11 Aralık 2025

,

1927 Guanco Ayaklanması: Doğu’daki Paris Komünü


Ku Kiyubay, 1871 Paris Komünü’nden doğan sosyalist marş L’Internationale’i [“Enternasyonal”] ilk kez 1920 Rus sonbaharında işitti. Marşın söz yazarı Eugène Pottier, bir Komünar ve Fransız başkentinde 72 gün süren işçi devletinin seçilmiş bir üyesiydi. Bu marş, çok sonraları Bolşevik Partisi’nin marşı olarak kabul edildi. O, dünyanın dört bir yanındaki ezilenlerin en çok tercüme edilen ve söylenen marşlarından biridir.

Ku, Ekim Devrimi’nin üçüncü yıldönümü kutlamalarına katılmak için Çin’in en kuzeydeki eyaletin başkenti Harbin’den geçerek Rusya’ya ulaştı. Pekin’de yayınlanan Morning News gazetesi, Fransızca ve Rusçayı akıcı bir şekilde konuşabilen Ku’yu Bolşevik Devrimi’nin ilk yıllarına dair bir haber dizisi hazırlasın diye Rusya’ya göndermişti.

1920’de Çin’deki komünist hareket yola henüz yeni koyulmuştu, ancak ülke, hareketin fikirlerine aç durumdaydı. Ülkede yaşanan iki Afyon Savaşı ile birlikte, sömürgeciliğin yağma pratiğiyle, Hong Kong’un İngilizlere devredilmesine ve Eski Yaz Sarayı’nın İngiliz-Fransız güçleri tarafından yağmalanmasına tanık olan, “aşağılanma yüzyılı” olarak adlandırılan süreç başlamış oldu.

King Hanedanlığı 1911’de yıkıldı, yerine egemenlerin kuklası bir cumhuriyetçi hükümet geçti. Ülke bölünmüştü, her yana feodalizm ve savaş ağalığı hâkimdi. Çin halkı kendisini, ulusunun özgürlüğüne kavuşması konusunda hem fiziksel hem de ruhsal açıdan aç hissediyordu.

Zamanın binlerce genç radikali gibi, Ku da 1919’daki Dört Mayıs Hareketi’ne örgütlendi. Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde düzenlenen Paris Barış Konferansı’nda Çin’in çıkarlarına ihanet edilmişti; Batılı Müttefikler, topraklarını geri almak yerine, Şandong Eyaleti’ni Japonya’nın elinden alıp Almanya’ya vermeyi kabul ettiler. Buna karşılık, Pekin’deki öğrencilerin önderlik ettiği, anti-emperyalist, anti-feodal ve anti-ataerkil politikalara dayanan ulusal bir hareket doğdu. Bu uyanış, ana yayın organı Yeni Gençlik olan Yeni Kültür Hareketi’nin doğuşuna ve ülkenin dönüşümüne rehberlik edecek yeni fikirlere kapı araladı. Liderleri arasında, Marksist fikirlerin Çin’e taşınmasında önemli rol oynayan Pekin Üniversitesi profesörleri Çen Duksiyu ve Li Dacao da vardı. Her ikisi de 1921’de Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) kurulmasına yardımcı oldular.

Batılı Müttefiklerin ihaneti, Çin halkının Büyük Savaş’a yaptığı katkılardan sonra daha da hissedildi. Artan işgücü açığını kapatmak için Fransız ve İngiliz devletleri, Afrika, Hindiçin ve Çin’deki sömürgelere bel bağlamak zorunda kaldılar. Çoğunluğu köylülerden oluşan 140.000 Çinli, Fransız ve İngilizlerin başlattıkları savaşlara katılırken, 200.000 kişi de Rus Kızıl Ordusu ile Doğu Cephesi’nde savaştı. Çin İşçi Birlikleri, silah taşımak dışında her görevi yerine getirdi: siper kazdılar, mühimmat fabrikalarında çalıştılar, cephede teçhizatı onardılar, ölüleri gömdüler. Batı’nın bu pek anmak istemediği tarihsel kesitte binlerce insan öldü.

Aynı dönemde, Fransa’ya da bir grup genç Çinli gitti. Başlangıçta 1908’de Çinli anarşistler tarafından başlatılan program, 1919’da 2000 Çinli işçi ve köylüyü Paris’e getiren Gayretli Çalışma-Tutumlu Çalışma programına evrildi: gençler, Batılı eğitim karşılığında fabrikalarda çalışacaklardı. Kötü yaşam ve çalışma koşulları, bu öğrencilerin çoğunu politikleştirdi.

28 Şubat 1921’de hem çalışıp hem de eğitim görmek için Fransa’ya gelmiş olan 400 Çinli, burslarda daha fazla kesintiye gidilmesine karşı gösteri yaptı. Bu tür olaylar sayesinde gençler, Birinci Dünya Savaşı’nı görmüş, Renault fabrikalarında çalışan, Boulogne-Billancourt ve La Garenne-Colombes gibi işçi mahallelerinde yaşayan, giderek örgütlü harekete dâhil olan işçilere yakınlaştılar.

Marksizm, Çin devrimci düşüncesine fabrika binalarından ve üniversite yurtlarından taşındı. Öğrenciler arasında ÇKP’nin Avrupa kolunun kurucuları olan Cou Enlay ve Deng Şaoping de vardı. Cou Enlay, 26 yıl boyunca başbakan olarak görev yaparken Deng Şaoping, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu sonrası Mao Zedong’un yerine geçti.

Göz Alan Çiçek, İnsanı Mutlu Eden Meyve

Paris Komünü, o zamana dek Çin halkının pek bilmediği bir olaydı. Ancak Fransa’daki işçiler ve aydınlar arasında gerçekleşen temasların yanında 4 Mayıs Hareketi’nin yarattığı ideolojik açılım, bu tarihin öne çıkmasına katkıda bulundu. Komünist hareketin ilk liderleri, bu işçi devletinin tarihini kaleme aldı, onun halk nezdinde bilinmesini sağladı.

1920’de, ÇKP’nin 12 kurucu üyesinden biri olan Li Da, Çin Devrimi’nin silahlı mücadele yolunu izlemesi gerektiğini yazdı. 1922’de Cou Enlay, Yeni Gençlik dergisindeki yazısında, Paris Komünü’nün “kısa ömürlü çiçeği”nin Ekim Devrimi’nde yaşadığını söylüyordu.

Ertesi yıl, Çin’in ilk modern gazetelerinden biri olan Şen Bao’nun ellinci yıldönümü baskısında Li Dacao, “komün” kavramını ilk kez Çin halkına izah etti. İlk başta “kangmiaoen” (康妙恩) olarak çevrilen bu devrimci kavram, Çincede işçi cumhuriyetini ifade eden “gongş” (公社) kelimesiyle karşılanmaya başlandı.

Ku Kiyubay, Komün tarihiyle ilgili temel metinleri çeviren komünistler arasında yer almakla kalmadı, aynı zamanda Enternasyonal marşını Rusya’da ilk kez duyduktan üç yıl sonra Çinceye tercüme etti. Org çalarken, Çincede yalnızca iki hecesi olan “enternasyonal” () kelimesinin ezgiye uygun bir karşılığını bulmak için sözleri titizlikle gözden geçirdi. Sonunda, şarkının ritmine sadık kalmak adına, “ying te na ziong nay er” (英特纳雄耐尔) versiyonunda karar kıldı. Bu versiyon, resmi olarak kabul edilen versiyonuyla günümüze kadar varlığını sürdürdü.

Bu sırada Ku, 1922’de Cang Tayley’in daveti üzerine ÇKP’ye katıldı. Ku, bir yıl önce, Paris Komünü’nün derslerini derinlemesine inceleyen Bolşevik lider Lenin’le de tanışmıştı. Lenin, kendi ülkesini devrime götürmesinden sadece birkaç ay önce, Devlet ve Devrim (1917) adlı eserinde bu konuya bir bölüm ayırmıştı:

“Komün, proleter devriminin burjuva devlet makinesini parçalamak için ortaya koyduğu ilk girişimdir. Komün, parçalanan devlet makinesinin yerini alabilecek ve alması gereken, ‘nihayet keşfedilmiş olan’ siyasal biçimdir.

İleride göreceğimiz gibi, 1905 ve 1917 Rus devrimleri, farklı koşullar ve şartlar altında, Komün’ün çalışmalarını sürdürmekte, Marx’ın parlak tarihsel analizini doğrulamaktadır.”

Lenin’in bu kitabının yayımlanmasından birkaç ay sonra gerçekleşen Ekim Devrimi, Komün’ün çalışmalarını sürdürdü, Marx’ın analizini doğruladı. Söz konusu gelenek dâhilinde Çinli komünistler de bu iki devrimci deneyimin mirasını geleceğe taşıdılar.

18 Mart 1926’da Çin’de Paris Komünü’nün 55. yıldönümünün ilk kitlesel anması gerçekleştirildi. On binlerce kişi, güney başkenti Guanco’da toplandı. Yağmura rağmen Enternasyonal söyleyen kitle, “Vive la Commune de Paris!” (“Yaşasın Paris Komünü!”) diye slogan attı. Bu vesileyle Mao Zedong, yazdığı bir yazıda, “Paris Komünü insanın gözünü alan bir çiçekse Ekim Devrimi de daha fazla meyveye yol açabilecek, insanı mutlu eden bir meyvedir” diyordu.

Komün’ün nihai yenilgisi konusunda Mao iki sebebe işaret ediyordu: İşçilere yol gösterecek, birleşik ve merkezi bir partinin yokluğu; düşmana çok fazla merhamet göstererek tavizde bulunulması. Kutlamadaki açılış konuşmasında, Kanton lideri Cang Tayley, Paris Komünü’nün Çinli işçilerin iktidarı ele geçirmesi için verdiği somut deneyime işaret etti; bu söz, ertesi yıl yaşanacakların habercisiydi.

Şehirden Kıra

1920’li yıllar, kentlerdeki işçi sınıfının hızla büyümesine tanık oldu: sendikalar çoğaldı, grevler sıklaştı, ÇKP safları, kitlelerin örgütlenmesiyle büyüdü. Sadece sanayi merkezi Şanghay’da, 1926 yılında 200.000’den fazla işçinin katıldığı, 165 fabrikayı etkileyen 169 ayrı greve tanık olunmuştu. Guangdong’da 1922 yılında yapılan Denizciler Grevi zafer kazandı, 1925’teki Guanco-Hong Kong Genel Grevi 16 ay sürdü. Genel grev, ev işçileri, liman işçileri, çekçek sürücüleri ve “vasıfsız işçiler”den benzeri görülmemiş bir destek gördü. Bu deneyimler, örgütlü emeğin sömürgeciliği ve kapitalist düzeni nasıl tehdit edebileceğine dair önemli delillerdi.

Sanayileşmeye rağmen Çin toplumu halen daha ağırlıklı olarak köylü toplumuydu. Mao, 1926 tarihli Çin Toplumunda Sınıfların Analizi adlı yazısında, Çin’in 450 milyonluk nüfusunun yapısını inceledi. Ne kadar hızlı büyürse büyüsün, kentsel proletarya hâlâ yalnızca iki milyon kişiden oluşmaktaydı; Çin halkının büyük çoğunluğu köylüydü. Mao, 400 milyon insanın kendi topraklarını eken, aynı zamanda kiracı çiftçi veya ücretli işçi olarak da ücret kazanan “yarı proletarya” olduğunu tahmin ediyordu: Onlara “en yakın dostlarımız” diyordu (“Çin Toplumunda Sınıfların Analizi”, 1926).

Mao, bu güçlü bir önseziyle kaleme alınmış metinde, ulusal burjuva güçlerine güvenilemeyeceği konusunda da uyarıda bulunuyordu. O tarihi anda, ÇKP, Milliyetçi Parti (Kuomintang) önderliğindeki ulusal burjuvaziyle, savaş ağalığına ve emperyalizme karşı ittifak kurmuştu. “Birleşik Cephe” ismini taşıyan bu ittifak, aniden sona erdi. Ardından milliyetçiler ve onlara bağlı kiralık katiller, komünistleri “Beyaz Terör” adı verilen saldırılar dâhilinde, topluca katlettiler. 1927’deki kitlesel ayaklanmalar, Paris Komünü’nün bayrağını Çin’e taşıma, bu fikri Çin’de pratiğe dökme girişimleriydi, bu anlamda, devrimci süreçte stratejik bir değişimi gerekli kılıyordu.

1927 Paris Komünü anma törenleri, ülke genelinde bir milyona yakın işçi ve köylünün katılımıyla gerçekleştirildi. Vuhan’daki kutlamalarda, işçi lideri Liu Şaoçi, işçileri emperyalizme ve savaş ağalığına karşı mücadelede Paris Komünü ruhunu birlikte yaşatmaya çağırdı. Üç gün sonra, Cou Enlay liderliğindeki 800.000 işçi, savaş ağalarının kontrolündeki hükümeti devirip Geçici Belediye Hükümeti’ni kuran Şanghay’da genel greve başladı. Şanghay, ÇKP liderliğine geçen ilk büyük şehirdi.

Ancak 12 Nisan’da, Birleşik Cephe stratejisine meydan okuyan Çan Kayşek liderliğindeki Komintang, bir darbe gerçekleştirerek, yabancı işgali altındaki bölgelerin polisi ve suç örgütlerinin yardımıyla, binlerce komünistin katledilmesini ve ortadan kaldırılmasını emretti. ÇKP-Kuomintang ittifakı sona erdi.

Nançang’dan (1 Ağustos) Hunan’a (7 Eylül) ve en sonunda Guanco’ya (11 Aralık) kadar uzanan, komünist önderliğinde gerçekleştirilmiş olan kent ayaklanmalarının hepsi, acımasızca ezildi.

“Tüm İktidar İşçi, Köylü ve Asker Sovyetlerine!”

11 Aralık 1927 sabahı saat 3:30’da polis karakollarına ilk saldırı gerçekleştirildi. Saldırıya, ertesi gün bir pusuda öldürülen komutan Cang Tayley liderlik ediyordu. Tayley, öldüğünde henüz 29 yaşındaydı.

Bir dizi koordineli eylemle şehir ele geçirildi. Eylemcilerin talepleri şunlardı: “İşçilere pirinç, köylülere toprak!” “Militarist savaşlara son!” “Bütün iktidar işçi, köylü ve asker sovyetlerine!” Bu seferberliğin arkasında, yarım milyon köylünün yaşadığı bir bölgeyi kapsayan ve işçi sendikalarıyla birlikte çalışan Guanco Sovyeti vardı.

Üç gün sürecek olan ayaklanmaya, on işçi, üç asker ve üç köylü temsilcisinden oluşan savaş konseyi öncülük etti. Şehri ele geçirdikten sonra, bu kurul, sekiz kararname yayınladı, bunlar, hep birlikte basılıp dağıtıldılar.

İlk üç talep, sovyet iktidarının kurulması, halkın silahlandırılması ve karşı-devrimcilere yönelik misilleme eylemleri üzerinde duruyordu. Dördüncü talep, sekiz saatlik iş günü ve ücretliler ile işsizlerin haklarını güvence altına alıyordu. Beşinci talep, ekonomi ve sanayinin millileştirilmesiyle ilgiliydi. Altıncı talep, burjuvazinin mülkiyetine yönelikti. Yedinci talep, askerlerin maaşları ve ordunun yeniden yapılandırılmasıyla ilgiliydi. Sekizinci ve son talep ise sendikaların yeniden örgütlenmesini talep ediyordu. Ancak o dönemde burjuvazinin askeri örgütlenmesi hâlen daha çok güçlüydü. Eğer şehri köylü takviye kuvvetleri için yeterince uzun süre ellerinde tutsalardı ki bu, ancak altı günlük bir yürüyüşle mümkün olabilirdi, tarih çok farklı seyredebilirdi.

Daha sonra İspanya İç Savaşı’nda savaşırken öldürülecek olan İngiliz gazeteci ve komünist Ralph Fox, “Guanzo Komünü”nün önemi konusunda şunları söylüyordu:

“Emperyalizmin egemen olduğu bir doğu ülkesinde büyük bir şehir, şehri kendi sovyetiyle yöneten ezilen sınıfların eline geçti. İktidar, üç gün boyunca ezilenlerin elinde kaldı. Teknik ve askeri hatalar yapıldı tabii ama politik hiçbir hata yapılmadı. İsyanı yöneten ve örgütleyen Çin Komünist Partisi, Lenin’in öğretilerini Çin’in zorlu koşullarında uygulamaktan gurur duymalıdır. Partinin ayaklanma esnasında yürüttüğü çalışmalar, onun, yalnızca işçiler, köylüler, küçük burjuvazi ve askerlerle en yakın temaslara sahip olduğunu değil, aynı zamanda tüm bu sınıfların en geniş kitlelerini doğru sloganlar ve sağlam bir siyasi çizgiyle devrime örgütlemeyi de bildiğini ortaya koymuştur.” (Kanton Komünü, 1928)

1927 yılı, Çin Devrimi için bir dönüm noktasıydı. Ayaklanmaların acımasızca bastırılması, ÇKP’nin şehirlerden kıra çekilmesinde, halk ordusunun kurulmasında ve Mao’nun “en yakın dostlarımız” dediği köylülere meyleden stratejik hamleyi gerçekleştirmesinde önemli bir rol oynadı.

Lenin, Komün Dersleri’nde (1908) şunu söylüyor:

“İşçi sınıfının bu görkemli ayaklanmaları bastırılmış olsa da, proletaryanın düşmanlarının güçlerinin etkisiz kalacağı ve sosyalist proletaryanın tam bir zaferle çıkacağı başka bir ayaklanma illaki gerçekleşecektir.”

Çin ayaklanmaları için de benzer şeyler söylenebilir. Beyaz Terör’e tanıklık edilen o yılın ardından, Guanzo Ayaklanması’nın yıldönümünde, 11 Aralık 1928’de düzenlenen Altıncı Kongre’de şu söylendi: “Bu ayaklanma, sadece Çin Devrimi için yeni bir sayfa açmakla kalmadı. O, aynı zamanda dünya devrimi tarihinde büyük Paris Komünü ile eşdeğerde, büyük bir öneme sahip bir olaydır.” Bu tespit üzerinden Guanzo Komünü, o günden beri hatırdadır, incelemeye tabi tutulur, yüceltilir.

2020 yılı, “Doğu’da Kurulan Paris Komünü” olarak bilinen Guanco Ayaklanması’nın 93. yıldönümüydü. Bu vesileyle, Guanco Ayaklanması Hatıra Salonu’ndaki bir sergiyle birlikte yeni bir “kızıl oyun” sahnelendi. King Hanedanlığı’nın son döneminden kalma bu bina, Guanco Sovyeti’nin merkezi haline getirilmeden önce bir Polis Akademisi olarak kullanılmıştı. 1987’de burası resmi bir hafıza merkezine dönüştürüldü. 12 Aralık’taki anma etkinliğinde, Halk Kurtuluş Ordusu okulundan öğrenciler Cang Tayley’in hikâyesini okudular. Yapılan kukla gösterisinde ayaklanmanın kadın liderlerinin hikâyeleri aktarıldı. Kahraman Yang Yin’in torununun torunu, bir öğrencinin yakasına kırmızı bir kurdele bağladı; bu, devrimci bir mirasın bir nesilden diğerine sembolik olarak aktarılması anlamına geliyordu.

Yıldönümüne dek bahsini ettiğimiz o sürükleyici tiyatro oyunu haftada dört kez sahnelendi. Oyuncular ve izleyiciler, kostümler giyip silah aksesuarlarını kuşanarak, bu arada Enternasyonal marşını söyleyerek ayaklanmayı birlikte canlandırdılar.

Ku Kiyubay, bir asır önce Rusya’da bu şarkıyı ilk duyduğunda, Paris Komünü’nün “insanın gözünü alan çiçeğinden” neşet etmiş olan bu marşın Guanco Komünü’ne taşınmasında nasıl bir rol oynayacağı konusunda muhtemelen pek bir fikre sahip değildi. O, 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu denilen, “insanı mutlu eden o meyve”yi de bu yılın 1 Temmuz’unda ÇKP’nin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümünü de göremedi. Kiyubay, 1935’te Kuomintang güçleri tarafından yakalanıp işkence gördü ve idam edildi. Derler ki son nefesine kadar Enternasyonal marşını söyledi.

Tings Chak
2 Mart 2021
Kaynak

0 Yorum: