29 Nisan 2023

,

Nesnel ve Kolektif


Son yirmi yıl içerisinde, AKP vesilesiyle, teorik düzlemde nesnel ve kolektif olana düşman, bireyci, benmerkezci, liberal bir sol imal edildi. Sosyalizm liberalizme indirgendi, onun üzerinden tarif edildi. Ortaya, halk, işçi, ezilen gibi kolektiflere, bunların nesnel varoluşlarına ve nesnelliklerine düşman bir sol çıktı. Artık nesnel ve kolektif gerici; birey, tercihleri ve kararları ilericiydi.

Sol, CIA ile içli dışlı Frankfurt Okulu’ndan beslenmiş, liberal Axel Honneth’in şu tespitine gerilemiştir: “toplumsal sınıflar, kolektif ve nesnel bir çıkara sahip olamazlar.”[1]

Nesnel ve kolektifle tarihsel toplumsal düzlemde kurduğu ilişki kesilince, birey olarak tanrılaşınca güçleneceğini düşünenler, ilk kımıldadıklarında, düşman, gözlerine daha büyük göründü. Düşman, gözlerin gördüğü alanı küçülttü. Birey, nesnel ve kolektif karşısında ufaldı. Yaşamak için giderek düşmanına benzedi. Naçiz hâlimizle Gezi döneminde “korku duvarı aşıldı” lafını ısıtıp ısıtıp gündeme getirenlere dediğimiz gibi: “Birey korkar, halk korkmaz.”[2] Tüm siyaset, o korkan bireye göre biçimlendirildi.

Bu çaresizlik karşısında nesnel ve kolektif, birey derekesinde ele alındı, kişi, kendisini bu şekilde rahatlattı. Nesnel ve kolektif, Erdoğan şahsında ufaltılıp etkisizleştirilmeye çalışıldı. Onların Erdoğan şahsında, kendisi gibi bir bireymişçesine hareket ettiği düşünüldü. İç huzur ve rahatlık, bu sayede temin edilebildi. Sosyalist hareket, CHP’nin “Erdoğan gitsin de” gevezeliğine örgütlendi.

Sosyal medyada Marx’ın “farelerin kemirici eleştirisi” lafının Almancasını kendisine isim belleyen kişi, zerre utanmadan, “2013-2023 arası dönemde AKP gerici” diyebildi. Buna göre, “2002-2013 arası dönem ilerici”ydi. Bu ilericilik, AKP içinde ve etrafında örgütlenmiş Fethullahçılık, liberalizm, Avrupacılık ve emperyalist uşaklığı ile ilgiliydi. Çünkü “ilerici dönem”in Babacan, Davutoğlu gibi isimleri, artık CHP’nin safındaydı. Sosyalist hareket, bu “ilerici dönem”de sesini çıkartmadı, hatta bazı bileşenleri, “nihayet burjuva devrimi oluyor, pisliklerden kurtuluyoruz” dediler. 2007’ye dek Omerta kanunları işledi. Sonrasında kontrgerilla talimnamelerinde belirtilen başka başlıklar öne alındı.

* * *

2007’de sosyalist hareket, askerin devleti eliyle içtimaya alındı. O içtimada solculaşma, iddialarından vazgeçme, AKP’ye yönelik örgütlenen sopanın parçası olma emri, kendisine iletildi. Neredeyse tüm örgütler, bu emir uyarınca, içeriğini ve biçimini değiştirdiler.

NATO-Pentagon-CIA’in ezilen halklara karşı gerçekleştirdiği operasyonların dayandığı ana metinler üzerinden ideoloji ve politika belirlendi. Buralardan gelen akıl, solculaşan, kıvama getirilen sosyalist harekete, “AKP’nin merkezinde İslamcı gerici bir çekirdek duruyor. Bu çekirdek, sağ, muhafazakâr, milliyetçi, laik, kentli vs. kesimleri halka halka kendisine örgütlüyor. Siz, o çekirdeğin büyümesine izin vermemekle ilgili çalışmalarda kullanılacaksınız” denildi. Sosyalist hareketin neredeyse tüm bileşenleri, “emredersiniz” deyip selam çakarak, görev yerlerine dağıldılar.

NATO-Pentagon-CIA kaynaklı akıl, “şer ekseni”nden gayrı bir şey bilmiyordu. Amerika’da ezilen kesimlerden gelen bireyler, bilerek baş köşeye oturtulmuşlardı. Çünkü müesses nizam, en çok da onların zulmetmesini istiyor, böylece bir taşla birkaç kuş vuracağını düşünüyordu. 

Yahudiler ve Zenciler, içlerinden dışişleri bakanları, savunma bakanları çıkarttılar. Bu isimlerden biri, Irak işgalinde “Ortadoğu’yu kadın ve gençlerle çözeceğiz” diyordu.[3] Onların içinden çıkan işbirlikçiler, başka yerlere model oldular.

Merkezde durduğu varsayılan “İslamcı” çekirdek, terbiye ve disipline edilmeliydi. Bunun için sol örgütler, o çekirdeğin etrafında oluşan halkaları kırmak için uğraştılar. Bir ellerine Kadın’ı, diğer ellerine Gençlik’i aldılar. Liberal orduların imal ettikleri liberal silâhlar olarak Kadın ve Gençlik, cepheye sürüldü. AKP gericiliğini bu iki silâhla geriletmeyi denediler. İkisi de liberalizmin mecazı olmaktan gayrı bir anlama sahip değildi. Gerçek kadın ve genç, solun hiç umurunda değildi. Onların sömürü çarklarında akan teri, zulmün namlularında dökülen kanı, bu solcular için değersizdi.

Ama bir yandan da solcuların inandıkları “merkezde İslamcı çekirdek var. Halkaları kırmak lazım” sözünün ve emrinin sahibi olan müesses nizam, gidip AKP ile iş tuttu. “AKP, Refah Partisi’nden gelen gerici bir ekip. Kentli laik, milliyetçi, sağ, muhafazakâr kesimleri örgütledi. (Örgütlemesine biz izin verdik) O vakit o gericiliğin güçlenmemesi, kendisini bir şey zannetmemesi gerek. Bu sebeple, o gerici ekibin etrafına örgütlenmiş halkaları bir bir kıralım, böylece solu da oyalamış oluruz” dedi. Bu görevle bir süre oyalanmayı, birilerine asker olmayı seçen sol, bu operasyonun aparatı hâline getirildi. Gerçeğe, nesnel ve kolektif olana körleşti. Bu taktik, genelkurmay doktrin merkezlerinden ve NATO’dan alınmıştı.

Ama sol, NATO-Pentagon-CIA’in seksenlerden beri yaptığı işlemlerde komünistin yerine İslamcıyı koyduğuna, İslam karşıtı mücadelesinde eskinin antikomünist silâhlarından yararlandığına bakmadı. Kendisine buradan ekmek çıkacağını düşündü. “İslamcı çekirdek”e yönelik saldırının bir şekilde dipte komünist harekete karşı da yürütüldüğünü, solu komünist hareketten giderek uzaklaştıracağını görmedi. 

Oysa gömleğin düğmeleri daha en başta yanlış iliklenmişti: merkezde duran çekirdek, hiçbir şekilde İslamî veya İslamcı değildi. Sosyalist hareket, CHP merkezinden yayılan bu propagandaya teslim oldu. Tüm Marksist-Leninist birikimini, analiz imkânlarını, politika yapma tarzını çöpe attı. Liberalleşti.

Sol, bu saldırı kapsamında kendisine verilen görev gereği, Pentagon kafasıyla, Kadın ve Genç vurgusu yapmaya başladı. Boş gösteren, yüceye asılmış, sınıfsal, tarihsel ve maddi gerçeklikten arındırılmış kavramlar olarak Kadın ve Genç, esasında sol örgüt şeflerindeki bireyciliğin tezahürüydü. O kadını ve genci yıllarca istismar etmiş, kullanmış, heba etmiş şefler, birden Kadıncı ve Gençlikçi kesildiler. Emir, büyük yerdendi. Herkes, bir anda patriarka ve gerontokrasi eleştirisi yapmaya başladı. Asıl, temel sorunların kenarından dolaştı. Kadının ve Gencin liberal anlamda görünürlüğü, kabulü ve onaylanması gibi meseleler öne çıkartıldı, sınıfsallığı geri plana itildi. Sonuçta birileri, bunların nesnel-kolektif çıkarlarından ürküyordu.

Gerici İslamcı çekirdek etrafındaki halkaları kırarken, Kadın ve Genç denilen sopalar kullanıldı. Bu emir, genelkurmayın emriydi. Genelkurmay ise genel liberal dalgaya uygun hareket ediyordu. Bir yandan dünyayı umursamayan, kendi çıkarını düşünen bireyler üretmeye çalışıyordu, bir yandan da pandemi sebebiyle kesintiye uğrayan, öğrencilerine “lütfen yalvarıyorum, başkalarını dert edinin, başka insanları düşünün” diyen bir öğretmenin dizisini çektiriyordu.

O genelkurmay, solu “İslamcı çekirdeğin” üzerine saldı, ama kendisi o çekirdeğe SİHA yaptırdı, ülke dışı operasyonların ticari, ekonomik ve ideolojik ayak işlerini o çekirdeğe hallettirdi. Kiri pası onun altına süpürdü. Ülkedeki sömürü ve zulmü onunla örtbas etti. Yolsuzluk, ayakkabı kutuları içerisinde faş oldu, ama o kutularda görmediğimiz çok daha büyük paralar, ordunun kasasına aktı. Suriye, bu askeri doktrin bağlamında mesele hâline geldi. Aynı ordu, mültecileri, sermaye için içeri yığdı, bir yandan da kendi adamını ortaya salıp ona “kulaklarından tuttuğumuz gibi o mültecileri geri göndereceğiz” dedirtti.

* * *

Nesnele ve kolektife düşmanlık, birey adına, bireyin mülkiyeti ve rekabeti için icra ediliyor. “Erdoğan düşerse Kudüs düşer” diyenin karşısına “Kudüs skimde değil. Ben, kafede bir tost bir kahveye seksen lira vermek istemiyorum” lafıyla çıkılıyor. Kudüs’ü, Türkiye’yi, vatanı, halkı, milleti, tarihi, toplumu vs. görmeyen, salt bireyin hazzını ve çıkarını önemseyen bir sosyalizm imal ediliyor. Sosyalizm, bu bireyciliğe ve bencilliğe örgütleniyor. Onun mülkiyeti ve rekabeti ile tanımlanıyor. O bireycilik, “İslamcı çekirdek” eleştirisine teslim olurken, AKP, Filistin’de emperyalistlerin ve Siyonistlerin alan bulduğu ticari ve ekonomik çalışmalara imza atıyor. Afrika’da belirli devletlerin boşalttığı alanlara yöneliyor. Birey, Afrika’da açılan su kuyusuna seviniyor, kolektif ve nesnel olansa, Afrika’daki yeni yağma pratiklerine işaret ediyor.

Nesnele ve kolektife düşman olanlar, aralarındaki ilişkiyi de görmüyorlar. Nesnelin kolektifliğini, kolektifin nesnelliğini önemsemiyorlar. Kitlelerin kolektif yapısına ve nesnel zeminine hiç bakmıyorlar. Bir Gargamel çiziyorlar, Şirinler köyünü buradan inşa edecekleri yalanını satıyorlar. Nesnele ve kolektife körleşiyorlar.

Oysa iyi ile kötü arasındaki kavga hikâyesi, müesses nizamın bir tarafını harekete geçirmek için başvurulan bir aldatmaca. İnsanların bu aldatmacaya kanmasının bir sebebi, “ya sistemin varlığından hiç rahatsız olmamaları, ya sisteme ümitsizce inanmaları ya da […] dünyada gerçek bir değişime dönük ihtiyaçla yüzleşmeye hazır olmamaları.”[4]

Bu aldatmaca dâhilinde CHP’yi Amerika’nın Demokrat Partisi’ne, TİP nezdinde sosyalist hareketi onun kuyruğuna tutunmuş, CIA’den beslenen, Kautskici dergi Jacobin ve Amerikalı Demokrat Sosyalistler örgütüne dönüştürüyorlar. Düşmanın iriliği karşısında, hayal âleminde bu kişiler, kendilerini Amerika kökenli PR çalışmalarıyla şişiriyorlar. İmaj, makyaj ve maskara, sosyalist hareketi kendisine kul ediyor.

Eren Balkır
17 Nisan 2023

Dipnotlar:
[1] Gabriel Rockhill, “Critical and Revolutionary Theory: For the Reinvention of Critique in the Age of Ideolojik Realignment”, 24 Ocak 2021, Academia. Honneth, aslında “sahip olamazlar” derken, savunduğu Batı’daki liberal kapitalist düzeni korumak adına, “sahip olmasın” demek istiyor. Rockhill'in makalesinin Türkçesi: İştiraki.

[2] Eren Balkır, “İsyan Devrimin Ruhudur”, 7 Haziran 2013, İştiraki.

[3] Eren Balkır, “Şer Ekseni”, 5 Ağustos 2016, İştiraki.

[4] Bill Martin, “Fear of Trump: Annals of Parliamentary Cretinism”, 6 Mayıs 2016, Counterpunch.

0 Yorum: