Siyonizm
karşıtı olmaktan çok uzak bir yapı olarak Mısır rejiminin ev sahipliği yaptığı “barış”
görüşmeleri sırasında Trump ve Netanyahu’nun şantajlarıyla karşılaşan İslami
Direniş Hareketi-Hamas, anti-emperyalist niteliğini korudu, silahsızlanma
dayatmasını cesurca reddetti.
Peki
ama bu aşırı sağdan yeni sola kadar herkesçe nefret edilen Hamas, tam olarak
nedir?
Belçika
“İşçi Partisi” analisti ve aktivisti Michel Collon’un Etiyopyalı Marksist Muhammed
Hassan’a verdiği röportajda yer alan şu ifadelere kulak verelim:
“Hamas, Mısır’ın en eski
siyasi hareketlerinden biri olan Müslüman Kardeşler içinden çıkmış, siyasi bir
harekettir. ‘Hamas’ kelimesi, “Uyanış” anlamına gelir, atılımı ifade eder.
[...] İrlanda milliyetçi hareketine benzetilebilecek bir İslami milliyetçi
harekettir. İngilizlerin İrlanda’yı işgaliyle karşı karşıya kalan işgalci, 1916’da
İrlanda Cumhuriyet Ordusu adlı bir direniş hareketi ortaya çıkardı.
İrlandalılar Katolik, İngiliz sömürgeciler ise Protestan olduğundan, işgalci,
bunu dinler arası bir savaşa dönüştürmeye çalıştı. Din, pekâlâ bir halkı belirli
bir amaç uğruna harekete geçirmek için kullanılabilecek bir güç olabilir.”[1]
Örgüt
ikiye ayrılmış durumda. Biri, Müslüman’Kardeşler’e bağlı, diğeri, İran yanlısı.
Son dönemde İran yanlısı Kassam Tugayları, Türkiye yanlısı bileşene karşı
üstünlük sağlayarak, Hamas’ı yeniden Direniş Ekseni’ne dâhil etti.
Filistin
Direnişi tarafından 7 Ekim 2023’te başlatılan Aksa Tufanı Harekâtı, tüm ezilen
halklar için jeopolitik bir zaferi temsil ediyor: İsrail, karşı kampın siyasi
liderlerini suikastle öldürme denilen o terörist yöntemi ABD’den ödünç alan bir
yapı olarak, askeri açıdan zayıf bir faşist rejime dönüştü. Büyük olasılıkla,
askeri düzlemde ve iç demografi sebebiyle mahvolmaya mahkûm olan İsrail, esasında
Rusçanın hâkim dil olarak kullanıldığı devletiyle ve Siyonizmiyle çok yakında yok
olacak. Irkçı ilkeler üzerine kurulu diktatörlüğün çöküşü, herkesin arzusudur.
Sınıf
Odaklı Sol, Hamas’ı Destekleme Cesaretini Göstermeli
En
zeki ve cesur anti-Siyonist Yahudiler, Hamas’ın İslami-demokratik yapısını fark
etmişlerdir. Hamas, bu tarihi dönüm noktasında, sömürgecilik karşıtı bir bakış
açısıyla dinden imtina eden, onu geri plana çeken dinsel bir harekettir.
Bu
noktada, Kevin Barrett’ın David Rovics’ten aktardığı şu sözlere kulak verelim:
Rovics, orada Aksa Tufanı’nın “yeni Varşova Gettosu ayaklanması” olduğunu
söylüyor:
“Hamas, muhtemen Filistinlilerin
şimdiye kadar seçimle iş başına getirdiği tek hükümet. İşgal altındaki Batı
Şeria ve Gazze’de yapılan son gerçek seçimleri Hamas ezici bir çoğunlukla
kazanmıştı. [...] Dünyadaki tüm ülkelerin uzun zamandır benimsediği
uluslararası hukuka göre, işgalci bir orduyla fiziksel olarak savaşmak meşrudur
ve asla ‘terörizm’ değildir.”[2]
Hamas’ı
anti-emperyalist bir bakış açısından verilecek destek, stratejik açıdan
akıllıca olacaktır, çünkü bu hamle, ABD ve İsrail’in başlattığı “zihinsel savaş”ın
tabularından birini yıkacaktır: Hamas, meşru bir halk hareketidir, yani Yahudi
faşizminin son çırpınışları olan revizyonist Siyonizmin aksine, uluslararası
hukuka saygılı bir güçtür.
Batı
propaganda aygıtının bir kısmı, Netanyahu karşıtı duyguları kabul ediyor, ancak
Siyonizm karşıtı olanları kabul etmiyor. Benzer şekilde, sınıf temelli sol da
Siyonizm karşıtlığını benimsiyor, ancak Direniş’i destekleme cesaretini
gösteremiyor, böylelikle, kendince hayali bir “üçüncü kamp” yaratıyor. Kevin
Barrett’ın bu konudaki sözlerini okuyalım:
“A örgütü, savaşçılarını
tutkuyla ve yoğun bir şekilde desteklerken, B örgütü, mazeretler ve zorunlu
açıklamalardan başka bir şey dile getirmiyor. Bu durumda, A örgütü, savaş
alanında avantaja dönüşecek ahlaki bir imkâna kavuşacaktır. Fakat A örgütü,
suçlu ve soykırımcı bir saldırgan olduğunda, desteğinin yoğunluğunu korumakta
zorlanabilir, adalete önem veren tarafsız kişilerin diğer tarafın tutkulu
destekçileri haline gelmelerine mani olamayabilir. Bu nedenle, karşı tarafın
tarafsız ve ılımlı destekçilerinin cesur ve tutkulu olmasını engellemek için
tüm propaganda hilelerini kullanacaktır.
Soykırıma dair yaygın kanaati
değiştirmenin en iyi yolu, o kanaati taşıyanların kafasına bir taş atmaktır.
Üzerine basit bir mesaj iliştirilmiş bir taş olmalı bu: “Ben Hamas’ı Destekliyorum.”
Profesyonel
şirketlerin beslediği gazetecilik, zihinleri dağıtıyor, kapitalist piramidin
zirvesinde duran, Giulietto Chiesa’nın “Süper Klan” dediği güç adına savaşlar
kışkırtıyor.
Yeni
Sol’un Filistin silahlı direnişine gönüllü ya da gönülsüz bir biçimde destek
sunamaması, ABD ve İsrail'in ezilen halklara karşı başlattığı “melez savaş”ın
ayrılmaz bir parçasıdır.
Çatışmanın
bir tarafında, Netanyahu şahsında Nazizmi bile benimseyen Yahudi faşizminin son
çırpınışları, diğer tarafında, (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde örneklenen)
Marksist sol ile farklı sınıf çıkarlarını ifade eden popüler bir İslami hareket
olarak Hamas arasında kurulmuş taktiksel ittifaktan doğan Filistin direnişi durmaktadır.
Gazze’yi
Atlantikçilik ve Avrasyacılık arasında bir savaş alanı haline getiren bu
çatışmada Hamas’ı desteklemek, hem stratejik açıdan akıllıca bir tutum hem de
ahlaki bir görevdir.
İtalya:
İsrail Adına Hareket Eden Bir Polis Rejimi
İsrail,
liberal-küreselci diktatörlüğün merkez üssüdür.
İtalya’da,
hükümette olan “bizim buranın Nazi çetesi”, Mossad’ın ulusal topraklarda
serbestçe faaliyet göstermesine izin verdi (Udine[3] olayı buna bir örnektir. İtalya-İsrail
arasında oynanacak maç, bu şehre taşındı.)
Gazeteci
Eric Salerno’nun ifadesiyle, “Mossad, İtalya’yı üs olarak kullanıyor”. Dahası,
ABD model alınarak kurulan aşırı sağcı İtalyan hükümeti, 1660 sayılı yasa
tasarısını temel alarak, Yahudi faşizmi ve Siyonizm eleştirisini suç saymak
istiyor. Bu haberi dikkate alan Giorgia Meloni ve Mattarella’nın kendisi de
İsrail’e bağlı sağcı lobinin iki destekçisi. Netanyahu, sefil Batı'mızı “katliamlara
seyirci kalan bir cemaat”e dönüştürdü.
Soykırımı
normalleştiren pratik, günümüzün asalak kapitalizminin, güce başvurmadan önce
yapay olarak “kitle insanı”nı, yani yeni bir iktidar mimarisine geçiş evresinde
işlevsel olan yabancılaşmış-programlanmış bireyi yaratan çok faktörlü bir
egemenlik sisteminin ürünüdür.
Draghi
düzeninden Nazi çetesine uzanan süreçte polis rejimi normalleştirildi ve bu
rejim, “korku toplumu”nu inşa etti.
Stefano Zecchinelli
9 Ekim 2025
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Grégoire Lalieu ve Michel Collon, “Come spiegare il successo di Hamas?”, 10
Şubat 2009, Resistenze.
[2]
Kevin Barrett, “Perchè sostengo Hamas”, 17 Kasım 2023, Chisciotte. İngilizcesi: Substack.
[3] Domenico Cannizzaro, “La follia di Italia-Israele in una Udine blindata”, 7 Ekim 2025, Fatto.


0 Yorum:
Yorum Gönder