12 Şubat 2024

, ,

Yemenli Komünistlerle Röportaj



Antiemperyalist Ağ

11 Şubat 2024


Yemen Halkının Demokratik Cumhuriyeti ve Marksizm-Leninizm Yemen’de geride nasıl bir miras bıraktı?

Güney Arabistan federasyonunu kurduktan sonra İngilizler, hem halktan hem de sultanlarla şeyhlerden kaynaklanan güçlü bir muhalefetle yüzleşti. Bu süreçte Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) Radfan’da önemli mevziler elde etti, öte yandan, İşgal Altındaki Güney Yemen’in Kurtuluş Cephesi (İAGYKC) Aden’de eyleme geçti. Nihayetinde İngilizler çekilince iki grup, zaman içerisinde Lahj’daki Abdali Sultanlığı’nı, Yafei’deki Kuayti Sultanlığı’nı ve Hazramaut’taki Katiri Sultanlığı’nı ortadan kaldırdı. Bunun sonucunda 1967’de Güney Yemen devleti, Kahtan Şaabi liderliğinde kuruldu.

Sonrasında ağırlıklı olarak Marksist ideolojinin etkisi altında olan UKC, hükümetin kontrolünü ele geçirdi ve Yemen Sosyalist Partisi’ni kurdu. Bu parti, kabile konfederasyonlarından ve yobazlardan geriye kalan kalıntıların ortadan kaldırılması konusunda önemli aşamalar kaydetti. Bu türden çabaların neticesinde Yemen Halkının Demokratik Cumhuriyeti doğdu. 1994’teki iç savaşın ardından (14 Ekim 1963’te gerçekleşen) Ekim Devrimi’nden ve Yemen Sosyalist Partisi’nden geriye hiçbir şey kalmamıştı. İç savaş sürecinde parti, Suudilerin desteğiyle Kuzey Yemen’in başına geçirilen diktatör Ali Abdullah Salih eliyle tasfiye edildi. Tüm mal varlıkları yağmalandı, ortaya koyduğu tüm eserler tahrip edildi. Bugünse Yemen Sosyalist Partisi iki parça: bir tarafı, ağırlıklı olarak demokratik sosyalistlerce temsil ediliyor ve bugün Suudilerin başı çektiği koalisyona bağlı. Diğer tarafı ise Ensarullah’ın yürüttüğü antiemperyalist politikalara destek sunuyor.

Sana kentine ABD ve İngiliz ordularının düzenledikleri ilk hava saldırılarının ardından halkın önemli bir bölümü, Ensarullah’ın bölgede ABD emperyalizmine karşı yürüttüğü harekâta destek sundu, bunun yanında, Filistin davasıyla dayanışma içerisinde olduğunu dile getirdi. Bir dizi kabile lideri, milleti ve onun antiemperyalizm bağlamında üstlendiği görevi korumak adına silahlanmak konusunda irade ortaya koydu, birçok bölgede kitlesel eylemler gerçekleştirdi.

Bizim davamızı savunma konusunda en etkili yaklaşımı, kitleleri sokağa döküp, Batı hükümetlerine karşı yükselttiğimiz seslerin daha gür çıkmasını sağlayarak, ayrıca, bu hükümetlerin üzerine bina edildikleri demokratik sistemlerdeki kusurları ifşa ederek koyabiliriz.

Siyonist teşekkülle savaşa müdahil olan Yemen arasında son dönemde yaşanan çatışma konusunda görüşleriniz nelerdir?

Tarih boyunca Arap coğrafyasındaki muhtelif milliyetçi hareketlerin asli hedefi, Batı emperyalizmine karşı koymak veya onu ortadan kaldırmak, böylece, egemenliği korumak olmuştur. İsrail’in varlığı, Arap coğrafyasındaki milliyetçi hareketlerin zayıflatılmasına bağlıdır. Arap ülkelerinde Batı’nın nüfuzunu artırması için gerekli yolu tam da bu zayıflatma pratiği açmaktadır. Neticede İsrail, sömürgeci projesini başarıyla uygulayabilmek için Batı’dan askeri, diplomatik ve politik destek görmektedir. Sonuç olarak Filistin davası, tarihte gerçekleşmiş Yemen devrimleri ve son devrimler de dâhil, Arap coğrafyasındaki milliyetçi hareketlerle iç içe geçmiş niteliğini hâlen daha muhafaza etmektedir.

Sekiz yıllık süreçte Yemen, ABD’nin başını çektiği, ona tabi devletlerden oluşan koalisyonla mücadele etmek zorunda kaldı. Yemen halkı, Ensarullah hareketinin uzun süredir yürüttüğü mücadeleyi büyük ölçüde benimsiyor, zira hareket, o halkın şikâyetlerini dile getiriyor, devam eden soykırım karşısında Filistinlilerle dayanışma içinde hareket ediyor. Dahası, ABD’ye kafa tutma iradesi, onların bölgedeki denizlerin korunması ve egemenliğin tesisi konusunda kararlı olduklarını ortaya koyuyor, bu anlamda, hareket, kendisini önceleyen ilerici Yemen devrimiyle yan yana geliyor.

Bugün Ortadoğu’da emperyalizm karşısında tesis edilmiş olan güçler dengesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran’ın desteğini arkasına almış olan Direniş Ekseni, hiç şüphe yok ki, bölgede emperyalizme karşı koyan asli güç. Bu koalisyon, ağırlıklı olarak devlet dışı ve yarı devletleşmiş Şii hareketlerini, bunun yanında, Filistin’deki FHKC gibi seküler örgütleri bir araya getiriyor. Bu güçler, Suriye, Lübnan, Irak, Filistin ve Yemen’de mücadele yürütüyorlar.

Ensarullah, talepleri yerine getirilene dek gemileri durdurma politikası konusunda ısrarcı olacağını net bir dille ifade ediyor. Bunun dışında, hareket, ABD’nin savaşı tırmandıracak her hamlesine karşılık vereceği taahhüdünde bulunuyor. Yemen silâhlı kuvvetleri, Eilat limanına gidecek gemileri veya İsrail’le bağlantılı her türden gemiyi durduracağını açıktan ifade ediyor. Bugün bu gemilerin telsiz iletişimi yoluyla Yemen donanmasına varış noktalarını bildirmeleri gerekiyor. Donanmanın telsiz yoluyla ikazda bulunduğu geminin yoluna devam etmesi durumunda gemisavar balistik füzeler devreye sokuluyor, böylece maddi zarar ve insan zaiyatı en aza indirilmeye çalışılıyor.

Bugüne dek Yemen’in farklı bölgelerine sayısız hava saldırısı gerçekleştiren ABD, kendilerinin askeri hedefleri vurduklarını iddia ediyor. Oysa ABD, bir yandan da denize sınırı olmayan bir bölge olmasına rağmen “Zamar Limanı”nda Yemen sürat teknelerini vurduğuna dair bir açıklama yayınlıyor. Biden yönetimi, mevcut duruma kendince cevap üretmek adına, bir dizi diplomatik tedbire başvurdu. Bu tedbirler, Ensarullah hareketini terörist örgüt kategorisine sokmak, BM Dünya Gıda Programı’ndan gelen paraları azaltmak ve Husiler”e vize vermemek gibi adımları içeriyor.

Bugün Yemen’de hayat nasıl devam ediyor?

Hâlihazırda Ensarullah tarafından yönetilen Kuzey bölgelerinde refah düzeyi, Güney’deki bölgelere kıyasla daha yüksek. Güney’deki bölgeler, hem Suudilerin desteğini arkasına almış, uluslararası planda tanınan bir hükümetin hem de Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği ayrılıkçı hükümetin idaresi altında. Bu bölgelerin ekonomi sahasında performansını değerlendirmek ve kıyaslamak için iki bölgenin paraları analize tabi tutulabilir. Aden’deki (Güney Yemen’deki) hükümet ve Sana’daki (Kuzey Yemen’deki) hükümet kendi paralarını bastı. Aden’de bir dolar 1.600 Yemen Riyali iken, Sana’da bir dolar 537 Yemen Riyali. Üç gün önce Aden’deki döviz büroları fiyat artışlarını protesto etmek adına greve gittiler.[*]

Ne var ki her iki bölgede de işsizlik düzeyi epey yüksek. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın hesaplamasına göre ülkede yoksulluk oranı yaklaşık yüzde 48,5. Ayrıca elektrik kesintileri sık sık yaşanan bir durum. Bunun sonucunda halk, enerji ihtiyacını gidermek için güneş panellerini, elektrik jeneratörlerini ve bataryaları kullanmak zorunda kalıyor. Ümitsizliğe kapılan kimi insanlar, iş bulmak adına, yasa dışı yollardan Suudi sınırını geçiyor, bu da acı sonuçlar doğuruyor. Suudilerin sınır devrilerince katledilen yasa dışı göçmenler arasında salgınlar görüldüğüne dair çok sayıda haber çıkıyor. En üzücü haberlerden biri de Suudi sınırında yüzlerce Etiyopyalı göçmenin cesedinin ortaya çıktığına dair haberdi. Aynı haberde, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü, hayatta kalmayı başarmış olan insanların tanıklıkları aktarılıyor. Bugün hâlâ sınır boyunca çok sayıda göçmenin cesetlerine ait iskelet kalıntılarına rastlanıyor.

Dünyanın kuzeyindeki antiemperyalistler bugün neler yapabilir?

Bugün Filistin halkının birliğinin güçlendirilmesine ve haklarını savunmak için kendisini temsil ve ifade etme imkânına kavuşmaya ihtiyaç var. İmparatorluğun zulüm üzerine kurulu dış politikasına karşı konulmalı, zira bu politika, Gazze’deki soykırımın sürgit devam etmesine, bölgede devasa yıkımın yaşanmasına neden oluyor.

Kaynak

[*] Aden’deki döviz büroları ülkenin para birimindeki çöküşü protesto etmek adına 1 Şubat 2024 günü greve gitti. Son birkaç saat içerisinde çok sayıda döviz bürosu Abu Dabi milislerinin kontrolünde olan Aden şehrinde paradaki çöküşü eleştirmek adına büyük bir grev gerçekleştirdi. Bu grev, bu milislerin kontrolündeki alanlarda bir doların değerinin arttığı dönemde yaşandı.

0 Yorum: