konusunda uzmanlaşmış bir grup kibbutz üyesi, 1945’te orada kurduğu uzun soluklu ilişkilere güvenerek, bir Arap köyünü ziyaret etmek istedi ama köylüler kendisini pek hoş karşılamadılar.”

Yerleşimcilerin amacı, köyün bulunduğu yerin, Hagana denilen terör örgütünün işine yarayacak bir haritasını çıkartmaktı. Arapça eğitimi ve yerel halkın geleneklerinin öğrenilmesi meseleleri dikkate alındığında, insanın aklına Edward Said’in Şarkiyatçılık kitabındaki şu tezi geliyor: “Doğu’ya dair bilgi, salt düşünsel bir girişim değil, ayrıca hâkimiyet için kullanılacak bir araçtır.”

Haşomer Hatzair, Siyonist hareket içerisindeki radikal sol eğilimi temsil ediyordu. Örgüt, İsrail kurulduktan sonra bile tarihî Filistin’de çifte milliyetçilik fikrini savundu.

Komşu köylerle ilişkiler kurmak suretiyle Haşomer Hatzamir, diğer Siyonist yerleşimci örgütlerin önemli bir kısmından ayrışıyordu. Yerleşimciler, çoğunlukla yereldeki Filistin halkının mülksüzleştirilmesi konusunda çelişkili duygu ve düşünceler dillendiriyorlardı.

Ebu Zureyk köyünde Hagana, 1948 yılında on köylüyü öldürdü, köylüler geri dönmesin diye tüm evleri yıktı. Ebu Zureyk köyünün yakınında olan ve Haşomer Hatzair örgütünün yönettiği Hazorea kibbutzunda bir öğretmen, köyde yaşanan olaylar konusunda şunları söylüyordu: “O köyden kurtulduğumuza çok sevinmiştim, ama bir yandan da cinayetlere ve savaşa da tüm kalbimle karşıydım.”

Sabbah Huri, çalışmasında bu aleni çelişkiyi gayet güzel özetliyor. Bir yerde Haşomer Hatzair örgütüne mensup yerleşimcilerin “yerleşimci sömürgeciliğin sunduğu maddi imtiyazlara yönelik ilgisizliğin eşlik ettiği, insana yardımı öne çıkartan bir dünya görüşüne sahip” olduklarını söylüyor.

Ama burada yazarın “Haşomer Hatzair, kapitalizmin yerleşimci sömürgeciliğe destek sunan toplumsal sistem olmadığını kanıtlıyor” iddiasının doğru olmadığını söyleyelim.

Oysa yazar, yerleşimcilerin akrabalarının ve yabancı sermayenin geldiği diğer kaynakların birikmesini sağladığı paralar sayesinde Haşomer Hatzair’in Filistin’de ilk arazileri satın alabildiğini söylüyor. Filistinli köylüler ve Haşomer Hatzair, sermayeye ulaşma konusunda eşit imkânlara sahip değillerdi. Bu eşitsizlik, sürecin sosyalist Siyonist hareket lehine işlemesini sağladı.

Sabbah Huri, “sosyalist ideoloji yerleşimci sömürgecilikle uzlaştırılabilir mi?” sorusunu soruyor. Bu soruyla bağlantılı olarak, bir yerde “sol sosyalist değerler, 1948 öncesinde ve Nekbe süresince Filistinlilere ait köylerin boşaltılmasına yönelik tek bir protesto eylemini bile tetiklemedi” diyor.

Yazarın yalın bir dille aktardığı, yerleşimci sömürgecilikle dayanışmacı sosyalizm arasındaki gerilim, 1926’da ilk Haşomer Hatzair kibbutzunun kurulduğu günden itibaren onlarca yıl daha da derinleşiyor. 1948’deki Nekbe sonrası sosyalist Siyonist yerleşimci hareketi içerisinde yerleşimci sömürgecilik, dayanışmacı sosyalizme galebe çalıyor.

Marc Martorell Junyent
18 Ekim 2023
Kaynak

0 Yorum: