29 Temmuz 2025

Debord, Uzmanın Rolü ve Teyitçilik


Dünyanın internete giderek daha fazla bağlandığı günümüz gerçekliğinde “dezenformasyon”, karşımıza en büyük umacılardan biri olarak çıkıyor. Hükümetlerin tehlikeleri hakkında sürekli uyarılarda bulunduğu dezenformasyon olgusu, topluma ve demokrasiye karşı bir tehdit olarak sunuluyor. Ana akım medya ise dezenformasyonla mücadele ve bilgiyle verileri teyit etme çabalarına kaynak aktarma ihtiyacı duyuyor. İnsanlar, “bilgilenmek” adına, hangi içeriği tükettiklerini, sosyal ve profesyonel ağlarında paylaştıklarını izlemek için bilgi kontrolleri veya uyarı bombardımanına uğramadan çoğu zaman çevrimiçi olamıyorlar.

Dezenformasyonla mücadeleye yönelik çabaların pıtrak gibi çoğaldığı koşullarda kimse, iktidardan bahsetme gereği duymuyor. Oysa muktedirler, “dezenformasyon” olarak gördükleri şeylerle mücadele etmek istemeleri için yığınla sebebe ve gerekçeye sahipler. Çünkü onlar, hakikatin kendi pencerelerinden sunulmuş hâlini bizim de benimsememizi istiyorlar.

Birçok yorumcunun da gözlemlediği biçimiyle, dezenformasyon araştırmacıları, teyitçiler ve uzmanlar, doğaları gereği bir taraf olarak hareket ediyorlar, üstelik bu insanlar da sıklıkla yanlış şeyleri yayıyorlar.

Oysa teyit pratiklerinin ve diğer dezenformasyon çabalarının popüler olmasında önemli ve büyük bir güç rol oynuyor. Bu güç, toplumumuzun verili hâlinde görünümleri düzenleyen güçtür. O, imajların ya da gösterinin aracılık ettiği toplumsal ilişkilere ait bütünlüktür.

Guy Debord’un Gösteri Toplumu’nda izah ettiği biçimiyle, gösteri, bize toplumun ekonomi eliyle kendi ihtiyaçlarına tabi kılınması ve başka yöne yönelmesine mani olması ile birlikte sonuçları görünür olan, bağlantısızmış gibi görünen ama aslında iç içe geçmiş olguları idrak etmemize, böylelikle, hayatı doğrudan tecrübe etme becerimize kavuşmamıza katkı sunabilecek bir terimdir.

Gösteri, gündelik hayatlarımızı tümüyle hükmü altına aldıkça doğru olana dair anlayışımızı altüst edebilecek ölçüde güçlü bir olgu hâline geldi. Gösteri, gerçek hayatın yerine doğrudan tecrübe edilemeyen, hayata ait, belirli aracılara ihtiyaç duyan saf temsili koymak suretiyle, kitleleri aldatan olguların ve yalanların sürekli ve ikna edici bir biçimde doğruymuş gibi görünebileceği bir çerçeve sunuyor. Bu anlamda, gösteri, elitlerin Irak ve Suriye’deki savaşlar türünden emperyalistler eliyle başlatılmış savaşlara dair uydurma haberler ve yalanlar da dâhil elitlerin kitleleri aldatmak için başvurduğu yöntemlerin nasıl cezasız kalabildiğini, hatta bunların neden fark bile edilemediğini izah etmekte kullanabileceğimiz en etkili araçlardan biri. Bu hâliyle gösterinin, günümüzdeki teyit pratiklerinin ve dezenformasyonla mücadelenin ortaya koyduğu iddiaların aksine, bunların aksi sonuçları nasıl doğurduklarını anlamamıza katkı sunacak birer olgu olduğunu söyleyebiliriz.

Bu makalede ben, teyit pratiklerine ve uzman görüşlerine tanık olduğumuz haberlerde, programlarda ve akışlarda karşımıza sürekli çıktığı biçimiyle, gösterinin yürüdüğü yolları izah etmeye çalışacağım.

Eleştirel düzeyde bu makalede dile getirilen görüş, sadece medya sistemlerinin eleştirisi olarak anlaşılamaz, bu eleştiri, neticede (Debord’un kitabının adının, Gösteri Toplumu’nun da ifade ettiği biçimiyle) tüm toplumla alakalı olan bir kavram olarak, gösteriyi bütün veçheleriyle içeriyor olmalıdır.

Modern hayatın yönlerinin gösteriyle alakalı oluşu, tesadüfi, yüzeysel ve uç bir mesele değildir. Bilâkis, toplumun kendisi “temelde göstericidir”. Bu temelden gösterici olan toplumda iktidara hizmet eden teyitçilerin veya onunla bağlantılı başka bir gücün ortaya çıkışı, kaçınılmaz bir gelişme olarak görülmelidir.

Gösteri Nedir?

Üretimin modern koşullarının hüküm sürdüğü toplumlarda hayat, gösterilerin muazzam bir birikimi olarak takdim edilir. Doğrudan yaşanan her şey bir temsile dönüşür.

[Guy Debord]

Fransız felsefeci Guy Debord, 1967 tarihli Gösteri Toplumu ve onun kısa broşür hâli olan 1988 tarihli Gösteri Toplumu Üzerine Yorumlar’da, modern hayata imajların veya hayata ait temsillerin aracılık ettiğini, bu gösteri denilen hâlin artık nesnel ve maddi gerçekliğin yerini aldığını söyler. Mevcut gerçekliğimizde, bu gösteri toplumunda dünya baş aşağı dönmüştür, çünkü hayat, artık doğrudan yaşanamayacak, sadece kendisine ait saf temsiller aracılığıyla yaşanabilecek bir şeydir. Görünümlerin bu şekilde organize edilmesiyle birlikte gerçek dışılık öne çıkar, böylece, kendisini nadiren gösteren hakikatin ortaya çıktığı an, “yanlışlık anı” olarak algılanır.

Kendisini hiçbir zaman sorgulanamayacak, engin ve erişilemez gerçeklik olarak takdim eden gösteri, varlığını sonsuza dek muhafaza edecek şekilde varolur. Debord’un ifadesiyle, onun yegâne mesajı şudur: “Görünen iyidir; iyi olan şey, görünür.” Gösterinin dünyada tecelli etmesi, hayatın gözle görünür düzeyde inkâr edilmesidir. “Bu inkâr, neticede görünür bir biçim alır ve bu biçim, insanlar varoluş koşullarında yaşanan pratik değişikliklerle birlikte bir bilinçsizlik hâline mahkûm eder.”

Bu gösterinin ortaya çıktığı dünya, ekonominin toplumu kendi ihtiyaçlarına tabi kıldığı bir dünyadır. Kendisinden başka hiçbir şeyin işine yaramayan, sadece kendisini ilerleten gösteri, yaşlanma, dinlenme gibi pratik ve doğal işlemlerin gerçekliğini görmezden gelir, insanların kendi ilerleyişleri adına bağ kurma ihtiyacını ortadan kaldırır. Bir ayrıştırma ve bölme ustası olan gösteri, toplumumuzu cemaatten azade bir olgu olarak yeniden yaratmış, onun en genel manada iletişim kurma becerisini yok etmiştir. Bu türden süreçler ve yol açtıkları sonuçlar, nihayetinde insanların hayatı kendileri için tecrübe edemeyecekleri anlamına gelir. İnsanlar, artık cansız kalmışlığın o sefil hâline mahkûm olan birer seyirciye dönüşmüşlerdir.

Gösteri Toplumu ve Teyitçi Dünya

Gösteri, verilen mesajlar, nihayetinde “hayat dışı”nın gündelik hayat üzerindeki kontrolünü arttırırken kitle haberleşme araçlarını ve sosyal medyayı kendi davasını daim kılmak için kullanır. Bu süreçte insanların uyanık kaldıkları sürenin büyük bir kısmını ele geçirir ve bu ele geçirilen süre giderek artar.

Debord’un Gösteri Toplumu Üzerine Yorumlar isimli çalışmasında dile getirdiği biçimiyle, gösteri, tarihi tahrip eder, etkisini sıfırlar. Bu anlamda “günümüzde yaşanan olaylar, uzak ve hayali bir alana hapsolurlar. Bu alanda olaylar, doğrulanamayacak hikâyelere, kontrol edilemeyecek istatistiki verilere, izah edilemeyen, savunulabilir bir gerekçeye sahip olmayan olgulara dönüşürler.”

Bu hayali ortam, şirketlerin elindeki medya organları için muazzam bir ortamdır. Burada gerçeklik ve hakikate küfredilir, kabul ve tanınma meselesi öne çıkartılır. Söz konusu kafa karışıklığı üzerinden gösteri, insanları fiziki gerçeklikten, müşterek tarihsel referans noktalarından, önemli politik gelişmelerin ve olayların tartışılması veya ele alınması için gerekli olan topluluktan mahrum kılar.

Neticede elitlerin dilinden dökülen hikâyeler, hiçbir itirazla karşılaşmadan, bilhassa şirketlerin, elitlerin ve teknolojinin hâkim olduğu kamusal söylemden dışlanmış muhalif seslerin itirazı ile yüzleşmeden zihinlere işler.

Gösteriyle ilgili yazılarında bu olguyu yorumlayan Debord, gösteri dünyasında damga vuran asli unsurun, anlamlı bir diyalog değil, yukarının aşağıyla tek taraflı olarak kurduğu iletişim olduğunu söyler. Debord’a göre, “Gösterinin talep ettiği pasif kabul, zaten görünümler üzerinde kurduğu hâkimiyetle, herhangi bir cevaba izin vermeden görünmeyi öne çıkartan yaklaşımıyla zaten insanlara dayatılmış bir şeydir.”

İktidardakiler, kitle haberleşme araçlarını kontrol ederler. Bu noktada esas olarak kurdukları ilişki biçimini meşrulaştırmaya çalışırlar. Bu amaçla iktidardakiler, statü kazandıran gösteriyi takviye ederler. Böylece teşkil edilmiş her şeyi korumayı amaçlarlar. Bunun için ellerinde mebzul miktarda araç vardır. Bu araçlardan biri de Debord’un üzerinde durduğu “uzmanlar” sınıfıdır.

Bu sınıfa mensup kişiler, kamuyu bilgilendirmek için gerçek bilgi verdikleri pozu keserler, böylesi bir izlenim yaratırlar. Oysa aslında kariyerlerinde basamak atlamak ve gelirlerini muhafaza etmek adına, elitlere ait görüşlerin kalıcılaşmasını sağlamak için uğraşırlar. “Altüst olmuş bir dünya”da bu sürekli sahneye çıkan uzmanlar, iddia ettiklerinin tersini yaparlar.

Uzman sınıfı içerisinde sayabileceğimiz “teyitçiler” ve dezenformasyon muhabirleri ve araştırmacıları denilen, sayıları giderek artan kesim, gösterinin kabul ettiği hakikati muhafaza etmek için uğraşan bir tür “uzman” grubunu ifade eder. Okur ve televizyon izleyicisi kitlesi, zaten hayatın talep ettikleri karşısında yeterince sorun yaşamaktadır. Bu sebeple bu kitle, profesyonellerin gerçeği ve halihazırda yaşanan olayları anlamanın en iyi yolu olduğunu düşünebilir. Pratikte bu türden teyit operasyonları özü gizleyen hikâyeleri öne çıkartırlar.

Peki bu türden geri koşullar nasıl gerçeklik halini alır? Gösteri Toplumu’nda Debord, toplumu kendisine kul köle eden ekonominin kendisini ilkin var olmasahip olmaya indirgeyerek ortaya koyduğunu söyler. Bu koşullarda artık insan, ancak oldukları değil, sahip oldukları şeylerle kendisini gerçekleştirebilir.

Toplumun ekonomiye teslim olma süreci hızlandıkça var olmanın yerini alan sahip olma, zamanla sahip olunanı gösterme iradesi alır. Bilgi düzleminde uzmanların uzman olmasına veya uzmanlığa sahip olmasına gerek yoktur, artık onların uzmanlık ceketini giymeleri yeterli olacaktır.

“Uzmanlar diyor ki” ifadesi, manşetleri hızla süsler, teyitçiler meşruiyeti artıracak her şeyi incelemeden onaylar, çünkü meşruiyet izlenimi, içerikten her daim üstündür.

Debord, Gösteri Toplumu Üzerine Yorumlar’da meseleyi şu şekilde izah eder:

“Tüm uzmanlar devlete ve medyaya hizmet eder, ancak bu sayede statü sahibi olurlar. Hiçbir uzman, efendisinin sözünden çıkamaz. Çünkü bağımsızlık ihtimalleri, mevcut toplumun örgütlenme tarzı üzerinden sıfırlanmıştır. Tabii ki en faydalı uzman, yalan söylemeyi bilen uzmandır.”

Debord’un da gösterdiği biçimiyle, uzmanlar, ancak elitlerin şartlarına uydukları sürece uzman olabilirler. Debord’un “bağımsızlık ihtimalleri, mevcut toplumun örgütlenme tarzı üzerinden sıfırlanmıştır” tespiti, bilhassa günümüz dünyasında faal olan şirket medyası için geçerlidir. Bu medya kuruluşlarında gazeteciler sık sık güvencesiz çalıştırılırlar, toplu halde işten çıkartılırlar, zaten kalabalık olan kariyer sahasında düşük ücretler alırlar. Medyadaki hâkim dilden kopmak demek, her birlikte kara listeye alınmak demektir. Bu sebeple, kimse kazan kaldırmak istemez, herhangi bir itirazda bile bulunamaz.

Gösteriyi savunmak ve daimi kılmak gibi rollere sahip olan kişilerin oluşturduğu “uzman” sınıfı, nihayet varlık imkânı bulacağı somut koşullara kavuşmuştur. Gerçeği tahrif eden laflarına ve dillerinden dökülen yalanlara rağmen belirli bir meşruiyet kisvesine bürünen uzmanlar gösteriye, yaşanan olayların genel niteliğini sorgulayanların gerçeği görmelerine mani olacak perdeyi temin ederler.

Uzmanların oynadığı rol, meşru bir zemine sahip olan teyitçilik değildir. Onların amacı, gösterinin imkânlarını geliştirmektir. Teyitçiler ve onlarla bağlantılı uzmanların yaşanan olaylarla ilişkisi komik sonuçlar doğurabilmektedir. Bu kişiler, ya aşırı özel olgulara atıfta bulunmakta ya da geleceğe dair iddiaları alaya almaktadırlar.

2018’de Trump’ın BM’de yaptığı, Almanya’nın Rus petrolüne bağlı olduğuna dair açıklamaları Alman devleti yetkililerince gülerek karşılanıyordu. Ama dört yıl sonra bu öngörü haklı çıktı. Rusya, Avrupa’ya uzanan Kuzey Akımı 1 petrol boru hattını kesti.

Bir başka örnek. Ana akım medyada Kovid pandemisinin laboratuvardan sızan virüs sonucu başladığı iddiası komplo teorisi olarak görüldü. Dezenformasyonun parçası olarak değerlendirilen bu teoriyle alay edildi, onu doğru bulanlar dışlandı. Ama sonra Vanity Fair ve ProPublica gibi dergiler, teorinin doğru olabileceğini pandeminin başlamasından üç yıl sonra kabul ettiler.

Bu tür örneklerde karşımıza hep teyitçiler çıktı. Bunlar, dün olduğu gibi bugün de meşru tespitleri alaya almakla, onları yanlış bulup sahiplerine hakaretler savurmakla, dolaylı olarak salt hayatı yaşamaktan gayrı elinden bir şey gelmeyen, atomize olmuş nüfusu kendisinden şüphe ettirecek ölçüde maniple etmekle, gerçekliği flulaştırmakla meşguller.

Stavroula Pabst
2 Ocak 2023
Kaynak

0 Yorum: