30 Haziran 2021

,

Kapı Aralığı


Çıkmaz Sokak

Gezi’nin ilk günlerinde Ethem’in vurulması üzerine avukatları, vuranın kimliğini tespit etmek amacıyla polis telsizi konuşmalarının kaydını talep etti. İnternete düşen kayıtta, polis amirinin polislere ilettiği şu talimat yer alıyordu: “Biz TKP yöneticileriyle anlaştık, onlar kitleyi başka bir yöne götürecek, geçmelerine izin verin.”[1] O gün parti yönetiminde olan, kitleyi polisin istediği yöne götürüp dağıtmak isteyen isimler, bugün TİP’te. O yöne gitmeyen Ethem ise aramızda değil.

Bahsi geçen ekip, parti içerisinde baş gösteren, emperyalizm, Fethullahçılık ve CHP eliyle açılan kapı aralığından geçip geçmeme “tartışma”sında “geçelim” kararından yana durdu ve başka bir yolu yürüdü.

O kapı aralığı, sadece TKP’liler için açılmadı. Başka örgütler de bunca zaman AKP’yi eleştirmeyi anlamsız ve yanlış bulurken, birden sosyal demokrat ve liberal muhalefete teslim oldular. Sosyalist hareket, tüm bileşenleriyle, bu sosyal demokrasinin ve liberalizmin kuyruğuna yapıştı. Bilhassa Avrupa ile, oradaki istihbarat kuruluşları ve STK’larla ilişkili olan yapılar, liberalizmi ve sosyal demokrasiyi sosyalizm boyasına daldırıp satmaya başladılar.

TKP’nin Gezi günlerinde polisten izin alıp kitleyi çıkmaz sokağa sürüklemesinde, marjinal grupları dağıtmaya söz vermesinde olduğu gibi, Fethullah ve emperyalizm rehberliğinde hareket eden sol muhalefet de devlete ve sermayeye teslim oldu. Aynı örgütler, bugün emperyalizm meselesinden rahatsız olan kadrolarını İP, HKP, olmadı, Parti-Cephe sopasıyla korkutup ikna etme derdinde.

Tipitip

Bugün TKP, semt evleri açıyor. Açılacak semt evinin adresini afişe yazmaktan aciz olan, bu anlamda evin önemsiz olduğunu bizzat ortaya koyan arkadaşlar, o semte esasen kentsel dönüşüm üzerinden giriş yapıyorlar. O semt evi aslında bir emlâk ofisi, gayrimenkul danışmanlığı bürosu. (Not: Bu yazı yazıldıktan iki üç hafta sonra semt evinin iki sokak üzerinde beş katlı bir binanın çatısından aşağıya devasa bir pankart asıldı. Pankartta binayı satın alan “emlâkçı”nın resmi ve numarası vardı. Bu kişi tabii ki TKP'li idi.)

TKP, yaklaşık otuz yıldır uğramadığı, hiç afiş dahi asmadığı mahalleye geliyor, çünkü o, esasen emlâk ve inşaat işleriyle geçiniyor. Eskiden olduğu gibi gene kavganın yolunu değil, parayı takip ediyor.[2]

Doksanlarda da mahalleye gitmeleri söylenmişti. Orada devrimci örgütlerle çatışma yaşamış, sonra “işçileşmek için gidiyoruz” dedikleri mahallelerden “oralar bizi küçük burjuvalaştırıyor” deyip çekilmişlerdi. Semt evleri de bu türden bir komediyle sonuçlanacak. Sermayenin bilimine, devletin aklına örgütledikleri özel bireyleri özel faytonlarına bindirip çekilecekler.

Bugün pek anımsanmıyor olabilir ama SİP geleneği, doksanlarda da bölünmüştü. Metin Çulhaoğlu ÖDP’ye gitmişti. Derdi, sermaye ve devlet eliyle popüler kılınan ÖDP içerisinde yer alıp suyun başını tutmaktı. Çulhaoğlu, on yıl sonra yanına eski ve yeni kimi isimleri alıp, hiçbir açıklama yapmadan, SİP’e geri döndü. O gün önüne parti yetkilileri bir liste koydu, “bu arkadaşlarını istemiyoruz” dendi kendisine. Çulhaoğlu, bir saniye düşünmeden, onca zaman yanında olmuş arkadaşlarını sattı, partiye alınmalarını istemedi. On yıl beklemeye gerek yok: gene aynı şey olacak!

Çünkü bu Çulhaoğlu’nun ve Kemal Okuyan’ın yetiştirmesi olan Erkan Baş’ın gerçek bir ayrılığı örgütlediğini düşünmek, mümkün değil.

Bugün “sözde TİP”ten bir isim ayrılmış ve bir yazı yazmış.[3] İnternette dolaşımda olan yazıda, parti içerisinde demokrasinin işlemediğinden, “hırslı, kariyerist” Erkan Baş’ın her şeyi kontrol ettiğinden, tüm ipleri elinde tuttuğundan söz ediliyor. Baş, tam da hocası gibi davranıyor. Yani TİP, aslında Ahmet Şık’ın demokrasisizlikle eleştirdiği HDP’den farklı değil. Zaten Şık’ın derdi de demokrasi veya sosyalizm değil!

Bugün sermaye ve devletin TİP’e karşı bir teveccühü olduğu görülüyor. Yol veriliyor, kapılar açılıyor. Doksanlarda “devlet bize kapı aralığı bıraktı, oradan geçeceğiz” diye restorasyon analizi yapanlar, o kapı aralıklarından geçiyor. 19 Aralık’tan geçemeyenlere küfrederek ilerleyebileceklerini görüp kapı açanlara hürmette kusur etmiyorlar.

Ahmet Şık, tam da bu nedenle Sezgin Baran Korkmaz’ın evinin yolunu biliyor. O nedenle bir haberin onayını Soylu’dan alıyor. O yüzden TİP, bir toplantısına Alaattin Çakıcı, Ağar gibi isimlerle birlikte olan Sarp Kuray’ı davet ediyor. TİP, kendisine kapı açan güce biat ediyor. O, eski oportünizmin ve reformizmin çürük sakızını çiğniyor.


Kanalize

Kitleler bireylere bölünüyor. O semt evi, bunun için açılıyor. Kitlenin yükünü omuzlamak, sorumluluğunu almak değil, o kitleyle onu dağıtmak için ilişki kuruluyor. Küçük burjuvazi, sosyalist hareketi tasfiye ediyor. Şahdamarını kesiyor. Polisin emriyle marjinal gruplar, bir bir dağıtılıyor.

Emperyalizmin bilgi, virüs, öfke ve gıda konusunda dayattığı arınmacı, izolasyoncu ideolojinin mümessilliğini sol örgütler üstleniyor. O arınma ve izolasyon, yoksulla, ezilenle ve işçiyle ilgili.

Bilgiyi arındırıyorlar, virüsü temizliyorlar, öfkeyi siliyorlar, gıdayı özelleştiriyorlar. Kitlenin açlığı değil, bireyin tokluğu önemli artık. Bilgideki kirliliği solcular süzgeçten geçiriyor, ama emperyalizm adına. Kitledeki öfkeyi tehlikeli görüyorlar, öfkeden kurtulmak için kitleyi dağıtıyorlar. O polis amiri o partiyle bu yüzden anlaşıyor. Bu devlet, o partinin üyelerini bilim kuruluna o sebeple alıyor, o kurul üyeleri insanları eve hapsediyor, okulları, işyerlerini kapatıyor. Sermaye ve devlet, TKP ve TİP gibi örgütler sayesinde yol alıyor.

TİP, o arınıkların, izolelerin, temizlerin örgütü olarak satıyor kendisini. Kaba, tutucu, kapalı ve kirliymiş gibi görünen TKP’nin karşısına çıkartılıyor. Esasında TKP, bu imajından ötürü kandıramadığı bireyleri TİP denilen ağ ile topluyor. Operasyonun ardına bakmak gerekiyor.

Seksenlerde Yalçın Küçük, Yarın dergisinin devlet eliyle kullanıldığını, devletin herkesi oraya yönlendirdiğini, solun bu sayede çitlendiğini söylüyordu.[4] Bugün aynı durum, TİP için geçerli.

Artık kitleyle, işçiyle, ezilenle, yoksulla ilişkisi kalmamış, birey mertebesine yükselmiş, sahil kasabasında rakı sofrası kurma, bağıra bağıra Nâzım okuma hakkına kavuşmuş kişiler, birileri adına toparlanmaya çalışılıyor. Ergenekon avukatı Sera Kadıgil’in TİP’e geçişi, genel operasyonun parçası olarak vuku buluyor. Liberal solcular, sol örgütlerin tepelerine yerleştiriliyor. Bu tür isimler, imaj çalışmasının basit bir unsuru olarak sahneye çıkartılıyorlar. Çünkü Kadıgil türünden kişilerin ne silah olan partiyle, ne işçiyle, ne de Türkiye ile bir alakası var.

Soylu Solculuk

Süleyman Soylu’nun hakkındaki iddiaları savuşturmak için İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ gibi isimleri kullanması, gidişata ve düzene uygundur. Ahmet Şık’ın Veyis Ateş’i tanıması, Soylu’ya yazısını teyit ettirmesi, Sezgin Baran Korkmaz’ın evine gitmesi, doğaldır.[5] Ayhan Bilgen belediyeciliğinin Korkmaz’dan yardım almış olması, olağan bir gelişmedir.[6] Korkmaz’ın paraları, hem sağı hem de solu beslemiş görünmektedir. O para aslında devletindir.

Esas mesele, sağın ve solun ortak sahibiyle mücadeledir. Bu mücadele, TİP gibi imaj çalışmalarının ve operasyonların iç yüzünü anlamayı gerekli kılmaktadır. TİP’i eleştirerek, onunla mücadele ederek kendisine hat açan Deniz, Mahir ve İbrahim geleneği, bu tür çalışmalarla ve operasyonlarla yumuşatılmakta, tasfiye edilmektedir. Bugün devletin ve sermayenin solu, sağı ile birlikte beslenmekte, o, komünist siyasete alan bırakmamak için uğraşmaktadır. Hangi mevzide duracağımızı, bu teorik, ideolojik ve politik kavga tayin edecektir.

Eren Balkır
29 Haziran 2021

Dipnotlar:
[1] “Polis Telsizinde Neler Konuşuldu”, 18 Temmuz 2013, OdaTV. İlgili bölüm: “4112: Efendim bu TKP İl Başkanı ile mobilden görüşme yaptım. Bu Meşrutiyet Caddesi’ndeki marjinal grupların sıkıntılı olduğu, barikat kurduklarından dolayı saldırı halinde olduklarından dolayı müdahale edildiğini söyledik, bunlar aşağıya geçmek için Meşrutiyet Caddesi’ndeki gruplarla da görüşme yapıp saldırıyı sonlandırabileceklerini söylediler. Telefon bekliyorum tekrar kendilerinden.

3338: Tamam anlaşıldı. Şu anda onlara müsaade ediyoruz, aşağıya doğru bulvardan insinler tamam.”

[2] Eren Balkır, “Liberal ve Faşist TKP”, 27 Şubat 2021, İştiraki.

[3] Osman Naci Balta, “Ahmet Şık TİP’li mi Oldu?”, 19 Nisan 2021, FB.

[4] Aktaran: Serdar Can, “İcazet Edebiyatı Üzerine Yalçın Küçük’e Kısa Bir Yanıt”, Yarın, Ocak 87, Sayı 65, s. 17.

[5] Tuğçe Tatari, “Bu Bir Ahmet Şık Eleştirisidir”, 24 Haziran 2021, T24.

[6] Ahmet Şık, “A’dan Z’ye Sezgin Baran Korkmaz Olayı”, 11 Ocak 2021, T24.

0 Yorum: