23 Şubat 2021

,

Keyfilik ve Zaruret


“Bugün hükümetler pandemiyi, ellerindeki yetkileri tüm sınırları zorlayacak şekilde kullanmalarına imkân veren istisna hâlini deklare etme noktasında bilinçli olarak mı istismar ediyorlar, yoksa onların olağanüstü hâli uygulamaya koymaktan başka bir seçenekleri yok muydu?” sorusu, isabetsiz bir sorudur.

Her ikisi tespit, tarihte görülen ve süreci tayin etme vasfına sahip her türden krizde olduğu gibi, bugün yaşanan kriz konusunda da geçerlidir: devletler, istisna hâlini bir strateji olarak kullanmaktadırlar, öte yandan aynı devletler, böylesi bir krize denk gelmeselerdi, yönetme imkânından mahrum kalacaklardı.

Tümüyle keyfi hareket eden devlet, aynı zamanda, en nihayetinde kendi niteliğini tanımlayan istisnayla ilgili o ağır kararı almak zorunda kalmaktadır.

İçinde yaşadığımız dönemde dünyayı yöneten güçlerin gayri meşruluğu, herkesin gördüğü bir gerçekliktir: zira bu güçler, kendilerini kabul gören bir sembolik düzen içerisinde yapılandırma şansını yitirmiş, hukuku ve onu tanımlayan anayasal ilkeleri askıya almak zorunda kalmışlardır.

Bu anlamda istisna hâli normalleşmektedir, artık bu şekilde yönetenlerin başka türlü yönetme şansı ortadan kalkmıştır.

Şeklen bu istisna hâlinin yürürlükten kalkması mümkünse de bugün ülke genelinde oluşmakta olan ve tüm muhalefeti yürürlükten kaldıran güvenlikçi hükümette istisna hâli, kusursuz bir biçimde daimi ve kalıcı kılınmaktadır.

Burjuva demokrasileri çağının kapandığına dair teşhisimiz, doğrulanmıştır. Geriye sadece, siyasetin ne kadar süre askıya alınacağını ve yönetim paradigmasının, bugüne dek temel aldığı sıhhi terörden farklı bir biçim almadan ne kadar süre daha olağanüstü hâli yürürlükte tutacağını görmek kalmıştır.

Giorgio Agamben
12 Şubat 2021
Kaynak

0 Yorum: