08 Aralık 2020

,

ABD’deki Seçim Komedisi


Politik İktidarın Ardındaki Dolarlar ve Süngüler

ABD’de seçim denilen komedi, Kasım 2020’de yeniden sahnelenecek. O gün dünyanın en güçlü milyarderleri, adayların seçim fonlarına milyonlarca dolar bağış yaparak, hegemonik emperyalist ülkedeki devletle finans kapital arasındaki hafifmeşrep ilişkinin günışığına çıkmasını sağlayacak. Burada söz konusu olan şirketler grubu, o muazzam gücünü petrol endüstrisinden, büyük bankacılardan ve “savaş ağaları”ndan alıyor. O gücün sahipleri ise bazen kavga bazen de ittifak ederek, emperyalizmin bu şirketlerin çıkarları uyarınca ülkeye liderlik edecek yeni liderini belirleyecekler.

İster Biden isterse Trump seçilsin, ister Demokratlar zafer kazansın isterse Cumhuriyetçiler, başa geçen kişi ve parti, eşi benzeri görülmemiş kriz koşullarında kendilerine dayatılan yeni gerici görevleri yerine getirmek zorunda kalacak.

Bu görevlerden biri de dünya kaynaklarına, enerji ve diğer hammadde güzergâhlarına hâkim olmak. ABD emperyalizmi, tüm kapitalist sistemin çökmesine dönük tehditler savuran bu devasa ekonomik, toplumsal, politik ve ahlakî kriz karşısında ancak bu görevi yerine getirdiği takdirde yol alabilir.

Yüksek Kampanya Giderlerini Kim Neden Karşılıyor?

Karışıklık içindeki dünyanın en büyük kısmını kendi elinde tutabilmek için tekeller, “süper politik eylem komiteleri” (PEK) yoluyla iki adayla da bağlantı kurarlar. Bu komiteler, gizli akıtılan, resmi kampanyalardan bağımsız olarak temin edilen paralarla çalışma yürütürler. Söz konusu çalışma dâhilinde şirketlerden, sendikalardan, derneklerden ve şahıslardan sınırsız miktarda para toplanır ki bu miktar, genelde resmi kampanyalarda toplanan miktarın her daim birkaç katını bulur ve paranın kaynağı asla ifşa edilmez.

Forbes ve New York Times gibi basın-yayın organlarında çıkan haberlere göre Biden’ın kampanyası için Ağustos 2020’de 990 milyon dolar toplanmış, sadece Eylül ayı içinde rekor kırılarak bu miktar 383 milyon dolara ulaşmıştır. Bu büyük bağışları yapan efendilerin isimlerine baktığımızda karşımıza (eski Microsoft CEO’su Steve Ballmer’ın eşi) Connie Ballmer, (Apple’ın sahibi Steve Jobs’un dul eşi) Laurene Powell Jobs, (Facebook’un kurucularından) Dustin Moskovitz ve (Google’ın eski başkanı) Eric Schmidt gibi kişiler çıkmaktadır. Tüm bu isimler, en önemli tekellerle ve tröstlerle bağlantılıdırlar.

Hatta 2016 yılında Eric Schmidt, Pentagon’a bağlı Savunma İnovasyon Konseyi’nin başına getirilmiştir. Bu konsey, geçmişte Amazon kurucusu Jeff Bezos’un da içinde yer aldığı bir kuruldur. Microsoft, Apple, Facebook, Amazon ve Google’dan oluşan “Büyük Beşli”, ABD devletinin ulusal güvenliğin ayrılmaz parçası kabul ettiği bir güçtür. Zira bu güç, kendilerine bağladıkları kitlelerden özel ve ayrıcalıklı veriler temin edebilmektedir. Bu türden büyük şirketler, hizmet sağladıkları için teknolojik ve askerî araştırmalar üzerinden kâr temin edebilmektedirler.

Bunun en yalın örneği ise yüz tanıma teknolojisidir. Askerî amaçlarla bağlantılı olarak üretilen ve bu amaçlara hizmet etsin diye geliştirilmiş olan yüz tanıma teknolojisi, bugün akıllı telefonlara dahi eklenmiştir. Doğal olarak emperyalist devletle bu türden tekelci mega şirketler arasındaki karşılıklı ilişkiye seçimler, işbaşındaki hükümetler, sonuçta da hükümetlerle şirketler arasındaki şaibeli bağlar aracılık etmektedir.

Enformasyon teknolojisiyle bağlantılı isimlere ek olarak Biden’ın kampanyasına (ABD’deki en büyük banka olan ve ABD Ordusu Vakfı ile çalışan JPMorgan Chase’in başkanı Jamie Dimon’ın eşi) Judy Dimon ve (Los Angeles’taki devlet okullarının yarısının satılmasını, bunların kâr getiren okullar hâline getirilmesini öneren Broad Vakfı direktörü) Eli Broad gibi isimler yer almaktadır. Burada bir de dünyadaki en büyük rüşvet skandalına adı karışan finans spekülatörü Daniel Och’u da anmak gerekir. Bu adamın sahibi olduğu Och-Ziff Sermaye Yönetimi şirketi, madencilik, doğal gaz ve petrol işletmelerine ayrıcalıklı erişim imkânı elde etsin diye Demokratik Kongo Cumhuriyeti memurlarına rüşvet verme konusunda İsrail ordusuna para akıtan Siyonist Dan Gertler isimli iş insanına yardım etmiştir.

Seçim kampanyasını örgütlemesi konusunda Biden’a destek sunan kişilerden biri de yıllarca lobi faaliyeti yürütmüş, parasını Demokrat Parti kampanyasından ve ABD’deki önemli telekomünikasyon tekeli AT&T’den alan Steve Ricchetti’dir. Ayrıca Biden’ın kampanya stratejisi başkanı Anita Dunn da Eylül 2020’ye dek AT&T için çalışmıştır.

AT&T’nin ismi, basına sızdırılan belgelerde aktarılan skandallara karışmıştır. Bu tekel, kendi fiber optik internet kablolarıyla Ulusal Güvenlik Kurumu’na bağlanabilmek için şirket merkezinde gizli bir oda açmıştır. Obama döneminde CIA ve NSA’de çalışmış olan, ayrıca Palantir isimli veri analizi firmasına danışmanlık yapan Avril Haines de Eylül ayında Biden’ın geçiş ekibinde çalışmaya başlamıştır. Bu noktada Demokratların ABD emperyalizminin en gerici ve en güçlü kesiminden epey sağlam tavsiyeler aldığını söylemek gerekmektedir.

Biden’ın başkanlık kampanyasında çalışan ve Demokrat Parti siyasetinde önemli bir yere sahip olan isimlerden biri de Stuart Eizenstat’tır. Bu zat, Carter döneminde (1977-1981) Beyaz Saray’ın iç siyaset danışmanlığını üstlenmiş, aynı zamanda Obama döneminde (2009-2017) Yahudi Soykırımı Özel Danışmanı olarak çalışmıştır. Bir avukat olarak Eizenstat, Shell gibi önemli fosil yakıt tekellerini, ayrıca Caterpillar, Raytheon, BAE Systems ve Boeing gibi savunma bakanlığı ile bağlantılı şirketleri temsil etmiştir.

2012’de Eizenstat, Caterpillar adına Kongre’de ve Obama yönetimi içerisinde “ABD hükümetinin Birleşmiş Milletler Filistin Toprakları Özel Raportörü raporuyla ilişkisi” bağlamında lobi faaliyeti yürütmüştür. Bilindiği üzere Caterpillar, İsrail’e buldozer satmakta, İsrail de bu buldozerlerle Filistinlileri öldürmekte, evlerini yıkmaktadır.

Donald Trump’ın “Dostlar”ı

Cumhuriyetçi Trump ise kampanyası için 1,3 milyar dolar toplamıştır. Para yatıranlar arasında FBI, CIA, NSA ve Silâhlı Kuvvetler gibi 12 devlet kurumuyla çalışan Palantir Technologies isimli şirketin sahibi Peter Thiel bulunmaktadır. Bu şirket, aynı zamanda soykırımcı ABD ordusuyla bağlantılı yapay zekâ teknolojilerinin geliştirilmesine destek sunmaktadır.

Bu noktada Charles B. Johnson gibi askeri-endüstriyel kompleksle ilişkili kodamanlardan da söz etmek gerekmektedir. Johnson, Franklin Templeton Investments isimli yatırım fonunun eski icra direktörüdür. 700 milyar doları aşkın bir değere sahip bulunan bu yatırım fonu, silâh imal eden şirketlerin 200 milyon dolarını yönetmektedir. Diğer bir isimse ABD emperyalizmi için askerî dronlar imal eden General Atomics’un kurucularından biri olan Linden Blue’dur.

Trump, 2020’de yeniden seçilebilmek için elini güçlendirmek adına önümüzdeki üç yıllık dönem için Pentagon’a ayrılacak savunma bütçesini artırmıştır. Yanki emperyalizminin savunma bakanlığının genel merkezi olarak Pentagon, bugüne dek görülmemiş bir bütçe talep etmiş, bu talebi kongreye bizzat Trump sunmuştur. Bütçede ifade edildiği biçimiyle savaş çığırtkanlığı yapıp duran bu kuruma 718 milyar dolar akıtılacaktır.

Dünya genelinde emperyalist savaşa, “ulusal savunma” adı altında harcanan paradaki artışa eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerdeki önemli kesintiler eşlik etmektedir. Bunlar, halk kitlelerinin çıkarlarının aleyhine olan kesintilerdir.

Aynı yıl içerisinde Florida’daki otelinde önemli destekçileriyle yaptığı toplantıda Trump, Pentagon’un yaptığı harcamaların kendi hükümeti döneminde 2,5 trilyon dolar artmış olması ile övünmüştür.

Bu harcama kalemleri arasında Meksika sınırına inşa edilen duvara akıtılan 7,2 milyar dolarlık harcama da bulunmaktadır. Bu miktar, kongrenin onayladığı miktarın beş katından fazladır. Pentagon ve Trump, aynı zamanda bu duvarın bir kısmının inşaatıyla ilgili ihaleyi 1,6 milyar dolarlık sözleşmeyle Fisher Sand and Gravel inşaat şirketine vermiştir. Söz konusu şirket, Trump’ı destekleyen şirketler listesinde yer almaktadır.

Politik İktidarın Aşırı Askerîleşmesi

Pentagon bütçesi her seferinde artırılmıştır. Sınırdaki duvar inşaatı için kongrenin istememesine rağmen çok yüksek miktarlarda para harcanmıştır. Zira kongrenin eli kolu Pentagon’un elinde oyuncak olan kukla hükümet karşısında bağlıdır, binlerce örnekte ortaya konduğu üzere kongre tümüyle güçsüz bir yapıdır. Bu da gücün tümüyle yürütmenin elinde olduğunun kanıtıdır.

Güç, ordu içindeki yüksek mevkilerin eline geçmekte, o mevkilere teslim olmaktadır. Bu anlamda politik iktidar aşırı askerîleştirilmekte, tüm demokratik haklar, muktedir sınıfların kabul edeceği düzeye çekilerek sınırlandırılmaktadır.

Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da dile getirdiği biçimiyle devlet, “tüm burjuvazinin ortak işlerini yöneten bir komitedir.” Bu tanımın daha net bir biçimini Lenin’in Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması isimli çalışmasında bulmak mümkündür. Yurttaşların hürriyetini çalan, onların ülkelerini birer işçi hapishanesine çeviren tekelci güçler konusunda Lenin şunu söylemektedir: “En genel mânâda emperyalizm, mücadelesini şiddet ve gericilikle yürütür.”

Giovanna Schaidhauer

Ekim 2020

Kaynak

0 Yorum: