22 Aralık 2020

,

Büyük Yeşil Yalan


Dünya Yaban Hayatı Fonu (WWF) 5 Haziran 2020 günü kısa bir video yayınladı.[1] Videoda Britanya’nın “milli hazine”si kabul edilen, korumacılığın önde gelen ismi Sör David Attenborough bize, “dünyayı kurtarmanın mümkün olduğunu” söylüyor. Ayrıca konuşmasında kendilerinin, dünyanın sonsuza dek faydasını göreceği, onu istikrarlı ve sağlıklı kılacak bir plana sahip olduklarını iddia ediyor. Ne var ki bu planın itiraz edilmesi gereken birçok yönü var. Dünya Yaban Hayatı Fonu’nun (WWF) planı, esasen on dokuzuncu yüzyıla ait şu ırkçı iddiayı yeniden gündeme getiriyor: “Dünyada çok fazla yanlış insan var ve bunlar hepimizi tehdit ediyorlar.”

WWF’in planı, dört emir üzerine kurulu:

1. Zarar veren tüm işlemleri durdurun.

2. Yeni yeşil teknolojiye geçilsin.

3. Nüfusu azaltın.

4. Hâlihazırda elimizde olan doğal zenginliği muhafaza edin.[2]

Zararların sonlandırılması ve varolanın korunması ile ilgili bu iki maddenin hiçbir hayrı olmayacağı açık. Demek ki elimizde gezegenin sorunları konusunda sunulmuş iki öneri kalıyor: yeni yeşil teknoloji ve nüfusun azaltılması.

Yeni yeşil teknoloji önerisi, esasen şu tür sorularla işe başlıyor: “Enerji kaynağımızı değiştirirsek tüm işler eskisi gibi yürütülebilecek mi? Petrol ve kömürün yerine rüzgâr ve güneşi koyduğumuzda, dünya kurtulacak mı?”

Ne var ki bu soruları soranlar, “yeni yeşil teknoloji”nin kuruluşu noktasında kullanılacak köle emeğini ve çocuk emeğini, oluşacak karbon ayak izini hiç sorgulamıyorlar. Bugün Kongo’da kobalt madenlerinde küçük çocuklar çalışıyorlar.[3]

Peki elitlerin aşırı tüketim üzerine kurulu hayatlarıyla derinleştirdikleri eşitsizliklere ne olacak? Eğer dünya, Milano’da, içi dünyanın en zenginleriyle dolu olan, ünlü opera binası olsaydı, diyebilirdik ki gezegendeki herkesin sahip olduğu toplam paranın üçte ikisi o binada bulunuyor![4] Bu bağlamda, bugün doğa ve dünya için planlar hazırlayanlar, bu çarpıcı detayın gelecekte değişeceği konusunda bir garanti verebiliyorlar mı?

Bu insanlar, Sahraaltı Afrikası’nda bir insanın, bırakalım WWF’in para babası yöneticilerini bir kenara, ortalama bir Amerikalının bir hafta tükettiğini bir yılda tüketiyor oluşu veya Güney Sudan’da bir insanın iki yılda harcadığı enerjiyi Amerikalının bir haftada harcıyor oluşu konusunda ne söylüyorlar?[5]

Ayrıca doğaya zarar veren işlemlerden gerçekte kimler sorumlu? Her şeyin ötesinde, bugün dünyada aç yaşayıp aç ölen yüz milyonlarca insan var ve bu insanlar, pratikte oluşan kirlilik konusunda zerre sorumluluğa sahip değildirler.

Evet, fosil yakıt tüketimini durdurmak hayatî önemdedir, ama “dünya” petrol yerine yenilenebilir yakıtlar tüketerek kurtulabilir mi? Sırf farklı şirketlere yatırım yaptılar diye elitler eski alışkanlıklarından vazgeçecekler mi?

Attenborough ve WWF’teki elitist ideoloji kendisini, asıl nüfusun azaltılması önerisinde açığa vuruyor. Bu insanlar, benim gibi, iki yüz yıldır aşırı nüfus çığırtkanlarının ırkçı, öjenist olduklarını, aşırı nüfus iddiasının bilimle bir alakasının bulunmadığını bıkıp usanmadan dile getirenlerin saldırılarına maruz kalmayacaklarını düşünüyorlar.

Bu yazarlar çıkıp bir de “nüfusu adilane bir yaklaşımla, olabildiğince düşük seviyede istikrara kavuşturmak” gerektiğinden bahsediyorlar. “Azaltmak” yerine “istikrara kavuşturmak” tabirini kullanan bu kişiler, “adilane” lafıyla da eleştirileri savuşturabileceklerini zannediyorlar. Aslında bu kişiler, aşırı nüfus konusunda yaktıkları ağıtın kendisinin sorunlu olduğunu görmüyorlar.

Bu ideologların kulağına kar suyu kaçıran gerçek şu: Kuzey’deki nüfus, birkaç kuşaktır azalıyor. Buradaki nüfusun hâlen daha artıyor olmasının sebebi, Güney’den gelenler.[6]

En büyük nüfus artışı, Sahraaltı Afrikası’nda. Buradaki nüfus yoğunluğu, epey düşük. Bu bölgede yaşayan insanlar, dünya kaynaklarının çok küçük bir kısmını kullanıyorlar.[7] Çünkü buradaki doğal zenginlik, Kuzey’deki insanlarca çalınıyor.[8] Attenborough’nun binlerce kez yaptığı gibi, bir kez uçağa binip bu bölgenin üzerinde gece vakti uçarsanız, Afrika’nın Avrupa’ya kıyasla ne kadar az enerji tükettiğini görürsünüz.

Başka bir ifadeyle, eğer aşırı nüfusun çevreyi tehdit ettiğine dair bir endişeniz varsa o vakit siz gerçek tehdit karşısında körsünüz demektir. Asıl tehdit, Güney’deki fakirlerin sayısındaki artış değil, Kuzey’deki zenginlerin aşırı tüketimi.

Aşırı nüfus diye bir tehdit yok ortalıkta. Ama gene de bir kesim, bu tehdide dair kimi endişelere sahip. Bu kesim, başka yakıt türlerinin fosil yakıtın yerini alması gerektiğine inanan, aynı zamanda beyaz ırkın sayıca Afrikalıların, Asyalıların ve Latin Amerikalıların gerisinde kaldığını düşünen faşistlerden oluşuyor.

Birçok ilerici isim, bu kanaatin ne denli yaygın olduğunu görmüyor. Bir yüzyıldır aşırı sağ, nüfusun fazla olduğunu söyleyen teoriyi kendisine kurucu ilke olarak benimsemiş.[9] Ekofaşistler de çevrenin yağmalandığını söylüyorlar, onun korunması gerektiğinden bahsediyorlar. Bu teori, ırkçılığı ve göçmen karşıtlığını temel alıyor.[10] Bugün ilerici isimler, ekofaşistlerle belirli görüşler konusunda ortaklaşıyorlar.

WWF’in videosunda nüfusun düşük düzeye çekilip istikrara kavuşturulmasından bahsediliyor. Bu esnada videoda Ganj nehri kıyısındaki insanlar gösteriliyor. Burada kastedilen çok açık: dünyamızı aslında fazla üreyen Avrupalı olmayanlar tehdit ediyor.

Kâinata dair bilmecelere, hatta bir gezegenin sorunlarına cevap bulunacak yer, sosyal medya değil. WWF, epey para harcadığı bu kısa videoyu sosyal medyadan paylaşıyor. Anlamı doğru aktarması gereken çekimler öncesinde senaryoya son hâlini belirli uzmanlar veriyorlar. Attenborough’un çalışanları, hatta belki de kendisi, son kurguya onay veriyor, zira o, dünyanın en deneyimli yayıncısı. Ele aldığı her meseleye azami dikkati gösteren bu adamın hiçbir şeyi şansa bırakmadığını bilmek gerekiyor.

Benim gibi insanlar, sosyal medyada yayınlanan filme hemen tepki gösteriyorlar. Şikâyetçi oluyoruz ve Attenborough’nun filmi yayından kaldırıp özür dilemesini istiyoruz.[11] Ama her şey için çok geç. Sonuçta WWF gibi yapılar, inandıkları şeyleri söylüyorlar.

Bu hikâye bana, 1994’te WWF’in sağdan soldan para topladığı, “Amazon’u yok eden yerlileri ortadan kaldırmak için üzerlerine bir antropolog mu yoksa asker mi göndersek?” sorusunu sorduğu günleri anımsattı.

Evet, WWF o günlerde para babalarının değil, yerlilerin ormanları yok ettiklerini söylüyordu.[12] Oysa yerliler, dünyanın en büyük yağmur ormanlarını yok etmiyor, aksine onları koruyorlardı. Yerlilerin kontrolündeki bölgelere ait uydu fotoğrafları ve buralarda biyolojik çeşitliliğin daha yüksek olduğunu söyleyen veriler, bu gerçeği ortaya koyuyor.

Asıl üzücü olansa Attenborough ve WWF’in inandığı şey. Bu inançsa meseleleri idrak eden insanların kontrolü ele geçirene dek değişmeyecek. O güne dek bu kişiler, Kuzey’de kendi propaganda çalışmalarını yürütecekler, hatta yalanlarını birçok ilericiye bile inandıracaklar.

Bugün çevre bilinci olan birçok beyaz, “aşırı üreme”nin dünyayı yok edeceğini, dolayısıyla gezegeni barbar sürülerine karşı korumanın “kutsal” bir görev olduğunu düşünüyor. Oysa bu, yüz yıldır ısıtılıp ısıtılıp tekrar gündeme getirilen bir yalan. Bu yalan, ırkçılığın ve göçmen karşıtlığı siyasetinin bir parçası. Şirketler ve büyük vakıflar, bu yalanı büyütmek ve güçlendirmek için tonla para akıtıyorlar. Söz konusu ideoloji, devletlerden büyük destek görüyor.

En kötüsü de bu yalanı ortalığa yayanların, bugün milyarlarca doları, “yeni doğa düzeni” dedikleri o korkunç plan için tahsis ediyor olmaları. Bu plansa bugüne dek görülmüş en büyük miktarda toprağın gaspetilmesini öngörüyor. Bu zenginler, “korunaklı alanlar” diye belirledikleri, esasen dünyanın üçte birinden fazlasını ifade eden toprağı kontrol altına almak istiyorlar. Bunun için o topraklardaki yerli halkı kovmak adına orduları, özel milisleri görevlendiriyorlar.[13]

Eğer dünyayı gerçekten kurtarmak istiyorsak, bu türden yıkıcı sonuçlara yol açacak girişimlere karşı mücadele etmek zorundayız. Kanaatimce bu, hiç bitmeyecek bir mücadeledir. Tıpkı taassup, zorbalık ve hastalıklarla mücadele edildiği gibi bu tür yaklaşımlarla da mücadele edilmelidir. Ya milyarlarca dolardan ya da milyarlarca hayattan yana olacağız.

Bugün Attenborough ve WWF, “hepimizin gurur duyabileceği bir gezegeni yaratma şansına sahibiz” diyor. Bu sözü söylerken arkada bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz bir şehir manzarasına yer veriliyor.

Bu görüntü, aslında Singapur’daki “Körfez Bahçeleri” isimli tema parka ait. İnşaatına 700 milyon dolar harcanan bu tema parkın işletmesi için her yıl 20 milyon dolar harcanıyor.[13] Bekleneceği üzere bu fütüristik “bahçeler”, ülkede kaldıkları süreyi uzattıkları takdirde hapis cezalarına çarptırılan veya dayak yiyen göçmen işçilerce inşa edildiler.[14] Singapur’da düşük ücretlere çalışan işçilerin büyük bir kısmı, Hintli.[15] Kim bilir, belki de bu işçiler içinde WWF’in filminde gösterilen Ganj sahnesinde yer alan birileri vardır.

Attenborough ve WWF’in gelecek tasarımı, tam da zenginlere tahsis edilmiş tema parkta karşılık buluyor. Bu sebeple benim gibi insanlar, milyar dolarlar mı milyarlarca insanın hayatı mı sorusunu hayattan yana duran bir cevapla karşılıyorlar.

Stephen Corry

26 Haziran 2020

Kaynak

Dipnotlar

[1] Survival International, 5 Haziran 2020, Twitter.

[2] Tam metin şöyle: “Dünyayı kurtarma meselesi birden bire gündemimize girdi. Bizim bir planımız ar. Ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Doğaya zarar veren işlemleri durdurun, yeni yeşil teknolojiye geçilsin, nüfusu adilane bir yaklaşımla, olabildiğince düşük seviyede istikrara kavuşturalım, hâlihazırda elimizde olan doğal zenginliği muhafaza edelim ve sonsuza dek faydasını göreceğimiz, istikrarlı ve sağlıklı bir dünya kuralım. Hepimizin gurur duyabileceği bir gezegeni yaratma, kendimiz ve dünyadaki herkes için kusursuz bir yuva oluşturma şansına sahibiz.”

[3] “This is what we die for”: Human rights abuses in the Democratic Republic of the Congo Power the global trade in cobalt, Londra: Amnesty International, 2016. AI (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

[4] The world’s billionaires own as much wealth as 60% of the earth’s population. Lawson, Max, Anam Parvez Butt, Rowan Harvey, Diana Sarosi, Clare Coffey, Kim Piaget ve Julie Thekkudan. Time to care: Unpaid and underpaid care work and the global inequality crisis. Oxford: Oxfam International, 2020, Oxfam (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

[5] “GDP per capita (current US$)”, World Development Indicators, 2018, WB (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

[6] The United Nations Department of Economic and Social Affairs, “Migration and population change – drivers and impacts”, Population Facts, Sayı 2017/8 (2017).

[7] “Population growth (annual%)”, 2018, WB (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

[8] McVeigh, Karen. “World is plundering Africa’s wealth of ‘billions of dollars a year’”, 24 Mayıs 2017, Guardian (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

[9] Bowles, Nellie. “‘Replacement Theory,’ a Racist, Sexist Doctrine, Spreads in Far-Right Circles”, 18 Mart 2019, NYT (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

[10] Corry, Stephen, “The Colonial Origins of Conservation: The Disturbing History Behind US National Parks”, 25 Ağustos 2015, Truthout (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

[11] WWF UK, 5 Haziran 2020, Twitter.

[12] Örneğin: Coca-Cola, Tata, KPMG, Adamjee, AES, Indus Basin vb.

[13] Daha fazla bilgi için şuraya bakılabilir:

Survival International, Rainforest Foundation UK and Minority Rights Group International. The ‘Post-2-2- Global Biodiversity Framework’ – a new threat to indigenous people and local communities?. London: Survival International, 2020, SI (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

[14] “Final cost for Gardens by the Bay within budget: Khaw”, 15 Ekim 2012, AsiaOne (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

Suneson, Grant. “These are the 25 richest countries in the world”, 8 Temmuz 2019, USAToday (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

[15] Ratcliffe, Rebecca. “ ‘We’re in a prison’: Singapore’s migrant workers suffer as Covid-19 surges back.” 23 Nisan 2020, Guardian (erişim tarihi: 23 Haziran 2020)

0 Yorum: