27 Şubat 2024

, ,

Aaron Bushnell


Pazar günü genç bir Amerikalı adam, üzerindeki kamuflajıyla, İsrail’in Washington’daki büyükelçiliğinin kapısına doğru yürüdü. Canlı yayın açtıktan sonra kendisini takdim etti.

“İsmim Aaron Bushnell. ABD Hava Kuvvetleri’nin aktif görevde bulunan bir üyesiyim ve ben, artık yaşanan soykırıma suç ortaklığı yapmak istemiyorum. Protesto eylemlerinin uç bir biçimini gerçekleştirmek üzereyim. Sömürgecileri elinde Filistin’deki insanların tecrübe ettikleriyle kıyaslandığında, bu eylem hiç de aşırı bir eylem değil. Egemen sınıfımızın olağanlaşmasını kararlaştırdığı şey, bu işte.”

O dehşet verici kayıtta, yirmi beş yaşındaki Bushnell’in elçilik binasının kapısına durduğunu, sonra telefonu yere koyduğunu, üzerine yanıcı bir sıvı döküp kendisini ateşe verdiğini görüyoruz.

Son söz olarak şunu söylüyor: “Filistin’e Özgürlük”.

Bushnell yere düşünce, yaşanan trajediyi izleyen polis memurları ekranda görünüyorlar. Büyükelçilik güvenliği, Bushnell’in yanan bedenine silâh doğrulturken elinde yangın söndürme tüpü bulunan bir memurun güvenliğe “Silâh lazım değil. Bana yangın söndürücü lazım” diye bağırdığı duyuluyor.

Yere devrilen Bushnell, yoğun ve korkunç bir acıyla “Filistin’e Özgürlük” diye bağırıyor. Aldığı yaralar sebebiyle, kısa bir süre sonra götürüldüğü hastanede ölüyor.

ABD askeri olan Bushnell, hükümetinin suç ortaklığı ettiği, Gazze’de yaşanan katliamı protesto etmek için canına kıydı. Dört yıldır ABD Hava Kuvvetleri’nde asker olarak görev yapıyordu. LinkedIn profilinde kendisinin uçuş konusunda temel eğitim aldığını öğreniyoruz. Dostları ve sevdikleri, onu “girdiği her ortama neşe saçan biri” olarak tarif ediyor. İnternetteki bir yazıda, onun “şaşırtıcı biçimde kibar, nazik ve merhametli bir kişi” olduğu söyleniyor (Bushnell’in sosyal medya hesabındaki profil resmi, hâlen daha Filistin bayrağı.)

Bushnell’in ölümü, Joe Biden yönetiminin İsrail’i tepeden tırnağa silâhlandırmaya devam ettiği, önüne milyar dolarları döktüğü, bir yandan da onun Gazze’de işlediği savaş suçlarını diplomatik düzeyde gizlediği, BM’de ateşkes yönünde alınan bir dizi kararı veto ettiği koşullarda gerçekleşti. ABD, UNRWA’ye [Filistinlileri Birleşmiş Milletler Yakındoğu’daki Filistinli Mülteciler İçin Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na] para akışını durdurmak suretiyle Filistinlileri açlığa mahkûm ederek, İsrail’in işlediği savaş suçlarına bir de kendi suçunu ekliyor. Para akışını durdurma hamlesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde adalet arayan Filistin halkını tümden cezalandırmanın bir yolu, ama aynı ABD, İsrail’i soykırım yapılacağına ve etnik temizlik yöntemine başvurulacağına dair korkularla boğuşan sivil halkı hedef almasına rağmen, Refah’ı işgal etmesi durumunda ceza almayacağı konusunda İsrail’e vaatte bulunuyor. (ABD, geçen hafta UCM’deki İsrail işgaliyle ilgili oturumda İsrail’i savunan az sayıda ülkeden birisiydi.)

Bushnell’in kendisini yaktığı günlerde Gazze’deki ölü sayısı otuz bini geçti. Bunların neredeyse yarısı çocuk. Bu süreçte iki milyon Filistinli yerinden yurdundan oldu. Nüfusun yarısı açlıktan ölmenin eşiğinde, zira İsrail, kuşatma altındaki Gazze’yi yiyecek, su ve ilâçtan mahrum kılmayı, böylelikle, binlerce Filistinliyi ağır ağır ve acı çekerek gerçekleşen bir ölüme mahkûm etmeyi sürdürüyor.

Bushnell, Gazze soykırımını protesto etmek için kendisini ateşe veren ilk Amerikalı değil. Geçen Aralık ayı içerisinde bir eylemci, Georgia eyaletinin Atlanta kentinde bulunan İsrail Konsolosluğu’nun dışında kendisini yaktı. Polis, olayı “politik protesto eylemlerinin uç bir biçimi” olarak tarif etmişti. Protesto eyleminin gerçekleştiği yerde bir Filistin bayrağı bulunmuştu.

Kendini yakma eylemi, bir yandan bizi savaşın yol atığı zulme ve dehşete karşı uyarmayı bir yandan da insanları şoke edip harekete geçirmeyi amaçlayan radikal bir protesto eylemi. Bu eylem biçiminin ABD’deki savaş karşıtı eylem geleneği dâhilinde derin kökleri mevcut. 1970 yılında George Winne Jr. İsimli genç bir Kaliforniyalı adam, San Diego kentinde Vietnam Savaşı’nı protesto etmek için kendisini ateşe verdi. Yerde yatarken annesinden Başkan Richard Nixon’a eyleminin gerekçesini yazmasını istedi. Anne mektubunda şunları söylüyordu:

“Oğlum George Jr. 10 Mayıs günü Kaliforniya Üniversitesi’nin San Diego Kampüsü’nde kendisini ateşe verdi. Ölmeden önce bize, insanların dikkatini dünyanın ve bu ülkenin içinde bulunduğu berbat hâle çekmek için bu en etkili yöntemi seçtiğini söyledi.”

1991 yılının başlarında Massachusetts eyaletinin Amherst kentinde geçmişte barış eylemlerine katılmış olan Gregory Levey ismindeki bir öğretmen, birinci Irak Savaşı’nı protesto etmek için kendisini yaktı. Üç gün sonra Virginia eyaletinin Springdfield şehrinde Raymond Moules de aynı eylemi gerçekleştirdi.

Bu taktiğe başka ülkelerde de başvuruldu. 1963’te Budist rahip Thich Quang Duc, Vietnam Savaşı’nı protesto etmek için Saygon şehrinde kendisini ateşe verdi. Tunus’ta sokakta işportacılık yapan Muhammed Buazizi, 2010 yılında Sidi Buzid kentinde kendisini yaktı, böylece Arap Baharı’nın fitilini ateşlemiş oldu.

Kendini yakmak, sağlam bir ruh hâline sahip kimsenin kolay kolay başvurmayı tercih edemeyeceği bir taktik. Ümitsizlikten ve seçimle işbaşına gelmiş yöneticilere mektup yazıp çağrıda bulunmaktan sivil itaatsizliğe, oradan protesto eylemi gerçekleştirmeye dek hiçbir taktiğin Ekim ayından beri Gazze’de gördüğümüz zulme son veremeyeceği hissinden kaynaklanan bir eylem biçimi bu.

Bushnell’in eylemi uç bir eylemdi, buna karşın, birçoğumuz, ondaki ümitsizlikle, öfkeyle ve ıstırapla ilişki kurmayı bildik. Çünkü hepimiz, onun gibi, sosyal medya platformlarında yaşanan etnik temizliği bilfiil izledik, Demokrat Partili olanlar da dâhil az sayıda seçilmiş ismin bir araya gelip bu korkunç şiddete son verilmesi talebinde bulunduklarına tanıklık ettik.

Bushnell öldü ama Gazze yaşasın. O, özgür Filistin için öldü. Bu eylemiyle, Birçok Amerikalının İsrail işgaline, ırk ayrımcılığına, Gazze kuşatmasına ve onlarca yıldır Filistin halkına uygulanan zulme karşı olduğu gerçeğini anımsattı. Bushnell’in ölümü, bir eylem çağrısı olarak iş görebilmeli. Bu eylem, bir daha hiçbir insan, böylesine dehşet verici bir protesto eyleminde canına kıymak zorunda kalmasın diye, Amerikan halkının parası ve yetkililerinin onayı ile Gazze’de uygulanan zulmün durdurulması için her şeyin yapılmasına dönük bir rica olarak görülmeli.

Aaron, ölümünden kısa süre önce internette şu mesajı yayınlamıştı:

“[…] ‘Kölelik döneminde, Jim Crow yasalarının hüküm sürdüğü Güney’de veya ırk ayrımcılığı koşullarında yaşıyor olsaydım ne yapardım? Ülkem soykırım yapıyor olsaydı, ben ne yapardım?’ sorusunu sormak, birçoğumuzun hoşuna gider. Oysa bu sorunun cevabı şu: ‘Evet o soykırım yapıyorsun. Hem de şuan yapıyorsun.’ […]”

Sırac Assi
26 Şubat 2024
Kaynak

0 Yorum: