12 Nisan 2021

,

Tarihte Salgınla Mücadele


Avrupa’da kolera salgınlarına karşı uygulanan önlemleri kaleme alan tarihçiler, hastalığın bulaşıcı etiyolojisini ve buna eşlik eden karantina önlemlerini bir “yönetici sınıf doktrini”, güçlü müdahaleci hükümetin platformu ve daha genel olarak “kamu yararının özel mülkiyet ve kişisel özgürlük üzerindeki hak iddiası” olarak tarif ettiler.

Sheldon Watts, ilkin İtalya'da vebaya karşı geliştirilen karantina politikalarını “düzenin ideolojisi” olarak adlandırıyor ve bu politikaların, vatandaşların günlük yaşamlarını harap eden otoriter bir dizi müdahaleyi içerdiğini söylüyor.

George Rosen ve diğer gözlemciler ise tıp tarihçisi Erwin Heinz Ackerknecht'in, bulaşmacı yaklaşımın ve karantinacı müdahalenin, otoriter siyasi dürtülere, öte yandan kirli havacılığın ve hıfzısıhhacılığınsa liberal politikaya denk düştüğüne dair tespitini kabul ediyorlar.

Fransa’da sarıhumma ve kolera uzmanı olarak çalışan George D. Sussman, Ackerknecht’in izinden giderek, tıp ve politika arasında kimi benzer yanlar belirliyor. On dokuzuncu yüzyılın başlarında krallıklar, hastalıkların sebebini araştıran bilim anlamında etiyoloji düzleminde bulaşmacı, önlemler açısından karantinacı, siyaset düzleminde ise otoriterler.

Krallıklara muhalefet eden liberaller ve tüccarlar ise fikirlerin ve emtianın serbestçe değiş tokuş edilmesinden yanalar ve her iki kesim de hıfzısıhhacı yaklaşımı benimsiyor.

Allan Mitchell, Fransa ile Almanya arasında bir ayrıma gidiyor ve bu anlamda müdahaleci koruyucu sağlık (profilaksi) uygulamalarını mevzuatlar üzerinden uygulamaya karşı çıkan Fransa’nın liberal olduğunu söylüyor, Almanlarınsa bu tarz uygulamalara asla karşı olmadığından bahsediyor.

Richard J. Evans, Hamburg’daki kolera salgını ile ilgili kapsamlı çalışmasında, Berlin’de Robert Koch’un geliştirdiği, kralcı ve askeri bürokrasi üzerine kurulu Prusya’nın o dik kafalı Hamburg’a dayattığı müdahaleci ve karantinacı politikalarla İngiliz hayranlarının daha fazla üzerinde durduğu liberal ve serbestiyetçi politikalar arasında bir ayrıma gidiyor.

Yerel ve ulusal sağlık politikası arasında ayrım yapan Alfons Labish ve Florian Tennstedt, Prusya devletinin uyguladığı karantinacı politikaları otokratik buluyor, öte yandan belediyelerin, kentlerdeki yaşam koşullarını geliştirmeye yönelik çabalarının liberallere ve tüccarlara hitap ettiğini söylüyor.

John Andrew Mendelsohn, Ackerknechtçi ayrımı alıyor, bulaşmacı/hıfzısıhhacı ayrımını bakteriyoloji sahasına taşıyor. Burada, mikrobu geniş bir ortam bağlamı dâhilinde ele alan Pastörcü yaklaşımla mikropları çevrelerinden bağımsız olarak ele alan Alman okulu arasında ayrıma gidiyor. Ayrıca Mendelsohn, Koch’un tifoya karşı giriştiği bakteriyolojik harekâtını Alman mareşal Schlieffen’in (1833-1913) askerî savunma duvarlarına benzetiyor. Ve her ikisinin de ulusal savunma ile ilgili sorunlara anti-demokratik, polis devletine has, muhafazakâr ve teknokratik çözümler getirdiğini, birinin mikropları diğerinin Galler'i hedef aldığı noktada toplumsal reform ihtiyacını redde tabi tuttuklarını söylüyor.

Lion Murard ve Patrick Zylberman, Almanya’nın halk sağlığı ile ilgili yükümlülükler getirmeyi âdet edindiğinden, Britanya’nın bu çizgiye karşı çıktığından, Fransa’nın ise iki çizgi arasında salınıp durduğundan bahsediyor.

Politik açıdan Ackerknecht’in bahsini ettiği ikilikler, ülkeler arasındaki ayrıma dair bir şeyler söylüyor: buna göre merkantilist ve bürokratik Almanya ve İsveç, karantina ve kapanma gibi bireylere yönelik önleyici stratejileri benimserken, liberal Britanya hastayı değil çevreyi hedefe koyan hijyen temelli tepkiyi esas alıyor.

Diğer birçok yazar, Ackerknecht’in “tıp ve koruyucu sağlıkla ilgili görüşlerde belirleyici olan, etiyolojik değil, politik ve ekonomik endişeler” tespitine genel anlamda katılıyor. Hastalığın toplumsal arka planını dert edinen çevreci yaklaşımlar, çoğunlukla sola ait bir mesele olarak görülürken, modern tıbbın bireyselleştirilmesi meselesi, “burjuva epidemiyolojisi”nin geliştirdiği muhafazakâr bir fikir olarak ele alınıyor.

Bakteriyoloji, hastalık konusunda suçluyu toplumsal koşulları değil de mikropları gören muhafazakâr bir öğreti olarak kabul ediliyor. Bakteriyoloji, çevreci yaklaşımda örtük olarak varolan bütünsel değişim yerine sınırlı kanun temelli müdahalelere ihtiyaç duyuyor. En uç biçimlerinde bakteriyoloji ve onun üzerinden geliştirilen koruyucu sağlık tedbirleri, emperyalist devletlerde karşımıza polis kontrolü teknikleri olarak çıkıyor. Sağlık tedbirleri ile polis kontrolü arasında bağ kuran akıl, Yahudileri zararlı mikroplara benzeten Nazi ideolojisindeki ırkçı düşünceye dayanıyor.

Peter Baldwin

[Kaynak: Contagion and the State in Europe 1830-1930, Cambridge, 2004, s. 30-33.]

0 Yorum: