HKP (Maoist) genel sekreteri Muppala Lakşmana Rao (Ganapati)
İslam
ile ilgili tartışmada Batı’daki komünist hareket, artık önemli bir işleve sahip
değil. O, sadece ezilenlere karşı yürütülen operasyonların liberal kılıfı
olarak iş görüyor. Ezilenler kendilerine yol açmaya çalıştıklarında, bu
solcular hemen ezenin dilini benimsiyorlar.
Bir
CIA aparatı olarak Devrimci Komünist Parti, internet sitesinde İslam’ı
tartışıyor. Bu tartışma, esasen emperyalizmin gücünü ortaya koyuyor. Parti,
Müslümanların emperyalizme karşı verdikleri silâhlı mücadeleyi alaycı bir
ifadeyle “McCihad” olarak anıyor ve bu mücadelenin “emperyalizmdeki aptallığın
zıt kutbu” olduğunu söylüyor. Bu saçma yakıştırmayı yaparken yazar, aklınca,
Hindistan Komünist Partisi (Maoist) isimli partinin Avakian’ın formülünü kabul
etmemesine neden olan “özgüllükler”e işaret ediyor.
“Özgüllükler”
ifadesi, genel hakikate karşılık, özel, yerel veya bölgesel olguları anlatıyor.
Proletarya kaynaklı baskıya karşı koymaya çalışan DKP, “özgüllükler” lafına
tekrar tekrar başvurma ihtiyacı hissediyor.
Anlaşılan
o ki Avakian, kendi küçük burjuvalarını ezene karşı ezilenin yanında saf tutmak
zorunda bırakan, insanı rahatsız eden sıkıntılı durumlardan kurtulmak için
“özgüllükler” lafına başvurmak suretiyle, Marksizmden çıkıp sağa sola
yalpalamayı öğretmiş. Liberal demokratların cinsellik kültürüyle alakalı
meseleler konusunda İslam’la sorunu olduğunu gayet iyi bilen Avakian, beyaz
milliyetçilerin bu yalpalama konusunda uyguladığı baskılara bir biçimde boyun
eğiyor.
Aslında
Avakian’ın çizgisini netleştirmek adına ona karşı çıkıyormuş gibi yapan partili
yazar, HKP (Maoist)’in genel sekreteri Ganapati’nin Avakian’ın çizgisini neden
kabul etmediğini açıklarken Hindistan’a has bir “özgüllük” olarak Müslümanlara
yönelik katliamlar bahanesine sarılıyor.[1] Yazar, Ganapati’nin İslamî
mücadeleyi “ilerici bir anti-emperyalist güç” olarak görmesini kendince bu
şekilde izah edebiliyor.
Özünde
DKP’li yazarımız, kimlik siyasetine başvuruyor. Bu anlamda beyaz olan Avakian’ı
ve Mike Ely’yi “evrensel”in ve genelin, Ganapati’yi “özgül olan”ın yansıması
olarak görüyor. Postmodernistler de Marksizmi tam da bu şekilde tüketiyorlar.
Onlara göre Marksist-Leninist-Maoistler, arada iki çizgi olmasına rağmen,
Marksizmi pratiğe beyaz adamı evrensel kabul etmeden dökemiyorlar.
ABD’de
Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’teki kadar Müslüman yok. Hatta Endonezya’da
bile Ganapati’nin yaşadığı bölgedeki kadar Müslüman yaşamıyor. Dolayısıyla,
Ganapati’nin içinde bulunduğu durum, İslam’ın genel durumunu ifade ederken,
Avakian’ın içinde bulunduğu durum, o kadar da önem arz etmiyor. Asıl “özgül”
olan, Avakian ve Ely, liberal demokratların ve Fox News’in İslam’a uyguladığı
baskı.
Marksistler
gerçeklikten değil de kimi solcuların gözde stratejisi ve taktiği olarak
burjuva kendiliğindenlikten yola çıktıklarında, onları postmodernistlerden
ayıran çizgi bir biçimde siliniyor. Beyaz Marksistlerin hayal dünyası ile
postmodernistlerin hayal dünyası aynı. Bu açıdan postmodernizme asla karşı
değiller. Batı’da kimlik siyaseti adına beyaz erkeklere saldıran
postmodernizmle ABD’nin İslam’a dair genel bir anlayışı sağladığını söyleyen
sahte Marksistler arasındaki kavgada biz, postmodernistleri sahte Marksistlere
tercih etmek zorunda kalıyoruz.
Avakian
çevresi, özel-genel karşıtlığının nasıl kullanılacağını, aradaki gerilimden
nasıl yararlanacağını bilmiyor. Bu çevre, “özgül” kelimesini sürekli
ezilenlerin-sömürülenlerin birliğini dağıtmak için kullanıyor. Beş milyar
“özgüllük”ten dem vurunca, elimizde sadece bireycilik kalıyor.
Bu
türden bir özgüllük kullanımına örnek olarak DKP içerisinde LGBT’ye yönelik
baskının zulmün dördüncü çeşidi olduğunu söyleyenler verilebilir.[2] Otuz
yıldır Avakian’ın ağzından çıkanlara bakan insanlar, bu yaklaşımın kendilerini
liberalizme sürüklediğini görmüyorlar.
Sartre’ın
da ifade ettiği biçimiyle, aydınlar her türden genel çizgiden rahatsızlık
duyuyorlar. Onun altında ezildiklerini düşünüyorlar. Bu da ezene karşı
ezilenleri birleştirecek genel bir çizginin de çöpe atılmasına neden oluyor.
Aydınlar, doğru ve genel çizginin karşısına “özgüllükler”i çıkarttığında,
aslında onlar, “karmaşıklığı tartışma” kılıfı altında, burjuva
kendiliğindenliğe teslim oluyorlar. Burjuva aydınlar, mücadeleyi bu sayede
aşındırıyorlar. Bu konuda tetikte olmak gerekiyor, çünkü tarihin bu momentinde
Lenin’in de dediği gibi, partinin burjuva aydınları içermesine mani olma
şansımız yok. Bu, bizim tercihimiz dışında seyreden bir süreç. Burjuva
aydınlara sahip olsak da bireycilik denilen küçük burjuva anlayışı savunan, her
şeye kusur bulan eğilimlere karşı önlem almak için gözümüzü bu aydınlardan bir
saniye bile ayırmamalıyız.
Amerikalı
emperyalistler ve onlar için çalışan işçi aristokrasisi, beynelmilel komünist
hareketi zehirledi. Gerçek komünistlerle iletişim kurmak güçleşti. Gerçek
komünistler, yanlış belirlenmiş genel çizgilere destek sunuyorlar, dolayısıyla
taktiksel ve stratejik birliğin içini şüpheler kemiriyor. Tam da bu sebeple
öncü parti, proleter çizgiyi savunmalı. Aksi takdirde DKP türünden yalan
faaliyetler yüzünden parti şüpheli kabul edilecek.
Komünist
hareket, her daim kendisini DKP tarzı yapıların nüfuzundan kurtarmalı, bu
noktada, doğru örgütsel hattın bu arınma işlemini kolay kıldığını bilmeli. DKP
içerisinde başkanının dediğini tekrarlayıp duran papağanların LGBT, Hintli
Müslümanlar, İran, artık-değer, Gonzalo’nun tutuklanması gibi konularda
herhangi bir görüşünün olmadığı görülüyor. Demek ki Avakian, bu papağanlarını
zaten bir fikri olmasın diye eğitiyor. Yalpalayıp duran kadrolarının kendisine
olan bağlılıklarını kullanıyor. Bu kadroların beynelmilel komünist hareket
içerisindeki ağırlığı azaltılmak zorunda. Bizim hareketimizin yazılarını okuyan
başka uluslardan insanlara yönelik çağrımız, emperyalizme çalışan Amerikalıları
hedeflemiyor. MEH, proleter ve bilimsel fikriyata sahip olanları, düşmanlarına
kimlerin yardım ettiğini görmek için uğraşıyor.
DKP’nin
papağanları, uluslararası meselelerde her şeyi ellerine yüzlerine
bulaştırıyorlar. Toplam artık-değeri hesaplamakla işe başlıyorlar, onun nereden
geldiğini öğrenmeye çalışıyorlar, ama bir yandan da savaş yanlısı çalışma
yerine savaş karşıtı çalışma yürütüyorlar.
Eğer
bugün kitleler, burjuva beyaz milliyetçilere baskı uygulamıyorsa, demek ki
MEH’in genel çizgisi yanlıştır. Bu çizgi yanlış diye kestirme yola başvurup,
Demokrat Parti’ye veya Cumhuriyetçi Parti’nin başkan aday adayı Ron Paul’a
destek sunmamalıyız.
Maoist Enternasyonalist Hareket
6 Şubat 2008
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Mike Ely, “Maoists Debate Islamic Fundamentalism”, 19 Ocak 2008, Kasama.
[2]
Mike Ely bu meseleyi şu yazısında ele alıyor: “Letter 7: Whateverism in
Evaluating Avakian”, Kasama.
Revleft sitesinde yazan eski bir DKP’li genç, bu konuda açıklama talep
etti ama LGBT’nin zulmün dördüncü çeşidi olmadığını bir tek MEH söyledi.
0 Yorum:
Yorum Gönder