21 Aralık 2025

,

Filistin Hareketi Tutsakları İngiltere’de Açlık Grevinde


Amu Gib, İngiltere’de faaliyet yürüten Filistin Hareketi ile ilgili olarak iddia edilen suçlardan yargılanmayı bekleyen ve açlık grevinde olan birçok tutsaktan biri. Gib, şu an Bronzefield Cezaevi’nde tutuluyor. Hakkındaki suçlamalar, bu yıl Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne bağlı Brize Norton üssünde meydana geldiği iddia edilen bir hırsızlıkla ilgili. Bu makale, Gib’in açlık grevinin 18. ve 33. günlerinde sırasıyla İsyancılar Önemlidir başlıklı podcast yayınının sunucusu Ainle Ó Cairealláin’e ve araştırmacı yazar E. S. Wight’a verdiği röportajları temel alıyor.

* * *

Açlık grevimize 2 Kasım’da, yani İngiltere’nin bugün tanık olduğumuz soykırımın tohumlarını ektiği Balfour Deklarasyonu’nun yıldönümünde başladık.

Filistinliler, bugün kışa, insanların hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları her şeyden yoksun bir halde girecekler. Bugün İsrail’in açlığı silah olarak kullanma imkânı bulduğu mevcut düzeye gelmemizi kimlerin sağladığına bakmamız gerekiyor. İsrail’i kimler silahlandırıyor? Siyonist yerleşimcilerin Filistin topraklarını çalmasına ve işgal etmesine kimler izin veriyor? İsrail’in köylüleri ve zeytin hasadı yapan insanları hedef alıp vurmasına kimler zemin hazırlıyor?

Filistin’e dair ilk bilgileri, lise son sınıfta, öğretmenlerden değil, diğer öğrencilerden, genç Müslüman kadınlardan edindim. O zamanlar tarihî bağlamı anlamamıştım, ancak sivil nüfusun bombalanmasının ne kadar yanlış olduğunu çok iyi biliyordum. Sonra bunun rutin bir hal aldığını, aynı şeyin her yıl tekrarlandığını görmek beni fazlasıyla etkiledi. İnsanlar buna bir son vermedikçe, bu zulüm bu şekilde devam edecek.

İngiltere’nin bu yapılan zulümlere imkân sağlama konusunda oynadığı role dair daha çok şey öğrendikçe, eli kolu bağlı oturup hiçbir şey yapamama hali, artık benim üstesinden gelemediğim bir meseleye dönüştü.

Taleplerimiz basit:

1. İsrail’e silah tedarik eden silah fabrikalarını kapatın.

2. Filistin Hareketi örgütünün “terör örgütü” listesine alınıp yasaklanması kararını yürürlükten kaldırın. Filistin Hareketi örgütü, doğrudan eylemi esas alan bir örgüttür. Kesinlikle “terör örgütü” olarak yaftalanamaz.

3. Gözaltındaki tutsaklara yönelik kötü muameleye son verin.

4. Derhal bir kefalet bedeli belirleyin. İçimizde aileleri gerçekten hasta veya ölmek üzere olan, hayatlarındaki önemli olayları kaçırmış insanlar var.

5. Bizi adil bir biçimde yargılayın. Yargılama süreci dâhilinde, İngiliz ve İsrailli yetkililerle silah tüccarları arasında gerçekleşen, eylemcilerle ilgili yazışmaları sansürsüz olarak yayınlayın.

Açlık grevimizin sebeplerinden biri de, burada olduğumuz sürece cezaevi yetkililerinin istediklerini yapabileceklerine dair vehimleriydi. Birbirimizle vakit geçirmemize mani olmak adına, bizi bir araya gelmekten mahrum kılmak için boş ve anlamsız emirler verip duruyorlar. Hayatlarımıza diledikleri gibi müdahale ediyorlar. Ziyaretlerimizi ve spor salonunda geçirdiğimiz süreyi kafalarına göre sınırlıyorlar. Paylaşımlarımızı sansürlüyorlar. Bir yastığa “Filistin’e Özgürlük” yazısını işledim diye “güvenlik tehdidi” ilân edildim, ardından da bu gerekçe üzerinden, el sanatları grubundan atıldım. Üstelik işin tuhafı, bu olay, tam da İngiltere’nin Filistin devletini tanıdığı gün gerçekleşti.

Maddi düzeyde her daim “kazanıyormuş” gibi görünmesek de, itaate dair alışkanlığın aksine, direnme alışkanlığını, güven, özen ve dayanışma yoluyla birbirimize aşılıyoruz. Bu alışkanlık, bize her zaman seçeneklere sahip olduğumuz, hayal gücümüzü muhafaza ettiğimiz gerçeğini hatırlatıyor. Bu, bizi hayatta tutuyor. Hapis cezamızın hiçbir mantığı yok. Hapiste olsanız bile harekete geçmeye karar veriyorsanız, özgürsünüz.


Biz, bizi bu hapishaneye taşıyan, bundan sonra da bağlı kalacağımız Filistin’in özgürlüğü davasına yönelik sorumluluklarımıza halen daha bağlıyız. Dolayısıyla açlık grevi eylemimiz, devletin sizi hapse atsa bile durduramayacağını, içinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun, insanlara odaklanmışlığımızdan da onlara yönelik sorumluluklarımızdan da vazgeçmeyeceğimizi ilan etmenin bir yoludur.

Fiziki düzlemde 11 kilo verdim, hareketlerim yavaşladı. Kan şekerim çok düşük, ketonlarım (karaciğerde vücudun kalori yerine yağ ve kas yakarak enerji üretmesi durumunda karaciğerde oluşan toksinler) çok yüksek. Açlık grevi eyleminde bana yoldaşlık eden iki arkadaşım, şu an itibarıyla hastanede.

Bu süreçte diğer mahkûmlar, açlık grevimize yönelik muazzam bir tepki ortaya koydular. Burada herkes, gelip beni kontrol ediyor, sıcak suyum var mı yok mu, ona bakıyor, hücreme gelip benimle sohbet ediyor, ısınmam için bana kıyafet veriyor. Üstelik tüm bunlar, gardiyanlardan birinin diğer mahkûmlara bize yardım ederlerse olumsuz davranış puanı alacaklarını söylemesine rağmen yaşanıyor.

Açlık grevi, hapishanenin gerçekliğini daha da ağırlaştırdı: gardiyanların bağırış çağırışları arttı, kuralları kafalarına ve keyiflerine uygulamaya başladılar. Ama bir yandan da açlık grevi, hapishaneyi önemsiz kıldı. Odağımızda bu duvarların ötesindeki dünya var. Artık o, çok daha gerçek görünüyor. Duyduğumuz her direniş eylemi bize enerji veriyor, can katıyor.

Hapishane, onların belirlediği şartlara göre yaşamamızı talep ediyor. Oysa biz, şimdi kendi belirlediğimiz şartlara göre yaşıyoruz. Onların elindeki gücü aldık. Güç, artık bizim ellerimizde, bedenlerimizde ve boş midelerimizde. Direnişin size ne kadar enerji verdiğini anlatabilmeyi öyle çok isterdim ki.

Biz, sadece bir kez değil, her gün her dakika harekete geçmek için bizi yeniden gerekli yakıtı yükleyecek güce, eylem iradesine, sorumluluğa, yaratıcılığa, beceriye ve sevdaya sahibiz. Bazılarımız 46 gündür açlık grevinde. Yaptığımız şeyin yeterli olduğunu asla düşünmüyoruz, ama bir yandan da bu eylem, dünyanın en güzel şeyiymiş gibi geliyor bize.

Amu Gib
19 Aralık 2025
Kaynak

0 Yorum: