Ertuğrul
Karakaya, 1955 yılında Uşak’ın Eşme ilçesine bağlı Güney köyünde dünyaya geldi.
Yoksul köylü bir ailenin çocuğu olan Ertuğrul, ilkokulu Darüşşafaka’da
okuduktan sonra, ortaokul ve liseyi İstanbul’da yatılı okudu. ODTÜ’de
mühendislik okuduğu zamanlarda ülkesinin ve halklarının esaret altına
alınmasına kayıtsız kalamaz. Gönlü kavi bir gençtir.
Ertuğrul,
başka nasıl olsun ki, yoksul büyümüş bir insan. Soluksuz daldı kavgaya, abileri
gibi gözünü budaktan sakınmadan.
Yurtseverliği
gözlerinden okunuyordu Ertuğrul’un, ülkesinin özgürlüğü, bir sevgiliye duyulan
özlem gibiydi. Öğrenci Temsilciliği Yönetim Kurulu sözcüsü seçildi Ertuğrul.
Durmuyordu
kahpe düzen, su uyuyor, ama kahpe düşman uyumuyordu. Direnişin kalesiydi ODTÜ,
umudun, özgürlüğün dağıydı. Ve nice yiğit, bu dağdan tutuşturmuştu kavgayı.
13
Şubat 1977’de ODTÜ’ye faşist Hasan Tan rektör olarak atanır. “Devrimcilerin her
yerde kökünü kazıyın” diyenlerdendir Tan. Razı olur mu devrimciler, bir
satılmışın dağlarına ayak basmasına. Boykot ve eylemlerle rektör istifaya
zorlanır. Ertuğrul’a da boykotun sözcülüğü görevi verilir.
8
Haziran’da giriş kapısında arama kontrolü yapan jandarmaların gerici faşist
grupları arama yapmadan içeri alması, Dev-Yol grubunun ise aranmak istememesi
üzerine olay çıkar.
Öğrenci
temsilcileri ile jandarma arasında tartışma yaşanır. İçeride olan temsilcilerin
jandarma tarafından aranmak istenmesi ortalığı karıştırır. Ertuğrul, duruma
karşı çıkar ve okulun içine doğru koşmaya başlar. Hiçbir ihtarda bulunulmaz,
jandarma ateş açar ve Ertuğrul, sırtından vurulur.
Yerde
can çekişirken süngülenir. Gelen ambulans kapıdan jandarma tarafından geri
çevrilir.
Kırk
beş dakika can çekişir Ertuğrul. Sonra susar kelimeler, kapanır gözleri. Bir
“elveda” dedirtmezler sevgilisine, çok sevdiği vatanına, halkına.
“Gökte
bulut yan yan gider, yaralarından kan gider,
Töresi batası dünya, kahpe kalır şahan gider.
Ortadoğu’nun dumanı, jandarma bilmez amanı,
Ertuğrul’a düğün ettik, ot biçim orak zamanı.’’
Can Şahin
8
Haziran 2020
0 Yorum:
Yorum Gönder