18 Kasım 2025

,

Bir Oportünizm Serüveni: ESP ve Bileşenleri İnisiyatifi

Yıllanmış bir ağaç gibi köklü, gür
Yalan hiç yıkılmayacakmış gibi görünür
Hükmü verilmiştir oysa:
Yıkılacak. Çürümüştür.

[Ataol Behramoğlu]


16 Kasım’da Önder Babat Kültür Merkezi’nde “Kuyu Tipleri Kapatılsın İnisiyatifi” adı altında bir platformun kuruluş deklarasyonu ilan ediliyor, platformun bileşenleri arasında ülke solunun hemen her çevresi yer alıyor. Platforma öncülük eden çevre, ESP.

Esasında ESP’nin öncülük ettiği platformdan halklara ve emekçilere hayır gelmez. ESP, oportünist siyaseti ilke hâline getiren bir yapıdır. Kuyu tiplerini bugün bu soruna yönelik sürdürülen direnişlerin üzerinde söz sahibi olmak için gündeme alıyor çünkü ilgili platformun kuruluş bildirgesinde buna değinilmedi, sanki iki farklı ülkede yaşanıyormuş havası estiriliyor, güneşi balçıkla sıvamaya çalışılıyor.

Mülakât verirken arkasındaki kitaplığa İştirakî dergisinin ön kapağını görünür kılarak poz veren Pınar Gayıp’ın ESP’sinden mülkiyetçilik, dar grupçuluk ve kitle kuyrukçuluğu çıkar. Aynı şahıs, içinde bulunduğu çevrenin politikasını belirgin kılacak şekilde bir paylaşımda bulunarak, emekçi mahallelere uyuşturucunun ve “seks işçiliğinin” dayatıldığını söylüyor.

Öncelikle işçilik kötü değildir, işçiler, dünyayı emeğiyle şekillendiren üreticilerdir fakat üretim araçlarına sahip olmadıkları için artı değere çöken burjuvazinin karşısında mücadele etmek zorunda olan sınıftır. İşçiliğin dayatılması söylemi, doğrudan emekçi halktan tiksinmenin belirtisi ve küçük burjuva siyasetin ürünüdür.

Lenin, “komünist cumartesileri” hayata geçirdiğinde Sovyetler’i tren ağlarıyla örmüştür. Yani sosyalist bir düzende işçilik bitmeyecek, artı değer emeğin karşılığınca/hakça paylaşılacak, bunun olmadığı günümüz düzeninde İshakça direnmek, ESP’nin savunmadığı gerçektir. Bu söylemi yaklaşık on yıl önce Avrupa’dan temellendiren Alınterici(!) Selim Açan da sosyalizmde tembellik hakkının geçerliliğini yeniden tartışmak gerektiğini ve bu dünyaya çalışmaya gelmek zorunda olmadığımızı iddia ediyordu.

Tartışmanın asıl can alıcı noktası da malumun dilinin altındakini çıkarmasıdır: Seks işçiliği dayatılan bir yozluksa -ki biz bunu savunuyoruz, insan olmanın onurundan dolayı- neden fuhuş demekten kaçınılıyor? Mülkiyetin hırsızlık olduğu önermesindeki mantıksal çelişkiye düşen Proudhon, ESP’nin söyleminde politik hatta bürünüyor.

Biraz geriye gidersek, 2014’te Sarıgazi’de ailesindeki kız çocuklarına kadar pazarlayan, daha önce defalarca uyarıldığı hâlde kadın pazarlamaktan geri kalmayıp mahalleyi terk etmeyen pezevenk kadının halka teşhir edilmesine bugün bu inisiyatifi oluşturan bileşenler karşı çıkmıştı. Ortadoğu devrimini savunan ESP’nin Suriye’de en büyük ABD üssünün açılmasına, Kuzey ve Doğu Suriye’ye ilk kez -petrol kuyusu hırsızlığı dışında- ABD’li şirketin inşaat ve enerji işine girmesi için bölgenin Kürt milliyetçilerinin işbirliği gerçekleştirmesine neden bir açıklama yapmaz?

Rakka-Kobani hattına giden, Suruç’ta insanlarını yitiren ESP, ABD’nin bölgesel çıkarları için mi bu bedelleri ödedi? Bölgeden ülkemize getirdiği ideoloji, mandacılık mıdır?

Fuhuşa “seks işçiliği” diyen bir yapıyla 2003 Irak işgalinde bölgenin kadınlarına tecavüz eden emperyalistler arasında nasıl bir fark vardır?

18. yüzyıldan itibaren bugünkü şeklini alan fuhuş, doğrudan Avrupa kentlerinin çürümüşlüğüyle yayılmıştır. Bu dönemde burjuvazinin orta sınıfa aile değerleri üzerinden şekil vererek fuhuş karşısında konumlanması, yoksul halkın kadınlarının fuhuşa itilmesinin, fuhuşun küçük yaş gruplarına kadar inmesinin müsebbibi olmuştur. Sınıf ve tarih bilincini günün popülizmi uğruna feda etmek mücadeleye en büyük zararı veren sapmadır.

Kuyu tipine karşı inisiyatif kurmaya öncülük eden ESP yanına DEM’i de alıyor fakat DEM’in sözcüleri kendi hareketi için çıkarılacak affı talep ederek, ESP dâhil diğer tüm solun tutsaklarını devre dışı bırakmakla geri kalmayıp politik teslimiyetçiliği af koşulu olarak dayatıyor. Yani kuyularda ışıksız bırakılanlar, DEM’i bu inisiyatife bileşen yapanlar. MHP liderine kaside yazanlarla kuyucular aynı politikayı sola dayatıyor. ESP bundan ar etmiyor, kuyruğuna takıldığı Kürt milliyetçilerine tavır alamıyor. ESP, burada da sınırlı kalmayıp imzacısı olduğu inisiyatif metninde sivil toplumculuğun tüm kesimlerine kucak açıyor.

Bildiride koyu puntolarla 19 Mart süreci sonrasında kuyuların daha da geniş kesimler için tehdit olduğunu savunup CHP’ye milislik, DEM’e elçilik yapılıyor. Koyu puntolarla CHP’ye “Bize sahip çıkmak zorundasın” mesajı veriliyor. Bunun adı politikada oportünizmdir.

ESP ve onunla hareket eden bileşen üyelerinin bildirisinde 19 Aralık’a atıf yapılarak, güncel durumun bir kez daha toplumsal dönüşümün aracı olduğu savunuluyor. Doğru, tartışmasız. 19 Aralık’ta “Biz onlardan değiliz”, “Kaymak tabakayı korumak gerek”, “İyi yaptık, farkımızı ortaya koyduk” diyenler, bugün inisiyatif bileşenleri hatta tamamı 25 yıl öncesinin teslimiyetçileri.

Saflar netleşmek zorunda. Burjuvazinin emekçi halk için yürüttüğü psikolojik savaşta “balık hafızalı” yakıştırması ve çarpıtması bugün ESP ve bileşenleri için geçerli. Tarih unutmuyor, unutturmuyor, unutmuyoruz. Birlikte yola çıktıklarını 2002’de terk edenlerin peşinden bir yere gidilemez. Bugün takılan maske, düşürülmelidir.

Bir diğer riyayı da Halkevleri sergiliyor. Bugün Sendikaorg’da bir yazı yayınlanıyor, aynı arsızlık ve aynı iki farklı ülke illüzyonu bir kez daha sergilenip Yorum’un türküsünden aşırma sözlerle son birkaç yıla teğet bile geçilmeden, hak/hakikat savunuculuğuna girişiliyor. Aynı mülkiyetçilik, oportünistlik ve popülizm, bir kez daha DY kanadı tarafından sergileniyor.

İnisiyatifin başka bileşeni SMF de 23 yıl öncesinin teslimiyetçisi. Bu bileşenlerden, Şişli Tiyatrosu’ndan, 19 Mart ve 1 Mayıs Saraçhane’sinden, Eyüpsultan’da sosyalizmi sulandıran DEM panellerinden ne emekçiye ne halka ne yangınlarda can veren işçilere ne bir avuç kömürü yük treninden almak için bedeni paramparça olan kadına, ne sobaya atacak odunu alamadığı için intihar eden kadına, ne uyuşturucu ve fuhuşa sürüklenen yoksul halk gençlerine fayda gelir.

Sizi tarih ve ideolojiyle yargılayacağız. Sol saflara sızan Pierre Clastre’nin sivil toplumculuğuna, beden politikasıyla insan onurunu yozlaştıran Judith Butler’ın sapma tezlerine, “yerellik” adı altında emeğin iktidarını ters yüz eden Murray Bookchin’in ekolojistliğine, Laclau-Mouffe-Herbert Marcuse’nin işçi sınıfının yerine serserileri tarih yapıcı özne diye koyan ideolojik savrulmalarına, küreselleşmeciliğe, fuhuşa, uyuşturucuya, radikal demokrasiciliğe, faşizmi dost belleyip halkın bilincini çarpıtan politikalara ideolojik mücadele gereği sol saflarda geçit vermeyeceğiz.

Halkın kendi değerlerine, sınıf bilincine, Anadolu kültürüne ve tarihine, mücadeleye zarar veren her ideolojik Atılım’ı son elli beş yılda yitirdiğimiz beş bin güzel insanın anısı gereği, ifşa-teşhir edeceğiz. İfşa-teşhir, bugünün ideolojik mücadelesi gereği ideolojik zeminin pratiği olarak gerçek anlamını kazanır. Yoldaşlık ilişkisini ahlakî zeminde inşa edemeyip sosyal medyada içinden geldiği yapıyı cinsiyet ve cinsellik bağlamında teşhir edenler, burjuvanın aparatı olmaya mahkûmdurlar.

Böyle bir sol, sosyalist mücadelenin yeryüzü tarihinde görülmemiştir. Su öyle bir bulandırıldı ki çeliğin aldığı su unutturulduğu gibi çeliğin alacağı suyun da kaynağı kapatıldı. Marksizmin reddettiği tüm sapmalar, emperyalizm davetçiliği, sivil toplum tezleri, mandacılık, yozlaşma, diyalektiğin idealizmle takası, ideolojik alana yerleştirildi. Bir gün DEM, bir gün CHP kitlesine bel bağlayanların geldiği ideolojik çizgi, Perinçek’in doksanlı yılların başında savunduğu hatta yerleşti. DEM üzerinden solun ikna edildiği hat burasıdır ki Perinçek kendisi açıklamasa Sırrı şahsında DEM’in ve bileşenlerinin onu ziyaret ettiğinden haberdar olunamayacaktı ama kimse bunu gündemine dahi almaz. Buradan umut çıkmaz, buradan ideolojik açıdan karanlık kuyu çıkar.

Sonuç olarak, teslimiyet ve yenilgi beyinde başlayıp politikada nihayete erer. ESP’nin İştirakî’nin kapak görseli ve bugünkü yükselen hak mücadelesi üzerinden politik mülkiyetçiliğine ve oportünizmine ideolojik alanda müsaade etmeyeceğiz ve etmemek de eşit ve adil bir düzen için mücadele veren her vicdan ve ideoloji sahibi insan ve kesimin politik görevidir.

İçinde zihinden emeğe, emekten vatana, ahlaktan değerlere tek kelam etmeyenlerin hak mücadelesi başarıya ulaşamaz. Her sorunu emperyalizmden bağımsız düşünenlerin siyasi zafer kazanma imkânı da yoktur. Bugün bu forumların, bileşenlerin, inisiyatiflerin tek amacı, mevcut toplumsal direnişleri mülkiyetlerine almaktır.

Sinan Akdeniz
18 Kasım 2025

0 Yorum: