05 Kasım 2025

, ,

Yemen: Kalıcı Ders


2020 yılında Cezire gazetecisi Gada Uveys, Ensarullah sözcüsü Muhammed Buhaiti’ye şunu söylüyordu: “Sana’daki çocukları bile doyuramazken Kudüs’ü mü kurtaracaksınız?” Buhaiti, bu alaycı ifadeyi şu şekilde cevapladı: “Yemen halkına saygı gösterin. Saygı gösterin.”

Sözlerindeki kesinliğin, sadece dört yıl sonra, Filistin semalarında, Arap sularında ve hatta Tel Aviv’in kalbinde eyleme dönüşeceğini çok az kişi öngörebilirdi. Dolayısıyla bugün, Yemen’in sunduğu, Filistin için hem “7 Ekim” öncesi hem de sonrası için önemli olan dersleri hatırlamak için bir an durup düşünmeye değer.

“Bunu kim bekliyordu?” sorusu, Ensarullah’ın yükselişini izleyen Arap ve yabancı analistler tarafından sıkça tekrarlanan bir sorudur. Bu yükseliş, Ali Abdullah Salih rejimiyle, Suudi Arabistan’la ardı ardına verilen savaşlarla, sonrasında dokuz yıl süren ABD ve Suudi Arabistan öncülüğündeki amansız saldırganlıkla şekillenmişti.

Hareket, askeriye, teknoloji, kültür ve medya alanlarında giderek büyüdü, daha disiplinli hale geldi. Silahlı mücadele için stratejik hedefler belirlerken, bombardıman altında ekonomik dayanıklılık, güvenlik ve siyasi-kültürel seferberlik için araçlar geliştirmeyi temel alan, ateş altında olgunlaşmaya yönelik kendine özgü bir strateji geliştirdi.

Bu strateji, tüm şiddetine rağmen, siyasi vizyon ile sahadaki eylem arasında kesintisiz bir bağ kurar; seferberlik ve eğitim, eylemlerle, fedakarlıklarla ve elle tutulur sonuçlarla sürekli olarak doğrulanır.

Bu durum, Yemen’in ulusal iradeyi temsil edecek kadar güçlü bir askeri harekât yürütürken Gazze için her hafta düzenlediği devasa yürüyüşleri açıklıyor. Yıllardır süren siyasi, kültürel ve inanç temelli seferberlik, kuşatma ve katliamın çelikleştirdiği her Yemenliye bireysel sorumluluk duygusu aşılamıştır.

Aynı zamanda siyasi liderliğin halkın hedefleri doğrultusunda kararlılıkla ilerlemesi ve bu hedeflere adım adım ulaşmadaki başarısı, Yemenlilerin ABD hegemonyasına karşı mücadelede halk katılımının değerine olan inancını güçlendirmiştir.

Mücadeleci bir liderlik ile sabırlı ve fedakâr bir halkın oluşturduğu terkip, Arap coğrafyasında etkili olabilecek her türden eylem için eksiksiz ve kusursuz bir formülü meydana getiriyor. Bu formül, Gazze haricinde Filistin’deki genel politik yapının belirli kısımları da dâhil olmak üzere, birçok Arap toplumunda göremediğimiz bir olgu.

Yemen, Filistin’e siyasi vizyonda netlik konusunda da bir model sunuyor. Filistinli direniş hareketleri, uzun zamandır devrimci radikalizmi, coğrafyanın ve savaş alanının gerçeklerinin dayattığı pragmatizmle dengelemeye çalışıyorlar.

Örneğin, Gazze’deki bir direniş gücü, Mısır’ın Gazze’yi boğan politikalardaki suç ortaklığını alenen kınayamıyor ki esasen bu tür bir pragmatizm anlaşılabilir bir durum. Ancak pragmatizme kolayca meyletmek, Filistinlilerin temel duruşlarını aşındırmış, ulusal bilinci parçalayıp kurtuluş yolunu tıkayan içi boş tavizlere yol açmıştır.

Buna karşılık, Ensarullah, en başından beri siyasi değişmezlerini, özellikle de ABD ve İsrail varlığına olan düşmanlığını net bir biçimde tanımladı. Devlet iktidarını, kendi çıkarı için değil, Yemen’i çatışma haritasına sağlam bir şekilde yerleştirmek amacıyla ele geçirmek için uğraştı.

“Arap Baharı”nın yol açtığı dalgalar içerisinde ilerlerken dahi hareket, pusulasını ve yönünü hiçbir vakit kaybetmedi, stratejik amaç pahasına iç siyasetin dar sokaklarında boğulmadı, en önemlisi de kısa vadeli kazanımlar için Vaşington veya bölgesel işbirlikçileriyle pazarlık yapmanın iğvasına asla kapılmadı. Yemen, ekonomik kuşatmaya, açlığa ve yağmaya bu kararlılıkla karşı koydu.

Bu açıdan bakıldığında, Buhaiti’nin açlık ve kuşatmaya rağmen Yemen’in Filistin’in kurtuluşundaki rolü konusundaki ısrarı, daha derin bir anlam kazanıyor. Yemenliler, her Allah’ın günü yüzleştikleri zorlukların çözümünün Batı egemenliğinden kurtulmaya bağlı olduğunu, bunun da başta İsrail olmak üzere, Batı’nın güç merkezleriyle yüzleşmeyi gerektirdiğini anladılar.

Hem yurttaşlar hem de liderler tarafından paylaşılan bu siyasal anlayış, sarsılmaz siyasal kararlılığın ürünü olan devrimci Arap bilincinin belirgin bir biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu kararlılık, sömürgeci yıkımla karşı karşıya kalan Filistin direnişinin temel dersidir. Kuşatma altında olan ve hedef alınan bir halkı temsil eden herhangi bir siyasi hareketin başarısı, siyasi çizgisini korumakla başlar.

Filistinli örgütler, bu ilkeyi giderek daha fazla benimsiyorlar. Aksa Tufanı, Direniş Ekseni içerisinde hem kendi cephelerinde hem de rejimlerinin ellerini kollarını bağladığı Arap ülkelerinde siyasi, kültürel ve örgütsel kavgada daha da büyük bir cesarete ihtiyaç duyulduğunu ortaya koydu.

Filistinliler, direniş projesini Arap toplumlarına yaymak için uğraşıyorlar. Yabancı üsler ve onların bekçileri tarafından kuşatılmış ülkelerdeki mevcut felç halinin üstesinden gelinmesine ancak bu çaba katkıda bulunabilir.

Siyasi kararlılık, aynı zamanda dayatılan dengeleri yıkmanın da koşuludur: Bu olmadan, halk ve siyasi yapı arasında kalıcı bir bağ olamaz. Toplum, kolektif kurtuluşun bireysel kurtuluştan önce gelmesi gerektiği şeklindeki devrimci gerçeği içselleştiremez.

Yemen’in sömürgeciliğin imal ettiği putları ve onlara hizmet edenleri yerle bir eden destanı, dünyanın dört bir yanındaki halklara, özellikle de Filistinlilere ve siyasi hareketlerine bir model sunuyor. Tarihi şekillendirme ve küresel dengeleri değiştirme yeteneğimizi hatırlatıyor. Her bir sömürgeciye ve her bir işbirlikçiye parmak kaldırıp, Yemen’in meydan okumasının onuruyla “Saygı gösterin!” dememizi istiyor.

Nidal Halef
8 Ekim 2025
Kaynak

0 Yorum: