Birçok
gözlemciye göre, solcu gerilla örgütlerinin İran Devrimi sonrası politik
sahneyi terk etmeleri, şaşırtıcı bir gelişmeydi.
Sol,
devrimin gerçekleştirilmesinde ve onun aktığı sürecin hızının belirlenmesinde
önemli bir rol oynadı. Örneğin 1979 yılının başlarında silahlı sol örgütler,
diğer kasaba ve şehirlerin yanında, Tahran, Tebriz, Şiraz, İsfahan ve Abadan’da
karakollara ve kışlalara saldırıp buraları ele geçirdiler. Aynı yıl içerisinde
solcular, sadece Tahran’da 1 Mayıs yürüyüşüne yarım milyonu aşkın destekçiyi ve
sempatizanı toplamayı bildi. Bu süreç, İslam Cumhuriyeti gücünü toplayıp yüzünü
solculara dönene dek, birkaç ay daha devam etti.
İlk
başta Tude (Kitle) Partisi’ne dokunulmadı ama 1983’te Tude dâhil tüm sol
örgütler yasaklandı, üyelerinin önemli bir bölümü idam edildi ya da hapse
atıldı. Kadrolar, büyük ölçüde yeraltına çekildi ya da sahneyi terk etti. Peki
İran solu, devrimin başında önemli bir rol oynamışken, neden önemli bir politik
faktör olmaktan çıktı?
Kanaatimce
bunun iki sebebi var:
1.
Solcuların kendi varlıklarını sakatlayan örgütsel hizipçilikleri ve orta sınıf
solcu aydınların kitlelere yabancılığı.
2.
Uluslararası hareket olarak Marksizm-Leninizm konusunda politik ve ideolojik
bir tutarlılığın bulunmaması. İran solu, yeraltında faaliyette iken bu iki
faktör de belirginleşmedi, bu halleriyle örgütlerce pek hissedilmedi. Ama
devrimle ve solun açığa çıkmasıyla birlikte iki faktör görünür oldu. Koldaki
iki çatlak kendisini hissettirdi. Çelişkili bir biçimde sürekli açığa çıkmak,
görünür olmak isteyen sol, bu hedefine ulaşınca oluşan yeni durumda ciddi
yaralar aldı.
Yeni
Solun Doğuşu
Ellilerde
ve altmışlarda İran siyaseti, 1953’te Şah’ın ABD desteğiyle iktidar olmasıyla
başlayan otoriter idaresinin gölgesinde ilerledi. Solcular ve Milli Cephe
üyeleri yoğun baskılarla karşılaştılar. Tutuklandılar, yeraltına çekilmek ya da
ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar.
Altmışlarda
parti içerisinden veya dışından bir dizi eylemci, Tude’nin düşünsel
hegemonyasına karşı çıktı. Ellilerin başında partinin performansını görmüş olan
bu kişiler, partinin Musaddık’ın Milli Cephe hükümetine destek sunmamasını,
Moskova’ya bağlı oluşunu, sonrasında Şah rejimine sunduğu desteği eleştirdiler.
Bu
insanlar, aynı zamanda Sovyet tarzı komünist siyasetle rekabet eden Maoizm ve
Gevarizm gibi yeni akımların halesine kapıldılar. Bu süreçten etkilenen
devrimciler, altmışların ortalarında İran’da “yeni sol” olarak
adlandırılabilecek akımı inşa ettiler.[1]
Silahlı
devrimciliği öne çıkartan yeni akımın yükselişine, ABD’nin 1965’te Kuzey
Vietnam’ı bombalama kararı, Çin Kültür Devrimi, Che’nin 1967’de Bolivya’da
yürüttüğü faaliyetler ve Üçüncü Dünyacılığın yükselişi gibi başka faktörler de
katkıda bulundu. Üçüncü Dünyacılık, Şah rejimi ile ABD arasındaki güçlü bağlar
üzerinden İran’da epey ilgi gördü.[2]
Altmışlarda
radikalizme yönelen veya gerilla hareketlerine iştirak eden devrimciler,
politik değişimi sağlayacak diğer tüm kanalların tıkalı olduğuna, Şah’ın
politik kontrolünün her türden barışçıl politik değişime izin vermeyecek ölçüde
ağırlaştığına inanıyorlardı. Maoizmin dillendirdiği “politik iktidar namlunun
ucundadır” şiarı benimsendi. Devletle kitleler arasında kurulabilecek yegâne
ilişkinin şiddete dayalı bir ilişki olması gerektiğine dair görüş, solcu
fikriyata nüfuz etti. Solcular, şiddetin devletin, İran ölçeğinde Şah’ın
rejiminin kurumsallaştırdığı şiddete karşı bir tepki olduğunu söylüyorlardı.
Kendi
tarzları üzerinden ve kendi amaçları doğrultusunda hareket eden militanlar,
Sovyet, Çin, Küba ve Avrupa komünist partilerinin görüşlerini farklı şekilde
yorumladılar. Dün olduğu gibi bugün de İran solu, bu türden ideolojik akımların
etkisi altında.
İranlı
Maoistler, Sovyetler’e karşı sert bir kampanya başlattılar. Bu, farklılıkların
ve ayrımların daha da netleşmesini beraberinde getirdi. Birçok solcu,
Hruşçev’in “barış içinde bir arada yaşama” siyasetini “emperyalizmle gizli suç
ortaklığı yapmak” olarak değerlendirdi. Sovyetler’in sosyalist bir devlet mi
yoksa sosyalist dili kuşanmış emperyalist bir devlet mi olduğu konusunda sert
tartışmalar yaşandı.
Yeni
sol içerisindeki ideolojik gerilim, Sovyet revizyonizmine düşman olan
Maoistlerin, Çinli liderlerin Şah ve Pinochet’ye verdikleri destekte karşılık
bulan “Yeni Maoizm”i tuhaf ve nahoş buldukları 1974-1975 dönemecinde farklı bir
merhaleye geçti.
Şah
yönetimine yönelik muhalefetin zirvede olduğu 1978 yılında Çin Halk
Cumhuriyeti’nden gelen, başkanlığını Hua Kuofeng’in yaptığı üst düzey bir
heyet, Şah’ı ziyaret etti. Ziyaret neticesinde Maoistler, bir daha toparlanma
imkânı bulamayacakları ağır bir darbe aldılar. Birkaç yıl örgütsel
faaliyetlerine devam etseler de nihayetinde dağıldılar.
Yetmişlerin
sonuna doğru Çin dış politikasının sağa dümen kırması neticesinde hayal
kırıklığına uğrayan birçok militan, Tude’nin örgütler nezdinde yeniden zemin
bulmasını sağlayan, SSCB’nin[3] benimsediği “ilerici” enternasyonalist duruşa örgütlendi.
Ama Tude’nin Sovyet dış politikası uyarınca son beş yıl içerisinde İslam
Cumhuriyeti konusunda geliştirdiği tavır ve ortaya koyduğu performans, partiyi
epey itibarsız kıldı ve ona zarar verdi.[4] Artık İran solu nezdinde partinin
yeniden itibar kazanması mümkün değil. Sadece Sovyet karşıtı olmayan, ayrıca
beynelmilel komünizmden bağımsız kalmaya çalışan bir İran Komünist Partisi’nin
son dönemde kurulmuş olması, bu görüşümüzü destekliyor.
Şerikhaye
Fedaiye Halk-e İran
Silahlı
sol örgütler içerisinde Fedailer olarak bilinen İran Halkının Fedaileri Örgütü
(Sezman-e Şerikhay-e Fedaiye Hal-e İran) en önemli örgüttü. Diğer
radikal örgütler gibi altmışların başında kuruldu. Özellikle Tahran’daki
üniversite kampüslerinde açığa çıkan militan muhalefetin ürünüydü. Fedaileri
kuran tüm gençler, Tude ve Milli Cephe’ye sempati duyan, eskiden beri bu örgütlere
kadro yetiştirmiş olan ekonomik ve toplumsal katmanlardan geliyorlardı.
Bağımsız[6]
bir Marksist gerilla örgütü olarak Fedailer, altmışların ortasında Tebriz,
Meşhed ve Tahran’da birbirinden bağımsız olarak kurulmuş üç küçük örgütün 1970
yılında birleşmesiyle meydana geldi. Bu üç örgütün kurucuları, üniversite
öğrencileri ve üniversite mezunlarıydı. Örgütü, Emir Perviz Puyan, Bican
Cezeni, Mesud Ahmedzade, Hamid Eşref, Behruz Dehkani ve Eşref Dehkani gibi
isimler kurdu.
Fedailer
örgütünün, sonrasında yürütülecek gerilla operasyonlarının ve geliştirilecek
stratejilerin ideolojik zeminini bu isimler geliştirdi. Bugün Kürt bölgesinde
halen daha faaliyet yürüten Eşref Dehkani haricinde tüm kurucu isimler, ya idam
edildiler ya da Şah’ın polis gücüyle girdikleri çatışmalarda öldürüldüler.
Şubat
1971’de Fedailer örgütü, ilk gerilla saldırısını Hazar bölgesindeki bir köyde
bulunan jandarma karakoluna gerçekleştirdi. Eylem, başarısızlıkla neticelendi.
Ama gene de örgüt, bu eylemi propaganda sahasında başarıyla kullanmayı bildi.
10 Şubat 1971 tarihi, gerilla hareketinde önemli bir tarih haline geldi.
Siyahkel
eylemi sonrası, 1972 yılında ülke genelinde, özellikle Tahran, Ahvaz, Tebriz ve
İsfahan’da kanlı çatışmaların yaşandığı öğrenci eylemlerine tanıklık edildi. Fedailer,
öğrencilerin rejime yönelik saldırılarını ve şiddeti devreye sokan muhalefetini
Siyahkel eyleminin bir sonucu olarak değerlendirdi. Rejim, 1972 ve 1973’te
birçok insanı ya hapse attı ya da idam etti.[7]
Fedailer
örgütünün ilk aktif üyelerinin, destekçilerinin ve sempatizanlarının büyük bir
kısmı, orta sınıf ailelerden gelen üniversite öğrencilerinden, üniversite ve lise
öğretmenlerinden oluşuyordu. Örgütün bileşimi 1977’de daha da zenginleşti.
Hareket, büyük imalat sektörlerinden petrol sanayiinden birçok işçiyi ve lise
öğrencisini örgütledi. Ayrıca Fedailer, Kürt, Beluci, Arap ve Türkmen
azınlıklar içerisinde de belirli bir güce kavuştu. Öncesinde Şah’ın merkezi
hükümetine karşı çıkan örgüt sonrasında Humeyni’nin İslam Cumhuriyeti’yle kavga
etti.
1977
yılında ideolojik düzlemde dönüşüme uğrayan Fedailer örgütü, neticede Bican Cezeni’nin
Puyan ve Ahmedzade’nin savunduğu temel devrimci strateji olarak silahlı
mücadele anlayışına karşı çıkarttığı “örgütsel gücün ve rolün önemi” anlayışını
benimsedi. Bu anlamda örgüt, Maoizmi reddetti.[8]
Devrim
sürecinde Fedailer iktidarın alınmasında, sonrasında 11, 12 ve 13 Şubat 1979’da
Tahran, Tebriz, Hamadan, Abadan ve Şiraz’daki karakolların ve askeri kışlaların
ele geçirilmesinde önemli bir rol oynadı. Devrime doğrudan katılmış olmaları
sayesinde epey saygı gören örgüt, Şubat 1979 sonrası kitle tabanını genişletti,
böylelikle İran’daki en büyük solcu silahlı örgüt haline geldi. Genç ve orta
yaştaki destekçileri sayesinde Fedailer yüz binden fazla insanın katıldığı
eylemleri ve mitingleri örgütleyebilecek düzeye geldi.
Bu
ani ve kontrolsüz büyüme, zamanla örgütsel yapıyı ve işleyişi zayıflattı, onu
sızmalara açık hale getirdi. Bu zayıflığın göstergelerinden biri de lider kadronun
Humeyni ve İslam Cumhuriyeti konusunda tutarlı ve sistematik bir strateji
geliştirememiş olmasıydı.
Faruk
Nigahdar gibi merkez komite üyeleri, “rejimi sağ şeritte ilerleyen antiemperyalist
bir güç” olarak görüyorlardı. Televizyondaki bir tartışma programına katılan Nigahdar,
tartıştığı Abulhasan Benisadr’a bu türden sözler dile getirdi.
Mustafa
Madani gibi merkez komite üyeleri ise rejimi demokratik olmamakla eleştiriyor,
onun eski toplumsal, ekonomik ve politik düzeni yeniden tesis edeceği konusunda
uyarılarda bulunuyordu.[9]
1980
yılının başlarında Fedailer örgütü liderleri içte açığa çıkan krizle ve dağınıklıkla
mücadele ediyorlardı. Bu mücadele, İran’daki sol hareketlerin doğasından
kaynaklanan ideolojik gerilimin sonucuydu.
Ayrıca
1979 baharında örgütün lider kadrosuna sızan Tude üyeleri, aradaki
farklılıkların yoğunlaşmasını sağladılar.[10] Haziran 1980’de Fedailer iki
hizbe bölündü: Ekaliyyet ve Ekseriyyet. Azınlık grubu İslam Cumhuriyeti’ne
karşıydı ve onu “gerici” görüyordu. Ayrıca Tude’nin İslam Cumhuriyeti’ne
yönelik uzlaşmacı ve işbirlikçi tutumunu eleştiriyordu.
Zamanla
çoğunluk grubu Tude’nin görüşlerine yanaştı ve Humeyni hükümetinin antiemperyalist
olduğu iddiasına inandı. Ama 1982 başlarında hükümet Tude’nin üzerine gidince partinin
görüşü tümden değişti. Bugün Fedailer Çoğunluk hizbi Tude’nin uydusu olarak
görülebilir.
Azınlık
hizbi ülke genelinde politik faaliyetlerini yeraltında sürdürdü. Ancak silahlı
faaliyetleri Kürdistan’la sınırlı kaldı. Ayrışmadan sonra Azınlık hizbi, birçok
destekçisini ve aktif üyesini yitirdi. Bu üyelerden biri de 18 Nisan 1981 günü
düğün merasimi sırasında alınıp Evin Hapishanesi’ne götürülen, aynı yılın Mayıs
ya da Haziran ayı içerisinde idam edilen ünlü İranlı şair, oyun yazarı ve
ressam Said Sultanpur da vardı.
Ülke
dışındaki ve içindeki politik muhalif örgütler arasında, Azınlık hizbine ait
yeraltı hücrelerinin rejim gücü neticesinde ifşa olmadığına, onların Tude ve Çoğunluk
hizbi üyelerinin ihaneti yüzünden açığa çıktığına dair yaygın bir inanış
vardır.
İslam
Cumhuriyeti’nin baskı ve zulümlerine, toplu idamlarına işaret eden Azınlık
hizbi, kent gerillası taktiklerine, özellikle suikast ve bombalama eylemlerine
karşı çıktı. Azınlık hizbi, bu türden eylemlerin hiçbir sonuç üretmeyeceğini,
sadece rejime önüne geleni öldürme fırsatı sunacağını söylüyordu.
Azınlık
hizbi ise toplumda faal olan her kurumun ve örgütün içinde yeraltı hücreleri
kurulması ve hücre çalışmasının yaygınlaşması fikrini savundu, destekçilerine “devrimin
elçileri” olmalarını istedi. 1981 tarihli bir yayınlarında şunları
söylüyorlardı:
“Devrimcilerin gücünün ve
potansiyelinin kaynağı, onların hareketlerinin kitlelerin çıkarlarıyla uyumlu
oluşudur. Devrimcilerin elde edeceği başarı, kitlenin seferber edilmesine
bağlıdır. Bir devrimci kalkışma, ancak kitlelerin desteği ve muazzam bir güce
ulaşması durumunda gerçekleşme imkânı bulur. Devrimciler bu sebeple kitleleri
seferber edecek stratejileri benimsemek zorundadır.”[12]
Yaklaşık
dokuz ay sonra, İran’ın ekonomik, politik ve toplumsal koşullarını tüm
yönleriyle analiz eden başka bir makalede Fedailer Azınlık hizbi, üyelerinin
sorumluluklarının ve ileride yürütecekleri faaliyetlerin genel çerçevesini
çiziyordu. Bu makalede örgüt Halkın Mücahidleri’nin silahlı eylemlerine karşı
çıkıyor, bu eylemleri “aşırı duygusal tepkilerin ürünü maceracılık” olarak
niteliyor, yeraltı hücrelerinin artırılmasının önemine vurgu yapıyordu. Makale
bir yandan da İslam Cumhuriyeti’ne diz çöktüreceğini öngördüğü genel grev
olasılığı üzerinde duruyordu.
Şubat
1982 süresince Azınlık hizbinin gizli matbaaları işkencede çözülen bir üyenin
anlatımları üzerinden ele geçirilip imha edildi. Bu saldırıda basın-yayın
işlerinden sorumlu birçok üst düzey yönetici öldürüldü. Bu ağır darbeye rağmen,
Bican Cezeni’nin görüşlerini takip eden örgüt, gizli faaliyetlerini
yoğunlaştırdı, ağını güçlendirdi, sanayide ve diğer sektörlerde güçlü bağlar
edindi. Bugün yeniden açığa çıkma imkânı bulmayı bekliyor ama bu sefer eskinin
acı sonuçlar doğuran yanlışlarından dersler çıkartmış olarak.[13]
Fedailer
Azınlık, Halkın Mücahidleri örgütü lideri Mesud Recavi ve Abulhasan Benisadr’ın
Temmuz 1981’de kurduğu Ulusal Direniş Konseyi’ne katılmayı reddetti.[14] Çünkü
örgüt, İslam Cumhuriyeti içerisinde kötü bir performansı olan, burjuvazinin
temsilcisi olarak gördüğü Benisadr’la aynı yerde olmak istemiyordu. Ayrıca
örgüt, Ulusal Direniş Konseyi kurucularının kurdukları geçici hükümetin İslami
yönlerine de, bu konseyin gelecekte kurulacak politik sistemle ilgili
kararların İran yerine Fransa’da alınıyor olmasına da karşıydı. Fedailer, bu yönüyle
konseyin demokrat olduğu iddiasıyla çeliştiğini düşünüyordu.
Mart
1984’te bu konseyin kurulmasının üzerinden üç yıl bile geçmeden, iki kurucusu
aralarında politik işbirliği kurmalarının artık imkânsız olduğunu açıkladı.[15]
1984 yazında Fedai Azınlık örgütü destekçileri ABD’de Recavi ile Benisadr
arasındaki anlaşmanın son bulmasıyla ilgili bir bildiri dağıttılar. Orada
aktarıldığı kadarıyla örgüt, Ulusal Direniş Konseyi içerisindeki gelişmelerin
dağınıklığın yansıması olduğunu, örgütün varlığının bu dağınıklık sebebiyle son
bulduğunu söylüyordu.[16]
Öte
yandan, irili ufaklı bir dizi sol örgütle işbirliği içerisinde olan Azınlık
hizbi, “İran Devrimci İşçiler Örgütü [Sezman-e Kargeran-e İnkilabiye İran”]
isminde yeni bir örgüt kurdu.
Nozar Alaü’lmülki
[Kaynak:
Middle East Journal, Cilt. 41, Sayı. 2 (Bahar, 1987), s. 218-226.]
Dipnotlar:
[1] Bu döneme dair daha fazla bilgi için bkz.: Fred Halliday, Iran:
Dictatorship and Development, (Harmondsworth UK: Penguin Books Ltd., 1979),
s. 235-248; Ervand Abrahamian, “The Guerrilla Movement in Iran 1963-1977”, MERIP,
86, (Mart-Nisan 1980), s. 3-15; Aynı yazar, Iran Between TwoR evolutions,(
Princeton, NJ: Princeton University Press, 1982), s. 450-457 ve s. 480-495;
Nozar Alaolmolki, “Opposition To Khomeini and the Islamic Republic,” Australian
Outlook, Yıl 38, Sayı 2, (Ağustos 1984), s. 99-105; ve Etehadieh-e
Komonist-hai-e Iran (İranlı Komünistler Birliği), “Junbesh-e Daneshjooie-e Iran”
(İranlı Üniversite Öğrencileri Hareketi) (n.p., Mehr, 1355 [Eylül/Ekim 1976]), s.
1-13.
[2]
Amir Parviz Poyan, Zarrurat-e Mobarezeh Moslahaneh va Rad-e Teory-e Baqa
(Silahlı Mücadelenin Zorunluluğu ve Hayatta Kalma Teorisine Reddiye),
(n.p.,1972); Masud Ahmadzadeh, (Hem Strateji Hem de Taktik Olarak Silahlı
Mücadele), (Tahran,1979.) Bizhan Jazani, Mobarezeh Mosalahaneh: Rahaie Baseejeh-e
Tudeh-ha (Silahlı Mücadele: Kitleleri Seferber Etme Yolu), (1973); Aynı
yazar., Capitalism and Revolution in Iran, Çeviri: İran Komitesi, (Londra:
Zed Press, 1980). İngilizce kaynaklar için bkz.: Fred Halliday, a.g.e., s.
240-248; E. Abrahamian, a.g.e., s. 3-15, Aynı yazar, a.g.e., s. 482-89
ve s. 494-95. Che Guevara, Guerrilla Warfare, (NY: Monthly Review Press,
1961).
[3]
Arnavutluk’un Çin’den kopmasıyla Enver Hoca’yı takip etme ve resmi Çin
politikasından ayrışma imkânı bulan Maoistler rahatladılar. Bkz.: Union of
Iranian Communists (“İttihadiye Komonisthaye-e İran”), “Tension in the
Relations Between China and Albania” (Buhran dar Ravabete Çin va Albani),
Kargar Publication, n.p., Şehrivar, 1357 (Eylül-Ekim 1978); Rahaie, Ferverdin,
1358 (Mart-Nisan 1979), s. 21.
[4]
Seday-e Cumhuriye İslamiye İran (“İran İslam Cumhuriyeti’nin Sesi), bundan
sonra SJII (VIRI) olarak anılacak, 4, 7 Mayıs 1983; Keyhan, Urdibehşt
28, 1362 (18 Mayıs 1983); Şehrivar 23, 1362 (14 Eylül 1983); Day 21, 1362 (11 Ocak
1984); SJII(VIRI) 21, 22 Ocak 1984 ve Arab News, 8 Mayıs 1984, Tude’nin ideoloğu
ve ikinci lideri İhsan Taberi’nin televizyona çıkartılmasına dair haber
aktarılıyor. Taberi hapisten çıkartılıyor.r eportedt he televised repudiationo
f Tudeh's ideologue and second in command Ehsan Tabari. It has been reported
that Tabari has been released from prison. Mardom (Tude yayın organı), 1358
(1979); Rahaie (İranlı Komünistler Birliği yayın organı) Day 4,1358 (25
Kasım 1979). Ervand Abrahamian, a.g.e., Bölüm. 6, 7, 8, 10, ve M. W.
Iwanow, Tareekhcheh-e Nuveen-e Iran (“Modern İran Tarihi”), Çeviri:
Houshang Tizabi ve Hassan Qaempanah, (Stockholm, İsveç: Tudeh Party Publishing
Center, 1356 [1977]), s. 156-191.
[5]
Sezman-e Mücahidin Halk-e İran (“Halkın Mücahidleri Örgütü”), Massa'ell-e
Hadd-e Jonbesh-e Maa: Duvomeen Nashreeh-e Ba'ass Bain-e Sazman-e Mujahedeen
Khalq-e Iran va Sazman-e Cherik-hai-e Fadaii-e Khalq-e Iran (“Hareketimizin
Kritik Sorunları: Mücahidlerle Fedailer Arasındaki Tartışmanın İkinci Yayını”),
n.p., İsfend, 1355 (Şubat-Mart, 1976), s. 44-45.
[6]
Union of Iranian Communists, a.g.e., s. 21-22; ayrıca bkz.: A.P. Poyan, a.g.e.,
Introduction.
[7]
Neberd-e Halk (Fedailer Örgütü yayın organı), Urdibehşt, 1354 (Nisan-Mayıs
1975). Burada silahlı mücadelenin temel strateji olarak merkezi olduğu
gerçeğine vurgu yapılıyor. Rahaie, Ferverdin, 1358 (Mart-Nisan 1979), s.
5-6. Bican Cezeni’nin eserlerini eleştiren bir analiz için bkz.: Faddaii Khalq,”Dar
Bareh-e Sharayt-e Aini-e Enqilab” (“Devrimin Nesnel Koşulu Üzerine”), n.p.,
Aban, 1357 (Ekim-Kasım 1978), özellikle s. 1-14 ve 72-104. Paykar, “Jonbesh-e
Nuveen-e Komonisti-e Iran va Sazman-e Cherik-hai-e Fadaii Khalq” (“Yeni İran
Komünist Hareketi ve Fedai Örgütü”) n.p., Urdibehşt, 1359 (Mart-Nisan 1980).
[8]
The Middle East, Eylül 1979, s. 16.
[9]
Kar, Teer 26, 1361 (17 Temmuz 1982).
[10]
Fedailer içindeki ayrışma ve Çoğunluk içerisinde yaşanan dağınıklıkla ilgili
daha fazla bilgi için bkz.: Kar, Hordad 13, 1359 (4 Mayıs 1980); Mehr
22, 1360 (13 Ekim 1981); Aban 13, 1360 (4 Kasım 1981); ve Halkın Mücahidleri
destekçisi Müslüman Öğrenciler Derneği, Aban 8, 1360 (30 Ekim 1981); Fedai
Örgütü, “Assessment and Outlook:Discussion Bulletin, 1” (Taraznameh va
Cheshmandaz: Bolitan-e Mobahessat, 1), yeniden yayımlayan: Fedailerin ABD’deki
destekçilerinin kurduğu İranlı Öğrenciler Derneği (ISSF), “Leninism or
Trotskyism: Discussion Bulletin, 2” (Leninism ya Terotkism: Bolitan-e
Mobahessat, 2), Hordad 1361 (Nisan-Mayıs 1982), yeniden yayımlayan: ISSF.
[11]
Kar, Şehrivar 25, 1360 (16 Eylül 1981).
[12]
Kar, Teer 26, 1361 (17 Temmuz 1982).
[13]
Ulusal Direniş Konseyi ile ilgili daha fazla bilgi için bkz.: N. Alaolmolki, a.g.e.;
Kar, Mehr 22, 1360 (3 Ekim 1981).
[14]
Benisadr ve Recavi’nin Reuter News’e verdiği mülâkat, aktaran: The Arab News,
16 Nisan 1984.
[15] Iran Times, 11 Mayıs 1984. 1984’te Ebulhasan Benisadr’ın, 1985’te A. R. Kasımlu’nun ayrılmasıyla Ulusal Direniş Konseyi zayıfladı. 1986 yazında Fransa’dan kovulan Recavi, Halkın Mücahidleri ve UDK, Irak’a taşındı. Ayrıca bkz.: The Manchester Guardian, 13, 20 Ocak 1985 ve Iran Times, İsfend 17, 1363 (8 Mart 1985).
0 Yorum:
Yorum Gönder