“Yıllanmış bir ağaç gibi köklü, gür
Yalan hiç yıkılmayacakmış gibi görünür
Hükmü verilmiştir oysa:
Yıkılacak. Çürümüştür.”
[Ataol Behramoğlu]
16
Kasım’da Önder Babat Kültür Merkezi’nde “Kuyu Tipleri Kapatılsın İnisiyatifi”
adı altında bir platformun kuruluş deklarasyonu ilan ediliyor, platformun
bileşenleri arasında ülke solunun hemen her çevresi yer alıyor. Platforma
öncülük eden çevre, ESP.
Esasında
ESP’nin öncülük ettiği platformdan halklara ve emekçilere hayır gelmez. ESP,
oportünist siyaseti ilke hâline getiren bir yapıdır. Kuyu tiplerini bugün bu soruna yönelik sürdürülen direnişlerin üzerinde söz sahibi olmak için gündeme alıyor çünkü ilgili platformun kuruluş bildirgesinde buna değinilmedi, sanki iki
farklı ülkede yaşanıyormuş havası estiriliyor, güneşi balçıkla sıvamaya
çalışılıyor.
Mülakât
verirken arkasındaki kitaplığa İştirakî dergisinin ön kapağını görünür
kılarak poz veren Pınar Gayıp’ın ESP’sinden mülkiyetçilik, dar grupçuluk ve
kitle kuyrukçuluğu çıkar. Aynı şahıs, içinde bulunduğu çevrenin politikasını
belirgin kılacak şekilde bir paylaşımda bulunarak, emekçi mahallelere
uyuşturucunun ve “seks işçiliğinin” dayatıldığını söylüyor.
Öncelikle
işçilik kötü değildir, işçiler, dünyayı emeğiyle şekillendiren üreticilerdir
fakat üretim araçlarına sahip olmadıkları için artı değere çöken burjuvazinin
karşısında mücadele etmek zorunda olan sınıftır. İşçiliğin dayatılması söylemi,
doğrudan emekçi halktan tiksinmenin belirtisi ve küçük burjuva siyasetin
ürünüdür.
Lenin,
“komünist cumartesileri” hayata geçirdiğinde Sovyetler’i tren ağlarıyla
örmüştür. Yani sosyalist bir düzende işçilik bitmeyecek, artı değer emeğin
karşılığınca/hakça paylaşılacak, bunun olmadığı günümüz düzeninde İshakça
direnmek, ESP’nin savunmadığı gerçektir. Bu söylemi yaklaşık on yıl önce Avrupa’dan
temellendiren Alınterici(!) Selim Açan da sosyalizmde tembellik hakkının
geçerliliğini yeniden tartışmak gerektiğini ve bu dünyaya çalışmaya gelmek
zorunda olmadığımızı iddia ediyordu.
Tartışmanın
asıl can alıcı noktası da malumun dilinin altındakini çıkarmasıdır: Seks
işçiliği dayatılan bir yozluksa -ki biz bunu savunuyoruz, insan olmanın
onurundan dolayı- neden fuhuş demekten kaçınılıyor? Mülkiyetin hırsızlık olduğu
önermesindeki mantıksal çelişkiye düşen Proudhon, ESP’nin söyleminde politik
hatta bürünüyor.
Biraz
geriye gidersek, 2014’te Sarıgazi’de ailesindeki kız çocuklarına kadar
pazarlayan, daha önce defalarca uyarıldığı hâlde kadın pazarlamaktan geri
kalmayıp mahalleyi terk etmeyen pezevenk kadının halka teşhir edilmesine bugün
bu inisiyatifi oluşturan bileşenler karşı çıkmıştı. Ortadoğu devrimini savunan
ESP’nin Suriye’de en büyük ABD üssünün açılmasına, Kuzey ve Doğu Suriye’ye ilk
kez -petrol kuyusu hırsızlığı dışında- ABD’li şirketin inşaat ve enerji işine
girmesi için bölgenin Kürt milliyetçilerinin işbirliği gerçekleştirmesine neden
bir açıklama yapmaz?
Rakka-Kobani
hattına giden, Suruç’ta insanlarını yitiren ESP, ABD’nin bölgesel çıkarları
için mi bu bedelleri ödedi? Bölgeden ülkemize getirdiği ideoloji, mandacılık
mıdır?
Fuhuşa
“seks işçiliği” diyen bir yapıyla 2003 Irak işgalinde bölgenin kadınlarına
tecavüz eden emperyalistler arasında nasıl bir fark vardır?
18.
yüzyıldan itibaren bugünkü şeklini alan fuhuş, doğrudan Avrupa kentlerinin
çürümüşlüğüyle yayılmıştır. Bu dönemde burjuvazinin orta sınıfa aile değerleri
üzerinden şekil vererek fuhuş karşısında konumlanması, yoksul halkın
kadınlarının fuhuşa itilmesinin, fuhuşun küçük yaş gruplarına kadar inmesinin
müsebbibi olmuştur. Sınıf ve tarih bilincini günün popülizmi uğruna feda etmek
mücadeleye en büyük zararı veren sapmadır.
Kuyu
tipine karşı inisiyatif kurmaya öncülük eden ESP yanına DEM’i de alıyor fakat
DEM’in sözcüleri kendi hareketi için çıkarılacak affı talep ederek, ESP dâhil
diğer tüm solun tutsaklarını devre dışı bırakmakla geri kalmayıp politik
teslimiyetçiliği af koşulu olarak dayatıyor. Yani kuyularda ışıksız
bırakılanlar, DEM’i bu inisiyatife bileşen yapanlar. MHP liderine kaside
yazanlarla kuyucular aynı politikayı sola dayatıyor. ESP bundan ar etmiyor,
kuyruğuna takıldığı Kürt milliyetçilerine tavır alamıyor. ESP, burada da
sınırlı kalmayıp imzacısı olduğu inisiyatif metninde sivil toplumculuğun tüm
kesimlerine kucak açıyor.
Bildiride
koyu puntolarla 19 Mart süreci sonrasında kuyuların daha da geniş kesimler
için tehdit olduğunu savunup CHP’ye milislik, DEM’e elçilik yapılıyor. Koyu
puntolarla CHP’ye “Bize sahip çıkmak zorundasın” mesajı veriliyor. Bunun adı
politikada oportünizmdir.
ESP
ve onunla hareket eden bileşen üyelerinin bildirisinde 19 Aralık’a atıf
yapılarak, güncel durumun bir kez daha toplumsal dönüşümün aracı olduğu savunuluyor. Doğru, tartışmasız. 19 Aralık’ta “Biz onlardan değiliz”, “Kaymak
tabakayı korumak gerek”, “İyi yaptık, farkımızı ortaya koyduk” diyenler, bugün
inisiyatif bileşenleri hatta tamamı 25 yıl öncesinin teslimiyetçileri.
Saflar
netleşmek zorunda. Burjuvazinin emekçi halk için yürüttüğü psikolojik savaşta “balık
hafızalı” yakıştırması ve çarpıtması bugün ESP ve bileşenleri için geçerli.
Tarih unutmuyor, unutturmuyor, unutmuyoruz. Birlikte yola çıktıklarını 2002’de
terk edenlerin peşinden bir yere gidilemez. Bugün takılan maske, düşürülmelidir.
Bir
diğer riyayı da Halkevleri sergiliyor. Bugün Sendikaorg’da bir yazı
yayınlanıyor, aynı arsızlık ve aynı iki farklı ülke illüzyonu bir kez daha
sergilenip Yorum’un türküsünden aşırma sözlerle son birkaç yıla teğet bile
geçilmeden, hak/hakikat savunuculuğuna girişiliyor. Aynı mülkiyetçilik,
oportünistlik ve popülizm, bir kez daha DY kanadı tarafından sergileniyor.
İnisiyatifin
başka bileşeni SMF de 23 yıl öncesinin teslimiyetçisi. Bu bileşenlerden, Şişli
Tiyatrosu’ndan, 19 Mart ve 1 Mayıs Saraçhane’sinden, Eyüpsultan’da sosyalizmi
sulandıran DEM panellerinden ne emekçiye ne halka ne yangınlarda can veren
işçilere ne bir avuç kömürü yük treninden almak için bedeni paramparça olan
kadına, ne sobaya atacak odunu alamadığı için intihar eden kadına, ne
uyuşturucu ve fuhuşa sürüklenen yoksul halk gençlerine fayda gelir.
Sizi
tarih ve ideolojiyle yargılayacağız. Sol saflara sızan Pierre Clastre’nin sivil
toplumculuğuna, beden politikasıyla insan onurunu yozlaştıran Judith Butler’ın
sapma tezlerine, “yerellik” adı altında emeğin iktidarını ters yüz eden Murray
Bookchin’in ekolojistliğine, Laclau-Mouffe-Herbert Marcuse’nin işçi sınıfının
yerine serserileri tarih yapıcı özne diye koyan ideolojik savrulmalarına,
küreselleşmeciliğe, fuhuşa, uyuşturucuya, radikal demokrasiciliğe, faşizmi dost
belleyip halkın bilincini çarpıtan politikalara ideolojik mücadele gereği sol
saflarda geçit vermeyeceğiz.
Halkın
kendi değerlerine, sınıf bilincine, Anadolu kültürüne ve tarihine, mücadeleye
zarar veren her ideolojik Atılım’ı son elli beş yılda yitirdiğimiz beş bin
güzel insanın anısı gereği, ifşa-teşhir edeceğiz. İfşa-teşhir, bugünün ideolojik
mücadelesi gereği ideolojik zeminin pratiği olarak gerçek anlamını kazanır.
Yoldaşlık ilişkisini ahlakî zeminde inşa edemeyip sosyal medyada içinden
geldiği yapıyı cinsiyet ve cinsellik bağlamında teşhir edenler, burjuvanın
aparatı olmaya mahkûmdurlar.
Böyle
bir sol, sosyalist mücadelenin yeryüzü tarihinde görülmemiştir. Su öyle bir
bulandırıldı ki çeliğin aldığı su unutturulduğu gibi çeliğin alacağı suyun da
kaynağı kapatıldı. Marksizmin reddettiği tüm sapmalar, emperyalizm davetçiliği,
sivil toplum tezleri, mandacılık, yozlaşma, diyalektiğin idealizmle takası, ideolojik alana yerleştirildi. Bir gün DEM, bir gün CHP kitlesine bel
bağlayanların geldiği ideolojik çizgi, Perinçek’in doksanlı yılların başında
savunduğu hatta yerleşti. DEM üzerinden solun ikna edildiği hat burasıdır ki
Perinçek kendisi açıklamasa Sırrı şahsında DEM’in ve bileşenlerinin onu ziyaret
ettiğinden haberdar olunamayacaktı ama kimse bunu gündemine dahi almaz. Buradan
umut çıkmaz, buradan ideolojik açıdan karanlık kuyu çıkar.
Sonuç
olarak, teslimiyet ve yenilgi beyinde başlayıp politikada nihayete erer. ESP’nin
İştirakî’nin kapak görseli ve bugünkü yükselen hak mücadelesi üzerinden
politik mülkiyetçiliğine ve oportünizmine ideolojik alanda müsaade etmeyeceğiz
ve etmemek de eşit ve adil bir düzen için mücadele veren her vicdan ve ideoloji
sahibi insan ve kesimin politik görevidir.
İçinde
zihinden emeğe, emekten vatana, ahlaktan değerlere tek kelam etmeyenlerin hak
mücadelesi başarıya ulaşamaz. Her sorunu emperyalizmden
bağımsız düşünenlerin siyasi zafer kazanma imkânı da yoktur. Bugün bu
forumların, bileşenlerin, inisiyatiflerin tek amacı, mevcut toplumsal
direnişleri mülkiyetlerine almaktır.
Sinan Akdeniz
18 Kasım 2025





0 Yorum:
Yorum Gönder