23 Nisan 2024

,

Köz'ün Sözü


“CHP AKP’leşti; HDP CHP’leşti” tespitinin delili ve ispatı, Köz dergisi. Dergi, son değerlendirmesinde[1] tipik bir CHP’li gibi konuşuyor ve düşünüyor. Komünist ayracı silip atıyor. “[Burjuva sosyalistleri] toplumu yeniden organize etme bahanesiyle, mevcut toplumun temellerini korumak için geliştirdikleri gösterişli reform sistemleri ile öne çıkarlar. Komünistler, bu burjuva sosyalistleriyle kesintisiz mücadele etmelidirler, çünkü bunlar, komünistlerin düşmanları için çalışırlar ve komünistlerin altüst etmeyi amaçladıkları toplumu korurlar”[2] diyen Engels’in bahsini ettiği mücadeleye kısa günün kârı adına sırtını dönüyor.

Küçük burjuva örgütler arasındaki rekabette “Komintern’in ilk dört kongresi”ne dair bilgileriyle öne geçme derdinde olan bu ekip, geçmişte “oportünistlerden ve tereddütlü unsurlardan kopulmadan enternasyonal kurulamaz”[3] diyordu, ama bugün oportünizme ve tereddütlü küçük burjuva hâle teslim oluyor. Her tereddütlü ve oportünist gibi doğal olarak “yalan”ı iş hâline getiriyor:

“Bununla birlikte, genel olarak ya da söz konusu alanlarda seçimlerde bir parti olarak DEM’i desteklemedik. DEM’i değil, DEM’in İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’daki büyükşehir adaylarını destekledik.”

Söz konusu yazı, CHP’leşen DEM’in burjuva siyaseti içerisindeki ağırlığına göre şekilleniyor. Bir yandan “Erdoğan, koltuğunda oturduğu sürece bu krizin bitmesi imkânsız. O koltuktan seçim yoluyla indirilmesinin ise hiçbir yolu yok” diyor, bir yandan da “krizin derin yapısal nedenler nedeniyle, öznel müdahalelerden bağımsız olarak ortaya çıktığını anlamadıkları gibi, tersinden, kitle eylemlerindeki kabarmalar, hatta genel grev dalgaları dâhil olmak üzere hiçbir nesnel dinamiğin söz konusu krizin emekçiler ve ezilenler lehine çözülmesini mümkün kılmayacağını da anlamamaktadırlar” tespitinde bulunuyor. 

Yani her nabza şerbeti olan Köz’e göre hem krizi çıkartan Erdoğan, hem de kriz derin yapısal nedenlere bağlı, öznel müdahalelerden bağımsız bir olgu. Köz, ne dediğini bilmiyor.

Çünkü Köz, “DEM’in Amerikancı blokla hareket etmesini engelleyen dinamiğin, aslında tam da eylemler” olduğunu sanıyor. Kendisini buradan var etmeye, tanımlamaya, meşrulaştırmaya çalışıyor. Kürdistan KP’sinin Türkiye versiyonu olmak istediği için tüm gerçeği bu zaviyeden değerlendiriyor. Boşa ve boşluğa konuşuyor. Dolaylı olarak, Anglo-Amerikan bloğuyla hareket eden İmamoğlu’na çalışıyor. Başımıza yeni Erdoğan’ı belâ etmek için uğraşıyor.

“Kriz” batıya; “iç savaş” doğuya dair. Köz gibi yapılar, bunların asıl sebebinin Erdoğan ve ihtirasları olduğunu sanıyorlar. Böylelikle, krizsiz ve iç savaşsız bir burjuva düzeni olduğu yalanına kitleleri ikna etmeye çalışıyorlar. İmamoğlu ile ilgili PR çalışmasına dâhil oluyorlar. Bu ikna gayretini CHP olarak kodlamak gerekiyor. Krizsiz ve iç savaşsız burjuva düzeni masalı, CHP kaynaklı. Esasen sosyalist hareketin ağzından çıkan her şey, CHP koridorlarından.

CHP-DEM arasında açılan koridorda, esas olarak küçük burjuvalarda görülen Erdoğan hasedi ve nefreti konuşuyor. Köz de bu dile ortak oluyor. Erdoğan hasedinin küçük burjuvanın burjuvaziye olan hasediyle; Erdoğan nefretinin ise küçük burjuvada gördüğümüz proletaryaya olan nefretle ilişkili olduğu görülmüyor.[3] CHP, DEM’i kendisine örgütlüyor. Bu örgütleme süreci, Köz’de makes buluyor.

Köz, Lenin’in “tüm burjuva partileri tek partidir” düsturunu o koridora mecbur olduğu için unutuyor. Oysa burjuva düzeni, her daim iç savaşla ve krizle tanımlı. O burjuva partileri ve düzeni içerisinde rol ve ağırlık sahibi olmak isteyen kişiler gibi düşüneceğine, Köz’ün krizle ve iç savaşla tanımlı burjuva düzenine karşı proleter devrimciliği örgütlemesi gerekirdi. Ama bunu sınıfsal yapısı gereği yapamadığı için küçük burjuva sohbetlere meze olan boş fikirlere tevessül ediyor.

Köz; CHP’si, AKP’si, MHP’si, DEM’i, cem-i cümlesinin, bu krizle ve iç savaşla tanımlı burjuva düzenini daimi kılmak için uğraşan yapılar olduğunu, aralarındaki rekabete çok anlam yüklememek gerektiğini göremiyor. Son seçimi de bu yanlış fikriyatla değerlendiriyor. Kendisine boş yere boş alan açmak için uğraşıyor. O göz diktiği alan, dolu.

“MHP’nin önceliği, hükümetten bakanlık kapmak, parlamentodaki koltuk sayısını arttırmak değil, devlet içinde kadrolaşmak olduğu için yitirdiği belediyeler onun açısından önemli bir kayıp sayılmaz” diyen Köz, MHP’yle birlikte hareket edenin AKP olduğunu görmüyor. Onu hep kendisi gibi öznel ihtiraslara sahip bir kişi zannediyor. AKP’yi kendisinden okuyor. Dolayısıyla, yıllar önce Kemal Derviş “bu ülkenin asıl ihtiyacı koalisyondur” dedikten birkaç ay sonra, o güne dek CHP ile müttefik olan MHP’nin AKP’nin yanına eklenmesinde emperyalizme ve kapitalizme dair gerekçeler olduğunu idrak edemiyor. Yazının bir yerinde AKP’nin Amerika’ya yaranmaya çalışacağını söylüyor. İç savaşı Erdoğan’ın başlattığını iddia ediyor. Her şeye muktedir olan Erdoğan portresi çizdikten sonra da bu sefer “Her iki karar da Türkiye’de faşizmin hüküm sürdüğünü değil, Erdoğan’ın devlete hâkim olamadığını anlatır” diyor.

Son seçimle ilgili olarak “AKP’nin seçmen kitlesinde işçi sınıfının en çok ezilen ve en geri kesiminin ağırlığı, diğer burjuva partilerine kıyasla fazladır” diyen Köz, ardından şu tespiti yapıyor: “Millet İttifakı’nın burjuva ve görece örgütlü kesiminin aksine, bu kesimin politika ve örgüt bilinci yok denecek kadar azdır.” Çünkü Köz, işçi sınıfının politikasına ve örgüt bilincine inanmıyor. Olabileceğini düşünmüyor. CHP, her sandığın başına dikecek insan bulamazken, istediğinde her sokağı örgütleyebilen AKP’yi görmüyor. “Çekilin” dediğinde çekilecek bir kitlesi olabileceğini fehmedemiyor. Onu tipik bir CHP’li gibi “gerici, yobaz, koyun sürüsü” olarak görüyor. Sosyalist hareketin zikrini de fikrini de CHP tayin ediyor. Bağımsız karakterini, Engels’in “mücadele edilmeli” dediği burjuva solcularıyla arasındaki mesafeyi silikleştiriyor.

Köz, bu seçimde AKP’nin belirli yerler haricinde, bürolarını ve siyasi ağını çektiğini bilemiyor. “Belki de kriz ve iç savaş koşullarında o kötü ve yanlış adayları bilerek çıkarttı” iddiasını sorgulama gereği duymuyor. AKP ve CHP’nin süreci, düzeni ve ülkeyi birlikte yönettiğini görmüyor. Düne kadar yoldaş bildiği Akşener’e bugün Bahçeli’nin neden “çekilme!” dediğini anlamıyor. İsmail Saymaz ağzından çıktığı biçimiyle Mansur Yavaş denilen kişiye İyi Parti başkanlığı koltuğunun neden işaret edildiğini sorgulamıyor.


Köz, Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresini hatmetmiş, alamet-i farikası bu malumat olan bir yapı. Bu vasfıyla, bugün seçim konusunda taşradaki bir CHP kahvesinde yapılan analizlerin ötesine bakmayı bilmeli. Bunun için emlak değeri yüksek CHP mahallelerinin ve CHP’ye ait tatil beldelerinin dışına dair sözü ve eylemi olması gerekiyor. O söz ve eylem, yukarıdaki tabloda her iki sütunu sınıfsal-proleter manada kesen hatta örgütlenmedikçe, o hattı örgütlemedikçe vücut bulmaz.

Eren Balkır
18 Nisan 2024

Dipnotlar:
[1] “Cumhur İttifakı’nın Değil AKP’nin Hezimeti, Emekçilerin Değil CHP’nin Zaferi, Hükümete Karşı Emekçilerin Bağımsız Kitlesel Seferberliği için İleri!”, 3 Nisan 2024, Köz.

[2] Frederick Engels, “The Principles of Communism”, Ekim-Kasım 1847, MIA.

[3] Lenin Döneminde Komünist Enternasyonal, Cilt 1, Maya, Mart 1997, s. 10

0 Yorum: