09 Haziran 2021

,

Komünist Partisi


Bugünkü aşamasında proleter hareket, maddi süreçlerin ve fizikî güçlerin örgütlenmesi üzerinden devrim yapma eğiliminde. Bu hareket, kitleler içerisinde belirli duyguları ve tutkuları yaymakla yetinemez, kitlelerin isteklerine destek sunmakla idare edemez. Proleter devrimin ana özellikleri, işçi sınıfı partisinde, komünist partisinde aranmalıdır. Bu parti, bir devlet kurma iradesine sahip disiplinli bir örgüt olabildiği, mevcut fizikî güçlere proleter bir hiza verebildiği, halkın hürriyetinin temellerini atabildiği ölçüde var olabilir ve gelişebilir.

Fabrikadaki işçinin işletmenin işletilmesi dâhilinde belirli görevleri vardır. Bu işçi, çalışma ve üretim sürecini takip etmez. Bir hat oluşturmaz. Sabit bir yerde durur, genel iradeye tabi olarak, belirlenen amaçlar doğrultusunda çalışır. İşçi, bu varoluş tarzını ömrü boyunca diğer tüm ortamlara taşır. İdarecinin talimatlarını kolaylıkla kabul eder. Düşünme noktasında tembel olan işçi, ötesini bilmek, görmek istemez, bu nedenle liderlerinin seçimi konusunda herhangi bir ölçüte sahip değildir. Kendisinin kolayca aldatılmasına izin verir. Çok fazla çaba sarf etmeden, çok düşünmeden bir şeyleri elde edebileceğine inanmak ister.

Komünist partisi ise işçilerin irade sahibi oldukları, kitlenin önder ve rehber hâline geldiği, kolların beyin gibi işlediği, iradeye kavuştuğu kurtuluş sürecinin tarihsel bir biçimi ve aracıdır. Partinin kuruluşunda özgürlük tohumları her yana savrulur ve bu tohumlar, işçi devleti gerekli maddi koşulları örgütledikten sonra, çatlar ve tam anlamıyla gelişir.

Basit bir örgüt olsa bile komünist partisi, proleter devrimin özgül bir biçimi olduğunu ispatlamıştır. Geçmişteki hiçbir devrim, parti nedir bilmiyordu. Partiler burjuva devriminden sonra doğdular, parlamenter demokrasi düzleminde ayrışmalar yaşandı. Bu da bize kapitalizmin hâkim olamadığı güçleri yarattığına ilişkin Marksist fikrin doğru olduğunu gösteriyor.

Demokratik partiler, belirli siyasetçileri aday gösterip politik yarışta zaferler elde etmek için kullanıldılar. Bugün hükümetin siyasetini bankalar, büyük gazeteler ve sanayici dernekleri dayatıyor. Partiler, kişisel hizipleşmeler içerisinde tuz buz oldu.

Sosyalist partilerin küllerinden doğan komünist partisi, demokratik ve parlamenter köklerini inkâr etti ve tarihte ilk kez ortaya çıkan temel özelliklerini ortaya koydu: Rus devrimi, komünist partisi içerisinde örgütlenmiş insanların başardığı bir devrimdi. Parti içerisinde yeni bir kişilik edinen bu insanlar, yeni duygular kuşandılar, evrensel bir bilinç ve tüm insanlar için bir gaye hâline gelecek ahlaklı bir hayatı yaşadılar.

Politik partiler, toplumsal sınıfların yansıması ve karşılığıdırlar. Bu partiler, mücadele içerisindeki toplumsal sınıfların farklı katmanları farklı tarihsel anlamlar kazanıp varlık ve gelişme koşulları köklü bir biçimde değiştikçe ve kendilerine ayrıca yaşamsal çıkarlarına dair daha duru ve daha derin bir bilince eriştikçe, gelişme içine girerler, farklılaşırlar ve yenilenirler.

Bugünkü durumda üretim ve mübadelenin ulusal ve uluslararası düzlemde kullandığı tüm aygıtı her yönüyle değiştirmiş olan emperyalist savaşın bir sonucu olarak, geleneksel politik partilerin dağılma süreci hızlandı, parlamenter demokrasi sahasında doğmuş olan bu partilerin yerini yeni politik örgütler aldı. Bu genel süreç belirli bir mantık uyarınca işledi, eski sınıflar ve katmanlar ayrıştı, halk katmanları, devlet ve kapitalist düzen genelinde bir hâlden başka bir hâle, baş döndürücü bir hızda geçiş yaptı.

Sosyalist Parti, Marksist öğretiye sahip çıktığını iddia ediyor. Eğer öyleyse parti, bu öğretide olayların seyri içerisinde kendisinin yön bulmasını sağlayacak pusulayı buluyor olmalı. Marksist diyalektiği aklı ile uygulayanlardaki tarihsel öngörü becerisine kavuşmalı, parti bu tarihsel öngörüyü temel alan genel bir eylem planına sahip olmalı ve mücadele içerisindeki işçi sınıfına net ve kesin sözler söyleyebilmeli.

Buna karşın Sosyalist Parti, İtalya’da Marksizme sahip çıktığını iddia etmesine rağmen, tıpkı İtalyan halkının en geri sınıflarının partisi olan Halk Partisi gibi, kitlelerin tüm baskılarına maruz kalıyor, kitleler başka yöne yöneldiğinde kendisi de yönünü değiştiriyor. Gerçekte kitlelerin rehberi ve hocası olması gereken Sosyalist Parti, kitlelerin kendiliğinden yürüttüğü faaliyetlerin kaydını tutan zavallı bir noterden farksız. Bu zavallı Sosyalist Parti, işçi sınıfının lideri olduğunu iddia eden bu parti, proleter ordusunun önünde duran bir köstekten başka bir şey değil.

Sosyalist Parti’deki bu ilginç gelişim süreci, bu tuhaf hâl felâkete yol açmıyorsa bunun nedeni, partinin kentlerdeki işçiler arasında, sendikalarda, fabrikalarda ve köylerde tarihsel rolünün bilincinde olan, tüm canlılığı ile akıllı işler yapan, emekçi kitleleri eğitip onlara önderlik eden zinde komünist gruplarının bulunması. Bu anlamda Sosyalist Parti içerisinde potansiyel hâlinde, bir komünist partisi zaten var. Bu parti henüz kendi örgütlerine sahip değil, merkezî bir yapıdan yoksun, gerekli disiplini edinememiş hâlde. Dolayısıyla işçi sınıfının parti içerisindeki yapısını ele geçirip onu yenileyemiyor, Genel İşçi Konfederasyonu’na ve kooperatif hareketine yeni bir yön veremiyor.

Metal işçilerinin mücadelesini takip eden, partinin Komünist Enternasyonal’e karşı ciddi ve net bir tavır takınmak zorunda kalacağı kongreyi önceleyen bu dönemin acil sorunu, zaten varolan ve faaliyet yürüten bu komünistleri örgütlemek ve onları merkezî bir yapıya kavuşturmak.

Günbegün hızla çözünen, dağılan Sosyalist Partisi, kısa bir süre içerisinde belirli eğilimlerin açığa çıkmasını sağlayacak. Bu eğilimler yeniden farklı çizgilere göre yapılanacak, tarihsel eyleme ilişkin sorumluluklarla yüzleşecek ve bir kısmı Komünist Enternasyonal’e katılmak zorunda kalacak. Bugün zaten parti içerisinde bazı insanlar ve gruplar, bu yönde hareket etmeye başladılar bile. Merkeze yakın duran oportünist kesim, parti liderliğini belli ölçüde ele geçirdi ve bazı kesimlerin kafasını karıştırdı.

Bu bilinç, inanç ve irade eksikliğinde, alçaklığın, korkaklığın ve bozgunculuğun kol gezdiği ortamda komünistlerin görevi, güçlü örgütler kurmak, birleşmek ve kurulacak düzene hazır hâle gelmektir. Samimi ve tarafsız komünistler, Üçüncü Enternasyonal’in ikinci kongresinde onaylanan tezler temelinde, dünya işçi hareketinin üst otoritesine sadakatle bağlanıp gerekli disipline göre hareket etmek suretiyle, ihtiyaç duyulan çalışmaları yapmalı, en kısa süre içerisinde İtalya Sosyalist Partisi içerisinde komünist hizbi örgütlemelidir. Floransa Kongresi’nde İtalyan işçi sınıfı adına bu hizip, İtalyan Komünist Partisi adını almalı ve Üçüncü Enternasyonal’in parçası hâline gelmelidir.

Böylece komünist hizip, doğal ve güçlü bir merkezî yapı olarak teşkil edilecek, bu yapı işçi sınıfının çalıştığı, toplaştığı ve mücadele ettiği ortamlarda disiplinli varlığıyla kendisini ortaya koyacak, gerçek bir parti hâline gelip faaliyet yürütebilmek için gerekli kontrol, eylem ve propaganda ile alakalı araçlara ve hizmetlere sahip olacaktır.

Metal sektöründe mücadele yürütmekte olan komünistler, tüm enerjileri ve irade koymayı bilen o güçlü ruhlarıyla işçi sınıfını bir felâketten kurtardılar. Bugün aynı komünistler, eylemlerinin ve gösterdikleri tavrın nihai sonucuna ulaşmak zorundadırlar. Bu anlamda komünistler, işçi sınıfının partisinin ilk hâlini onu yeniden inşa ederek kurtarmalı, ihtiyaç duyduğu, işçi devletini örgütleyebilecek, komünist toplumun doğuşu için gerekli koşulları oluşturabilecek komünist partisini İtalyan proletaryasına vermelidir.

Antonio Gramsci
9 Ekim 1920
Kaynak

0 Yorum: