Trump’ın IŞİD’le savaşan Suriyeli Kürdlere silâh
temin etme kararı, Ortadoğu’nun politik coğrafyasında önemli bir değişimin
yaşandığının delili. Pratikte ABD, bölgede bağımsız bir Kürd devleti
kurulmasına mani olmayı amaçlayan Türkiye’ye rağmen, Suriye’deki Kürd
müttefikini desteklemeyi tercih ediyor.
Trump, Pazartesi günü Kürdlere doğrudan silâh
verilmesini öngören planı onayladı. Burada amaç, YPG’nin ve Arap müttefiklerin
IŞİD’in başkent kabul ettiği Rakka şehrine saldırmasını ve ele geçirmesini
mümkün kılmak. ABD, saldırı sürecini desteklemek adına, bölgeye ağır makineli
tüfekler, tanksavar silâhlar, havanlar, zırhlı araçlar ve teknik ekipman
gönderiyor.
Türkiye, YPG’nin 1984’ten beri Türk devletine
karşı gerilla savaşı veren PKK’nin Suriye kolu olduğunu söylüyor ve ABD’yi
Suriye Kürdleriyle kurduğu ittifaka son vermesi için nafile yere ikna etmeye
çalışıyor. Salı günü dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “PKK ve YPG terörist
örgütlerdir ve isimleri dışında aralarında bir fark yoktur. Onların eline geçen
her silâh Türkiye’ye yönelik tehdittir” dedi.
Trump ise IŞİD’in yenilmesine öncelik vereceğini
söyledi ve Suriye Demokratik Güçleri’nin öncülük ettiği kara güçleriyle
birlikte Rakka’nın ele geçirilmesine yönelik uzun zamandır ertelenen planı
kabul etti. Geçen Aralık ayında bir ABD yetkilisi, bölgede 45.000
savaşçılarının bulunduğunu, bunların 13.000’inin Arap, geri kalanının Kürd
olduğunu söyledi. 2014’ün sonlarında Kürd şehri Kobani’yi kuşatıp alamayan
IŞİD, o günden beri ABD öncülüğünde gerçekleştirilen hava kuvvetleri
koalisyonunun hava saldırılarının desteğiyle birçok kez mağlup edildi.
ABD, birkaç ay içerisinde hem Musul hem de
Rakka’da IŞİD’e çifte yenilgi tattırmak istiyor. IŞİD, yedi ay süreyle Irak
güçlerince kuşatılan Musul’u hâlâ elinde tutuyor. Şehrin büyük bir kısmı, her
iki taraftan ciddi kayıpların ve büyük bir yıkımın yaşandığı çatışma süreci
sonucu, neredeyse düşmek üzere. Rakka ve Musul’u kaybetmesi IŞİD’i
bitirmeyecek. Örgüt, mevcut hâlini terk edip gerilla hareketine dönüşüyor.
Geçmişte ilân ettiği hilafet, idari yapı ve toprak açısından artık mevcut
değil.
Fırat’ın kuzeyinde bulunan, 300.000 nüfuslu Rakka
şehri, köprülerin hava saldırılarıyla imha edilmesi sonucu, zaten tecrit
edilmiş durumda. SDF, Doğu Suriye’deki en büyük kent olan Deyrezzor’a uzanan
güney yolunu kesti. IŞİD savaşçıları, Rakka dışına ancak tekneyle çıkabiliyor,
şehre gene tekneyle girebiliyorlar. Oysa örgüt, keskin nişancılar, intihar
bombacıları, bubi tuzakları kullanmayı içeren kent savaşı konusunda usta
olduğunu Musul’da ispatlamıştı. Bu yöntemler, daha gelişkin silâhlara sahip bir
düşmanı durdurma ve ona çok daha fazla sayıda kayıp yaşatma ile alakalı.
Gelgelelim Rakka’nın kaderi, tek başına, Kuzey
Suriye’de süren savaşa bağlı olan bir mesele değil. Türkiye, bir zamanlar
bölgedeki nüfuzunu artırmayı umut eden bir ülke olarak, Suriye ve Irak’taki
savaşların korkunç sonuçlarıyla yüzleşiyor. 2011’den beri Esad’ı devirmek ve
kendisinin güney sınırı boyunca geniş bir bölgede kontrolü ele geçiren iki
milyon Suriyeli Kürd’ü durdurmak için uğraşıyor.
Türkiye’nin Kürdlerin ilerleyişini durdurma girişimleri,
başarısız oldu. Ağustos 2016’da Fırat’ın batısına yönelik olarak kara
birlikleriyle gerçekleştirdiği askerî müdahale de kısıtlı bir başarıyla
sonuçlandı. Bölgedeki Arap ve Türkmen müttefikler, Türk ordusunun müdahalesi
olmaksızın IŞİD’in elindeki Bab’ı alamadı. Türkiye, ABD’ye IŞİD karşıtı savaşta
YPG’nin yerini alacak bir müttefik olarak göstermeye çalıştı ve bu amaçla
ABD’ye çeşitli hizmetler sundu ve YPG’nin şaibeli bir seçenek olduğunu söyledi.
Bugün anlaşılıyor ki Erdoğan, IŞİD’le mücadeleden çok Kürdleri hedef almakla
ilgileniyor.
Türkiye, YPG ve SDF’nin başarısına tepki olarak,
Kuzey Suriye’ye yönelik askerî müdahalesini daha da hızlandırdı ve eylem gücünü
artırarak, bu güçleri tehdit etmeye başladı. 25 Nisan’da Türk uçakları YPG
mevzilerine saldırdı ve yarısı kadın 20 savaşçıyı öldürdü. Erdoğan, benzer bir
saldırının her an gerçekleşebileceğini söyleyerek tehditler savurdu. ABD,
Türkiye’nin saldırısının “kabul edilemez” olduğunu, Türkiye’nin kara işgali
seçeneğini gündeme almasından endişeli olduğunu bildirdi. Bu noktada ABD,
Suriye sınırını denetlemek için, içinde özel kuvvetlerden birimlerin bulunduğu
araçları devreye soktu. Kürd liderlerse, Türkiye’nin askerî faaliyeti devam
ettiği takdirde Rakka’yı almayacaklarını söylediler.
Trump’ın YPG’ye ağır silâhlar gönderme kararı
önemli. Bu karar, ABD’nin Türkiye’nin tehditlerini görmezden geldiğine ve
bugüne dek iyi hizmetler vermiş olan Kürdlerle kurduğu askerî ittifaka bağlı
kalacağına dair bir işaret. Bu da Türk kara ve hava birliklerinin YPG’ye
yönelik saldırılarını yoğunlaştırmalarını daha da güçleştiriyor.
Erdoğan, 16-17 Mayıs’ta Washington’a giderek,
Trump’la ilk ziyaretini gerçekleştirecek ve bu görüşmede onu Suriye Kürdlerine
yönelik politikasını değiştirmesi konusunda ikna etmeye çalışacak, ama
muhtemelen bu teşebbüs başarısız olacak. Kendi döneminin son günlerinde Obama
da YPG’ye ağır silâhlar göndermeye karar vermiş, bu karar, Kürd yanlısı
siyasetin ABD’de kapsamlı bir desteğe sahip olduğunu ortaya koymuştu. Bu
dönemde ayrıca Amerikalılar, verilen yeni silâhların sadece IŞİD’e karşı
kullanılacağını, verilen silâh ve araçların sayısının operasyondaki
ihtiyaçlarla sınırlı olacağını söyleyerek Türkleri rahatlatmaya çalışıyor.
Türkler, o silâhların PKK’nin eline geçip kendi askerlerine karşı
kullanılacağından korktuğunu söylüyorlar.
Suriye Kürdleri ise IŞİD
mağlup edilince, ABD’nin artık kendilerine ihtiyacının kalmayacağını ve NATO
üyesi, ayrıca büyük bir güç olan Türkiye ile eskiden beri varolan ittifakına
tekrar geri döneceğinden endişeleniyor. Bu durumda Kürdler, Türklerin
yarı-bağımsızlık hâlini ortadan kaldırmaya dönük saldırılarına maruz bırakacak.
Gene de şimdilik Suriye’de Kürdler, ABD’nin kendileriyle birlikte olmaya karar
vermiş olmasından ötürü bir süre rahatlar.
Patrick Cockburn
11 Mayıs 2017
11 Mayıs 2017
0 Yorum:
Yorum Gönder