12 Haziran 2020

,

Güneşin Düşmanı


Dilersen ekmeksiz kalayım,

Gömleğimi, döşeğimi satayım,

Ocaklarda taş kırayım,

Sokakları süpüreyim, hamallık edeyim,

Dükkânını temizleyeyim,

Aç karnımı doyurayım diye

Çöpünü eşeleyim.

Hatta bir şey bulamayıp açlıktan öleyim.

Hey güneşin düşmanı,

Gene de seninle uzlaşmayacağım

Damarımdaki nabız

Son kez atana dek

Sana karşı koyacağım.

Elimde kalan bir karış toprağı al,

Gençliğimi hücreye tık,

Mirasımı yağma et,

Kitaplarımı, şiirlerimi ateşe

Etimi köpeklere savur,

Köyümün damlarına korku sal.

Hey güneşin düşmanı,

Gene de seninle uzlaşmayacağım

Damarımdaki nabız

Son kez atana dek

Sana karşı koyacağım.

Söndürebilirsin gözümdeki feri,

Mahrum edebilirsin anamdan,

Gül kokulu dudaklarından,

Babama, atama küfredebilirsin,

Çocuklarımın gülümsemesini çalabilirsin,

Hayatımı benden alabilirsin,

Yüzlerine gülüp kandırabilirsin dostlarımı,

Etrafıma nefret duvarları örebilir,

Gözlerimi kör edebilirsin.

Hey güneşin düşmanı,

Gene de seninle uzlaşmayacağım

Damarımdaki nabız

Son kez atana dek

Sana karşı koyacağım.

Hey güneşin düşmanı,

Bak süslediler limanı.

Yükseliyor sevinç çığlıkları.

Nihayet göründü gemi ve

Rüzgârlara boyun eğmeyen yelkeni.

Derin dalgaları yarıyor gövdesi.

Ulis, kayıpların denizinden

Dönüyor evine.

Bu dönen, güneşin ta kendisi.

Sürgündekilerin güneşi.

Onun üzerine yemin ederim ki

Seninle uzlaşmayacağım

Damarımdaki nabız

Son kez atana dek

Sana karşı koyacağım.

Bana biraz sürgünden bahset.

Ben de zincirlerle girdiğim kavgayla

Sessizliğe ve o aptal hücreye

Nasıl meydan okuduğumu anlatayım.

Karşıma dikilmiş bir musibet ve bir hüzün.

Meydan okuyorum.

Gel kes bileklerimi,

Kana bula sinemi.

Meydan okuyorum.

İstersen kır at bacaklarımı.

Ne yaparsan yap, dinmiyorum.

Yaralarımı sırtlanıp yürüyorum.

Yumruğumdaki şiddetle,

Başkaldırıyorum.

Alnım apak, doğruluyorum.

Dişlerimle,

Şarkıların etime geçirdiği pençeyle

Direniyorum.

Öldür beni, eğilmez bu baş.

Ölüm bende öldü.

Karşında duran, başkaldırı tanrısı.

Elimde tek kalan,

Babamın atamın kıyam mirası.

Rüzgârın zihnime tek kazıdığı,

Haritadan silinmiş köylerin esrarı

Ve bir de baharların şarkısı.

Gizli gizli ağlıyorum.

Bir ağacın kökleri benim için

Hıçkıra hıçkıra ağlayan çocukların

Hikâyelerini ezber ediyor.

Onların gözleriyle başkaldırıyorum.

O gözler içimde yaşıyor.

Bu kana belenmiş sürgünde

Artık olmayan ülkeyi adıyla sanıyla

Hücrelerime kadar yaşıyorum.

Bir çığlık kesiyor ellerimi.

Öfkemden yağ ve bal sızıyor.

Acımda badem, gül ve somun kokusu

Varsın bir dilim ekmeğim hapse atılsın.

Bu can direnmeye yazgılı.

Sakın elveda deme bana.

Yarın gene buluşacağız.

Yirmi yıl önce babamın bana dediği gibi:

“Acı çekmek gemiyle denizde yol almaya benzer.”

Biliyorsun, satmadım teknemi.

O yüzden bana elveda deme.

Yarın gene buluşacağız.

George Jackson

0 Yorum: