Komünist hareket
nezdinde revizyonizm, Marksizm-Leninizm-Maoizmin temel ilkelerinin kasıtlı veya
bilmeden revizyona tabi tutulmasıdır. Maoist ilkeler şu başlıkları içerir:
1. Devrim yapmak
için gerekli strateji olarak uzun soluklu halk savaşının evrenselliği. “Evrensel”
derken burada her zaman aynı şekilde uygulanabilecek büyülü bir silâhtan değil,
bu tür bir halk savaşının ancak ilgili ülkenin somut koşullarına tatbik
edilebilecek olan genel ilkelerinden bahsediyoruz.
2. Devrimin üç
silâhı olarak partinin, birleşik cephenin ve halk savaşının gerekliliği.
3. Sosyalizmde
sınıf mücadelelerinin sürecek olması. Bu, parti ve bir bütün olarak toplum
içerisinde mevcut olan burjuva çizgisini ezmek ve söküp atmak için bir kültür
devriminin zorunlu olduğu anlamına gelir.
4. Dünyadaki
temel çelişkinin, emperyalist ülkelerle onların ezip sömürdüğü ülkeler arasında
olduğu gerçeği.
5. “Gerçekte
varolan sosyalizm” tezinin reddedilmesi ve bir ülkenin sosyalist olabilmesi
için pratikte bilinçli olarak komünizme doğru ilerliyor olması gerektiğini,
burjuva üretim ilişkileriyle mücadele etmesinin şart olduğunu ve bu ilişkilerin
yerine proleter-komünist ilişkileri koyması, ayrıca proletarya
enternasyonalizmini savunması gerektiğini söyleyen görüşün savunulması.
6. Partinin köklü
ve kapsamlı bir kitle çalışması üzerinden inşa edilmesi, bu parti ile halkın
sınıf mücadelesi dâhilinde sınıf düşmanlarıyla dövüşebilmesi için örgütlenmesi,
somut kazanımların elde edilmesi, proletaryanın, ezilen ulusların ve diğer
sömürülen-ezilen kesimlerin savaşçı teşkilâtlarının inşa edilmesi.
7. Çelişkinin
evrensel ve öncelikli oluşu.
8. Partinin
revizyonizme ve hatalı yönelimlere karşı korunması için arınma faaliyetlerinin
ve eleştiri-özeleştiri süreçlerinin gerekli oluşu.
Bu listenin
Maoizmi tüm yönleriyle ortaya koyduğunu tabii ki iddia edemeyiz ama belirli
konularda anlaşamayan Maoistlerin bile destek verecekleri, herkesçe kabul
edilen ilkeleri içerdiğini söyleyebiliriz.
Uluslararası
Komünist Hareket içerisindeki Peru solu kaynaklı Gonzalocu eğilim, bu listeye “büyük
liderlik”, “Gonzalo düşüncesinin evrenselliği” ve “partinin askerîleştirilmesi”
başlıklarını eklerken halk savaşı veren partileri de içerecek biçimde, üçüncü
dünyada ve birinci dünyada herhangi bir Maoist yapı, bu üç başlığı evrensel
ilke kabul etmiyor ve bunları, “kendi varoluşlarını meşrulaştırmaya çalışan
sekterlerin ürettikleri ürünler” olarak görüp redde tabi tutuyor.
Bu tür örgütler, “revizyonizm”
ifadesini bir tür hakaret olarak kullanıyorlar ve Uluslararası Komünist Hareket
içerisinde revizyonizm konusunda kendi dogmatik görüşlerini dayatmalarına karşı
gelen herkese “revizyonist” yaftası yapıştırıyorlar.
Yakın geçmişte Joma
Sison, Huey Newton ve J. Moufawad Paul gibi birçok isim, çeşitli sebeplere
bağlı olarak revizyonist ilân edildi ki bu listeye ben de dâhilim. Bu
insanların tek suçu, sol oportünistlerin dogmatik ve çocuksu tuhaflıklarına
karşı çıkmak. Bu noktada revizyonizmin bir hakaret değil, gerçek bir tehdit
olduğunu söylemek gerek.
Bize göre
revizyonizm, komünist hareket içindeki burjuva ideolojisidir. O, Kautsky ve Bernstein’ın
kurduğu eski revizyonizm okulunu ifade eder. Bu akım, İkinci Enternasyonal’i
çürütmüş, Avrupa’daki sosyalistlerin muhtelif ülkelerdeki ve sömürgelerdeki
proleterlerin Birinci Dünya Savaşı’nda kurulan mezbahalara atılması yönünde oy
kullanmıştır. Bu revizyonistler, Marksizmin tüm ülkelerin işçilerine yaptığı
birleşme çağrısını bile isteye görmezden gelmiş, bunun yerine, İngiliz, Fransız
ve Alman meclislerindeki rahat koltuklarında savaş için fon ayrılması ile
ilgili kararlara onay vermişlerdir. Eski revizyonistler, aynı zamanda Alman,
Fransız ve İngiliz emperyalizmine de destek vermiş, sömürgelerin kanı ve teri
dökülsün diye proletarya enternasyonalizmine ihanet etmişlerdir.
Bugün ABD’de eski
tip revizyonizmi Amerikalı Demokrat Sosyalistler ve Jacobin dergisi layıkıyla temsil etmektedir. Bu dergi, son on yıldır Kautsky’yi
mezarından çıkartıp başköşeye oturtmak için uğraşmaktadır.
Eski tip
revizyonizm, Uluslararası Hizmet Çalışanları Sendikası gibi sendikalarda ve
bazı öğretmen sendikalarında çalışma yürüten “komünist” ekiplerde de karşımıza
çıkıyor. Bu tür revizyonizm pratikte şüphecidir, yasal olmayan herhangi bir şey
yapmaz, seçim siyasetine bağlıdır, militanlığı reddeder (hatta bazıları Yeni
Afrikalı yağmacıları ve isyancıları ağır bir dille eleştirecek kadar ileri
gider), şovenisttir, proletaryanın ve yarı proletaryanın en gerici kesimlerinin
kuyruğundan asla ayrılmaz.
Bu tür
revizyonizmin en berbat biçimleri, hikâyenin sonunda gidip Demokrat Parti’nin
eteği altına sığınırlar. En gelişkin unsurları ise onca hatalı pratik ve
faaliyet üzerinden, verilen mücadele ile birlikte, proleter devrimci olurlar.
Modern
revizyonizm, SSCB’de 1953’te Stalin’in ölümü ardından gelişmiştir. Stalin
dönemi, Kruşçef ve Brejnef gibi revizyonistlerin gelişip serpildiği o büyük
teknokratik bürokrasinin doğuşuna imkân sağlayarak, farkında olmadan modern
revizyonizmin ortaya çıkması için gerekli zemini teşkil etmiştir.
Genel eğilim
olarak, çelişkileri çözme noktasında diyalektik bir yaklaşımdan uzak olan
Stalin, nihayetinde yeni burjuvaziye evrilecek yeni ve gelişmekte olan yönetici
sınıfının yol açtığı sorunları ve yaptığı yanlışları zaten uzun zamandır
itibarsız olan Troçkistlere veya emperyalist ülkelerin casuslarına bağlamıştır.
SSCB’de, 1936
tarihli yeni anayasa ile birlikte sınıflar mücadelesinin bittiğini, sınıfların
ortadan kalktığını ilân eden devlet, hataya düşmüş, böylece “tüm halkın devleti”
türünden modern revizyonistlere ait tabirlerin kullanılması için gerekli zemini
döşemiştir. Stalin ve SBKP, bu dönemde gerekli müdahaleyi
gerçekleştirememiştir. Mao ise sosyalist dönemde sınıflar mücadelesinin devam
ettiğini görememenin yol açtığı sonuçları tespit etmiştir. Dolayısıyla Maoizmin
ilkelerinden biri, gelişen burjuvaziyle ve eski burjuvaziyle sürekli mücadele
etmektir.
Mao, eğer parti, sınıf mücadelesini layıkıyla kavramayıp bu mücadeleyi gereğince yürütmezse, onun
yeni bir burjuvaziye yol verebileceğini söyler ki Mao’nun döneminde Sovyetler’de,
bugün Çin Halk Cumhuriyeti’nde olan tam da budur.
Modern revizyonizmin
temel özellikleri ise şunlardır:
* Sosyal emperyalizmin
(sözde sosyalizmin eylemde emperyalizmin) savunulması;
* Sosyalizmi
özensiz bir şekilde açıklayıp çarpıtma (bu açıdan “Laos, Küba, Venezuela,
Bolivya, Çin, Vietnam vs. sosyalisttir” deme);
* Kapitalizmden
sosyalizme barışçıl geçişi savunma veya silâhlı mücadeleyi uzak gelecekte
vereceğini söyleme;
* Deng Xiaoping’in
veya son dönemde Küba’nın yaptığı kapitalist reformlara kılıf bulma;
* Hâlihazırda
varolan ve mücadele eden Maoist silâhlı mücadele hareketlerini “aşırı solcu”
diye yaftalayıp onlarla alay etme.
ABD’de modern
revizyonizmi Sam Marcy’ci Dünya İşçileri Partisi, Sosyalizm ve Kurtuluş
Partisi, Özgürlük Yolu Sosyalist Örgütü gibi yapılar, ayrıca eski ezberleri paylaşıp
Xi Jinping’i hasretle anan ama proleter harekete hiçbir katkı sunmayan,
Facebook’taki birkaç revizyonist ekip temsil eder.
Bir de dogmatik
revizyonizm eğiliminden söz etmek gerekir. Bu tabir, ilk olarak yirminci yüzyılda
Arnavutluk’a liderlik eden eski partizan Enver Hoca’nın yönelimini tarif etmek
için kullanılmıştır. Hoca, ileride revizyonist Yugoslavya ile kopacak olası
savaşta faydalı olacağını düşündüğü için tüm betonu aptal bunkerlere
harcamasıyla bilinir. O dönemde zenginleşmekle meşgul olan Yugoslavya ise yanı
başındaki fakir ülkenin ne yaptığıyla pek ilgilenmemiştir.
Çin-Sovyet
ayrışması esnasında Arnavutluk Çin’in yanında yer almış, Mao’nun ölümü sonrası
Enver Hoca eski müttefikine sırtını dönmüş, Mao’yu revizyonist ilân etmiş,
sırtını büyük ölçüde Stalin’e dayamıştır. Bu yaklaşıma göre Stalin’i tüm
yönleriyle savunmuyorsanız, revizyonistsiniz.
Dogmatik
revizyonistler, Marksizmi bilim olmaktan çıkartıp din hâline getirdiler, doğru
yorumun ne olduğu üzerinde durdular, “büyük öğretmenler”e sadakati esas
aldılar, o öğretmenleri eleştiren herkesi çoğunlukla komik bir üslupla yerden
yere vurdular.
Dogmatik
revizyonizm, emperyalist ülkelerin önemli kentlerinde faaliyet yürüten ve
kendisine “Maoistim” diyen kişilerde görülen geçici bir hevesten başka bir şey
değildir. Bu kişilerin “Başkan Gonzalo bizim başkanımızdır” türü aptalca şeyler
söylediğine, Gonzalo’nun 1992’de o kafesten attığı tuhaf ama o koşullarda
anlayışla karşılanması gereken nutkunu bir tür rehber ideoloji olarak gördüğüne
tanık oluyoruz.
Bu insanlara göre
Gonzalo ve onun “fikriyat”ına bağlılık, turnusol kâğıdı vazifesi gören önemli
meselelerdir. Eğer bu testten geçemezseniz, en iyi hâliyle “ilerici”, en kötü
hâliyle revizyonistsiniz.
Enver Hoca’nın
Mao’yu revizyonist olarak yaftalamasında olduğu gibi Gonzalocular da Joma Sison’u
sırf kendilerindeki dogmatizmi ve kendi kurduğu partiyi revizyonizm üzerinden
azarladığında ortaya koyduğu cesaret sebebiyle sağcı” ve “revizyonist” ilân
etmektedirler.
ABD’de dogmatik
revizyonizmin temsilcisi, “ABD Komünist Partisi Yeniden İnşa Komitesi”dir. Yıl
2021 olmuş, hâlâ üç beş kişi çıkıp kendi hayal dünyalarında “Hocacıyız biz”
diye dolaşabilmektedir. Bugün adamın adını Arnavutlar bile unutmuş, geride
bıraktığı o bunkerleri bar olarak kullanıyorlar.
BRG
13
Şubat 2021
0 Yorum:
Yorum Gönder