05 Ekim 2021

,

Tan Malaka

Kasım-Aralık 1922’de Moskova’da düzenlenen Komintern kongresinin delegeleri. Arka sırada soldan üçüncü Tan Malaka; yanındaki M. N. Roy; Ön sıradaki ilk kişi Ho Chi Minh; üçüncü kişi Japonya Komünist Partisi kurucusu Sen Katayama.
Tan Malaka, 1897’de Batı Sumatra’nın Minangkabau bölgesindeki Suliki köyünde dünyaya geldi. Doğduğunda kendisine İbrahim ismi verildi. Tan Malaka ismini gençlik yıllarında kullanmaya başladı. İslamî eğitim de veren köy okulunu bitirdikten sonra Fort De Kock’taki Kweekschool denilen öğretmen okuluna girdi. “Kralların Okulu” olarak bilinen ve bölgenin prestijli okullarından olan bu okulda seküler Hollanda müfredatı üzerinden eğitim gördü.
Öğretmenlerin dikkatini çeken Tan Malaka’ya verilen burs artırıldı ve Hollanda’da eğitim görmesi sağlandı. 1913’te Hollanda sömürge hükümetinin “Birlik” dediği, Endonezyalılarla Avrupalıların bir arada okumasını öngören eğitim modelinin parçası hâline geldi. Hükümetin muradı, Batı tarzı düşünce ve davranış kalıplarının Doğu Hint Adaları’nda özümsenmesinin sağlanması ve bu eğitimin bölgenin gelişimine katkı sunması yönündeydi.[1]
İlk başlarda model işliyormuş gibi göründü. Tan Malaka çello çalmaya başladı, Avrupalılarla ilişki kurdu, öğretmenlerini hayran bırakacak ölçüde Hollanda müfredatındaki derslerden çok iyi notlar aldı.[2]
Ama bu ilerleme süreci, 1917’de yakalandığı hastalık ve kendisini politik açıdan bilinçlendiren Bolşevik Devrim’le birlikte kesintiye uğradı. Tan Malaka, bulabildiği tüm politik kitapları ve dergileri yalayıp yutuyordu. Marx, Engels, Lenin ve Kautsky’nin kitaplarını keşfetmeden, kendisini komünizm davasına bağlamadan önce ağırlıklı olarak Nietzsche ve Carlyle okudu.
1919’da Sumatra’ya döndüğünde eski Tan Malaka’dan eser yoktu. Bolşeviklere dönük beğenisini açıktan dile getiren Malaka, devlet okulunda öğretmen olmak yerine plantasyonlarda çalışan proleter amelelerin çocuklarına ders vermeyi tercih etti. Dünya genelinde bölgeye yönelik sermaye akışının gerçekleşmesiyle birlikte bu insanların sayısı da hızla artmıştı. Sonra Cava’daki Semarang kentine gidip burada yeni kurulan Hint Adaları Komünist Partisi’ne katıldı (1921).
İlk işi, şehirdeki çocuklara eğitim vermek için bir okul kurmak oldu. Ama büyük ölçüde Hollanda Sosyal Demokrat Derneği üyelerinden oluşan partinin yetenekli Endonezyalı liderlere ihtiyacı vardı. Bu sebeple Tan Malaka, hızla üst kademelere çıkartıldı ve 1922 yılında parti başkanı seçildi.
O dönemde parti, halkçı Müslüman hareket Sarekat Islam [İslam Birliği] ile birlikte çalışma yürütüyordu. Bu iki parti arasındaki ittifak üzerindeki baskılar, Sarekat Islam’ın Kızıl SI ve Yeşil SI olarak bölünmesiyle birlikte arttı. Tan Malaka, bu ayrışmaya son vermek için uğraştı fakat EKP içerisinde lider olarak öne çıktığını gören genel vali, onu 1922’de greve verdiği destek sebebiyle sürgüne gönderdi.
İlkin Tan Malaka, 1922 seçimlerinde partisinin adayı olarak girdiği seçimlerde başarısız olduğu yerlere gitti. Ardından radikal sol siyasetin yeni oluşan merkezleriyle temas kurmak için doğu illerini ziyaret etti. 1922 yılının ortalarında Berlin’e giden Tan Malaka, Komintern’in aynı yılın Aralık ayında düzenlenecek dördüncü kongresinde konuşma yapmak için Moskova’ya gitti. Bu kongreye Hintli Marksist M. N. Roy ve Vietnamlı komünist Nguyen Ai Quoc (Ho Chi Minh) de katıldı.
Moskova’da Tan Malaka, Komintern’in, her ne kadar EKP liderleri Semaun ve Henk Sneevliet son dönemde ziyarette bulunmuşsa da, kendisiyle yarım yamalak ve düzensiz bir ilişkiye sahip olan ve hızla büyüyen Endonezya Komünist Partisi’yle bağ kurmasını istedi.[3]
O dönemde Komintern’de asıl tartışma konusu, sömürge meselesiydi. Bu tartışma, esasen Asya’daki komünistlerin yabancı idaresine son vermek için kendi ülkelerindeki Panislamcılarla ve milliyetçilerle ittifak kurmasının gerekli olup olmadığı ile ilgiliydi.
Moskova’da olduğu dönemde bu tartışmaya dâhil olan Tan Malaka, Lenin ve Roy’un konuyla ilgili görüşlerini öğrenme fırsatı buldu. 1923 yılında Güneydoğu Asya bölgesinde Komintern adına çalışma yürütmeye başladı. Bu amaç doğrultusunda, yeni kurulan Kanton’a gönderildi.
Takip eden yirmi yıllık dönem boyunca Tan Malaka yeni bir ağ oluşturdu, birçok insanla ilişki kurdu, bu noktada Komintern çizgisinden uzaklaşmak zorunda kaldı. Emperyalistlerin elindeki polis güçlerince sınır dışı edilme veya tutuklanma ihtimali konusunda sürekli ikaz edilen Malaka, Asya’daki liman şehirleri arasında mekik dokudu, imparatorluk içindeki, Asyalı radikallerin toplaştığı çatlaklardan ilerledi.[4]
1926 yılına dek EKP ile bağlarını muhafaza eden Tan Malaka, Endonezya siyasetiyle ilgili kendi kaleminden çıkma kitapları gizlice, Singapur, Manila ve Kanton üzerinden ülkeye soktu.[5] Ancak aynı yıl Hollanda idaresine karşı planlanan isyanla bağlantılı olarak parti liderliğinden ayrıldı. Aralık ayında gerçekleşen isyan sonrası binlerce partili tutuklandı ve sürgüne gönderildi. Parti, bu süreçte gücünü epey yitirdi.
1927 sonrası polisin operasyonlarını yoğunlaştırması üzerine Tan Malaka, yeraltına çekildi, sahte isim ve kimliklerle Şangay, Amoy, Hong Kong ve Singapur’da kaldı. Bu dönemde faaliyetleriyle ilgili olarak elimizde pek bir bilgi bulunmuyor. Sınırlı bilgi de otobiyografisinde aktarılanlardan ibaret.
Çin’de kaldığı dönemde kendisini Çinli olarak takdim ettiğini, öğretmenlik yaptığını biliyoruz. Bu dönemde hapis korkusuyla pek bir şey yazmıyor.
Tan Malaka, 1942’de Japonların gelişi üzerine Singapur’dan ayrıldı ve gizlice Endonezya’ya gitti.
1913-1942 arası dönemde Tan Malaka, sadece üç yılını yurtdışında geçirdi. 1921 yılında Endonezya’daki siyaset sahnesine tüm coşkusuyla girmiş olan Malaka sürgünde silinip gitti. Mecburi olarak yeraltına çekildi, kitap yayınlamadı, onun faaliyetleri konusunda bir şey bilmiyor olmamızın sebebi bu. Bu süreçte onunla ilgili olduğu düşünülen Mine Çiçeği isminde bir roman kaleme alındı.
Bu tür romanlar, onun Ocak 1946’da ülke siyasetine dönüşünün etkisi olarak okunabilir. Sukarno’nun ülkenin bağımsızlığını ilân etmesinden beş ay sonra dönüş yapan Tan Malaka, savaş sonrası ortaya çıkan milisleri ve dağınık partileri örgütlemek için hemen kolları sıvadı. “Direniş Birliği” adını verdiği koalisyon, milliyetçilerin önerdiği barış anlaşmasına kıyasla devrimci bir anlaşma önerisinde bulunuyordu. Bu öneri, Hollandalılara ait tüm malların millileştirilmesi ve plantasyon arazilerinin köylüye dağıtılması talebini içeriyordu.
Malaka’nın geliştirdiği “yüzde yüz bağımsızlık”, “mücadele” gibi sloganlar, Sukarno ve başkan yardımcısı Muhammed Hatta’nın diplomasi siyasetini karşısına aldı. Malaka’nın meydana getirdiği koalisyon, ilk başta geniş kitleleri, bilhassa gençleri örgütledi. Ama kısa bir süre sonra Sukarno’nun cumhuriyetçi ordusu, Mart 1946’da herhangi bir suçlama yöneltmeksizin, rakip gördüğü Malaka’yı hapse attı.
Mahkemeye çıkartılmadan iki yıl hapiste kalan Tan Malaka, 1948 yılında, muhalefeti bölme umuduyla Doğu Cava’daki Madiun kentinde girişilen komünist darbenin ardından, serbest bırakıldı. Ancak Cumhuriyetçi askerler kendisini tekrar yakaladılar ve 1949’da Malaka’yı öldürdüler. Öldürüldüğü yer de nasıl öldürüldüğü de hâlen daha bilinmiyor.
Oliver Crawford
[Kaynak: The Political Thought of Tan Malaka, Trinity College, University of Cambridge, Aralık 2018, Felsefe Bölümü Doktora Tezi.]