Bhagat Singh is baar na lena kaaya bharatwasi ki!
Deshbhakti ki saza aaj bhi tumhe milegi faansi ki!
(Bhagat
Singh, Hintli olarak doğmayaydın!
Bugün bile yurtseverliğin seni ipe götürür!)
2004’te
iş için Çatisgar eyaletinde bulunan Raipur kentine gitmiştim. Trene binmeden
önce People yayınevinden çıkan Writings of Bhagat Singh and his Friends
[“Bhagat Singh ve Dostlarının Yazıları”] isimli kitabı aldım. Kitabı Raipur’a
varana kadar, yol boyu okudum.
Tesadüf
o ki ertesi gün (1 Kasım) Çatisgar eyaletinin kuruluşunun yıldönümüydü. Her yıl
eyalet yönetimi kuruluş yıldönümünde festival düzenliyordu. Şehirdeki arkadaşların
ricası üzerine festivale ben de katıldım.
Hindu
bayramlarında da karşımıza çıkan, “pandal” adı verilen yapıdan inşa
edilmişti. Bu geçici inşa edilen binanın duvarında eyaletin gelişimini gösteren
bir tablo asılıydı. Köşede başka bir tablo daha vardı. Dikkatimi çeken bu
tabloda “El Konulmuş Naksal (Maoist) edebiyatı” yazılıydı. Bu ibarenin asılı
olduğu tezgâhın üzerinde Çatisgar ormanlarında faaliyet yürüten Naksalcıların
yayımladığı kitap ve broşürler bulunuyordu.
Birden
bu belgelerin yanında duran şeyi görünce gözlerim yuvasından fırladı. Tezgâhın üzerinde
Bhagat Singh ve Dostlarının Yazıları isimli kitap, onun yanında da Lenin’in
ünlü kitabı Devlet ve Devrim duruyordu. Bhagat Singh ve Dostlarının
Yazıları hâlen daha çantamdaydı. Bir saniyeliğine tüm bedenimi bir his
kapladı. O an şu soruyu sordum kendime: “Bhagat Singh’in yazıları Naksalcı
yazına ne vakit dâhil olmuştu?”
Avukat
bir arkadaşımın yanında kaldım. Kendisi Naksalcı olduğu iddia edilen birçok
kişinin davasını üstlenmiş bir isimdi. Sorduğum soruyu duyunca güldü ve bana
şunu söyledi:
“Raipur ve Bilaspur gibi
şehirlerde Bhagat Singh’i herkes okur, ama şehrin sınırları dışına çıkıp
Dalitlerin ve Adivasilerin devlete ve kapitalist sınıfa karşı mücadele
yürüttüğü köylere ve ormanlara gittiğinde, Bhagat Singh’in senin çantanda da
olan kitabının ağırlaştığını, Bhagat Singh’in hareket etmeye başladığını
görürsün. Bugün canlansa, hayatta olan bir Bhagat Singh’ten en çok kim korkar,
bir düşün. Bu yollar boyunca Bhagat Singh, canlı kanlı çıkar karşına, sen de
Bhagat Singh ve dostlarıyla aynı cezaya çarptırılırsın.”
Politik
hayatımın sonraki kısmında, o 16 yıl boyunca bu gerçeğe kendi gözlerimle tanık
oldum. Keşmir meselesi konusunda uzman olan bir isim de bana benzer bir şey söylemişti.
“Youtube’de o ünlü Ömer Muhtar filmini izlemek artık olağan bir şey”
diyen bu kişi, Keşmir’de militanlık düzeyinin zirvede olduğu doksanlarda aynı
filmi izlemen durumunda hapse atılacağını, hatta daha da kötüsü, öldürüleceğini
söylüyordu. O dönemde Keşmir’de Ömer Muhtar izlemek politik bir eylemdi.
“Soye hue Sher utho, aur bagawat khadi kar do!”
(“Hey uyuyan aslanlar, uyanın ve başkaldırın!)
Bhagat
Singh’in dilinden dökülen bu cümle, Bihar’da Naksalcılardan etkilenmiş olan yoksul
Dalit mahallesindeki insanlara başkaldırmak için ihtiyaç duydukları gücü bahşetti.
Çağrıya cevap verenler hapse gönderildiler.
Polis
müfettişi, Bhagat Singh’in sahip olduğu gücü gördü. Artık her gösteride polis,
ellerindeki lathi denilen bambudan sopalarla göstericilere vururken onlara şunu
söylüyor:
“Abhi mein tere sar se Bhagat Singh ka bhoot utarta hu”
(Sizi Bhagat Singh’in hayaletinden kurtaracağım.)
Lucknow’da
Yurttaşlık Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle ilgili eylemlerde polis, barışçıl
eylem yapan göstericilere bu şekilde bağırıp saldırıyordu.
1848’de
Marx, Komünist Manifesto’da “Avrupa’nın üzerinde bir hayalet dolaşıyor,
komünizmin hayaleti” diyordu. Aynı şekilde, bugün de Hindistan’ın üzerinde
Bhagat Singh’in hayaleti dolaşıyor. Ezene, sömürene bu hayalet musallat oluyor.
Toplumla
ilişkili olan fikirler de o fikirlerin taşıyıcıları da sayıları az olsa da
mevcutlar. Bhagat Singh, sadece fikirleri üzerinden yaşama imkânı bulmakla
kalmıyor, aynı zamanda o fikirleri uygulamaya koyan insanlar üzerinden de
faaliyete geçiyor. Tam da bu sebeple bugün asıl mesele, Bhagat Singh’in
fikirlerini okumanın ötesine geçip, onun fikirlerini gerçekten taşıyan
insanları belirlemek ve onlarla birlikte olmaktır.
O
gün Raipur’da kurulmuş olan o standda duran Devlet ve Devrim’e ve “El konulmuş
Naksalcı Yazın” başlığı altında toplanmış kitaplara bakarken hızla elime Lenin’in
kitabını aldım. Sayfalarından birinin veya birkaçının köşenin kıvrılı olup
olmadığını merak ettim. Sonra fark ettim ki kitabın hiçbir sayfasının köşesi
kıvrılmamış, birçok yerin altı çizilmiş. Yani kitap, baştan sona okunmuş.
1931
yılında, idam edilmezden önce Bhagat Singh, kitabın sadece yarısını
okuyabilmişti. Kaldığı sayfanın da köşesini kıvırmıştı.
O
an fark ettim ki Bhagat Singh, bugün kitabın tamamının okunduğunu görse fazlasıyla
mutlu olurdu.
Maniş Azad
28
Eylül 2021
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder