05 Şubat 2021

,

Finans Mahallesi


İstanbul’da belediye eliyle 1 Mayıs Mahallesi’nde gerçekleştirilecek kentsel dönüşüm için bir plan hazırlanmış. Mahallede güya çalışma yürüten sol örgütlerin bu plana dair tek bir fikri bile yok. Bu örgütlerin planın ardındaki akla karşı çıkmaları mümkün değil. O planın ardındaki fikri, niyeti sorgulayacak her yaklaşım, “komploculuk” yaftası yapıştırılıp savuşturulacak.

Komplo eleştirilerini buradan okumak lazım. Tekeller, oligarşi, emperyalistler, devletler, yoksula, emekçiye, ezilene, “biz sizin adınıza düşünürüz, sizde akıl yok” diyor, solcular da bu lafa destek verip, o yoksulun, emekçinin, ezilenin, düşmanın yapıp ettiklerini anlama imkânını ortadan kaldırıyorlar. Onların düşmanı idrak etme ihtimali bulunmadığını düşünüyorlar.

Komploculuğu savunan da eleştiren de aynı kişiler. Aynı madalyonun iki yüzü gibiler. İki taraf da olan bitende “komünist komplo” görüyor. Komünizmi mevcut gerçekte arıyor. Kavganın diyalektiğini siliyor, kavganın maddesini örtüyor. Kavgayla tanımlı bir komünizm, hükmünü yitiriyor.

Sağcı da solcu da Elon Musk, Bill Gates gibi isimleri “komünist” zannediyor. Dolayısıyla, bunların icraatlarının anlamını sorgulama gereği duymuyor. İki taraf da Biden’ın “Kürdistan” kuracağını zannediyor. İkisi de kapitalizmin seyrini kutsuyor.

Oysa ellilerde ABD ile kurulan ilişkilerin mayaladığı sendikal faaliyet, devlet eliyle yönetiliyor, yönlendiriliyor ve her sendikanın başına devletle-sermayeyle uyumlu isimler getiriliyor. Demek ki “Kürdistan”, işte böylesi uyumlu kişiler varsa kurulabilir. Kürdistan, ancak “Geniş Türkiye” kuvveden fiile geçerse vardır. Bu yüzden bugün bazı Kürtler, “beş parçanın tek ülkede olması daha iyi” demeye başlamışlardır. Bu lafı devlet söylemekte, devlet söylettirmektedir.

Değişiklikler varsa, sömürü ve zulmün niceliğine ve biçimine dairdir. Özde ve nitelikte bir değişim yaşanması mümkün değildir. Birileri, nicelikteki ve biçimdeki değişimin işareti, temsilcisi olmak istemektedir. Bu oluşu önemsemektedir. Sömürü ve zulüm, kendi uşaklarını üreterek ilerler.

Dolayısıyla, 1 Mayıs Mahallesi dönüştürülüyorsa, oradaki servet transferini, yoksulların “işgal” ettikleri alanın parsel parsel devlet dolayımıyla sermayenin eline geçişini gizleyen birileri olmalıdır. Eğer ağalar-paşalar, İstanbul’un finans merkezi olmasına karar vermişlerse, dil, tarih, coğrafya buna göre şekil almalıdır. Bu da mahallenin dibine suni bir “Finans Mahallesi” inşa edilmesini gerekli kılar. O mahalle, plazaların, iş merkezlerinin yurdu olacaktır.

Bugün sol, Finans Mahallesi’nin süsü püsü olma derdindedir. O, 1 Mayıs mahallesindeki yozlaşmayı, okeye dönen devrimcilerini, fuhşu, uyuşturucuyu, rantı mesele edemez. O batağa batmıştır. Belediyeye destek verdiği, onunla tecimsel ilişki kurduğu, küçük bir parktaki çay ocağını ele geçirebildiği, belediyeye üç-beş kişi sokabildiği için belediyenin mahalleyi dönüştürme planına ses edemez. Karşı çıkamaz. İnşaat işçilerinin yemeğinden çıkan hamam böceklerine bile laf söyleyemez.

Solun yazılarında cumhuriyet-demokrasi, finans-reel sektör, iyi-kötü emperyalizm, ilericilik-gericilik türü ikiliklerden başka bir şeye rastlanmamaktadır. Akademi, meclis ve medya denilen karakollarla bağlantılı isimler, sol örgütleri ele geçirmiş, sol, topyekûn egemenlerin eşiğine bağlanmıştır.

Finans Mahallesi, solun kültür ve ideoloji bağlamında kendisini satabileceği yerdir. Bu açıdan, değerli ve anlamlı kabul edilecek, orada olmanın kendisi, önemli bir şeymiş gibi gösterilecektir. O mahallenin muhtarı ise şimdiden bellidir ve ona gerekli maddi destek illaki sunulmuştur. Bu anlamda, o muhtarlığı seçimlerde hangi örgütün alacağının bir önemi yoktur.

O mahallede Nâzım Cafe açılmasının da bir önemi bulunmamaktadır. Mesele, bankaların sevdiği şairle değil, kavganın şairiyle yoldaş olmaktır.

Finans Mahallesi kuruluyorsa, mahalleler dönüşüme uğruyorsa, bilinsin ki, o mahalleleri kuran irade, tasfiye olmuştur ve bu dönüşüme uygun bir sol inşa edilmiştir. Solun kendisi, illaki finansallaşmıştır. 1 Mayıs’ı balkonlardan içki kadehlerini tokuşturarak kutlayan solcuların, kendilerini şimdiden o mahalleye uyumlu kıldıklarını söylemek gerekmektedir.

Solun meselesi, Ankara’da temsil olunan, “gerici cumhuriyet”in karşısına finans merkezi olan İstanbul’un “ilerici demokrasi”siyle çıkmak olamaz. Cumhuriyeti ve demokrasiyi sınıfsal-politik düzlemde, birlikte eleştiriye tabi tutmak, solun asli görevidir. Tanıl Bora’nın yaptığı gibi, şarapçılık-rakıcılık tartışması yürütmek, tuzu kuru liberallerin işidir. Yarasına tuz basanlara bakılmalıdır.

Ağalar-paşaların istediği solcu tipi, kıyasıya eleştirilmelidir. Faşistler eleştirilmez, kıyasıya yürütülecek kavganın konusudurlar.

Lenin, dönemin sosyalistlerini halkı kandırmakla eleştirir ve onların Çar adına katliamlar yapan, grevlere saldıran Kara Yüz çetelerinden daha tehlikeli olduklarını söyler. Finans Mahallesi’nin solcularının tepesinden devrimci eleştiri sopası, eksik edilmemelidir.

Ankara eleştirilirken, neoliberalizmin devletin sorumluluklarını silmeyle ilgili operasyonuna destek verilmektedir. Ankara, önünün açılmasını isteyen küçük burjuvazinin cehennemi; İstanbul demokrasisi, her rengi kuşatan hâliyle, cennetmiş gibi takdim edilmektedir. Bu yalan, eleştirilmelidir. İstanbul’un emekçilere, yoksullara dayattığı cehennem görülmeli, gösterilmelidir. Sol örgütler, Ankara’dan İstanbul’a gelmiş, daha fazla iş imkânı bulan bir meslek sahibi gibi davranmamalıdırlar.

Renkli şemsiyeleriyle Hong Kong direnişçileri, solun genel resmini vermektedir. Özgürlükten kasıt, sermayenin serbestiyetidir, dolayısıyla bu ideoloji, kendisine o serbestiyetle yol bulacağını düşünen kişileri örgütlemektedir. İstanbul, Hong Kong olacaksa, onun Ankara’ya değil de Brüksel veya Washington’a bağlanmasını isteyen bir solculuk, illaki türeyecektir. Bakanlıkları tekellerin vakıflarına ve kuruluşlarına tabi olan bir ülkede solculuk, renkli ambalajdan ibarettir. Sömürü ve zulüm güçlerini rahatsız etmeyecek bir şeydir. Çünkü sömürü ve zulmün tanımı, ağalara-paşalara göre değiştirilmiştir.

Bugün sınıf değil, bireyi ilgilendiren konular üzerinden bir sömürü-zulüm tanımı yapılmaktadır. Bu da ağanın ve paşanın kimi yapıp ettiklerinin görülmemesini sağlamaktadır. Teori görmektir; bugün ağalar-paşalar için göze perdeler çekilmektedir.

Solun Finans Mahallesi kurulsun diye geçmişte mahalleler kuran iradeyi tasfiye etmesi şarttır. Dönüşüm, bu yönde gerçekleşmiştir. Artık o “yoksula gülmekte, zenginliğe özenmekte, faşistleri sevmekte, ezilenleri dövmektedir.”

Eren Balkır
5 Şubat 2021

0 Yorum: