Amu
Gib, İngiltere’de faaliyet yürüten Filistin Hareketi ile ilgili olarak iddia
edilen suçlardan yargılanmayı bekleyen ve açlık grevinde olan birçok tutsaktan
biri. Gib, şu an Bronzefield Cezaevi’nde tutuluyor. Hakkındaki suçlamalar, bu
yıl Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne bağlı Brize Norton üssünde meydana geldiği
iddia edilen bir hırsızlıkla ilgili. Bu makale, Gib’in açlık grevinin 18. ve
33. günlerinde sırasıyla İsyancılar Önemlidir başlıklı podcast
yayınının sunucusu Ainle Ó Cairealláin’e ve araştırmacı yazar E. S. Wight’a
verdiği röportajları temel alıyor.
* * *
Açlık
grevimize 2 Kasım’da, yani İngiltere’nin bugün tanık olduğumuz soykırımın
tohumlarını ektiği Balfour Deklarasyonu’nun yıldönümünde başladık.
Filistinliler,
bugün kışa, insanların hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları her şeyden yoksun
bir halde girecekler. Bugün İsrail’in açlığı silah olarak kullanma imkânı bulduğu
mevcut düzeye gelmemizi kimlerin sağladığına bakmamız gerekiyor. İsrail’i kimler
silahlandırıyor? Siyonist yerleşimcilerin Filistin topraklarını çalmasına ve
işgal etmesine kimler izin veriyor? İsrail’in köylüleri ve zeytin hasadı yapan
insanları hedef alıp vurmasına kimler zemin hazırlıyor?
Filistin’e
dair ilk bilgileri, lise son sınıfta, öğretmenlerden değil, diğer
öğrencilerden, genç Müslüman kadınlardan edindim. O zamanlar tarihî bağlamı
anlamamıştım, ancak sivil nüfusun bombalanmasının ne kadar yanlış olduğunu çok
iyi biliyordum. Sonra bunun rutin bir hal aldığını, aynı şeyin her yıl
tekrarlandığını görmek beni fazlasıyla etkiledi. İnsanlar buna bir son
vermedikçe, bu zulüm bu şekilde devam edecek.
İngiltere’nin
bu yapılan zulümlere imkân sağlama konusunda oynadığı role dair daha çok şey
öğrendikçe, eli kolu bağlı oturup hiçbir şey yapamama hali, artık benim üstesinden
gelemediğim bir meseleye dönüştü.
Taleplerimiz
basit:
1.
İsrail’e silah tedarik eden silah fabrikalarını kapatın.
2.
Filistin Hareketi örgütünün “terör örgütü” listesine alınıp yasaklanması
kararını yürürlükten kaldırın. Filistin Hareketi örgütü, doğrudan eylemi esas
alan bir örgüttür. Kesinlikle “terör örgütü” olarak yaftalanamaz.
3.
Gözaltındaki tutsaklara yönelik kötü muameleye son verin.
4.
Derhal bir kefalet bedeli belirleyin. İçimizde aileleri gerçekten hasta veya
ölmek üzere olan, hayatlarındaki önemli olayları kaçırmış insanlar var.
5.
Bizi adil bir biçimde yargılayın. Yargılama süreci dâhilinde, İngiliz ve
İsrailli yetkililerle silah tüccarları arasında gerçekleşen, eylemcilerle
ilgili yazışmaları sansürsüz olarak yayınlayın.
Açlık
grevimizin sebeplerinden biri de, burada olduğumuz sürece cezaevi
yetkililerinin istediklerini yapabileceklerine dair vehimleriydi. Birbirimizle
vakit geçirmemize mani olmak adına, bizi bir araya gelmekten mahrum kılmak için
boş ve anlamsız emirler verip duruyorlar. Hayatlarımıza diledikleri gibi
müdahale ediyorlar. Ziyaretlerimizi ve spor salonunda geçirdiğimiz süreyi
kafalarına göre sınırlıyorlar. Paylaşımlarımızı sansürlüyorlar. Bir yastığa “Filistin’e
Özgürlük” yazısını işledim diye “güvenlik tehdidi” ilân edildim, ardından da bu
gerekçe üzerinden, el sanatları grubundan atıldım. Üstelik işin tuhafı, bu
olay, tam da İngiltere’nin Filistin devletini tanıdığı gün gerçekleşti.
Maddi
düzeyde her daim “kazanıyormuş” gibi görünmesek de, itaate dair alışkanlığın
aksine, direnme alışkanlığını, güven, özen ve dayanışma yoluyla birbirimize
aşılıyoruz. Bu alışkanlık, bize her zaman seçeneklere sahip olduğumuz, hayal
gücümüzü muhafaza ettiğimiz gerçeğini hatırlatıyor. Bu, bizi hayatta tutuyor.
Hapis cezamızın hiçbir mantığı yok. Hapiste olsanız bile harekete geçmeye karar
veriyorsanız, özgürsünüz.
Biz,
bizi bu hapishaneye taşıyan, bundan sonra da bağlı kalacağımız Filistin’in
özgürlüğü davasına yönelik sorumluluklarımıza halen daha bağlıyız. Dolayısıyla
açlık grevi eylemimiz, devletin sizi hapse atsa bile durduramayacağını, içinde
bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun, insanlara odaklanmışlığımızdan da onlara
yönelik sorumluluklarımızdan da vazgeçmeyeceğimizi ilan etmenin bir yoludur.
Fiziki
düzlemde 11 kilo verdim, hareketlerim yavaşladı. Kan şekerim çok düşük,
ketonlarım (karaciğerde vücudun kalori yerine yağ ve kas yakarak enerji üretmesi
durumunda karaciğerde oluşan toksinler) çok yüksek. Açlık grevi eyleminde bana
yoldaşlık eden iki arkadaşım, şu an itibarıyla hastanede.
Bu
süreçte diğer mahkûmlar, açlık grevimize yönelik muazzam bir tepki ortaya
koydular. Burada herkes, gelip beni kontrol ediyor, sıcak suyum var mı yok mu,
ona bakıyor, hücreme gelip benimle sohbet ediyor, ısınmam için bana kıyafet
veriyor. Üstelik tüm bunlar, gardiyanlardan birinin diğer mahkûmlara bize
yardım ederlerse olumsuz davranış puanı alacaklarını söylemesine rağmen yaşanıyor.
Açlık
grevi, hapishanenin gerçekliğini daha da ağırlaştırdı: gardiyanların bağırış
çağırışları arttı, kuralları kafalarına ve keyiflerine uygulamaya başladılar.
Ama bir yandan da açlık grevi, hapishaneyi önemsiz kıldı. Odağımızda bu duvarların
ötesindeki dünya var. Artık o, çok daha gerçek görünüyor. Duyduğumuz her
direniş eylemi bize enerji veriyor, can katıyor.
Hapishane,
onların belirlediği şartlara göre yaşamamızı talep ediyor. Oysa biz, şimdi
kendi belirlediğimiz şartlara göre yaşıyoruz. Onların elindeki gücü aldık. Güç,
artık bizim ellerimizde, bedenlerimizde ve boş midelerimizde. Direnişin size ne
kadar enerji verdiğini anlatabilmeyi öyle çok isterdim ki.
Biz,
sadece bir kez değil, her gün her dakika harekete geçmek için bizi yeniden
gerekli yakıtı yükleyecek güce, eylem iradesine, sorumluluğa, yaratıcılığa,
beceriye ve sevdaya sahibiz. Bazılarımız 46 gündür açlık grevinde. Yaptığımız
şeyin yeterli olduğunu asla düşünmüyoruz, ama bir yandan da bu eylem, dünyanın
en güzel şeyiymiş gibi geliyor bize.
Amu Gib
19 Aralık 2025
Kaynak



0 Yorum:
Yorum Gönder