Kasım-Aralık 1922’de Moskova’da düzenlenen
Komintern kongresinin delegeleri. Arka sırada soldan üçüncü Tan Malaka;
yanındaki M. N. Roy; Ön sıradaki ilk kişi Ho Chi Minh; üçüncü kişi Japonya Komünist
Partisi kurucusu Sen Katayama.
Tan Malaka, 1897’de Batı Sumatra’nın Minangkabau
bölgesindeki Suliki köyünde dünyaya geldi. Doğduğunda kendisine İbrahim ismi
verildi. Tan Malaka ismini gençlik yıllarında kullanmaya başladı. İslamî eğitim
de veren köy okulunu bitirdikten sonra Fort De Kock’taki Kweekschool denilen öğretmen okuluna girdi. “Kralların Okulu”
olarak bilinen ve bölgenin prestijli okullarından olan bu okulda seküler
Hollanda müfredatı üzerinden eğitim gördü.
Öğretmenlerin dikkatini çeken Tan Malaka’ya
verilen burs artırıldı ve Hollanda’da eğitim görmesi sağlandı. 1913’te Hollanda
sömürge hükümetinin “Birlik” dediği, Endonezyalılarla Avrupalıların bir arada
okumasını öngören eğitim modelinin parçası hâline geldi. Hükümetin muradı, Batı
tarzı düşünce ve davranış kalıplarının Doğu Hint Adaları’nda özümsenmesinin
sağlanması ve bu eğitimin bölgenin gelişimine katkı sunması yönündeydi.[1]
İlk başlarda model işliyormuş gibi göründü. Tan Malaka
çello çalmaya başladı, Avrupalılarla ilişki kurdu, öğretmenlerini hayran
bırakacak ölçüde Hollanda müfredatındaki derslerden çok iyi notlar aldı.[2]
Ama bu ilerleme süreci, 1917’de yakalandığı
hastalık ve kendisini politik açıdan bilinçlendiren Bolşevik Devrim’le birlikte
kesintiye uğradı. Tan Malaka, bulabildiği tüm politik kitapları ve dergileri yalayıp
yutuyordu. Marx, Engels, Lenin ve Kautsky’nin kitaplarını keşfetmeden,
kendisini komünizm davasına bağlamadan önce ağırlıklı olarak Nietzsche ve Carlyle
okudu.
1919’da Sumatra’ya döndüğünde eski Tan Malaka’dan
eser yoktu. Bolşeviklere dönük beğenisini açıktan dile getiren Malaka, devlet
okulunda öğretmen olmak yerine plantasyonlarda çalışan proleter amelelerin
çocuklarına ders vermeyi tercih etti. Dünya genelinde bölgeye yönelik sermaye
akışının gerçekleşmesiyle birlikte bu insanların sayısı da hızla artmıştı.
Sonra Cava’daki Semarang kentine gidip burada yeni kurulan Hint Adaları
Komünist Partisi’ne katıldı (1921).
İlk işi, şehirdeki çocuklara eğitim vermek için
bir okul kurmak oldu. Ama büyük ölçüde Hollanda Sosyal Demokrat Derneği
üyelerinden oluşan partinin yetenekli Endonezyalı liderlere ihtiyacı vardı. Bu sebeple
Tan Malaka, hızla üst kademelere çıkartıldı ve 1922 yılında parti başkanı
seçildi.
O dönemde parti, halkçı Müslüman hareket Sarekat Islam [İslam Birliği] ile
birlikte çalışma yürütüyordu. Bu iki parti arasındaki ittifak üzerindeki
baskılar, Sarekat Islam’ın Kızıl SI ve Yeşil SI olarak bölünmesiyle birlikte
arttı. Tan Malaka, bu ayrışmaya son vermek için uğraştı fakat EKP içerisinde
lider olarak öne çıktığını gören genel vali, onu 1922’de greve verdiği destek
sebebiyle sürgüne gönderdi.
İlkin Tan Malaka, 1922 seçimlerinde partisinin
adayı olarak girdiği seçimlerde başarısız olduğu yerlere gitti. Ardından radikal
sol siyasetin yeni oluşan merkezleriyle temas kurmak için doğu illerini ziyaret
etti. 1922 yılının ortalarında Berlin’e giden Tan Malaka, Komintern’in aynı
yılın Aralık ayında düzenlenecek dördüncü kongresinde konuşma yapmak için
Moskova’ya gitti. Bu kongreye Hintli Marksist M. N. Roy ve Vietnamlı komünist Nguyen
Ai Quoc (Ho Chi Minh) de katıldı.
Moskova’da Tan Malaka, Komintern’in, her ne kadar
EKP liderleri Semaun ve Henk Sneevliet son dönemde ziyarette bulunmuşsa da,
kendisiyle yarım yamalak ve düzensiz bir ilişkiye sahip olan ve hızla büyüyen
Endonezya Komünist Partisi’yle bağ kurmasını istedi.[3]
O dönemde Komintern’de asıl tartışma konusu,
sömürge meselesiydi. Bu tartışma, esasen Asya’daki komünistlerin yabancı
idaresine son vermek için kendi ülkelerindeki Panislamcılarla ve
milliyetçilerle ittifak kurmasının gerekli olup olmadığı ile ilgiliydi.
Moskova’da olduğu dönemde bu tartışmaya dâhil olan
Tan Malaka, Lenin ve Roy’un konuyla ilgili görüşlerini öğrenme fırsatı buldu.
1923 yılında Güneydoğu Asya bölgesinde Komintern adına çalışma yürütmeye
başladı. Bu amaç doğrultusunda, yeni kurulan Kanton’a gönderildi.
Takip eden yirmi yıllık dönem boyunca Tan Malaka
yeni bir ağ oluşturdu, birçok insanla ilişki kurdu, bu noktada Komintern
çizgisinden uzaklaşmak zorunda kaldı. Emperyalistlerin elindeki polis
güçlerince sınır dışı edilme veya tutuklanma ihtimali konusunda sürekli ikaz
edilen Malaka, Asya’daki liman şehirleri arasında mekik dokudu, imparatorluk
içindeki, Asyalı radikallerin toplaştığı çatlaklardan ilerledi.[4]
1926 yılına dek EKP ile bağlarını muhafaza eden
Tan Malaka, Endonezya siyasetiyle ilgili kendi kaleminden çıkma kitapları gizlice,
Singapur, Manila ve Kanton üzerinden ülkeye soktu.[5] Ancak aynı yıl Hollanda
idaresine karşı planlanan isyanla bağlantılı olarak parti liderliğinden
ayrıldı. Aralık ayında gerçekleşen isyan sonrası binlerce partili tutuklandı ve
sürgüne gönderildi. Parti, bu süreçte gücünü epey yitirdi.
1927 sonrası polisin operasyonlarını
yoğunlaştırması üzerine Tan Malaka, yeraltına çekildi, sahte isim ve
kimliklerle Şangay, Amoy, Hong Kong ve Singapur’da kaldı. Bu dönemde
faaliyetleriyle ilgili olarak elimizde pek bir bilgi bulunmuyor. Sınırlı bilgi
de otobiyografisinde aktarılanlardan ibaret.
Çin’de kaldığı dönemde kendisini Çinli olarak takdim ettiğini, öğretmenlik yaptığını biliyoruz. Bu dönemde hapis korkusuyla pek bir şey
yazmıyor.
Tan Malaka, 1942’de Japonların gelişi üzerine
Singapur’dan ayrıldı ve gizlice Endonezya’ya gitti.
1913-1942 arası dönemde Tan Malaka, sadece üç
yılını yurtdışında geçirdi. 1921 yılında Endonezya’daki siyaset sahnesine tüm
coşkusuyla girmiş olan Malaka sürgünde silinip gitti. Mecburi olarak yeraltına
çekildi, kitap yayınlamadı, onun faaliyetleri konusunda bir şey bilmiyor
olmamızın sebebi bu. Bu süreçte onunla ilgili olduğu düşünülen Mine Çiçeği isminde bir roman kaleme
alındı.
Bu tür romanlar, onun Ocak 1946’da ülke siyasetine
dönüşünün etkisi olarak okunabilir. Sukarno’nun ülkenin bağımsızlığını ilân
etmesinden beş ay sonra dönüş yapan Tan Malaka, savaş sonrası ortaya çıkan
milisleri ve dağınık partileri örgütlemek için hemen kolları sıvadı. “Direniş Birliği”
adını verdiği koalisyon, milliyetçilerin önerdiği barış anlaşmasına kıyasla
devrimci bir anlaşma önerisinde bulunuyordu. Bu öneri, Hollandalılara ait tüm
malların millileştirilmesi ve plantasyon arazilerinin köylüye dağıtılması
talebini içeriyordu.
Malaka’nın geliştirdiği “yüzde yüz bağımsızlık”, “mücadele”
gibi sloganlar, Sukarno ve başkan yardımcısı Muhammed Hatta’nın diplomasi
siyasetini karşısına aldı. Malaka’nın meydana getirdiği koalisyon, ilk başta geniş
kitleleri, bilhassa gençleri örgütledi. Ama kısa bir süre sonra Sukarno’nun
cumhuriyetçi ordusu, Mart 1946’da herhangi bir suçlama yöneltmeksizin, rakip
gördüğü Malaka’yı hapse attı.
Mahkemeye çıkartılmadan iki
yıl hapiste kalan Tan Malaka, 1948 yılında, muhalefeti bölme umuduyla Doğu Cava’daki
Madiun kentinde girişilen komünist darbenin ardından, serbest bırakıldı. Ancak
Cumhuriyetçi askerler kendisini tekrar yakaladılar ve 1949’da Malaka’yı
öldürdüler. Öldürüldüğü yer de nasıl öldürüldüğü de hâlen daha bilinmiyor.
Oliver
Crawford
[Kaynak:
The Political Thought of Tan Malaka,
Trinity College, University of Cambridge, Aralık 2018, Felsefe Bölümü Doktora Tezi.]