Van’da
halk iradesine karşı gerçekleştirilmek istenen sivil darbe girişimi, Kürt halkının iki gün boyunca sürdürdüğü direniş neticesinde kırıldı. Sosyal medyada çeşitli gruplar
tarafından yapılan değerlendirmeler ve açıklamalar, bir nevi sloganların
vazgeçilmez unsuru olan “demokrasi” kavramı üzerinden girilen sınavın somut bir örneği
niteliğindeydi.
Ülkenin
batı tarafında “demokrasi” şöleni yaşanadururken, Van’da çoluk çocuk, genç
yaşlı, kadın erkek, demokrasi uğruna devlet şiddetiyle mücadele etti. Peki bu
demokrasi mücadelesine karşı tepkiler neydi?
Marjinal
faşist unsurlar kin duygusuyla, kayyım politikasına tam destek sundular. Faşizmin yok edici şiddet propagandasının
zihinlerde yarattığı etkisiyle halk iradesine karşı tehcir, ölüm, katliam paylaşımları
revaçtaydı; “Zulme karşı mukavemet” sloganını dillerine pelesenk edenler, Kürt
halkının gösterdiği mukavemet karşısında siyasi iktidarın tam yanında hizaya
dizildiler.
Devrimci siyasetten arındırılmış, neredeyse MGK üyeleriyle ortak kaygıya sahip sol sosyalist taraf, Kürt çocukları yerlere atılıp tekmelere maruz kalırken, ya İmamoğlu’nun sağ kökenli olmasının teorisini pekiştirmekle meşguldüler ya da “Laiklik” paylaşımları yapadurdular.
Kürt halkının yaşadığı mücadele ise paylaşımlarında
sadece gazete ön sayfalarında büyük manşetler içinde kaybolmuş küçük bir
değerlendirmeyle sınırlıydı. Bu yapılan tutum, Serdar Akar eseri olan Behzat
Ç. Ankara Yanıyor filminde bir sahnede ortalığa kargaşa hakimken televizyon
haber kanalında pandaların belgeselini yayınlatmasını hatırlatıyor. Bu duruma
rağmen hem ülkenin batısında hem de Van’a giderek Kürt halkının yanında olmak
isteyen sosyalist insanların sessizliği tercih etmemesi, belki de akıllara
ulusal sorunlarda sosyalistlerin Fransa-Cezayir örneğinde olduğu gibi Jean-Paul
Sartre’ın tutumunu getiriyor.
Sartre,
Fransa devletinin Cezayir halkına dayattığı şiddet karşısında kendi
mahallesinde kınamalara ve hatta Fransız milliyetçileri tarafından evine bomba
konulacak kadar şiddete maruz kalmasına rağmen “Hepimiz Katiliz” adlı eserini
yayımlatacak kadar hem sosyal şovenizmin hem de faşizmin karşısında yer
almıştır.
Bugün
biz Türk sosyalistlerinin Kürt halkının anti-demokratik baskılar karşısında
gösterdiği canhıraş direnişinden öğrenmemiz gereken çok fazla şey mevcuttur.
Belki o zaman siyasi iktidarın yine aynı anti-demokratik hamleleriyle rehin
aldığı Hatay halkının iradesiyle milletvekili seçilen Can Atalay’ı özgürlüğüne
kavuştururuz. Aksi takdirde, kapının eşiğinde olan faşizm tehlikesiyle yüzleşiriz. Bu noktada, Ali
Yüce’nin 1974’te sözcükleri bir araya getirerek kaleme aldığı, bildiri
niteliğindeki şiirini hatırlatmak gerek:
Sayın
halkımıza
66 numaralı bildiri:
Sayın faşizm kahvaltıda
Bir milyon kitap yemiştir.
Çat dedi çatırdadı kapı
Sayın faşizm doldu içeri
Ağzında kara kıvılcımlar
Kömür öğütüyor dişleri
Atladı raflardan kitaplar
Toz olup uçtular dışarı
Duvar yarıklarından [“Sayın Faşizm”, 1974, Ali Yüce]
Umut Devrim
4 Nisan 2024
0 Yorum:
Yorum Gönder