İşte,
arz etmek istediğim husus, vekillerin seçilmesine dair kanunda değişiklik
yapılmasının zorunlu olduğunu ortaya koyan sebeplerden biridir.
Efendiler;
4 Eylül 1920 tarihinde Meclis, Tokat milletvekili Nâzım Bey’i 89 oya karşı 98 oyla
içişleri bakanı yaptı. Nâzım Bey, bir dakika bile kaybetmeden, büyük bir
aceleyle, bakanlık makamına geçip görevini ifa etmeye başladı. Sonrasında
bakanlar kurulu başkanı olmam sebebiyle beni ziyarete geldi.
Ben,
Nâzım Bey’i kabul etmedim. Yüce meclisimizin güvenini kazanıp seçilen birine
yönelik olarak gerekli gördüğüm bu muamelenin içeriğini ve bu muamelenin nazik
olmadığını ben de biliyordum. Fakat memleketin büyük menfaati beni bu yolda
harekete mecbur ediyordu. Burada hareketimin sebebini doğal olarak açıklayıp
ortaya koyacağım. Açıklayacağım hususun yüce meclisimizce mühim görüleceğinden
eminim.
Efendiler,
son dönemde Meclis üyeleri arasında birtakım ilkelere eğilim gösterenler çıkmaya
başlamıştı. Bunlar arasında en çok da Nâzım Bey ve yoldaşları dikkatimi çekmişti.
Nâzım Bey’in, daha Sivas Kongresi sırasında kendisinden dinlediğim safsatalarla
ve ondan aldığım, bazı mektuplarla onun ne tür bir zihniyete ve mahiyete sahip
olduğunu zaten anlamıştım. Nâzım Bey, milletvekili olarak Ankara’ya geldikten
sonra, her gün yeni yeni siyasî faaliyetler gösteriyordu. Kurulmaya başlayan
her türden politik partiyle temas kurma fırsatını hiçbir şekilde kaçırmıyordu.
Nâzım
Bey, doğrudan ve bizzat gidip yabancılarla temas kurmaya çalışmış, onların
teşvikine ve yardımlarına mazhar olmuştu.
Bu
zatın, Halk İştirakiyyun Fırkası diye, ciddiyetsiz, menfaat peşinde koşan bir
partinin kurulması girişiminde yer aldığını, bu partinin başında milli olmayan
faaliyetler yürüttüğünü işitmişsinizdir.
Bu
zatın, yabancılara casusluk ettiğine de asla şüphe etmiyordum. Nitekim sonrasında
İstiklâl Mahkemesi onunla ilgili birçok gerçeği ortaya koydu. İşte Efendiler,
bu Nâzım Bey, bizzat ve arkadaşları vasıtasıyla yürüttüğü kesintisiz propaganda
faaliyeti sayesinde ve bize muhalefete hazırlanan, yüce milletimizin çıkarlarını
unutan kesimlerin yardımlarıyla içişleri bakanı yapıldı. Bu suretle Nâzım Bey,
hükümetin bütün iç idaresine ait mekanizmanın başına geçerek, memleket ve
millete değil, fakat, paralı uşağı olduğu kimselerin arzusuna en büyük hizmeti
ifa edebilecek vaziyete gelme imkânı buldu.
Efendiler,
ben buna doğal olarak rıza gösteremezdim. Bu sebeple içişleri bakanı Nâzım
Bey’i kabul etmedim ve onu istifaya mecbur ettim. Lüzum görüldüğü zaman dahi,
Meclis’te gerçekleştirilen gizli oturumda gerekli bilgileri ve görüşlerimi açıkça
dile getirdim.
Mustafa Kemal Atatürk
1927
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder