Ku
Kiyubay, 1871 Paris Komünü’nden doğan sosyalist marş L’Internationale’i
[“Enternasyonal”] ilk kez 1920 Rus sonbaharında işitti. Marşın söz yazarı
Eugène Pottier, bir Komünar ve Fransız başkentinde 72 gün süren işçi devletinin
seçilmiş bir üyesiydi. Bu marş, çok sonraları Bolşevik Partisi’nin marşı olarak
kabul edildi. O, dünyanın dört bir yanındaki ezilenlerin en çok tercüme edilen
ve söylenen marşlarından biridir.
Ku,
Ekim Devrimi’nin üçüncü yıldönümü kutlamalarına katılmak için Çin’in en
kuzeydeki eyaletin başkenti Harbin’den geçerek Rusya’ya ulaştı. Pekin’de
yayınlanan Morning News gazetesi, Fransızca ve Rusçayı akıcı bir şekilde
konuşabilen Ku’yu Bolşevik Devrimi’nin ilk yıllarına dair bir haber dizisi
hazırlasın diye Rusya’ya göndermişti.
1920’de
Çin’deki komünist hareket yola henüz yeni koyulmuştu, ancak ülke, hareketin
fikirlerine aç durumdaydı. Ülkede yaşanan iki Afyon Savaşı ile birlikte, sömürgeciliğin
yağma pratiğiyle, Hong Kong’un İngilizlere devredilmesine ve Eski Yaz Sarayı’nın
İngiliz-Fransız güçleri tarafından yağmalanmasına tanık olan, “aşağılanma
yüzyılı” olarak adlandırılan süreç başlamış oldu.
King
Hanedanlığı 1911’de yıkıldı, yerine egemenlerin kuklası bir cumhuriyetçi
hükümet geçti. Ülke bölünmüştü, her yana feodalizm ve savaş ağalığı hâkimdi.
Çin halkı kendisini, ulusunun özgürlüğüne kavuşması konusunda hem fiziksel hem
de ruhsal açıdan aç hissediyordu.
Zamanın
binlerce genç radikali gibi, Ku da 1919’daki Dört Mayıs Hareketi’ne örgütlendi.
Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde düzenlenen Paris Barış Konferansı’nda Çin’in
çıkarlarına ihanet edilmişti; Batılı Müttefikler, topraklarını geri almak
yerine, Şandong Eyaleti’ni Japonya’nın elinden alıp Almanya’ya vermeyi kabul
ettiler. Buna karşılık, Pekin’deki öğrencilerin önderlik ettiği,
anti-emperyalist, anti-feodal ve anti-ataerkil politikalara dayanan ulusal bir
hareket doğdu. Bu uyanış, ana yayın organı Yeni Gençlik olan Yeni Kültür
Hareketi’nin doğuşuna ve ülkenin dönüşümüne rehberlik edecek yeni fikirlere
kapı araladı. Liderleri arasında, Marksist fikirlerin Çin’e taşınmasında önemli
rol oynayan Pekin Üniversitesi profesörleri Çen Duksiyu ve Li Dacao da vardı.
Her ikisi de 1921’de Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) kurulmasına yardımcı
oldular.
Batılı
Müttefiklerin ihaneti, Çin halkının Büyük Savaş’a yaptığı katkılardan sonra
daha da hissedildi. Artan işgücü açığını kapatmak için Fransız ve İngiliz
devletleri, Afrika, Hindiçin ve Çin’deki sömürgelere bel bağlamak zorunda kaldılar.
Çoğunluğu köylülerden oluşan 140.000 Çinli, Fransız ve İngilizlerin
başlattıkları savaşlara katılırken, 200.000 kişi de Rus Kızıl Ordusu ile Doğu
Cephesi’nde savaştı. Çin İşçi Birlikleri, silah taşımak dışında her görevi
yerine getirdi: siper kazdılar, mühimmat fabrikalarında çalıştılar, cephede
teçhizatı onardılar, ölüleri gömdüler. Batı’nın bu pek anmak istemediği tarihsel
kesitte binlerce insan öldü.
Aynı
dönemde, Fransa’ya da bir grup genç Çinli gitti. Başlangıçta 1908’de Çinli
anarşistler tarafından başlatılan program, 1919’da 2000 Çinli işçi ve köylüyü
Paris’e getiren Gayretli Çalışma-Tutumlu Çalışma programına evrildi: gençler, Batılı
eğitim karşılığında fabrikalarda çalışacaklardı. Kötü yaşam ve çalışma
koşulları, bu öğrencilerin çoğunu politikleştirdi.
28
Şubat 1921’de hem çalışıp hem de eğitim görmek için Fransa’ya gelmiş olan 400
Çinli, burslarda daha fazla kesintiye gidilmesine karşı gösteri yaptı. Bu tür
olaylar sayesinde gençler, Birinci Dünya Savaşı’nı görmüş, Renault
fabrikalarında çalışan, Boulogne-Billancourt ve La Garenne-Colombes gibi işçi
mahallelerinde yaşayan, giderek örgütlü harekete dâhil olan işçilere
yakınlaştılar.
Marksizm,
Çin devrimci düşüncesine fabrika binalarından ve üniversite yurtlarından taşındı.
Öğrenciler arasında ÇKP’nin Avrupa kolunun kurucuları olan Cou Enlay ve Deng Şaoping
de vardı. Cou Enlay, 26 yıl boyunca başbakan olarak görev yaparken Deng
Şaoping, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu sonrası Mao Zedong’un yerine geçti.
Göz
Alan Çiçek, İnsanı Mutlu Eden Meyve
Paris
Komünü, o zamana dek Çin halkının pek bilmediği bir olaydı. Ancak Fransa’daki
işçiler ve aydınlar arasında gerçekleşen temasların yanında 4 Mayıs Hareketi’nin
yarattığı ideolojik açılım, bu tarihin öne çıkmasına katkıda bulundu. Komünist hareketin
ilk liderleri, bu işçi devletinin tarihini kaleme aldı, onun halk nezdinde
bilinmesini sağladı.
1920’de,
ÇKP’nin 12 kurucu üyesinden biri olan Li Da, Çin Devrimi’nin silahlı mücadele
yolunu izlemesi gerektiğini yazdı. 1922’de Cou Enlay, Yeni Gençlik dergisindeki
yazısında, Paris Komünü’nün “kısa ömürlü çiçeği”nin Ekim Devrimi’nde yaşadığını
söylüyordu.
Ertesi
yıl, Çin’in ilk modern gazetelerinden biri olan Şen Bao’nun ellinci yıldönümü
baskısında Li Dacao, “komün” kavramını ilk kez Çin halkına izah etti. İlk başta
“kangmiaoen” (康妙恩) olarak
çevrilen bu devrimci kavram, Çincede işçi cumhuriyetini ifade eden “gongş”
(公社) kelimesiyle karşılanmaya başlandı.
Ku
Kiyubay, Komün tarihiyle ilgili temel metinleri çeviren komünistler arasında
yer almakla kalmadı, aynı zamanda Enternasyonal marşını Rusya’da ilk kez
duyduktan üç yıl sonra Çinceye tercüme etti. Org çalarken, Çincede yalnızca iki
hecesi olan “enternasyonal” (国际) kelimesinin ezgiye uygun bir karşılığını bulmak
için sözleri titizlikle gözden geçirdi. Sonunda, şarkının ritmine sadık kalmak adına,
“ying te na ziong nay er” (英特纳雄耐尔) versiyonunda karar kıldı. Bu versiyon,
resmi olarak kabul edilen versiyonuyla günümüze kadar varlığını sürdürdü.
Bu
sırada Ku, 1922’de Cang Tayley’in daveti üzerine ÇKP’ye katıldı. Ku, bir yıl
önce, Paris Komünü’nün derslerini derinlemesine inceleyen Bolşevik lider Lenin’le
de tanışmıştı. Lenin, kendi ülkesini devrime götürmesinden sadece birkaç ay
önce, Devlet ve Devrim (1917) adlı eserinde bu konuya bir bölüm
ayırmıştı:
“Komün, proleter
devriminin burjuva devlet makinesini parçalamak için ortaya koyduğu ilk girişimdir.
Komün, parçalanan devlet makinesinin yerini alabilecek ve alması gereken, ‘nihayet
keşfedilmiş olan’ siyasal biçimdir.
İleride göreceğimiz gibi,
1905 ve 1917 Rus devrimleri, farklı koşullar ve şartlar altında, Komün’ün
çalışmalarını sürdürmekte, Marx’ın parlak tarihsel analizini doğrulamaktadır.”
Lenin’in
bu kitabının yayımlanmasından birkaç ay sonra gerçekleşen Ekim Devrimi, Komün’ün
çalışmalarını sürdürdü, Marx’ın analizini doğruladı. Söz konusu gelenek
dâhilinde Çinli komünistler de bu iki devrimci deneyimin mirasını geleceğe
taşıdılar.
18
Mart 1926’da Çin’de Paris Komünü’nün 55. yıldönümünün ilk kitlesel anması gerçekleştirildi.
On binlerce kişi, güney başkenti Guanco’da toplandı. Yağmura rağmen
Enternasyonal söyleyen kitle, “Vive la Commune de Paris!” (“Yaşasın Paris
Komünü!”) diye slogan attı. Bu vesileyle Mao Zedong, yazdığı bir yazıda, “Paris
Komünü insanın gözünü alan bir çiçekse Ekim Devrimi de daha fazla meyveye yol
açabilecek, insanı mutlu eden bir meyvedir” diyordu.
Komün’ün
nihai yenilgisi konusunda Mao iki sebebe işaret ediyordu: İşçilere yol
gösterecek, birleşik ve merkezi bir partinin yokluğu; düşmana çok fazla
merhamet göstererek tavizde bulunulması. Kutlamadaki açılış konuşmasında,
Kanton lideri Cang Tayley, Paris Komünü’nün Çinli işçilerin iktidarı ele
geçirmesi için verdiği somut deneyime işaret etti; bu söz, ertesi yıl
yaşanacakların habercisiydi.
Şehirden
Kıra
1920’li
yıllar, kentlerdeki işçi sınıfının hızla büyümesine tanık oldu: sendikalar
çoğaldı, grevler sıklaştı, ÇKP safları, kitlelerin örgütlenmesiyle büyüdü.
Sadece sanayi merkezi Şanghay’da, 1926 yılında 200.000’den fazla işçinin
katıldığı, 165 fabrikayı etkileyen 169 ayrı greve tanık olunmuştu. Guangdong’da
1922 yılında yapılan Denizciler Grevi zafer kazandı, 1925’teki Guanco-Hong Kong
Genel Grevi 16 ay sürdü. Genel grev, ev işçileri, liman işçileri, çekçek
sürücüleri ve “vasıfsız işçiler”den benzeri görülmemiş bir destek gördü. Bu
deneyimler, örgütlü emeğin sömürgeciliği ve kapitalist düzeni nasıl tehdit
edebileceğine dair önemli delillerdi.
Sanayileşmeye
rağmen Çin toplumu halen daha ağırlıklı olarak köylü toplumuydu. Mao, 1926
tarihli Çin Toplumunda Sınıfların Analizi adlı yazısında,
Çin’in 450 milyonluk nüfusunun yapısını inceledi. Ne kadar hızlı büyürse
büyüsün, kentsel proletarya hâlâ yalnızca iki milyon kişiden oluşmaktaydı; Çin
halkının büyük çoğunluğu köylüydü. Mao, 400 milyon insanın kendi topraklarını
eken, aynı zamanda kiracı çiftçi veya ücretli işçi olarak da ücret kazanan “yarı
proletarya” olduğunu tahmin ediyordu: Onlara “en yakın dostlarımız” diyordu (“Çin
Toplumunda Sınıfların Analizi”, 1926).
Mao,
bu güçlü bir önseziyle kaleme alınmış metinde, ulusal burjuva güçlerine
güvenilemeyeceği konusunda da uyarıda bulunuyordu. O tarihi anda, ÇKP,
Milliyetçi Parti (Kuomintang) önderliğindeki ulusal burjuvaziyle, savaş
ağalığına ve emperyalizme karşı ittifak kurmuştu. “Birleşik Cephe” ismini
taşıyan bu ittifak, aniden sona erdi. Ardından milliyetçiler ve onlara bağlı
kiralık katiller, komünistleri “Beyaz Terör” adı verilen saldırılar dâhilinde, topluca
katlettiler. 1927’deki kitlesel ayaklanmalar, Paris Komünü’nün bayrağını Çin’e
taşıma, bu fikri Çin’de pratiğe dökme girişimleriydi, bu anlamda, devrimci
süreçte stratejik bir değişimi gerekli kılıyordu.
1927
Paris Komünü anma törenleri, ülke genelinde bir milyona yakın işçi ve köylünün
katılımıyla gerçekleştirildi. Vuhan’daki kutlamalarda, işçi lideri Liu Şaoçi,
işçileri emperyalizme ve savaş ağalığına karşı mücadelede Paris Komünü ruhunu
birlikte yaşatmaya çağırdı. Üç gün sonra, Cou Enlay liderliğindeki 800.000
işçi, savaş ağalarının kontrolündeki hükümeti devirip Geçici Belediye Hükümeti’ni
kuran Şanghay’da genel greve başladı. Şanghay, ÇKP liderliğine geçen ilk büyük
şehirdi.
Ancak
12 Nisan’da, Birleşik Cephe stratejisine meydan okuyan Çan Kayşek
liderliğindeki Komintang, bir darbe gerçekleştirerek, yabancı işgali altındaki
bölgelerin polisi ve suç örgütlerinin yardımıyla, binlerce komünistin
katledilmesini ve ortadan kaldırılmasını emretti. ÇKP-Kuomintang ittifakı sona
erdi.
Nançang’dan
(1 Ağustos) Hunan’a (7 Eylül) ve en sonunda Guanco’ya (11 Aralık) kadar uzanan,
komünist önderliğinde gerçekleştirilmiş olan kent ayaklanmalarının hepsi,
acımasızca ezildi.
“Tüm
İktidar İşçi, Köylü ve Asker Sovyetlerine!”
11
Aralık 1927 sabahı saat 3:30’da polis karakollarına ilk saldırı gerçekleştirildi.
Saldırıya, ertesi gün bir pusuda öldürülen komutan Cang Tayley liderlik
ediyordu. Tayley, öldüğünde henüz 29 yaşındaydı.
Bir
dizi koordineli eylemle şehir ele geçirildi. Eylemcilerin talepleri şunlardı: “İşçilere
pirinç, köylülere toprak!” “Militarist savaşlara son!” “Bütün iktidar işçi, köylü
ve asker sovyetlerine!” Bu seferberliğin arkasında, yarım milyon köylünün
yaşadığı bir bölgeyi kapsayan ve işçi sendikalarıyla birlikte çalışan Guanco
Sovyeti vardı.
Üç
gün sürecek olan ayaklanmaya, on işçi, üç asker ve üç köylü temsilcisinden
oluşan savaş konseyi öncülük etti. Şehri ele geçirdikten sonra, bu kurul, sekiz
kararname yayınladı, bunlar, hep birlikte basılıp dağıtıldılar.
İlk
üç talep, sovyet iktidarının kurulması, halkın silahlandırılması ve
karşı-devrimcilere yönelik misilleme eylemleri üzerinde duruyordu. Dördüncü
talep, sekiz saatlik iş günü ve ücretliler ile işsizlerin haklarını güvence
altına alıyordu. Beşinci talep, ekonomi ve sanayinin millileştirilmesiyle
ilgiliydi. Altıncı talep, burjuvazinin mülkiyetine yönelikti. Yedinci talep, askerlerin
maaşları ve ordunun yeniden yapılandırılmasıyla ilgiliydi. Sekizinci ve son
talep ise sendikaların yeniden örgütlenmesini talep ediyordu. Ancak o dönemde
burjuvazinin askeri örgütlenmesi hâlen daha çok güçlüydü. Eğer şehri köylü
takviye kuvvetleri için yeterince uzun süre ellerinde tutsalardı ki bu, ancak
altı günlük bir yürüyüşle mümkün olabilirdi, tarih çok farklı seyredebilirdi.
Daha
sonra İspanya İç Savaşı’nda savaşırken öldürülecek olan İngiliz gazeteci ve
komünist Ralph Fox, “Guanzo Komünü”nün önemi konusunda şunları söylüyordu:
“Emperyalizmin egemen
olduğu bir doğu ülkesinde büyük bir şehir, şehri kendi sovyetiyle yöneten
ezilen sınıfların eline geçti. İktidar, üç gün boyunca ezilenlerin elinde
kaldı. Teknik ve askeri hatalar yapıldı tabii ama politik hiçbir hata
yapılmadı. İsyanı yöneten ve örgütleyen Çin Komünist Partisi, Lenin’in
öğretilerini Çin’in zorlu koşullarında uygulamaktan gurur duymalıdır. Partinin
ayaklanma esnasında yürüttüğü çalışmalar, onun, yalnızca işçiler, köylüler,
küçük burjuvazi ve askerlerle en yakın temaslara sahip olduğunu değil, aynı
zamanda tüm bu sınıfların en geniş kitlelerini doğru sloganlar ve sağlam bir
siyasi çizgiyle devrime örgütlemeyi de bildiğini ortaya koymuştur.” (Kanton
Komünü, 1928)
1927
yılı, Çin Devrimi için bir dönüm noktasıydı. Ayaklanmaların acımasızca
bastırılması, ÇKP’nin şehirlerden kıra çekilmesinde, halk ordusunun kurulmasında
ve Mao’nun “en yakın dostlarımız” dediği köylülere meyleden stratejik hamleyi
gerçekleştirmesinde önemli bir rol oynadı.
Lenin,
Komün Dersleri’nde (1908) şunu söylüyor:
“İşçi sınıfının bu
görkemli ayaklanmaları bastırılmış olsa da, proletaryanın düşmanlarının
güçlerinin etkisiz kalacağı ve sosyalist proletaryanın tam bir zaferle çıkacağı
başka bir ayaklanma illaki gerçekleşecektir.”
Çin
ayaklanmaları için de benzer şeyler söylenebilir. Beyaz Terör’e tanıklık edilen
o yılın ardından, Guanzo Ayaklanması’nın yıldönümünde, 11 Aralık 1928’de
düzenlenen Altıncı Kongre’de şu söylendi: “Bu ayaklanma, sadece Çin Devrimi
için yeni bir sayfa açmakla kalmadı. O, aynı zamanda dünya devrimi tarihinde
büyük Paris Komünü ile eşdeğerde, büyük bir öneme sahip bir olaydır.” Bu tespit
üzerinden Guanzo Komünü, o günden beri hatırdadır, incelemeye tabi tutulur, yüceltilir.
2020
yılı, “Doğu’da Kurulan Paris Komünü” olarak bilinen Guanco Ayaklanması’nın 93. yıldönümüydü.
Bu vesileyle, Guanco Ayaklanması Hatıra Salonu’ndaki bir sergiyle birlikte yeni
bir “kızıl oyun” sahnelendi. King Hanedanlığı’nın son döneminden kalma bu bina,
Guanco Sovyeti’nin merkezi haline getirilmeden önce bir Polis Akademisi olarak
kullanılmıştı. 1987’de burası resmi bir hafıza merkezine dönüştürüldü. 12
Aralık’taki anma etkinliğinde, Halk Kurtuluş Ordusu okulundan öğrenciler Cang
Tayley’in hikâyesini okudular. Yapılan kukla gösterisinde ayaklanmanın kadın
liderlerinin hikâyeleri aktarıldı. Kahraman Yang Yin’in torununun torunu, bir
öğrencinin yakasına kırmızı bir kurdele bağladı; bu, devrimci bir mirasın bir
nesilden diğerine sembolik olarak aktarılması anlamına geliyordu.
Yıldönümüne
dek bahsini ettiğimiz o sürükleyici tiyatro oyunu haftada dört kez sahnelendi.
Oyuncular ve izleyiciler, kostümler giyip silah aksesuarlarını kuşanarak, bu
arada Enternasyonal marşını söyleyerek ayaklanmayı birlikte canlandırdılar.
Ku
Kiyubay, bir asır önce Rusya’da bu şarkıyı ilk duyduğunda, Paris Komünü’nün “insanın
gözünü alan çiçeğinden” neşet etmiş olan bu marşın Guanco Komünü’ne taşınmasında
nasıl bir rol oynayacağı konusunda muhtemelen pek bir fikre sahip değildi. O, 1949’da
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu denilen, “insanı mutlu eden o meyve”yi de bu
yılın 1 Temmuz’unda ÇKP’nin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümünü de göremedi. Kiyubay,
1935’te Kuomintang güçleri tarafından yakalanıp işkence gördü ve idam edildi. Derler
ki son nefesine kadar Enternasyonal marşını söyledi.
Tings Chak
2
Mart 2021
Kaynak


0 Yorum:
Yorum Gönder