25 Nisan 2021

,

Ortadoğu’daki Olaylar

Ermeni devrimi ve Sovyet iktidarının İran ve Türkiye sınırında tesis edilmiş olması, Fransız bankacıların kartları yeniden karmasına neden oldu. Kısa süre içerisinde İtilaf Kuvvetleri, bugüne dek yürüttüğü eşkıyalık siyasetini yumuşatmak zorunda kalabilir.

Türkiye’nin Batılı kapitalistler eliyle parçalanmasını ve yağmalanmasını sağlayan Sevr Anlaşması’nın yeniden gözden geçirileceğine hiç şüphe yok. Bugün Venizelos’un devrildiği Yunanistan’daki gelişmeler de bu tespitimizi doğruluyor. Seçim sonuçları, Yunan halkının ülkeyi Kemalistlerle savaşa sürükleyen İtilaf Kuvvetleri’nin siyasetine yönelik duyduğu husumetin kanıtı.

Dolayısıyla bugün Batılı eşkıyalar, kendilerine en sadık iki bekçi köpeğini kaybettiler: Venizelos ve Taşnaklar[1]. Olayların seyri, Batılı güçleri Türk milliyetçileriyle anlaşma arayışına sokuyor. Onlar, Türk milliyetçilerini Sovyet Rusya’dan kopartmak, ama aynı zamanda onların ellerindeki silâhları bize çevirmelerini sağlamak için uğraşıyorlar. Eğer savaştan önce Türkiye’nin fiili varlığı iki emperyalist koalisyon arasında bir dengenin tesis edilmesini güvence altına almış olsaydı, bu sefer de Türkiye’ye, geberen kapitalizmle ve gücünü giderek artıran komünizm arasında denge sağlamak için ihtiyaç duyulacaktı.

İtilaf devletleri, tam da bu sebeple, tavizlerde bulunacak. Öte yandan Türk milliyetçilerinin taleplerinin haddi hududu yok. İstanbul’da İtilaf devletlerinin kurduğu hükümete şu şartları sundular: Edirne ve İzmir boşaltılacak; Sevr’deki maliye ve ekonomiyle ilgili maddeler tadil edilecek, kapitülasyonlar kaldırılacak, genel af ilân edilecek, halkın güvenini kazanmış bir bakanlar kurulu teşkil edilecek. Bu süreçte İtilaf devletlerinin asıl üzerinde durduğu husus ise sultanın hiç zarar görmemesi.

Fransız kapitalistleri, diğer maddelerin büyük bölümünün kadük kalacağını gayet iyi biliyorlar. Bu noktada Kemalistler ne tür tavizler kopartırsa kopartsın, Paris ve Londra borsasının pençelerinden asla kurtulamayacaklar. Emperyalist güçlerle dostluk içerisinde yaşayabileceğini iddia eden tüm geri kalmış halkların kaderi bu.

Ama bu durumu Türkiye’deki tüm kesimlerin memnuniyetle karşılaması mümkün değil. Ankara’daki milli meclis içinde yer alan sol kanat, İtilaf kuvvetleriyle imzalanacak her türden anlaşmaya karşı. Bu sol kanadın toplumsal bileşimi, köylülerden ve küçük burjuvaziden oluşuyor. Küçük burjuvazi, savaş süresince diğer tüm sınıfsal katmanlardan daha fazla çile çekti, çünkü angarya işler haricinde at, araba ve büyükbaş hayvan temini konusunda elini taşın altına o koydu. Abluka sayesinde şehirlerde küçük burjuvazi, ticaretin durma noktasına geldiği koşullarda tümüyle harap oldu. Bu sayede ilgili kesimde daha devrimci bir zihniyet ortaya çıktı.

Şurası kesin: Fransız kapitalistlerinin, Sovyet Rusya’ya karşı savaşta Türk milliyetçilerini kullanması asla mümkün olmayacak. Türk halkı, bu kapitalistlerin eşkıyalık yaptığı, topraklarını yağmaladığı günleri hiç unutmadı. Her hâlükârda bu tezimiz, bir süre daha geçerliliğini koruyacak.

Bitmek bilmeyen savaşların Rusya’dan bile daha fazla harap ettiği Türkiye, bu türden bir maceraya atılmadan ve kendisini riske atmadan önce oturup bir düşünecek. Dünya devriminin mantıkî gelişimi uyarınca sömürge ve yarı sömürge ülkelerin emperyalizme karşı sürdürdükleri kurtuluş hareketleri, ilk dönemde kaçınılmaz olarak Sovyet Rusya ile anlaşmak zorunda kaldı, çünkü Sovyet Rusya, Batılı kapitalistlerin yağmacı siyasetine karşı ezilen halkların yegâne savunucusuydu.

Ama gelecekte muhakkak ki topyekûn bir değişiklik yaşanacak. Bugün milli devrimin başını çeken mülk sahibi sınıflar, bağımsızlığı elde ettikten sonra sınıfsal çelişkilerin derinleşmesiyle birlikte, bir vakitler aralarında en şiddetli kavgaların yaşandığı emperyalist güçlerin yanına hizalanacaklar. Ayrıca geri kalmış bir devletin kapitalist devletlerin yardımı olmaksızın bir şeyler yapması da zor. Bu ittifak kurulur kurulmaz hepsi, emperyalistlerin etkisi altına girecek ve onların elinde birer oyuncak hâline gelecek.

Sınıflar mücadelesinin tüm şiddetiyle devam ettiği bir dönemde sömürge ve yarı sömürge ülkelerdeki milli burjuvaziyi sahte bir bağımsızlık bile tatmin eder.

Diğer yandan, emperyalist merkezlerdeki sınıfsal çatışmalar derinleştikçe emperyalist burjuvazi sömürgelere, bilhassa merkeze hammadde gönderilmesine ve ekonomik çıkarlara zarar verebilecek bir sömürge devriminin eşiğinde olanlara daha fazla tavizde bulunacaktır. Tam da bu sebeple, kanaatimize göre, İtilaf devletleri Kemalistlere daha fazla tavizde bulunacak, bir iki istisna dışında, onların taleplerini karşılayacak.

Dünya devriminin hayaleti emperyalistleri öyle korkutuyor ki bu güçler, burjuva toplumunun genel çerçevesini muhafaza altına almak için her şeyi yapmaya hazırlar. Ne var ki bu hayalet sadece emperyalistleri korkutmuyor, aynı zamanda tüm kapitalist dünyanın sarsılmasına neden oluyor. Komünist hareket geliştikçe, sınıfsal karşıtlık yoğunlaştıkça dünya burjuvazisi de o ölçüde daha fazla gericileşiyor. İran, Gürcistan ve Ermenistan gibi birçok geri kalmış ülkedeki imtiyazlı sınıfların İtilaf kuvvetleriyle dostane ilişkiler kurmayı neden bu kadar çok istedikleri, o ülkelerdeki kapitalist toplumun desteğini neden aradıkları sorusunun cevabını, bahsini ettiğimiz süreçte aramak gerekiyor.

Sınıf mücadelesinin gelişmesiyle birlikte burjuvazi, sömürge ülkelerdekiler bile, her türden devrimci fikri terk etmek zorunda kalacak. Belki de bu ülkelerin büyük bir kısmında zafere ulaşacak olan Batı proletaryası, kendi ülkesinin burjuvazisinin toplumsal devrimden kaçmak adına devrim fikrini sattığını görecek.

Geberen kapitalizm, ölümünü geciktirmek için her türden tedbire başvuruyor. İnsanlık bugün tarihin en ilginç döneminden geçiyor: sınıf mücadelesi sahasında tüm dünyanın desteğini arkasına almış, herkesin umudu olarak görülen iki büyük sınıf kapışıyor.

Bugün Sevr Anlaşması’nı Türkiye’nin çıkarlarına uygun şekilde gözden geçirmek isteyen Parisli bankacılar, dünyanın eski sahiplerinin hepten güçsüz olduklarını görüyorlar. Gücünü giderek artıran komünizm karşısında artan umudu ortadan kaldırmak adına Batı emperyalizmi, elde ettiği zaferlerin meyvelerinden içi yana yana vazgeçmek zorunda kalıyor.

Avetis Sultanzade
27 Ocak 1921
Kaynak

Dipnot
[1] 1918’de bağımsız Ermeni cumhuriyetini ilân eden İkinci Enternasyonal üyesi Ermeni milliyetçisi hareket.

0 Yorum: