08 Aralık 2025

, ,

Hamas



Önce şunu söylemem lazım: Ben Marksistim, ateistim ve özgürlükçüyüm. Dolayısıyla, Hamas ile aramda aşılmaz bir ideolojik uçurum var. Hamas’ın itibarını kurtarmak bana düşmez ve zaten bunu yapmaya ne hakkım ne de niyetim var. Fakat bu hareketle ilgili yığınla efsane ve yalan dillendirildiğinden, bu konuyu derinlemesine araştırma gereği duydum.

“İsrail’in Hamas’ı finanse ettiği”, hatta örgütün bir Mossad ürünü olduğu fikri, Filistin davasının destekçileri arasında bile dil buluyor. Genelde bu fikir, hiçbir kanıta dayandırılmadan, salt slogan olarak dile dökülüyor.

Bu noktada hikâyeye kısaca bakmak gerekiyor.

Hamas, İntifada’nın ateşi içinde doğdu. Gazze, Aralık 1987’de. İsrail işgaline yönelik öfke büyük bir güçle açığa çıktı. Müslüman Kardeşler örgütü üyeleri, camilerde ve sokak aralarında dolaşıyorlardı. Yıllardır okulları, hastaneleri ve hayır kurumlarını yöneten bu örgütün mensupları arasında Şeyh Ahmed Yasin de vardı: o, karizmatik bir figür, narin bir beden ve demir gibi bir iradeydi.

Harekete geçme zamanının geldiğine karar verdiler. Böylece Hareketü’l Mukavemetü’l İslamiyye (“İslami Direniş Hareketi”) doğdu. 1988’de, din ve siyasetin tek bir projede birleştiği bir Bildirge yayınladılar. Bildirgede dile getirilen hedef şuydu: tarihi Filistin'i özgürleştirmek, İsrail’i yok etmek ve bir İslam devleti kurmak. Örgüt, mezhebi yönelim olarak sünniydi.

Hamas, başlangıçta bir ordu değil, vaaz, yardım ve ahlaki disiplin üzerine kurulu bir ağdı. Fakat İntifada her şeyi değiştirdi. Gençler sokaklara döküldüler. Taşlar sembollere dönüştü. Hamas o çamurda, mülteci kamplarında, halk komitelerinde büyüdü. 1992’de silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları doğdu. Direniş örgütlendi ve kalıcı hale geldi.

O zamandan beri Hamas, aynı anda iki şey oldu: Yiyecek ve kimlik sağlayan bir toplumsal hareket ve düşmana saldıran bir savaş gücü. Kuşatma altında büyüyen, aşağıdan doğan bir güçtü o.

2005 yılında İsrail, Gazze Şeridi’nden çekildi. Bu barış değil, hesaplanmış bir geri çekilmeydi. Yerleşimler kaldırılıyor, ordu çekiliyor, ancak kontrol hâlâ devam ediyordu: gökyüzü, denizler, sınırlar, hepsi İsrail’in demir yumruğu altındaydı. Geriye kalan boşlukta, Hamas, yıllar süren camiler, yardımlar ve disiplinle inşa edilen sosyal ağ sayesinde güçlenerek ilerledi. Arka planda ise Fetih’in egemen olduğu Filistin Yönetimi itibarsızlaştı.

Ocak 2006. Meclis seçimleri. Tüm olumsuzluklara rağmen Hamas kazandı. Fetih, seçim zaferine itiraz etti. Batı, şaşkına dönmüştü. İsrail, fonları kesti; ABD, yaptırımlar uyguladı: “Teröristlerle pazarlık yapmayacağız” dediler. Kriz patlak verdi. Gazze sokaklarında Filistinliler kavga ediyordu. Kardeş kardeşle dövüşüyordu. Fetih iktidarı devrildi. Yıl 2007. Hamas, Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçirdi.

O zamandan beri Gazze kuşatma altında: karadan, denizden ve havadan ablukayla cebelleşiyor. Hiçbir çıkış yolu yok. Tecrit edilmiş bir örgüt olarak Hamas, şehri mevcut koşullarda yönetti. Bu süreçte suçlandı, bombalandı, hayatta kalmaya çalıştı. Sınırların kontrolü İsrail’deydi. Mısır geçişleri kapattı. İki buçuk milyon insan, açık hava hapishanesinde mahsur kalmış durumdaydı.

Finansman

İsrail, yıllardır Katar’dan Gazze Şeridi’ne büyük miktarda fonun sınır kapılarından girmesine izin veriyor. Bu fonlar, resmi olarak kamu sektörü maaşları ve insani yardım için ayrılmıştı. Bu fonların bir kısmı Hamas’ın askeri kanadına aktarıldı.

Sebebi açık: Tel Aviv, Katar’dan gelen para akışına göz yummayı tercih ediyor çünkü güçlenen bir Hamas’ın Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi’ni zayıflatabileceğini ve İsrail ile müzakere masasına oturabilecek birleşik bir Filistin cephesinin oluşmasını engelleyebileceğini düşünüyor. Böl ve yönet.

Ancak roket, füze veya insansız hava aracı üretmek için tek başına para yeterli değil: bir teknik ve lojistik destek zincirine ihtiyaç var. Hamas’ın cephaneliğinin asıl kalbi Gazze Şeridi’nde veya kasalarda değil: Tahran’da. İran, onlarca yıldır Hamas’a yılda on milyonlarca dolar fon sağlıyor; bazı analistler, yalnızca siyasi-askeri kanadın yıllık 70 ila 100 milyon dolar arasında bir rakama ulaştığını tahmin ediyor.

İranlı General Said İzadi, 2025’te öldürülmesine dek, Hamas ve Filistin İslami Cihadı’na lojistik ve silah desteği sağlayan bir birim olan Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün “Filistin Kolordusu”nun komutanı olarak anılıyordu. Bir başka deyişle, İran, silah zincirinin omurgasını oluşturuyordu.

Silah kaçakçılığı resmi kanallardan değil, karaborsa, kaçakçılık ve bölgesel ağlar üzerinden işliyor. Birçok konvoy, Hartum’dan yola çıkıyor, doğu Sudan’ı geçip, Mısır’a giriyor, ardından Sina Yarımadası’ndaki tünellerden Gazze’ye ulaşıyor. İsrail güçleri yıllar içinde Sudan’da birçok konvoyu hedef aldı. Pakistan, Türkiye, Lübnan ve İran’daki bölgesel aracılar ve lojistik merkezleri, (roket yakıtları, motorlar, devre kartları, patlayıcılar gibi) askeri bileşenlerin tedarik merkezleridir. Hamas, bitmiş silahlar değil, parçalar satın alır ve sistemleri kendi bünyesinde inşa ettiği “savaş ekonomisi” dâhilinde birleştiriyor.

Gazze’deki üretim: Tüneller, yeraltı laboratuvarları ve gizli atölyeler ilkel roketler üretiyor, ticari insansız hava araçlarını modifiye ediyor, gübre ve nitrat gibi sivil ekonomide de bulunabilen hammaddelerden patlayıcılar üretiyor.

Paralel finans: İran’dan gelen fonlar, kara para aklama, paravan şirketler, kripto paralar, gizli yatırımlar... Hamas, küresel bir cüzdanı yönetiyor ve izlerini gizlemek için uluslararası operasyonlar yürütüyor. ABD Hazine Bakanlığı, Sudan, Türkiye, Katar ve Cezayir’de düzinelerce aracı kurum, şirket ve operatöre yaptırım uyguladı.

Sonuç: Hiçbir devlet, Hamas’a uluslararası pazarda “hazır paketler” satmıyor. Silahlar parça parça monte ediliyor.

Özetleyelim

1. Tel Aviv’in Katar’dan gelen para akışına karşı “aktif sessizliği”, güçlü bir Hamas’ın Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi liderliğine karşı bir “denge” oluşturabileceği ve İsrail’e karşı birleşik bir Filistin müzakere cephesinin oluşmasını engelleyebileceği düşüncesinden kaynaklanıyordu.

2. İran, cephaneliğin omurgasını oluşturuyor. Gerçekte “silah destekçisi”, ideolojik ve teknik açıdan bir tür ATM. Gerisini karaborsa ve yeraltı atölyeleri hallediyor: parçalar buralara geliyor, itici gazlar yerleştiriliyor, elle montajlanan roketler bu atölyelerde imal ediliyor.

Sonuç: Hamas’ın doğuşu ve büyümesi hakkında yayılan hikâyelerin çoğu tümüyle asılsızdır. İsrail, Hamas’ı ne kurdu ne de doğrudan finanse etti. Ancak, siyasi hesaplar ve stratejik çıkarlar uğruna, güçlenmesine olanak tanıyan koşullara göz yumdu ve kısmen de destek oldu. Bir düşman olduğuna dair beyan her daim faydalıdır: güvenlik politikalarını ve özgürlük düşmanı önlemleri meşrulaştırır.

“Hamas’ı Mossad’ın kurduğu”na dair fikir, resmin karmaşıklığını ortadan kaldıran, kullanışlı bir basitleştirmedir: Müslüman Kardeşler denilen rahimde gelişen Hamas, Birinci İntifada’da doğmuş, Fetih’in bıraktığı siyasi boşluğu doldurmuş, İran’ın müdahalesi ve Katar’dan gelen parayla gelişmiştir.

Gerçek daha acı ve daha çarpıcıdır: Hamas, bir komplonun değil, tarihin, kuşatmanın, Filistinlilerin bölünmüşlüğünün ve İsrail’deki ikiyüzlülüğün bir ürünüdür.

Alfredo Facchini
15 Ekim 2025
Kaynak

0 Yorum: