Kara
Panter filmini şimdiye dek iki kez
izledim ve sanırım bir kez daha izleyeceğim. Çok fazla keyif aldım filmden, her
seferinde yeni bir şeyler buldum. Bende birçok farklı hissin oluşmasına neden
oldu ve o hislerle alakalı düşüncelerimi bağıra çağıra dillendirmem lazım.
Eminim ki hepimiz, filmde verilen iç savaş konusunda gerçek bir sohbete artık
hazırız, zira ben, filmdeki çelişkilerin bir kısmıyla ilgili olarak başka
insanların düşüncelerini gerçekten öğrenmek istiyorum.
İlk olarak şunu söylemeliyim: Pensilvanya Eyalet
Üniversitesi’ndeki o muhteşem öğrenciler, hocalar ve personelle birlikte
gerçekleştirilen o keyifli gösterimin bir parçası olmak müthiş bir tecrübeydi.
O harikulade gün, tabii ki o şekilde bitmeliydi. O kadar heyecan ve özlemin
kuşattığı bir gerçeklikte, bir hayalin suyuna kendimi bırakmak için bundan daha
iyi bir fırsat bulamazdım. İki dirhem bir çekirdek olmamdan, süslenip
püslenmemden belliydi zaten bunu çok arzuladığım: bir filmde bize dair
görüntülerde güzelliğimizin çarpıcı ve göz alıcı bir şekilde takdim edilmesini
çok ama çok istiyorduk. Hepimizi asıl büyüleyen, siyah bedenlerin perdeye
böylesine muhteşem bir tarzda yansıtılmasıydı. Uzun zamandır bu tarz bir
temsile denk gelmemiştik. Filmin bize sunduğu şarap kadehini bir dikişte içince
böylesi bir muameleye ne kadar aç olduğumuzu anladık. Şarabın her bir
damlasının tadına vardım, mizah, o dâhilik, savaşçılık sanatı, siyah aşk,
dilimizde gezinen her şey, bize neşe veriyordu. Şimdi düşünüyorum da ben de kendisini
o büyük çoğunluğun bir parçası olarak görmek isteyen gruptanmışım. Artık bunun
tadını varmıştık ve daha fazlasını istiyorduk. Umarım öyledir.”
Fakat film başladı sonra. Sunulan o tantana
dâhilinde her şeyin kabul ediliyor olması, başıma ağrılar soktu. O mekânda
kalmak adına, kendi içimden fısıltıyla konuşuyor ama bir süre sonra kendimi
susturuyordum.
Siyah pilotların yolları kesilmek yerine, onlar
tek tek öldürülüyorlardı. Başka siyahlara yardım edilmesi yüzünden siyah
aileler arasında iç savaş yaşanıyordu. Bunlar yaşanırken bir yandan da CIA,
siyah karşıtı olan bir dünya düzeniyle verilen mücadeleye hizmet edecek
teknolojiyi taşıyan araçlara ateş açıyor ve bu eylem, kahramanca icra edilmiş
bir iş olarak göklere çıkartılıyordu. Üstelik karşımızda duran CIA, ne bir
mecaz ne de dublörden ibaretti, canlı kanlı karşımızda duruyordu.
Tüm gün içim içimi yedi. İnsanı sarhoş etmeye
yarayan görüntüler karşısında bizim masalara çıkıp CIA’yi alkışlamamız
isteniyordu. O CIA ki Afrika’nın kurtuluşu rüyasının gerçekleşmesine mani olan,
Lumumba’yı öldüren, Nkrumah’a karşı darbe yapan, Mandela’nın hapse girmesini
sağlayan, ülkeyi yıkıma götüren Mobutu’yu başa geçiren güçtü. Filme FBI ve
COINTELPRO da birer kibar figür olarak dâhil edilebilirdi pekâlâ.
Bizimle kafa buldukları kesin. Wakanda’nın gerçek
hayatta karşılık bulması, Kongo ve Gana’da inşa edilmesi, Afrika’nın kolektif
özyönetimini ve birliğini esas alan kavganın başarı kazanması mümkündü ama CIA
tüm bu tehditleri ortadan kaldırmayı bildi. Vekâlet savaşları ve başka
ülkelerin içişlerine karışma siyaseti hâlâ varlığını sürdürüyor ve bu
milyonlarca insanın canına mâl oluyor.
İşte Killmonger isimli karakter şahsında Batı, tüm
bu tehditlerin ortadan kaldırılması ile ilgili suçlarından arındırılıyor ve
aklanıyor. O kuduz köpeğe dönmüş siyah Amerikalı’nın gerçekleştirdiği yağma,
ancak onun itlaf edilmesi ile giderilebilirdi. Verilen bu…
Siyah gücü eleştirenler onu her daim tehlikeli,
akıldışı ve kana susamış bir intikam biçimi olarak görmüşlerdi. Bugün kimlik
siyasetini uçlara vardıranlarsa, dünün Kara Panterler’ini ve Pan-Afrikacılarını
aynı şekilde değerlendiriyorlar. Peki ama siyah olan süper kahramanların
göklere çıkartıldığı bu filmin geriliminin orta yerine bu türden hakaret ve
iftira yüklü bir mecaz nasıl yerleştirilebiliyor?
Filmin belki de en şaşırtıcı yanı, kendi kaderini
tayin hakkı mücadelesinin geride bıraktığı miras ile özsavunma mücadelesinin
geride bıraktığı mirası birbirinden ayırıp bunları uzlaşma ihtimali bulunmayan,
çatışma içerisindeki iki grup olarak takdim etmesi. Demek ki filme göre tek
kabul görecek seçenek, kardeş katli!
Kayıp Amerikalılara tek kalansa kademeli kalkınma
ve teknolojik ilerleme iken Birleşmiş Milletler’in önündeki ihtimaller listesi
teknolojiyi yeniden dağıtmak yerine ortak teknoloji üzerinden istikrarı tesis
etmeyi mümkün kılıyor. CIA’in son sahneyi büyük bir gururla izlediğine hiç
şüphe yok. Görev başarıyla tamamlandı sonuçta.
Hayal dünyasında her şey mümkün iken, bu filmde
her şeye neden sömürgecilik penceresinden bakılıyor, asıl sorulması gereken
soru bu. Evet biliyorum, arkasında Disney, kapitalizm ve o koca eğlence dünyası
var ama sormak gerek: siyahları ekrana yansıtan, büyük bütçeli bir film
çekmenin bedeli, ille de siyahların kurtuluşu siyasetini karalamak mı olmalı?
“Alt tarafı film” diyor
kimileri. Yemesinler bizi!
Kimberle Crenshaw
0 Yorum:
Yorum Gönder