21 Ekim 2021

,

Henri Barbusse

Barbusse’ün durumu, bize çağdaş zekânın dramını en iyi öğretenlerden biridir. Bu dramı ancak biraz yaşayanlar iyi anlayabilir. Hayattaki neredeyse tüm büyük dramların olduğu gibi, bu dram da spekülatörleri ve yorumcuları olmayan sessiz bir dramdır. Birkaç kötü sözle anlatılacak olursa, bu dramın konusu şudur: Olumsuz, şüpheci, çürümekte olan, nihilist fikirlerden fazlasıyla muzdarip durumdaki zekâ, artık eski mitlere tövbe ederek geri dönemez ve henüz yeni gerçeği kabul edemez. Barbusse, tüm şüphelerini, tüm tereddütlerini yaşadı. Ancak huzursuzluğu onları yenmeyi başardı. Onun ruhunda dünyanın yeni bir sezgisi uyandı. Aniden aydınlanan gözleri, “uçurumda bir parıltı” gördü. Bu parıltı, Devrimdi. Barbusse, başkalarını korkutan karanlık ve fırtınalı yolda ona doğru yürümektedir.

Barbusse'ün kitapları, ruhunun yörüngesindeki çeşitli duraklara işaret etmektedir. Onun ilk kitapları, Pleureuses [“Yas Tutanlar”] ve Les Suppliants [“Ricacılar1”], şiirinin iki melankolik kalıntısı, aynı zamanda gençliğinin de iki verisidir. Barbusse’ün sanatı, L'Enfer [“Cehennem”] ve Nous Autres [“Biz Ötekiler”] gibi ıssız, karamsar, iğneleyici kitaplarda olgunlaşmaktadır. Barbusse’ün şiiri, bu fırtınalı zamanların eşiğine ağır bir hüzün ve düş kırıklığı yüküyle varmaktadır. L'Enfer’de acı bir umutsuzluk aksanı vardır. Ancak Barbusse'ün karamsarlığı acımasız değildir, örneğin [Leonid] Andreyev'inki gibi aşındırıcı değildir. Ondaki karamsarlık, dindarca ve acınası bir karamsarlıktır, verimli bir karamsarlıktır. Barbusse, hayatın acılı ve trajik olduğuna dikkat çeker; ama buna lanet etmez. Şiirlerinde, en ıstıraplı dehşetlerde bile sonsuz bir sevgi ve merhamet vardır. İnsanın ıstırabı ve acısı karşısında onun tutumu her zaman insana karşı şefkat ve acıma ile doludur. Ondaki insan, zayıf, küçük, sefil, bazen de grotesktir. Tam da bu nedenden dolayı kendisi yerilmemelidir, bu nedenden dolayı değersizleştirilmeyi hak etmemektedir.

Savaş geldiğinde Barbusse'ün ruhani tavrı böyleydi işte. Barbusse, savaşın anonim aktörlerinden, meçhul askerlerinden biriydi. O, büyük trajedinin kanıyla siperlerin acılı bir tarihçesini yazdı: Le Feu [“Ateş”]. Ateş romanı, Marinetti'nin çılgınlığının, “dünyayı aklayıp paklayan tek şey” dediği savaşın tüm dehşetini, tüm vahşetini, tüm savaş çamurunu anlatıyor. Ama her şeyden önce, Ateş, katliama karşı bir protestodur. Savaş, Barbusse'ü bir isyankâr yaptı. Barbusse, yeni bir toplumun ortaya çıkması için çalışma yükümlülüğünü hissetti. Olumsuz tutumların beceriksizliğini ve kısırlığını anladı. Daha sonra bir Enternasyonal Düşüncesinin tohumu olan Clarté grubunu kurdu. Clarté, başlangıçta, Henri Barbusse ve Anatole France ile pek çok belirsiz pasifistin ve tanımlanamayan birçok isyankârın karıştığı entelektüel bir yuvaydı. Aynı manevi yapı, Barbusse tarafından tüm askerleri, savaşın yenilen tüm askerlerini pasifist ideal etrafında toplamak için oluşturulan Cumhuriyet Eski Savaşçılar Derneği'ne de sahipti. Barbusse ve Clarté, pasifist ve devrimci fikirleri nihai sonuçlarına kadar takip etti. Kendilerini Devrim’e giderek daha çok verdiler.

Barbusse’ün yaşamının bu dönemine La Lueur dans l'Abime [“Karanlıktaki Parıltı”] ve Le Couteau entre les Dents [“Dişler Arasındaki Bıçak”] aittir. Le Couteau entre les Dents, aydınlara bir çağrıdır. Barbusse, aydınlara entelijansiyanın devrimci görevini hatırlatır. Entelijansiyanın zekâsının işlevi yaratıcıdır. Bu nedenle de o, eleştirisinin şiddetle saldırdığı ve aşındırdığı bir toplumsal biçimin varlığını sürdürmekle yetinmemelidir. Alçakgönüllülerin, yoksulların, sefillerin sayısız neferden teşkil olan ordusu, entelijansiyanın cömert, verimli ve vizyoner saatlerinde tasarladığı Ütopya'ya doğru kararlı bir yürüyüşe çıkmıştır. Alçakgönüllüleri, yoksulları, haksızlığa karşı savaşlarında terk etmek, korkakça bir firardır. Politikadan tiksinme bahanesi, kadınsı ve çocukça bir bahanedir. Politika, bugün tek büyük yaratıcı etkinliktir. Politika, muazzam bir insan idealinin gerçekleşmesidir. Politika, devrimci olduğunda yücelir, şanlanır. Bizim zamanımızın gerçeği Devrim’dir. Yoksullar için sadece ekmeğin değil, aynı zamanda güzelliğin, sanatın, düşüncenin ve ruhun tüm zevklerinin fethi olan bir devrim.

Barbusse, doğal olarak, uzun ve uysal bir köleliğin aşağıladığı aydınlara hitap etmez; ozanlara, soytarılara, iktidarın ve paranın saraylılarına hitap etmez; laf cambazı olarak zanaatlarıyla yetinenlerin beceriksiz ve iğdiş edilmiş kalabalığına hitap etmez. Barbusse, aydınlara ve özgür sanatçılara, genç aydınlara ve sanatçılara hitap eder. O’nun hitabı, Akıl ve Ruh’a yöneliktir.

José Carlos Mariátegui
1925
Kaynak

0 Yorum: