17 Haziran 2021

,

Sarı Sol


Eskiden sarı sendika/kızıl sendika ayrımı vardı. “Dördüncü sanayi devrimi” koşullarında bu gerici, ilkel ayrım, hükmünü yitirmiş, ortadan kalkmıştır. Bugün herkes, ya Halkevleri gibi turuncuya dönmüş ya da doğrudan sararmıştır. Artık sol, bütünüyle sarıdır.

Dolayısıyla, şafak sarıdır, sol şafaktan daha sarıdır.[1] Bu gencin kendi NATO destekli ikbalini düşünmesine, kendi çıkarıyla solculuğunu harmanlamasına, bireysel hazzını solculuk diye yutturabilmesine şaşmamalıdır. Örgütler, her gün yeni şafak sarılar yetiştirecektir. Yeni dönem, bunu emretmektedir.

Örgütlerin ekonomi politiği, sorunludur. Bu, sosyo-politiği de sorunlu kılmaktadır. Örgütlerin nasıl geçindikleri, yarına nasıl çıktıkları, kadrolarını harekete geçirirken hangi kaynakları kullandıkları, önemli meselelerdir. 2000’lerin başından beri sol, Avrupa fonlarının kulu kölesi hâline gelmiştir.

ÖDP, bu fonların birliği idi. Avrupa Birliği ile ilişkiler dâhilinde suyun başını tutmalarına izin verilen örgütler, bir araya geldiler. Örneğin KOBİ’lere akacak paraları bu örgütler yönetmek istediler. 

Ama bu pratik, para musluklarının başına oturmak, sol örgütleri dönüştürdü. Dolayısıyla, 2001’de yaşanan krizle birlikte ayağa kalkan KOBİ emekçilerinin derdini ve öfkesini hiç anlamadılar. O dert ve öfke, ne yazık ki AKP olarak örgütlendi.[2]

Şimdi o sol örgütler, pandemi vesilesiyle kendi kuramadıkları bağların AKP şahsında kopması için göğe avuç açıyorlar. Krizle birlikte esnafın, zanaatkârın, emekçinin AKP ile bağını kopartması için dua ediyorlar.

Diyalektiği bildiğini, maddeye bilimle hükmettiğini sanan sol, hamle yapsa, devreye girse, AB fonlarının kölesi olmasa, prangalarını kırıp o derde, öfkeye örgütlense AKP diye bir şeyin olmayacağını görmüyor. Aslında içten içe gördüğü için bunları yapmıyor. AKP’yi dipten derinden arzuluyor.

KOBİ’ler veya başka konularla ilgili olarak AB’den gelecek fonlara kul-köle olan örgütler, devletteki sermayeye veya sermayedeki devlete örgütleniyor. Bugün NATO, IMF, Dünya Bankası, Avrupa Parlamentosu, tekellere ait vakıflar, sütten çıkmış ak kaşık gibi görülüyorlar. Tüm bu yapılar, emperyalizmden azade, tekellerin çıkarlarından arınmış, saf temiz birer sivil toplum kuruluşu, hayır kurumu gibi ele alınıyorlar. Sol örgütlerin kadroları, kendilerine bu tür yerlerden neden para geldiğini hiç sorgulamıyorlar. Paralar illaki partilerde, barlarda, meyhanelerde eziliyor. Neticede “bu sola para verin” diyen Mehmet Ağar’ın dediği oluyor.

AB fonları solu bir kıvama getirmişse IMF’ye, NATO’ya ve vakıflara işmar eden sol da başka bir içeriğe ve biçime kavuşacaktır. Çünkü Mehmet Şafak Sarı’nın örgütü NATO’nun hazırladığı NATO 2030 belgesinde denildiği gibi, “Avrupa ve Kuzey Amerika’nın demokratik hayatı ve güvenliği tehditlere karşı müdafaa edilmelidir.”[3] Bunun için NATO’nun askerî bileşeni yanında politik boyutu da desteklenmelidir. Politik boyutun desteklenmesi noktasında devreye AB girecektir. Avrupa’nın kapısına bağlı olan sol, o politik boyutun parçası olmak için efendilerine sürekli yalvaracaktır. Yeni isyanları göremeyecek, halkın derdine-öfkesine örgütlenmeyecektir. Çünkü tüm teorisini ve politikasını, o “Avrupa ve Kuzey Amerika’nın demokratik hayatı ve güvenliğini koruma pratiği” üzerine inşa etmiştir. Öncelikle o demokrat hayat ve güvenlik, solcu bir ambalaja sarılmalı, bunun için İslamcılık gibi öcüler imal edilmelidir.

“Bilgi Düzensizliği ve Mücadele Eğitimi” tam da bu düzlemde NATO sponsorluğunda verilmelidir. Bu tür destekler, Türkiye’ye yeni dönemde NATO bünyesinde biçilen rol bağlamında anlam ve değer kazanmaktadır. İlgili bağlamda, gizli bilgileri ifşa edenleri hapse tıkan, meselelere düzenin dediklerini eleştiren bir açıdan yaklaşanları sansürleyen, sosyal medya hesaplarını askıya alan güç, dezenformasyonu anlatma hakkı ve yetkisini de gasp etmektedir, tek doğruyu kendisinin söylediği yalanına sarılmaktadır. Üstelik bu eğitimi, buranın liberal hocaları ve onların kendisini sosyalist zanneden, bu zannın ekmeğini yiyen liberaller eliyle vermektedir. Başkası tabii ki mümkün değildir.

Bir şeyi gizlemenin en iyi yolu, onu açıktan yapmaktır. O liberaller, ABD’ye sendikacı babalarının paralarıyla değil, egemen güçlerin paralarıyla gidebilmişlerdir. Yetkilileri o paralar sayesinde dinleyebilmişlerdir. Dezenformasyonu silah haline getirmiş olan NATO adına dezenformasyonla mücadele etmektedirler. Bu liberaller, emperyalistlerin ülkeyle ilgili planlarının parçası olmayı kurtuluş yolu olarak belirlemişlerdir. Birincil kaynakları nasıl ve neden dinlediklerine dair tek bir cevapları bile yoktur. Sol, emperyalizmin bilgiye tahakküm ve ipotek koyma çabasına destek olmak zorundadır.

Bu eğitimi veren isimlerden biri olan Mehmet Şafak Sarı, eski İGD’li. İGD, önce “Yurtsever İlerici Gençlik” adıyla dergi çıkarttı. Aynı dönemde bu hamlenin önünü almak isteyen SİP’in TKP’si, Yurtsever Cephe’yi kurup eleştirilere maruz kalınca isimdeki “Yurtsever” kelimesini sansürledi. O yurtseverliğin NATO’ya bağlı olduğu görüldü.

Sonra bu Sarı’nın örgütü, nedense TKP ismini almaya karar verdi. TKP’nin Danıştay ve Anayasa Mahkemesi eliyle SİP’e tescilleneceği süreç, böylece başlamış oldu. İGD’lilerin İçişleri Bakanlığı’na başvurdukları gün büroları SİP’in TKP’si üyesi kişilerce kuşatıldı. Bu muvazaalı eylem dâhilinde İGD ve Ürüncüler saldırılara uğradılar. İstanbul’daki büroya yönelik saldırıyı Erkan Baş, Ankara’daki büroya yönelik saldırıyı bizzat Metin Çulhaoğlu yönetiyordu. Sokak ortasında buldukları insanlara kadın, yaşlı demeden, demir sopalarla saldırdılar.

“Peki dayak nedir, neden atılır? Sıradan bir dayakta vücutta iki şey yükselir: 1. Korku, 2. Ardinal. Ardinal bir hormon. Dayağa karşı arzuyu artırıyor. Sıradan dayağa örnek: Sıradan dayak. Yaratıcı dayağa örnek: öğretmenlerimizin cetvelle bize böyle vurması. Bu dayak unutulmuyor.”[3]

Dayağı yiyen Şafak Sarı, bugün kendisine ve yoldaşlarına saldıranların partisine koşuyor. “Yaratıcı dayak”, akacağı yolu bu şekilde buluyor. Adı geçen genç, TİP’li oluyor, hem de NATO eğitmeni olarak! TKP’yi eleştiren, TİP’e koşuyor ama derinde, perde gerisinde iki “parti”nin aynı odağa bağlı olduğunu görmüyor. Tek tek bireyler, kendi ikballeri ve cüzdanları için STK’laşmış örgütlere ve sendikalara hücum ediyorlar.

Esasen buna şaşırmamak gerekiyor. Bu gencin eski örgütünün başında bulunan şef, eski TKP’nin merkez komite üyesi. Fransa’da yaşıyor. Orada tekstil işiyle iştigal eden bu şefin en önemli müşterisi, NATO. Örgütün şefi, NATO’nun Afganistan’daki askerlerine kamuflaj imal ediyor. “Bu hakkı ve izni o sicille kendisine kim nasıl verdi, verebildi?” sorusunu kimse cevaplamıyor. “Eski Sovyetçi biri, nasıl oluyor da NATO’nun taşeronu olabiliyor?” sorusunu kimse sormuyor.

O kamuflaj, Batı’nın demokratik değerlerini ve bekasını koruyor. Bu noktada sol örgütlere, sosyalizmin yaşaması için o değerlerin ve bekanın savunulması gerektiği öğretiliyor. Sosyalizmin o değerlere ve bekaya karşı kolektif devrimci mücadele ile varolması gerekliliği, unutuluyor. Bugünün Kautskicileri, kendi ajanlarını üretiyor. En ileri ülke Sovyetler yerini en en ileri ülker ABD’ye bırakıyor. Sosyalizm, onu ne olursa olsun savunmak olarak tarif ediliyor.

Bugün artık “Amerika’nın sınırları Kars’tan başlar” diyen ABD başkanının askerlerine alkış tutmayı reddeden, “NATO’ya Hayır” haftasını örgütleyen Harun Karadeniz ve onun TİP’i gericidir. Bugün yeni TİP, NATO destekli eğitimler veren, onların bilgi üzerindeki tahakkümünü destekleyen yuppilerin örgütüdür. Hayırlı olsun!

Eren Balkır
16 Haziran 2021

Dipnotlar:
[1] M. Şafak Sarı, “Bilgi Düzensizliği ve Mücadele Eğitimi”, 7 Haziran 2021, MSS.

[2] Eren Balkır, “Solun AB’ye Entegrasyon Süreci”, 7 Şubat 2019, İştiraki.

[3] “NATO 2030: United for a New Era”, 25 Kasım 2020, NATO.

[4] Organize İşler, “Dayak Nedir, Neden Atılır”, Youtube.

0 Yorum: