15 Mayıs 2017

,

Avrupa Irkçılığına Karşı Koymak

Avrupa’nın sağcılıktan aşırı sağcılığa zıplaması artık tartışma dışı. Her gün redde tabi tutulanlar, istenmeyenler, “ötekiler” ve “Avrupa’ya ait değiller” olarak tarif edilenlerle alakalı “sorun”a yeni bir “çözüm” sunuluyor. Bu sorun, ırk ayrımcılığının hüküm sürdüğü dönemden kalma terimin ifade ettiği biçimiyle, Avrupalı olmayanlarla alakalı. Bu tartışmalar, daha çok “yabancılar”a ne yapılacağına dair. Bu yabancıların büyük bir kısmı, otuzların-kırkların Nazi Almanyası’nda kendi ülkelerindeydi, 2016’da artık Avrupa’dalar. Tarih, yetmiş yıl sonra kendisini tekrar ediyor.
Onların Avrupa’dan çekip gitmeleri, öyle hüsnü zanla gerçekleşebilecek bir şey değil. Onlar buradalar. Çok fazla gerçekler ve karşımızdalar: tehdit ediyorlar hayatımızı, kaba insanlar ve neon ışıkları ile yazıyorlar mesajlarını. Bu mesajı görmezden gelmemiz mümkün değil. Gördüğümüz noktada, “nihai çözüm”ün mağdurları olacağız. Bu da Hitler’in yaptığı biçimiyle, “Kafkas ırkındaki saflık” adına imha edilmemiz anlamına gelecek!
Son dört yıldır Danimarka’da Müslümanların çocuk sahibi olmasının yasaklanmasını isteyenlere tanık olunuyor. Bunlara, Trump’ın Müslümanları ülkeye sokmamayı ve Hispaniklerle Latinleri uzak tutacak yeni bir duvar örmeyi öngören politikasını beğenenler ekleniyor. Çinlilerin bin yıl önce inşa ettikleri setin bir işe yaramadığı açıkken, teknoloji çağında bu Trump destekçileri nasıl başarı kazanacak? Bu noktada aynı soruyu, iki bin yılı aşkın bir süre önce, bugünkü Avrupalıların ve Amerikalıların atalarını uzak tutmaya çalışıp başarısız olan Romalılara sormak lazım. O Avrupalıların ve Amerikalıların ataları o günün barbarlarıydı. O Vandallar, Frenkler, Vizigotlar, Hunlar ve Vikingler Roma medeniyetini kuşatan duvarları yıkmayı bilmişlerdi.
Avrupa’da Neonazi hareketi, bir gerçeklik. Hüsnü zan, onların yeryüzünden silinmesini sağlamayacak. İnternetin ve sosyal medyanın Güney Afrika’dan ABD/Kanada’ya, Arjantin’den Avrupa’ya ırkçı kibrin ve bağnazlığın belirli bağlar kurmasını kolaylaştırdığı açık. Hepsinin ortak bir gündemi var. Norveçli Anders Brevik, yetmişten fazla insanı katletmişti. Bir genç, Atlanta’da namaz kılanları öldürmüştü. Bu aşamada doksanlarda Pretoria’da siyah Afrikalıları öldüren Barend Strejdom’ı da anımsamak mümkün. Giderek artan nefret, birçok yerde benzer eylemlere girişti. Son dönemde polis, siyah Amerikalıları katlediyor. Peki buna yol açan ne? Tesadüfî olaylar mı bunlar? Irkçı katiller, siyahların insan olduğunu kabule yanaşmıyorlar.
Bu, Avrupa, ABD ve Birleşik Krallık’ta dışlananların, ayrımcılığa maruz kalanların, kendilerini yabancı ve öteki hissedenlerin birleşip eyleme geçmesine dönük bir çağrıdır.
Düşünce dünyam, daha çok Steve Biko’dan besleniyor. Biko, Güney Afrika’da gelişen siyah bilinç hareketinin lideri. O, 1977’de Gestapo’ya benzeyen ırk ayrımcısı devletin polis teşkilâtı tarafından katledildi. Biko, altmışların sonunda beyaz üstünlükçülüğüne karşı mücadele çağrısında bulundu ve ırk-deri rengi ayrımı gözetmeksizin, ayrımcılığa maruz kalanların birleşmesini talep etti. Dile getirdiği mesaj, gayet açık ve güçlüydü: Afrikalı, Hintli veya Siyah olduğunuz için ayrımcılığa maruz kalmıyorsunuz. Ayrımcılığın sebebi, sizin beyaz olmamanız.
Bugün Biko’nun düşüncesini güncellemek lazım. Suriyeli, Iraklı, Somalili, Türk, Hintli, Bangladeşli, Afgan, Ermeni, Güney Afrikalı, Sudanlı vs. olduğunuz için ayrımcılığa maruz kalıyor değilsiniz. İster Doğu isterse Batı, tüm Avrupa genelinde, Sicilya’dan tüm kıtaya doğru benzer bir darkafalılık hâkim. Ayrımcılığa maruz kalıyorsunuz, çünkü siz, birçok farklı düzeyde, bir tehdit olarak görülüyorsunuz.
Kafkasyalı olarak görülmüyorsunuz.
Yahudi-Hristiyan değilsiniz. Yahudi bir Etiyopyalı olsanız bile, İsrail’de dışlanıyorsunuz, kadınlarınız kısırlaştırılıyor.
Deri renginiz “doğru” değil, bu yüzden kabul görmüyor. Galiba “doğru” olan da, Führer’in varsaydığı biçimiyle, İskandinav, Arî, sarışın ve mavi gözlü olmak.
Eğitimsiz ve basit görülüyorsunuz.
Berbat koşullarda köle ücretleri için çalışmalısınız.
Avrupa kültürüne entegre ve asimile edilemeyecek ölçüde çok farklısınız.
Büyük olasılıkla İslamcı bir teröristsiniz.
Cinsel açıdan beyazlara nazaran daha aktif ve daha meziyetli kişiler olduğunuz efsanesi üzerinden, Avrupa erkeği için cinsel bir tehdidi temsil ediyorsunuz.
Hırsızlığa ve dolandırıcılığa meyilli kişiler olarak algılanıyorsunuz.
Buraya ait değilsiniz.
(Şu soruyu sormak lazım: bizleri teslim almak için bombaladıklarında, köleleştirdiklerinde, sömürgeleştirdiklerinde, sözleşmeli işçiliğe mahkûm ettiklerinde belirli bir ahlâk anlayışına sahip olacağımızı, buraya aidiyet duyacağımızı mı düşünüyorlar?)
Biko, ayrımcılığa maruz kalan farklı halkların bir araya gelmesini bu sayede ortak düşmana karşı birleşik cephe oluşturulmasını savundu. Uzlaşmazlığı gösterdiği için her türden kahramanlığa ve cesarete dayalı bireysel eylem iyidir, ama bu eylemlerin dizginlenemeyen ırkçılığın oluşturduğu yapıyı çökertmesi mümkün değil.
Biko’nun çözümü, marjinalleştirilmiş, ayrımcılığa maruz bırakılmış, dışlanmış olan herkesi bir araya getirip güçlü bir birleşik sesin çıkartılması ile ilgiliydi. O ses oluştuğu noktada şunu haykıracaktı: “Artık yeter! Kaderimi tayin etmeye hakkın yok.”
Benim çağrım da bu yönde. Hızla yükselen faşizme, Neonazizme karşı birleşme vaktidir. Aşırı sağ, geçmişe nazaran daha fazla örgütleniyor. Bugün ırkçılık için müsait bağlam, onların maskelerini çıkartmasına fırsat sunuyor. Bugün her ülkede şubeleri bulunan, bir Avrupa örgütünün oluşturulması gerekmektedir. Bu birliğin asli gücümüz olduğunu anlayıp kabul etmek zorundayız.
Avrupa, ABD, Birleşik Krallık ve ırk ayrımcılığın dehşetinin insana düşman başını çıkarttığı her yerde birleşen sağa karşı gerekli cevabı vermeye mecburuz.
Prithiraj Dullay
1 Nisan 2017

0 Yorum: