10 Aralık 2025

,

Hamas: Halkçı ve Anti-emperyalist Bir Hareket


Siyonizm karşıtı olmaktan çok uzak bir yapı olarak Mısır rejiminin ev sahipliği yaptığı “barış” görüşmeleri sırasında Trump ve Netanyahu’nun şantajlarıyla karşılaşan İslami Direniş Hareketi-Hamas, anti-emperyalist niteliğini korudu, silahsızlanma dayatmasını cesurca reddetti.

Peki ama bu aşırı sağdan yeni sola kadar herkesçe nefret edilen Hamas, tam olarak nedir?

Belçika “İşçi Partisi” analisti ve aktivisti Michel Collon’un Etiyopyalı Marksist Muhammed Hassan’a verdiği röportajda yer alan şu ifadelere kulak verelim:

“Hamas, Mısır’ın en eski siyasi hareketlerinden biri olan Müslüman Kardeşler içinden çıkmış, siyasi bir harekettir. ‘Hamas’ kelimesi, “Uyanış” anlamına gelir, atılımı ifade eder. [...] İrlanda milliyetçi hareketine benzetilebilecek bir İslami milliyetçi harekettir. İngilizlerin İrlanda’yı işgaliyle karşı karşıya kalan işgalci, 1916’da İrlanda Cumhuriyet Ordusu adlı bir direniş hareketi ortaya çıkardı. İrlandalılar Katolik, İngiliz sömürgeciler ise Protestan olduğundan, işgalci, bunu dinler arası bir savaşa dönüştürmeye çalıştı. Din, pekâlâ bir halkı belirli bir amaç uğruna harekete geçirmek için kullanılabilecek bir güç olabilir.”[1]

Örgüt ikiye ayrılmış durumda. Biri, Müslüman’Kardeşler’e bağlı, diğeri, İran yanlısı. Son dönemde İran yanlısı Kassam Tugayları, Türkiye yanlısı bileşene karşı üstünlük sağlayarak, Hamas’ı yeniden Direniş Ekseni’ne dâhil etti.

Filistin Direnişi tarafından 7 Ekim 2023’te başlatılan Aksa Tufanı Harekâtı, tüm ezilen halklar için jeopolitik bir zaferi temsil ediyor: İsrail, karşı kampın siyasi liderlerini suikastle öldürme denilen o terörist yöntemi ABD’den ödünç alan bir yapı olarak, askeri açıdan zayıf bir faşist rejime dönüştü. Büyük olasılıkla, askeri düzlemde ve iç demografi sebebiyle mahvolmaya mahkûm olan İsrail, esasında Rusçanın hâkim dil olarak kullanıldığı devletiyle ve Siyonizmiyle çok yakında yok olacak. Irkçı ilkeler üzerine kurulu diktatörlüğün çöküşü, herkesin arzusudur.

Sınıf Odaklı Sol, Hamas’ı Destekleme Cesaretini Göstermeli

En zeki ve cesur anti-Siyonist Yahudiler, Hamas’ın İslami-demokratik yapısını fark etmişlerdir. Hamas, bu tarihi dönüm noktasında, sömürgecilik karşıtı bir bakış açısıyla dinden imtina eden, onu geri plana çeken dinsel bir harekettir.

Bu noktada, Kevin Barrett’ın David Rovics’ten aktardığı şu sözlere kulak verelim: Rovics, orada Aksa Tufanı’nın “yeni Varşova Gettosu ayaklanması” olduğunu söylüyor:

“Hamas, muhtemen Filistinlilerin şimdiye kadar seçimle iş başına getirdiği tek hükümet. İşgal altındaki Batı Şeria ve Gazze’de yapılan son gerçek seçimleri Hamas ezici bir çoğunlukla kazanmıştı. [...] Dünyadaki tüm ülkelerin uzun zamandır benimsediği uluslararası hukuka göre, işgalci bir orduyla fiziksel olarak savaşmak meşrudur ve asla ‘terörizm’ değildir.”[2]

Hamas’ı anti-emperyalist bir bakış açısından verilecek destek, stratejik açıdan akıllıca olacaktır, çünkü bu hamle, ABD ve İsrail’in başlattığı “zihinsel savaş”ın tabularından birini yıkacaktır: Hamas, meşru bir halk hareketidir, yani Yahudi faşizminin son çırpınışları olan revizyonist Siyonizmin aksine, uluslararası hukuka saygılı bir güçtür.

Batı propaganda aygıtının bir kısmı, Netanyahu karşıtı duyguları kabul ediyor, ancak Siyonizm karşıtı olanları kabul etmiyor. Benzer şekilde, sınıf temelli sol da Siyonizm karşıtlığını benimsiyor, ancak Direniş’i destekleme cesaretini gösteremiyor, böylelikle, kendince hayali bir “üçüncü kamp” yaratıyor. Kevin Barrett’ın bu konudaki sözlerini okuyalım:

“A örgütü, savaşçılarını tutkuyla ve yoğun bir şekilde desteklerken, B örgütü, mazeretler ve zorunlu açıklamalardan başka bir şey dile getirmiyor. Bu durumda, A örgütü, savaş alanında avantaja dönüşecek ahlaki bir imkâna kavuşacaktır. Fakat A örgütü, suçlu ve soykırımcı bir saldırgan olduğunda, desteğinin yoğunluğunu korumakta zorlanabilir, adalete önem veren tarafsız kişilerin diğer tarafın tutkulu destekçileri haline gelmelerine mani olamayabilir. Bu nedenle, karşı tarafın tarafsız ve ılımlı destekçilerinin cesur ve tutkulu olmasını engellemek için tüm propaganda hilelerini kullanacaktır.

Soykırıma dair yaygın kanaati değiştirmenin en iyi yolu, o kanaati taşıyanların kafasına bir taş atmaktır. Üzerine basit bir mesaj iliştirilmiş bir taş olmalı bu: “Ben Hamas’ı Destekliyorum.”

Profesyonel şirketlerin beslediği gazetecilik, zihinleri dağıtıyor, kapitalist piramidin zirvesinde duran, Giulietto Chiesa’nın “Süper Klan” dediği güç adına savaşlar kışkırtıyor.

Yeni Sol’un Filistin silahlı direnişine gönüllü ya da gönülsüz bir biçimde destek sunamaması, ABD ve İsrail'in ezilen halklara karşı başlattığı “melez savaş”ın ayrılmaz bir parçasıdır.

Çatışmanın bir tarafında, Netanyahu şahsında Nazizmi bile benimseyen Yahudi faşizminin son çırpınışları, diğer tarafında, (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde örneklenen) Marksist sol ile farklı sınıf çıkarlarını ifade eden popüler bir İslami hareket olarak Hamas arasında kurulmuş taktiksel ittifaktan doğan Filistin direnişi durmaktadır.

Gazze’yi Atlantikçilik ve Avrasyacılık arasında bir savaş alanı haline getiren bu çatışmada Hamas’ı desteklemek, hem stratejik açıdan akıllıca bir tutum hem de ahlaki bir görevdir.

İtalya: İsrail Adına Hareket Eden Bir Polis Rejimi

İsrail, liberal-küreselci diktatörlüğün merkez üssüdür.

İtalya’da, hükümette olan “bizim buranın Nazi çetesi”, Mossad’ın ulusal topraklarda serbestçe faaliyet göstermesine izin verdi (Udine[3] olayı buna bir örnektir. İtalya-İsrail arasında oynanacak maç, bu şehre taşındı.)

Gazeteci Eric Salerno’nun ifadesiyle, “Mossad, İtalya’yı üs olarak kullanıyor”. Dahası, ABD model alınarak kurulan aşırı sağcı İtalyan hükümeti, 1660 sayılı yasa tasarısını temel alarak, Yahudi faşizmi ve Siyonizm eleştirisini suç saymak istiyor. Bu haberi dikkate alan Giorgia Meloni ve Mattarella’nın kendisi de İsrail’e bağlı sağcı lobinin iki destekçisi. Netanyahu, sefil Batı'mızı “katliamlara seyirci kalan bir cemaat”e dönüştürdü.

Soykırımı normalleştiren pratik, günümüzün asalak kapitalizminin, güce başvurmadan önce yapay olarak “kitle insanı”nı, yani yeni bir iktidar mimarisine geçiş evresinde işlevsel olan yabancılaşmış-programlanmış bireyi yaratan çok faktörlü bir egemenlik sisteminin ürünüdür.

Draghi düzeninden Nazi çetesine uzanan süreçte polis rejimi normalleştirildi ve bu rejim, “korku toplumu”nu inşa etti.

Stefano Zecchinelli
9 Ekim 2025
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Grégoire Lalieu ve Michel Collon, “Come spiegare il successo di Hamas?”, 10 Şubat 2009, Resistenze.

[2] Kevin Barrett, “Perchè sostengo Hamas”, 17 Kasım 2023, Chisciotte. İngilizcesi: Substack.

[3] Domenico Cannizzaro, “La follia di Italia-Israele in una Udine blindata”, 7 Ekim 2025, Fatto.

0 Yorum: