30 Mart 2023

,

Devrim Yapma Cesareti


“Savaşçı” veya “barışçı yol” Marksizmin meselesi değildir. “Savaş veya barış ikilemi, marksistlerin değil, revizyonistlerin meselesidir.”

Marksizmin ustalarına göre, ister parlamenter eylem içinde olsun ister olmasın, Marksist bir partinin kudreti ancak belli bir noktaya çıkar, ondan sonra partinin gücü donmuştur. Hatta partinin pasifistliği nedeni ile yığınlar partiden uzaklaşabilir. Bu nedenle “parlamenter eylem içinde bulunan bir Marksist parti, hiçbir zaman oyların çoğunluğunu alamaz” dersek, herhalde kehanette bulunmuş olmayız.

Marksistler bu gerçeği bildikleri için öyle “barışçıl geçiş”, “oyların %51’i” vb. ile kafa yormazlar. Marksistler için tek şey önemlidir; Konjonktürün, yani belirli bir toplumda, tarihin belirli bir anında, sınıflar ve güçler ilişkisinin kendileri için elverişli olup olmamasıdır.

Marksist literatürde son derece önemli olan bu kavram üzerinde, soruna -tartışmamıza- nihai düğümü atacağı için biraz durmak gerekiyor.

Bay Somer’in, Emek dergisinin beşinci sayısındaki “Marksist İlkeleri Nerede Bulacağız” çevirisinde, yazının sahibi ünlü Marksist düşünür Louis Althusser tarafından Lenin’in bu kavramının Marksistler için ne kadar önemli olduğu belirtilmektedir.

Althusser:

“Ve eğer Marx ve Engels’ten sonra meydana gelmiş en büyük teorik olayların izi bulunmak istenirse, bunları Lenin’in teorik metinlerinden çok, siyasi metinlerinde aramak gerekir. Lenin’in en derin ve en verimli teorik bulguları, her şeyden önce siyasi metinlerde, yani onun siyasi pratiğinin ‘özetini’ teşkil eden şey içinde saklıdır. Sadece bir tek örnek vermiş olmak için, şunu söyleyeyim: Lenin’in siyasi metinleri (durumun ve durumdaki değişmelerin tahlilleri, alınan kararlar ve bunların sonuçlarının tahlilleri vb.) göz kamaştırıcı bir ısrarla, bize son derece önemli teorik bir kavram verir: ‘aktüel uğrak ya da ‘konjonktür’ kavramı. Lenin’in Marksist bir partinin eylemi içinde bu partinin mücadelesini yönetmek için üretmiş bulunduğu bu kavram (ya da ilke) sadece tarihi materyalizm için değil […] diyalektik materyalizm için de temel bir Marksist ilkedir. […] Bu ilkenin Lenin’in siyasi yapıtlarından çıkartılması düşünülmeksizin pratik durumda kaldığı da maalesef bir başka gerçektir. Teorik bir hazine şuracıkta, el altında Lenin’in siyasi yapıtlarında gizliydi, ama kimse ‘keşfedemedi’ bu hazineyi ve kısır kaldı.”

demektedir.

Görüldüğü gibi, Althusser, bu kavramın Marksizm-Leninizm için bir hazine olduğunu söylemektedir.

Tabii, siz bay Somer, bu çevirinizden bir şey anlamadınız. Eğer anlasaydınız, yaptığınız tahrifatın anlaşılacağını düşünerek, Lenin’in taktik ve şiarlarını Lenin’i Dühring’in düzeyine indirgeyen bir biçimde yorumlamaktan kaçınırdınız. Bu “konjonktür” kavramının ne anlama geldiğini merak edip araştırsaydınız, “Barışçı veya savaşçı yol” ikileminin Marksizme ait olmadığını görürdünüz.

Kısaca özetlersek; “politik konjonktür” veya “aktüel uğrak” kavramı, belli bir toplumda, tarihin belli bir anında o toplumdaki sınıflar ve güçlerarasındaki kuvvet dengesinin objektif durumu” anlamına gelir.

Bir örnekle, bu kavramı iyice somutlaştıralım. Örneğin Frasa’nın bugünkü iktisadi gelişme düzeyi (objektif şartlar) bir proletarya devrimi için olanaklıdır. Ancak Lenin’in “ihtilalci bunalım” diye belirttiği bir kriz olmadan, bu ülkede proletarya devriminin olabilmesi olanaksızdır. (Subjektif şartların hazır olması gerekir.) Ve 1968 Mayısına kadar, Fransa’da proletarya devrimi için uygun bir ortam yoktu. Fakat 1968 Mayısında, spontane olarak başlayan ve anarşist Cohn Bendit’in geliştirdiği öğrenci hareketleri, bir anda on milyon işçiyi sokağa döktü; işçiler fabrikaları işgal ettiler, kızıl bayraklar astılar vb.

İşte “Aktüel Uğrak”, Lenin’in ünlü kavramı.

Bilindiği gibi, ani bir kıvılcım, subjektif şartlar oluşturdu ve Fransa’yı devrimin eşiğine getirip bıraktı. Fakat Fransız Marksist partisi, böyle bir uğrağın bir daha hiç gelmemezcesine  -kısa bir zaman dilimi içinde- gidişine seyirci kaldı, pasif kaldı.

Partinin pasifliğinin bir sonucu olarak, ayaklanan, fabrikaları işgal eden işçi kitlelerinin umutları hayal kırıklığına dönüşürken, de Gaulle iktidarı da içinde bulunduğu panikten kurtularak, yığınların bu hayal kırıklığından yararlanarak duruma hâkim oldu.

İşte bu pasif tavır, Marksist ustalara göre, gerçekte, eylem için yeteneksizliğin ve de korkaklığın maskesidir. Yine Marksist ustalara göre, devrimcilerle oportünistleri ayıran temel kriter, nihai olarak “devrim yapmaya”, “harekete geçmeye” cesaret edip etmemede düğümlenmektedir.

Lin Piao, bunu açıkça belirtmektedir:

“Son çözümlemede mesele, devrim yapmaya cesaret edip etmeme meselesidir. Bu gerçek devrimcileri ve Marksist-Leninistleri sahtelerinden ayırt eden en şaşmaz mihenk taşıdır.”

Mahir Çayan
[Türk Solu, 19 Ağustos 1969, Sayı. 92., s. 11.]
Kaynak

0 Yorum: