Rejim Değişikliği Çağrısı Yapıyor:
“İlericilerin” Rolü ve Savaş Karşıtı Hareket
Şu anda hem Kuzey Amerika hem de Batı Avrupa'da
gelişen şey, şirket yapısı tarafından kontrol ve finanse edilen sahte sosyal
eylemciliktir. Bu manipüle edilen süreç, savaşa, ırkçılığa ve toplumsal
adaletsizliğe karşı gerçek bir kitle hareketinin oluşumunun önünde engeldir.
Savaş karşıtı hareket öldü. Suriye savaşı, bir “iç
savaş” olarak etiketleniyor.
Yemen savaşı da bir iç savaş olarak betimleniyor.
Suudi Arabistan'ın bombalamaları ve ABD'nin oynadığı sinsi rol ise önemsiz
görülüyor veya kaçamak bir şekilde görmezden geliniyor. “ABD doğrudan müdahil
değil, bu yüzden bizim bir savaş karşıtı kampanya yürütmemiz gerekmez”
deniliyor. (alıntı)
Savaş ve neo-liberalizm, artık sivil toplum
aktivizminin önde gelen meseleleri değil. Bir sivil toplum örgütleri ağı
üzerinden şirket vakıfları tarafından finanse edilen sosyal eylemcilik, bölük
pörçük olma eğiliminde. Birleşik bir küreselleşme karşıtı ve savaş karşıtı
hareket yok. Ekonomik kriz, ABD'nin öncülüğündeki savaşlarla ilgili görülmüyor.
Bugün muhalefet, kompartımanlara ayrılmış durumda.
Küresel kapitalizme karşı tutarlı bir kitle hareketine karşıt olarak,
birbirinden ayrı “mesele odaklı” protesto hareketleri (örneğin çevre,
küreselleşme karşıtlığı, barış, kadın hakları, LGBT) teşvik ediliyor ve
cömertçe finanse ediliyor.
Bu mozaik, 1990'lardaki G7 karşıtı zirvelerde ve
Halk Zirveleri'nde ve manalı bir savaş karşıtı duruşu ender olarak benimseyen
Dünya Sosyal Forumu'nun 2000'de başlamasından bu yana zaten mevcuttu.
STK'lar tarafından desteklenen ve şirket vakıfları
tarafından cömertçe finanse edilen sahnelenmiş protesto etkinlikleri yoluyla
hayata geçirilmeye çalışılan ve sözü edilmeyen amaç, Batı toplumu arasında
derin bölünmeler meydana getirmektir ve bu şekilde mevcut sosyal düzenin ve
askerî gündemin sürdürülmesine hizmet edilmektedir.
Suriye
Sözde “ilerici” aydınların ABD-NATO’nun askerî
gündemini destekler gibi görünen rolünün altını çizmek yerinde olacaktır. Bu,
yeni bir şey değildir.
2003'teki Irak işgaline karşı çıkan savaş karşıtı
hareketin bazı kesitleri, “kendi halkını öldürdüğü”, önceden tasarlanmış bir
kimyasal saldırısında onları gaza boğup katlettiği iddia edilen “Esad rejimine”
karşı Trump tarafından düzenlenen cezalandırıcı hava saldırılarını zımnen
destekliyor. Trump'a göre Esad, “çaresiz erkek, kadın ve çocukların hayatlarını
boğdu.”
Amerikalı Noam Chomsky, 5 Nisan 2017 tarihinde Democracy Now sayfasına verdiği bir
röportajda (Trump'ın 2017 yılının Nisan ayında Suriye'ye düzenlediği
cezalandırıcı hava saldırılarından iki gün önce yayınlandı) “rejim
değişikliğini” savundu ve Beşar Esad'ın müzakere yoluyla “yerinden edilmesinin”
barışçıl bir çözüme yol açabileceğini ima etti.[1]
Chomsky'ye göre: “Esad rejimi bir ahlâkî
rezalettir. Korkunç fiiller gerçekleştiriyorlar ve Ruslar da onlarla birlikte.”
Hiçbir destekleyici kanıt ya da belge sunulmadan yapılmış güçlü bir beyan. Peki
Trump'ın savaş suçları için özür var mı? Emperyalizmin kurbanları, gelişigüzel
bir şekilde, emperyalizmin suçlarından ötürü suçlanıyor:
“[…]
Malum, onlara ‘Sizi öldüreceğiz. Lütfen müzakere olsun' diyemezsiniz. Bu
işlemez. Fakat [Ruslarla yapılacak] müzakerelerin gidişatı içinde […] o [Beşar
Esad] yerinden edilebilecek ve belli türden bir çözüm
gerçekleştirilebilecektir. Batı bunu kabul etmeyecektir, […] bir zamanlar onu
devirmek istiyorlardı ve bu yüzden bunu yapmak istemediler, bu yüzden savaş devam
etti. Bu işleyebilir miydi? Bunu hiçbir zaman kesin olarak bilemezsiniz. Fakat
peşinden gidilebilirdi. Diğer yandan Katar ve Suudi Arabistan, IŞİD'den pek de
farkı olmayan cihadçı grupları destekliyor. Bu yüzden bütün taraflarda korkunç
hikâyeler var. Suriye halkı bir kırımdan geçiyor.”
“Onun
[Esad'ın] defedilmesi gerekir […] [ve bunun için] Suriye halkı elinden gelenin
en iyisini yapıyor. Gerçek şu ki Suriye halkının ezici çoğunluğu Esad ailesinin
gitmesini istiyor -ve bu, bizim de anlamamız gereken, onun [Esad'ın] da
anlaması gereken kilit meseledir. […]
Suriye'nin
yeni bir anayasa hazırlamak için mezhepsel olmayan bir ulusal hükümete ihtiyacı
var. […] Eğer Esad aşireti ülkedeki kalelerinden feragat etmeyi reddederse, er
ya da geç felaket niteliğinde bir şeyler olacaktır. […] Burunlarının dibindeki
gelecek bu ve başka bir gelecek yok.”[2]
Britanya'daki Savaşı Durdurun Koalisyonu'nun
sözcülerinden olan Tarık Ali, ABD-NATO ve onların müttefiklerinin aktif bir
şekilde, (çoğunluğu yabancı olan) bir terörist paralı askerler ordusunun
istihdam edilmesi, eğitilmesi ve silahlandırılmasının içinde olduğundan
bahsetmiyor.
Ali, Britanya'daki savaş karşıtı hareketin
“ilerici” kabuğu altında zımnen, Batı'nın “terörizmle savaş” ve sözde “koruma
sorumluluğu” bayrağı altında ve insanî gerekçelerle gerçekleştirdiği askerî
müdahalesine meşruiyet sağlıyor. Hem El Kaide hem de IŞİD-Daeş'in (örtülü
olarak) ABD-NATO tarafından desteklendiğinden bahsedilmiyor.
İngiliz yazar William Bowles'a göre Tarık Ali,
Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'da savaş karşıtı aktivizmi çarpıtma işlevi gören
çok sayıda İmparatorluk solcusu aydından biri:
“Ülke
içinde sosyalist olduğu varsayılırken, […] Suriye'ye ne yapıp ne yapmaması
gerektiğini dikte etmek suretiyle, İmparatorluğun solcu elitinin parçası
olmanın ayrıcalığından yararlanmanın bir örneğini teşkil ediyor. Ali'nin
kibriyle Batı'nın kibri arasında bir fark göremiyorum, ikisi de tam olarak aynı
şey için çağrı yapıyor: ‘Esad gitmelidir!' […]”[3]
Mevcut
Savaş Karşıtı Hareket
Küresel kapitalizm, anti-kapitalizmi finanse
ediyor: saçma ve çelişkili bir ilişki.
Muhalefet, protesto hareketinin hedefi olan şirket
çıkarları çevreleri tarafından cömertçe finanse edilirken, anlamlı bir savaş
karşıtı hareket olamaz. 1966-1979 yılları arasında Ford Vakfı'nın başkanlığını
yapan McGeorge Bundy, “Vakfımızın yaptığı her şey, ‘dünyayı kapitalizm için
güvenli hâle getirme' çerçevesinde görülebilir” diyordu. Pek çok “solcu aydın”
da, dünyayı “savaş baronları için güvenli hâle getirme” rolüne hizmet ediyor.
Günümüzün savaş karşıtı protestoları, protestonun
hedefi olanların meşruiyetini sorgulamıyor. Bu noktada, büyük vakıfların
finanse ettiği ve ana akım medyanın desteklediği “ilericiler”, hem ulusal hem
de uluslararası düzeyde mücadele eden anlamlı ve çizgisi belli bir savaş
karşıtı taban hareketinin oluşumunun önünde engeldir.
Tutarlı bir savaş karşıtı hareket, aynı zamanda
kendi saflarındaki çeşitli tercih biçimlerinin, adlı adınca, sözde “ilerici”
kamuoyunun kayda değer bir kesitinin ABD/NATO himayesindeki “insanî
müdahaleler” de dâhil olmak üzere ABD dış politikasını zımnen desteklemesinin
karşısında yer almalıdır.
Büyük şirket vakıfları tarafından finanse edilen
bir savaş karşıtı hareket, çözüm değil, sebeptir. Tutarlı bir savaş karşıtı
hareket, savaş baronları tarafından finanse edilemez.
Önümüzdeki
Yol
İhtiyaç duyulan şey, savaşa ilişkin otorite ve
karar alım modellerini etkisiz hâle getirecek olan, geniş temelli bir taban
ağının geliştirilmesidir.
Bu ağ, toplumun bütün düzeylerinde, şehir ve
köylerde, işyerlerinde, mahallelerde tesis edilecektir. Sendikalara, çiftçi
örgütlerine, meslek kuruluşlarına, öğrenci sendikalarına, savaş gazisi
derneklerine, kilise gruplarına, savaş karşıtı örgütsel yapıyla bütünleşme
çağrısı yapılacaktır. Hayatî önemde bir nokta olarak bu hareket, askerler
arasındaki savaş meşruiyetini kırmanın bir aracı olarak ABD Silâhlı
Kuvvetleri'ne de uzanmalıdır.
İlk görev, medya dezenformasyonuna karşı etkili
bir kampanya yoluyla, savaş propagandasını etkisiz hâle getirmek olacaktır.
Şirket medyası, doğrudan bu hareketin karşısına
alınacak, haber zincirine dezenformasyon aktarılmasından sorumlu olan önde
gelen haber kuruluşları boykot edilecektir. Bu tutum, taban düzeyinde paralel
bir süreci gerektirecek, yurttaşlar savaşın doğası konusunda bilinçlendirilecek
ve eğitilecek, aynı zamanda gelişmiş ağlar, internet üzerindeki alternatif
medya araçları vs. üzerinden etkin bir şekilde “söz yayılacak”tır. Yakın
dönemlerdeki gelişmelerde bağımsız online medya, manipülasyonun ve sansürün
hedefi oldu ve amaç tam da internet üzerindeki savaş karşıtı aktivizmi zayıflatmaktı.
Siyasal otoritenin
yapılarının meşruiyetine meydan okuyan böyle bir hareketin yaratılması, kolay
bir görev değildir. Dünya tarihinde benzeri olmayan bir dayanışma, birlik ve
adanmışlık düzeyini gerektirecektir. Toplum içindeki siyasi ve ideolojik
bariyerlerin indirilmesini ve tek ses hâlinde hareket edilmesini
gerektirecektir. Aynı zamanda son kertede savaş suçlularının yerlerinden
edilmesine ve onların işledikleri savaş suçlarından ötürü mahkemeye
çıkarılmalarına ihtiyaç duyacaktır.
Michel Chossudovsky
9 Ocak 2018
9 Ocak 2018
Çeviri: İlyas Halitoğlu
Dipnotlar
[1] Amy Goodman, “The Assad Regime is a Moral
Disgrace: Noam Chomsky on Ongoing Syrian War,” 5 Nisan 2017, Democracy Now.
Röportajın videosundan bir kesiti izlemek için bkz.: Youtube.
[2] “Assad Must Go to Save Syria from Intervention”,
15 Şubat 2012, RT.
[3] William Bowles, “Trashing the Planet for
Profit”, 8 Ocak 2018, GR.
0 Yorum:
Yorum Gönder