Giriş
Pek
bir şeyin değişmediği, sona ermeyecekmiş gibi görünen, ama dinamik kimi
gelişmelerle kesintiye uğrayan politik durgunluk dönemleri üzerine kafa
yorarken Lenin, o yüksek ferasetiyle, şunu söylüyor:
“Bazen onlarca yıl hiçbir
şey olmaz, bazen de gerçekleşmesi onlarca yıl bulacak şeyler birkaç haftada
yaşanır.”
Bugün
dünyanın her yerinde, burjuva demokrasilerinde şaşırtıcı ölçüde otoriter,
ekonomiyi öldüren kapanmalarla geçen, haftaları bulan o olağanüstü dönemde, her
şey olup bitti ve her çağda bir kez meydana gelen bu gelişmeler, politik
itirazları bir biçimde tanımlamaya başladı. Utanma nedir bilmeyen sol, bu
sürece de hazırlıksız yakalandı.
İster
hükümette olsun isterse muhalefette, ister sendikada çalışsın isterse aktivist
olarak sağda solda faaliyet yürütsün, isterse sadece Guardian okuru ve
BBC izleyicisi olsun, bugünkü solun hep bir ağızdan, o rahatsız edici eğilim
dâhilinde, kapanma yanlısı çılgınlığın kölesi olan, dizleri korkudan tir tir
titreyenlerdeki Kovid histerisinin borazanı hâline gelmesi karşısında, kırk
yıldır mücadelenin içinde olan, devrimci işçi sınıfı içerisinde yer alan bir
sosyalist olarak ben bile dehşete kapıldım.
Sol,
bugün kapitalist devletin yedek gücü hâline gelmiştir. Ondaki ayırt edici
özellik, bugün kapanmaların daha sert, erkenden ve daha uzun süre uygulanması
noktasında bir tür propaganda aracı olarak kullanılmaktadır. Soldaki bu kapanma
sevdası yüzünden artık “sol” kelimesi tırnak içerisine alınmalıdır, çünkü
kapanmalar, işçi sınıfını harap etmekte, özgürlükleri kısıtlamakta, bilimi
ayaklar altına almaktadır.
Sol,
Virüs ve Kapanma Sınavından Nasıl Kaldı?
Virüs
Tehdidinin Abartılması
Sol,
Kovid’i gerçekte olduğundan çok daha korkutucu, yani sıradan bir grip
mevsiminde görülen gripten daha kötü bir hastalık olarak takdim etmek
suretiyle, daha işin başında gömleğini yanlış ilikledi. Sol, Sars-CoV-2
virüsünün ortaya çıkarttığı riski abartıp duran kapanmacı elitlerle kol kola
girdi. Bu noktada sol:
1.
Kovid kaynaklı ölümlerle Kovid’in de eşlik ettiği ölümleri aynı torbaya attı;
2.
Yanlışlıkla pozitif çıkanlar da dâhil tüm pozitif virüs testi sonuçlarını
gerçek klinik vakalarıyla bir arada ele aldı;
3.
Kovid’in neredeyse sadece zaten hasta olan yaşlılar için ölümcül olduğu, diğer
herkes için o kadar da zararlı olmadığı gerçeğini görmezden geldi;
4.
Virüsteki döngüselliğe rağmen yaz döneminde doğal olarak yok olan, tekrarlayan,
mevsimsel, sıcaklıktan kaçan, mutasyona uğramış bir solunum yolu virüsü olarak
koronavirüsü kalıcı ve sürekli varolacak bir tehlike olarak takdim etti;
5.
Hem immünoloji hem de viroloji biliminin köşe taşı olan, önceden diğer
koronavirüslere yönelik bağışıklığı da içeren sürü bağışıklığı gibi, korkuyu
savuşturacak bir anlayışı çöpe attı;
6.
Kovid’in tüm dünyayı gezen Çinli turistler sayesinde Eylül-Aralık 2019 arası
dönemde zaten yayılmış olan, 2020 yılında paniğe kapılmış siyasetçiler eliyle
tetiklenmiş Mart Çılgınlığı öncesi toplam ölüm oranlarında sıradan bir yer
tuttuğu için kimsenin fark etmediği bir salgın olduğu gerçeğini göz ardı etti.
Kapanma
Siyaseti Denilen Panik Hâli
Verilerdeki
bu yanlışlık ve temel bilimsel bilgilerdeki eksiklik sebebiyle sol, o
yalpalayan mantığı üzerinden, hükümetlerin ekonomik kapanma denilen o ağır ve
zarar verici tedbire onay vermek suretiyle, mevcut paniği besledi. Sol, bu
tutumu, eskiden kalma, siyasette karşılığı olan ve üzerinde “hayat ticaretten
önce gelir” bayrağını eline alarak benimsedi, oysa bu “insan kârdan önce gelir”
denilen afili söz, basit bir ezberden başka bir şey değildi. Çünkü iktidardaki
politik güçler, sırf bu ezber üzerinden, sıradan bir virüsü kapanma denilen
balyozla fındık gibi kırmak istediler, bunun için de ekonomik daralma yoluna
gidip insanları toplu olarak işten çıkarttılar, işçi sınıfının yaşam
standartlarını düşürdüler, bir yandan da hükümet borçları ve bütçe açıkları
üzerine kurulu bir saadet zinciri kurdular. Bu zincirin ileride kemer sıkma
politikalarına, vergilerdeki artışa, bugün ve gelecekte işçilerin ellerindeki
fırsatları yitirmesine sebep olacağını kimse görmek istemedi.
“Yeni
Normal”in Sözde Bilimi
Kapanmalar,
“sosyal mesafe” talep eden sahte bilimin ana dogmasıdır. Büyücülük üzerine
kurulu bu din, “Yeni Normal” denilen, plasebo etkisi yaratan, batıl inancın
şekillendirdiği, etkisiz, büyüyü yücelten, fiyakalı ayinleri içeriyor ve sol,
tüm o ayinlere elde tuzluk koşuyor.
Bu
ayinler dâhilinde okullar kapanıyor, akıllı telefonlardaki kodlar üzerinden
herkes karantina altına alınıyor, yüze plastik zırhlar geçiriliyor, ağza buruna
maskeler takılıyor, bir buçuk metre kuralı getiriliyor, test üzerine test
yapılıyor, takip ve izleme mekanizmaları devreye giriyor, selamlar dirsekle ve
yumrukla veriliyor, eller obsesif kompulsif hastalar gibi sürekli yıkanıyor,
Kuzey Kore’deki gibi kamu güvenliğine ilişkin açıklamalar yapılıyor, her yere
“Buraya Oturma”, “Burada Dur” diyen çıkartmalar yapıştırılıyor, aileler
arasında destek grupları oluşturuluyor, sağda solda karşımıza sosyal mesafe
konusunda uyarılarda bulunan Kovid görevlileri çıkıyor, aşılar vuruluyor,
bağışıklık pasaportları hazırlanıyor, toplanmalara mani olunuyor, sokağa çıkma
yasağı uygulanıyor, seyahatler kısıtlanıyor, sınırlar kapatılıyor…
Hiçbir
anlamı olmayan bu politik ve kültürel tiyatro, acayip öldürücü olduğu söylenen
bir virüse yönelik korkuyu temel alıyor. Bu noktada, “eğriyi düzleştirelim”,
“doğruyu yapalım”, “hayatları kurtaralım”, “yayılım hızını düşürelim”,
“güvenliği elden bırakmayalım” gibi laflar dolaşıma sokuluyor. Neticede
Kovid’le kafayı bozmuş olan sol, eleştirel düşünceyi yürürlükten kaldırıp
reklâm cümlelerine sığınmayı tercih ediyor.
Aşı
Denilen Kumar
Kapanmalar
ve onlarla bağlantılı olarak “sosyal mesafe” konusunda edilen onca boş laf,
virüsün doğal ilerleyişini durduramıyor. Buna karşın, kendinden geçmiş bir
biçimde kapanmaları savunan sol, herkesin zorla toplu olarak aşılanmasını talep
ediyor.
Aşıların
birer mucize olduğu doğrudur, ama onların verimlilik ve güvenlik açısından sıkı
bir biçimde teste tabi tutulmaları gerekir. Dolayısıyla henüz deney aşamasında
bulunan, yeterince test edilmemiş olan, riskli, hukuken belirli bir
geçerlilikten yoksun olan Kovid aşıları için “mucizedir” demek, pek mümkün
değil.
Bu
süreçte aşılar, alelacele imal edildi. Burada amaç, halk sağlığının
ihtiyaçlarını karşılamak değil, kapanmaların bağımlısı hâline gelmiş
hükümetleri politik yükten kurtarmakla ilgili ihtiyacı karşılamaktı. Böylece
hükümetler, hatalarını halı altına süpüreceklerdi. Ayrıca aldatılmış olan
halkın kandırıldıklarını anlamalarına mani olmak suretiyle, onlardaki virüs
histerisinin dozu düşürülecekti.
Kovid
aşısına put gibi tapan sol, bugün hem bilime hem de tıp etiğine sırtını döndü.
Büyük ilâç şirketlerinin devasa miktarlarda kârlar elde etmesini sağladı. Oysa
bir vakitler sol, bu sanayiyi açgözlü olmakla, siyasetçileri satın almakla,
tıbbi açıdan insanlara zarar vermekle eleştiriyordu.
Kimse
Kapanmaları Politik Açıdan Değerlendirmiyor
Diğer
tüm sorunlar bir yana, kapanmalar konusunda asıl sorulması gereken şu: “İşe
yarıyorlar mı?” Eğer cevap “evet”se, gerçekten de medeniyeti tehdit eden bir
virüs tehdidinden bahsedilebilir. Eğer cevap “hayır”sa, o vakit kapanmaların
yol açtığı ekonomiyle, sağlıkla ve toplumla alakalı maliyetler sebebiyle bu
tedbir, işe yaramayan politik kararların atıldığı çöp sepetine atılabilir.
Gelgelelim
sol, kapanmaların işe yaradığını düşünüyor, kıyametin kopmasına mani olacak tek
önlemin kapanma olduğunu iddia ediyor. Öte yandan sol, kapanmaları analize tabi
tutmuyor, pratikte sınanmış hâlini inceleme gereği duymuyor, bu önlemin süreç
içerisinde gerçek dünyada yol açtığı etkiye bakmıyor, sonuçlarını
değerlendirmiyor.
Buna
karşın, kapanmaların dünya genelinde yol açtığı fiili sonuçları inceleyen
onlarca saygın çalışma kaleme alınıyor, hakemli dergilerde, akademik yayınlarda
kendilerine yer bulan bu çalışmaların her biri, kapanmaların, virüsle ilgili,
vaka sayıları, hastaneye yatış sayıları ve ölüm oranları gibi ölçütler
üzerinden çok da dikkate alınmayacak bir fark yarattığını, bu anlamda,
zamanlamasının ve yoğunluğunun yanlış ele alındığını ortaya koyuyor.
Kovid,
süreç dâhilinde, ülke içerisinde ve ülkeler arasında farklılık arz edebiliyor.
Bu da enlem farklılıkları, güneş ışığı miktarı (D vitamini miktarı) ile ilgili
farklılıklar, nüfustaki yaş farklılıkları, obezite ve genel sağlık durumundaki
farklılıklar, onaylanmış tedavi uygulamaları, daha önceki koronavirüse maruz
kalma düzeyi, bakımevlerindeki hasta protokolleri gibi faktörlere bağlı bir
durum.
Macbeth
İkilemi
Kapanma
politikasını ampirik düzeyde değerlendirmekten kaçınan ve papağan gibi çıkıp
“hayatlar kurtarılmalı, hayatlar kurtarılmalı!” diye feveran eden sol,
kendisini korkudan tir tir titreyen hükümetlerin rahat kollarına bırakıveriyor.
Oysa bu hükümetlerin tek derdi, kapanmaların seçimlerde ne tür bir sonuca yol
açacağı. Hükümetlerse, medya eliyle, meclis gözetimi altında, Kovid kaynaklı
ölümler yüzünden suçlanmaktan korkuyorlar.
Bu
bağlamda sol, dümeni terse kıramıyor, çünkü kırdığı takdirde ilk başta hata
yaptığını, gömleği yanlış iliklediğini kabul etmiş olacak, ağır sonuçlar
doğurmuş olan kapanmaların gereksiz olduğunu söylemek zorunda kalacak, bu
önlemin değersiz olduğunu görecek.
Kapanma
sevdalıları, tıpkı “Kan içinde ilerlerken o kadar açılmışım ki artık dönmek
benim için öbür yana ulaşmak kadar güç. İleri yürümeliyim” diyen Macbeth gibi,
bu herkese zarar veren kapanma komedisine devam etmek, aynı oyunu başka grip ve
koronavirüs salgınlarında da oynamak zorunda.
Kör
Olmuş Gözler
Kapanma
dininin en önemli unsuru da kapanmanın yol açtığı maliyete karşı körleştirilmiş
gözlerdir. Kapanma dininin önemli bir bileşeni de yol açtığı maliyet karşısında
yumulan gözdür. Kapanmalar, kurtarmayı umduğundan daha fazla canın
kaybedilmesine sebep olmuştur. Bu süreçte birçok hastalık teşhis veya tedavi
edilememiş, birçok kişi “ümitsizlik” sebebiyle hastalanmıştır. Devletin
aptallıkları ve kötülükleri yüzünden mağdur olan insanlarla empati kurması ve
onlara şefkatle yaklaşması gereken sol, kapanma siyaseti destekçisi solun
mağdurlarına tanık olduğumuz koşullarda, tüm o hasletlerini ve erdemlerini
yitirmiştir.
Dil
Oyunları
Bazen
sol, kapanmalardaki olumsuzlukları görüyor, ama bunları kapanma önlemine değil
de virüsün kendisine atfediyor. Bu noktada kimi dil oyunlarına başvuruyor ve bu
oyunları da müesses nizama bağlı medyadan öğreniyor. Bu tür konularda gerekli
aklı, devlet kanallarına çıkan, her şeye duyarlı liberal solcular ve solun
“bağımsız ve nesnel” haber kaynağı olarak gördüğü Guardian gibi
liberal aklın temsilcileri veriyor.
Her
manşette, her programda veya meseleye atıfta bulunan her yazıda kapanmaların
suçu virüsün sırtına yükleniyor ve geliştirilen stratejinin alternatifsiz
olduğu üzerinde duruluyor. Pandeminin ancak kapanmayla giderilebileceğinden
bahsediliyor.
Bugün
insanı aklını yitirmekten alıkoyacak tek şey, televizyonda veya radyoda çıkıp
“tüm bunlara virüs değil, sizin gibi soytarılar sebep oldu, her şeyin sebebi
virüse karşı gösterilen tepki!” diyen veya her yerde “pandemi krizi diye bir
şey yok, hey aptallar, asıl mevzu kapanma krizi!” diye bağıran, ama sesleri bir
şekilde boğulan şüpheciler. Çünkü bugün aklını kiraya vermiş olan sol, “Kovid
kapanmayla durdurulur” lafını bir kutsal kitap emri gibi yinelemekten başka bir
şey yapmıyor.
Kapanmanın
Solda Sebep Olduğu Politik Marazlar
Otoriteye
İtaat
Kapanmacı
sol, otoriteye itaat etti, uyduruk “devlet adamları”nın kibrine ve otokratik
iktidarına teslim oldu, üzerine laboratuvar önlüğü geçirmiş, kendisini dev
aynasında gören insanlara boyun eğdi, haki ve mavi üniformalar giymiş kişilerin
önünde diz çöktü.
Olağan
koşullarda bir bakanın ağzından çıkan her söze inanmayan kapanmacı sol, bugün
hükümetin virüs ve kapanma konusunda ettiği her lafı hemen benimsiyor. Ortada
gerçek bir sol olsa, kapitalist hükümetler karşısında bu kadar keriz durumuna
düşmezdi.
“Haberler”le
İlgili Yanlış Propaganda
En
azından soldan, devlete ve şirkete bağlı medyanın duyguları belirli bir yöne
sevk eden propaganda çalışmaları ve uyduruk veriler üzerine kurulu analizleri
muzip bir yaklaşımla ele alıp, kaşlarını çatması ve o kadar zararlı olmayan bir
virüs konusunda edilen lafları eleştirmesi beklenirdi, oysa sol, bugün devlete
ve şirketlere ait medyanın ideolojik konumunu değiştirdiğine inanıyor.
Onca
deneyimin üzerinden solun medyanın dilinde olana inanmamayı öğrenmiş olması
gerekirdi, zira her kapitalist ideolojik organ gibi medya da sol, sosyalizm,
sendikalar, emperyalist savaşlar konusunda sürekli yalan söylemiş bir yapı, ne
var ki bugün sol, medyanın kapanma ve virüs ile ilgili söylediği her yalana
anında inanıyor.
“Mesele
Dayanışma Evladım!”
Sol,
resmi kurumların “hepimiz aynı gemideyiz” lafı üzerine inşa ettikleri toplumsal
“dayanışma”yı yüceltiyor ve onu kapanmanın “başarı”sı için gerekli unsur olarak
görüyor. Kapanmacı sol, bugün sosyal mesafe kuralına uyan her bir yurttaşla
birlikte “dayanışma”nın zafer kazandığını söylüyor, oysa kapanma tedbirleri
boyunca sergilenen “dayanışma”, kapitalist devletin dayattığı, cezalarla tahkim
edilmiş, korku tellâllığının yarattığı otoriter ortamda, polislerce güvence
altına alınmış bir gösteri.
Neticede
bu “dayanışma”, yukarıdan aşağıya doğru inşa edildi. Burada korkutulmuş olan
tebaa, devletin sağlık uzmanları, siyasetçiler ve ortaklarınca alınan, yıkıcı
sonuçlara yol açan, yanlış politikaların sebep olacağı gelişmeleri kuzu kuzu
kabul ediyor. Bu sahte “dayanışma” bir madalyonsa eğer, bir yüzünde “muhalefet
etme!”, diğer yüzünde ise “karşı koyma!” yazıyor.
Bu
“dayanışma”, tümüyle politik teslimiyet ve toplumsal konformizmle, kapanmayan
kötü kişileri ispiyonlamakla, virüse inanmayanları ayıplamakla ilgili.
Görebildiğimiz kadarıyla solun bu tür bir “dayanışma” ile bir sorunu yok.
Kapanmacı
Profesörler Kimin Yararına?
Kapanmacı
sol, büyük bir hata yaptı ve zaten itibarsız olan, felâket tellâllığı işini
üstlenmiş, kapanmacı profesörlerin bilimsel ve teknik açıdan yaptıkları
namussuzluklara ortak oldu. Bu profesörler, Birleşik Krallık’ta öne çıkan
Profesör Neil Ferguson gibi isimlerin modellerine bel bağladılar. Ferguson,
“sıfır hasta” diyen, uzmanlığı beş para etmez biri. Bu tür kişiler, devlet
iktidarına yanlamış diğer “uzmanlar”ı da zehirlediler.
Kapanmacı
sol, tuhaf bir biçimde, Ferguson’daki politik önyargıya ilişkin olarak da tek
laf etmedi, ayrıca onun hükümetle ilişkisi dâhilinde güçlü bir Brexitçi
olduğunu da görmedi. Brexit karşıtı sol, süreç içerisinde Ferguson’ın itibarını
ve güvenirliliğini artırdı. Solcu ve kapanma fikrini bağnaz bir tutumla savunan
bir isim olarak Ferguson, Brexit’in uygulanmasını savunan, liberter bir Boris
Johnson’a dönüştü. Başlarda Kovid’i önemsemeyen, “sürü bağışıklığı” diyen
Ferguson, ölüme karşı direnen, herkesi tehdit eden, kapanmacı bir zombi hâline
geldi.
ABD’de
Demokrat Parti’ye dost olan Dr. Fauci ve Dr. Birx ise kapanmacı solun
kahramanlaştırdığı iki “bilim insanı”. Bunlar da kapanmalara ihtiyatla yaklaşan
başkanı korkutarak, ekonomiyi harap edecek kapanma kararını aldırttılar ve
seçimdeki kapsamlı hileden bağımsız olarak, başkanın yeniden seçilmesi
noktasında onun ağır bir yara almasını sağladılar.
“Kimin
yararına?” anlamına gelen “Cui Bono?”, Lenin’in çok sevdiği Latince bir
ifade, ama anlaşılan kapanmacı sol, bu ifadeden pek haz etmiyor.
“Uzmanlar”ın
Belirlediği Kural
Bilimin
içine düştüğü bataklıkta politik çıkarlar bile insanın iştahını açamayabiliyor.
Bu koşullarda dikkatleri üzerine çekmeye bayılan, güç manyağı olmuş
profesyoneller, meslek sahipleri, politikanın merkezinde duran kişilerce baştan
çıkartılıyorlar.
Bugünün
tıp dünyasının mesihleri, kapanma, sosyal mesafe ve maske konusunda sundukları
önerilerin devletçe desteklenmesi, anında ilgi görmesi ve halkın davranışında
değişikliğe sebep olması üzerinden güç zehirlenmesine duçar oluyorlar. Oysa
aynı kişilerin “az yiyin, yedikleriniz kaliteli olsun, şarabı fazla kaçırmayın”
gibi önerileri, kamuoyunda o kadar da ilgi görmüyor.
Sol,
işte bu “bilim insanları”na yaltaklanıyor, hürmet ediyor, çocukça bir tutumla,
bu her şeyi bilen, herkesi koruduğuna inanılan tıp ve bilim memurlarına
sevdalanıyor. Bu da onun “otoriteyi her daim sorgulamak” veya “bağımsız
düşünmek” gibi alışkanlıklarından uzaklaşmasını beraberinde getiriyor.
Bir
İhtiyaç Olarak Sansür
Kapanmalara
şüpheyle yaklaşanların boğuk sesleri nasıl oluyorsa gemileri batırıyor, dağları
deliyor, kapanma sevdalılarını bir bir hâkim önüne çıkartıyor. Tarih boyu
sansürün hedefi olmaktan bir türlü kurtulamamış olan sol, bugün virüs ve
kapanma ile ilgili farklı görüşleri kısıtlayan büyük teknoloji şirketlerine ve
devlete arka çıkıyor ve bu görüşlerin cinayetle sonuçlanacak bir tür
“dezenformasyon” olduğunu söylüyor.
Sol,
kapanmalara şüpheyle yaklaşan herkesi sorumsuz babaanne katili, üşütük komplo
teoricileri, kafayı kırmış aşı karşıtları, bencil kovidiotlar, parayı hayata
tercih eden duygusuz çıkarcılar olarak gösterip onları karikatürleştiriyor. Bu
tutumu kapanmacı solu, hoşgörü nedir bilmeyen, dar görüşlü bir sansürcü hâline
getiriyor.
Birer
Lüks Olarak Temel Haklar
Tarih
boyunca cadılar, Yahudiler, Kızıllar gibi düşmanlar icat edildi ve korku
pompalandı, ne kadar temelsiz olduğuna bakılmaksızın, bu düşmanlık sürekli
körüklendi. Bugün sıra Kovid’de. Pompalanan korkuyla aklı başında, duygu
dünyası dengeli insanlar bile saçma sapan, mantık dışı, toplumsallıktan uzak
şeyler yapabiliyorlar. Hatta ifade hürriyeti, hareket serbestiyeti ve toplanma
hürriyeti gibi temel hak ve özgürlüklerinden vazgeçebiliyorlar. Tüm politik
yapılar içerisinde yıkıma yol açan korku siyasetine teslim olmak, kitle
histerisini beslemek ve korku tüccarlarına politik anlamda itaat etmekse sola
düştü.
Polis
Devleti O Kadar Kötü Bir Şey Değil
Kapanmacı
sol, bir yandan da “halk sağlığı” adına temel hak ve özgürlüklerin yitip
gittiği süreci denetleyen polis devletindeki totaliter gaddarlığa meftun oldu.
Kovidci
polis devletinin bir tezahürü üzerinde durmak lazım: kapanma karşıtı
göstericilere uygulanan polis şiddeti. Kimse, kırılan kafaları, sallanan
copları görmüyor, uygulanan şiddete dair tek laf etmiyor, hatta bugüne dek hep
polis şiddetine maruz kalmış olan sol, bugün bu saldırıları övgüyle karşılıyor.
Sol
Kapanma Sınavından Neden Kaldı?
Kapanmalarda
ana mesele, işsizlik, işçi sınıfının yoksullaşması, devletlerin
otoriterleşmesi, temel hak ve özgürlüklerin yitirilmesi, ifade hürriyetinin
kalmaması, medyanın yürüttüğü propaganda faaliyeti ve bilimin namussuzluğu. Tüm
bu meseleleri içeren sınavdan kalan sol, her bir meselede sahip olduğu
sosyalist ilkeleri “halk sağlığı” denilen sunakta bir bir kurban etti.
Bir
vakitler, altmışlı yıllarda, Vietnam Savaşı süresince ABD ordusunun diline
pelesenk ettiği “biz o köyleri, onları komünistlerden kurtarmak için yok ettik”
lafıyla haklı olarak alay eden sol, bugün “biz toplumu, onu virüsten kurtarmak
için yok etmek zorundayız” diyen yavan ve aldatıcı hikâyeye onay veriyor ve bu
tuhaflık karşısında tek bir laf bile etmiyor.
Peki
sol, virüs ve kapanma konusunda neden bu kadar berbat bir sınav verdi?
1.
Sol, geleneksel işçi sınıfı tabanından politik anlamda uzaklaştı ve kimlik
siyaseti ana siyaseti hâline geldi
Soldaki
kapanmacılık meselesi, onun pişman olduğu bir sapma değil, solun geleneksel
işçi sınıfı tabanından uzaklaşmasının bir sonucu ve çıktısı. Seksenlerden
itibaren Batı Solu, küresel sermayenin Reagan ve Thatcher önderliğinde güçlü
işçi hareketine karşı yürüttüğü piyasacı, yeni muhafazakâr saldırı karşısında
ciddi anlamda zorlandı. Sendikacılık, solun tarih boyu sığındığı ana limandı,
ama Batı ekonomilerinde otomasyonun ve yaşanan yapısal değişikliklerin katkı
sunduğu neoliberal küreselleşme, büyük ölçüde sendikalı olan, mavi yakalı
işçilerin sanayideki alanını ve sayısını küçülttü. Bununla birlikte, geleneksel
sol da politik nüfuzunu yitirdi, sınıf temelli ideolojisindeki iç bağlar koptu,
bu ideoloji tutarlılığını yitirdi.
O
günden itibaren sol kendisini, öncelikle varlığını ırk, etnisite, cinsiyet ve
kimlikle ilgili başka özelliklerle tanımlayan, bu tanımlamada sınıfa yer
bırakmayan, bir vakitler Hillary Clinton’ın göklere çıkarttığı “hoşnutsuzların
gökkuşağı”na bağlanmak suretiyle politik hayatını sürdürme ihtiyacı duydu.
Sol,
toplumsal meselelere duyarlı siyaseti gündeminin ana maddesi hâline getirdi ve
saydığımız kimlikle ilgili hususları merkeze koydu. Bugün artık sol açısından
önemli olan, kişinin deri rengi, etnik konumu, dinsel bağlılığı, kromozom
dizilimi, toplumsal cinsiyet bağlamında sahip olduğu tanım ve her gün giderek
genişleyen LGBTQI tayfının hangi diliminde yer aldığıdır. Kişilerin üretim
araçları ile ilişkisinin artık bir değeri ve önemi yoktur (bugünlerde üretim
araçları gibi kavramlar, herkesin kulağına taş plak cızırtısı gibi geliyor!)
Kimlik
politikası solu öylesine hipnotize etti ki o bugün, Marx’ın ifadesiyle,
kapitalist ekonomik güce yapısal düzlemde karşı koyabilecek yegâne sınıf olan
işçi sınıfının politik failliği konusunda kılını kıpırdatma gereği duymuyor.
Irkçılık
karşıtlığı ve cinsiyetçilik karşıtlığı gibi sosyal adaletle ilgili meselelerde
sol, eskiden bu meselelerin ekonomik zeminini ve sınıfsal niteliğini
sorgulardı, bugünse sol, sınıf iktidarı meselesiyle ilişkisini tümden kopartmış
durumda.
Sınıf
savaşı yerine toplumsal meselelere duyarlılığı esas alan sol, bugün “kültür
savaşları” üzerinde duruyor, en son çıkan Hollywood filminde Asyalılara,
Siyahîlere ve başka azınlıklara ya da eşcinsellere yer verilmemesini dert
ediniyor, öte yandan da eskiden BBC’de yayınlanmış komedi dizilerini yargılamak
için duyarlılık kasan engizisyon mahkemeleri kuruyor. Solun işçi sınıfını terk
etmesi neticesinde işçi sınıfının da solu terk etmiş olmasına hiç şaşırmamak
gerek.
2.
Politik hastalığın sendromları ve “popülizm”
Revizyona
tabi tutulmuş duyarcılık siyaseti ve proleter olmayan üyeleri ile bu yeni sol,
sonuçta fikirler çatışmasından galip çıkamadı. Brexit ve Trump ile girilen
seçim yarışları, bunun delili. Oysa Brexit ve Trump’ta karşılık bulan, işçi
sınıfı temelli “popülist” isyanlar, duyarcı solda travmalara yol açtı, o da
bunun karşılığında kendisindeki duyarcı siyaset vizyonuna demokratik planda
itiraz edenlere öfke ve hınçla cevap verdi.
Bugün
sol, işçi sınıfındaki “popülizm”e liderlik eden kişileri şeytanlaştırmak için
elinden geleni yapıyor. Bu açıdan, politik düzlemde kendisini inkâr ediyor,
moral açısından üstünlük sağlamaya çalışıyor, “ırkçı”, “aşırı sağcı”, “faşist”
ve “beyaz üstünlükçüsü” olduğu, kendisi gibi yeterince duyarlı olmadığı için
işçi sınıfındaki “popülizm”e hakaretler yağdırıyor, işçileri beyinsiz olarak
niteliyor, demagoglara esir olmuş, dişleri seyrek “sefiller” diye alaya alıyor,
onları Küçük İngiltere’yi savunan yabancı düşmanı milliyetçiler olmakla itham
ediyor.
Bugün
sol örgütler, neredeyse sadece, Brexit’e karşı çıkan, herkesi alaya alan,
çatlak Trump’a kafayı takmış, sürekli kendisini haklı çıkartmakla meşgul olan,
her şeye duyarlı üstünlükçülerden oluşuyor. Bu sol, farklı fikirlerden, görüş
ayrılıklarından, ifade hürriyetinden korkuyor, üzerinde “Amerika’yı Yeniden
Büyük Yapalım” yazan şapkalar takmış Trump’çılara ve Brexitçi cahillere
güvenmiyor, ayrıca demokrasinin “yanlış” sonuçlara yol açma potansiyeli
karşısında korkuya kapılıyor.
Bugün
bu duyarlı sol, Brexit ve Trump’ın yaydığı “politik virüsler”den o kadar çok
korktu ki virüs ve kapanma konusunda kafayı yedi. Brexit hastalığının ve Trump
hastalığının sahip olduğu sendromlar sayesinde, demokrasi düzleminde yüz
bulamamış olan sol, eski işçi sınıfı tabanının açtığı politik yaraları
iyileştirme imkânı buldu, en azından kendince bir ahlakî ve politik zemine
kavuştuğunu düşündü.
Bugün
Brexit ve Trump hastalıklarına bir de virüs hastalığı eklendi. Bu virüs
hastalığı sola, yanlış düşüncelerin çilesini çekenlerin sorumluluğunu
üstlenmeye hakkı olduğunu söyleme yetkisi kazandırdı. Sol bugün, bu insanların
virüs ve kapanmalar konusunda “bilimsel” hakikate ve ahlakî erdeme sahip olan
solcularca aydınlatılması gerektiğini düşünüyor.
3.
Kapanmalar yüzünden sola yönelecek kitleyi sağ çalıyor
Kapanma
çılgınlığı süresince, uçlara savrulmuş liberterleri veya kapanmaların
kapitalizmin esenliğini tehdit ettiğinden endişelenen pragmatistleri içeren tüm
muhafazakâr sağ, eskiden solun sahip çıktığı başlıklar adına ayağa kalktı. Bu
kesim, işçilerin yitirdikleri işleri, kötüleşen yaşam standartlarını, gençlerin
eğitimini, demokratik anlamda kimsenin hesap vermemesini, eleştirel düşünceyi,
fikri açıklığı, ifade hürriyetini, örgütlenme hürriyetini, bilimin namusunu ve
eskinin o yalın inceliklerini dert edindi. Bu konuda kapanmacı sol, oturup
kendi derdine yanmalı ve sadece kendisini suçlamalı.
Sonuç
Bugün
“sol” taşıdığı isme layık değil. Yukarıda bahsi edilen meselelerin hiçbirisinde
sosyalist ilkelerin terk edilmesine kesinlikle izin verilmemeli.
“Halk
sağlığı” ile ilgili uydurma bir acil durum, gerçek bir iklim krizi (ki
kapanmalar virüs konusunda işe yaramasa da karbondioksit molekülleri konusunda
harikalar yaratıyor), “Trump’ın yeniden seçilmesine mani olun, demokrasiyi
kurtarın” diyen koşullar, “iç terörizm”, transfobi, nefret söylemi,
düşüncelerin ve inançların açıklanması önündeki yasaklar türünden duyarlılıkla
ilgili acil durumlar da yaşansa sosyalist ilkelerden vazgeçilemez.
Bu
anlamda, kapanmalardan şüphe eden muhalif solcuları, gerçek solu kapanmalar
konusunda oynanan bu politik oyuna yeniden dâhil ettiği için tebrik etmek
gerek.
Phil Shannon
9 Mart 2021
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder