Eskiden
Doğudan diye bir dergi vardı. Yazılarımız üzerinden bize mesaj
gönderdiler. “Tanışmak istediklerini” söylediler. Mekânlarını ziyaret ettik.
Dergiyi çıkartan isimlerden biri, Mehmet Bekaroğlu’ydu. Gençlerin İştiraki’ye
dönük ilgisini görmüş olacak ki o sohbet toplantısında bize, sahte bir
gösterişle, “Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası’nı kuracağız, di mi yoldaşlar?”
diyordu. İfadesinde biraz da alaycılık vardı. Bunu diyen Bekaroğlu, önce Has
Parti’ye sonra da CHP’ye gitti. O THKP’nin kuruluşuna inanmadığı, ona karşı
olduğu açıktı. Karşı olduğu için yürüdüğü yolun yolcusu oldu.
Altmışlarda
ve yetmişlerin başında açığa çıkan hareket ve eylemlilik süreci, kimilerince
CHP üzerinden değerlendirildi. Taktik de strateji de CHP’den ibaretti. En
fazla, CHP’nin stepnesi TİP üzerinde duruluyordu. Dev-Genç’in kısa tarihini ele
alan Çayancılar ise o günlerde kaleme aldıkları broşürlerinde her olgu ve
olayı, her gelişmeyi, her durumu yeni kurulacak parti için değerlendirdikleri
imasında bulunuyorlardı.[1] İki yol, ayrı ve farklıydı.
Varolanı
varolan bir partiye göre değerlendirenle, onu varolacak, ateşin içinde döve
döve kurulacak partiye göre değerlendiren, farklı ve ayrı yollar yürüyorlardı.
İştiraki de hep o
partiye işaret etti. Ne yaptıysa onun için yaptı, ne yazdıysa onun için yazdı.
Herkes CHP’ye ve stepnesi HDP’ye koştukça o, her daim o partiyi vurguladı.
Sonra CHP ve HDP, ajanlarını saldı üzerimize, bizi boğmaya çalıştı. İki düzen
partisi de kendilerini boşa düşürecek partiye izin ve imkân vermedi.
Bundan
on beş sene önce Erdal Eren belgeseli için düzenlenmiş bir sohbet toplantısına
katıldık. Orada EMEP sorumlusu, “keşke TDKP’yi kurmakla, kafamızı duvarlara
vurmakla uğraşmasaydık, keşke o gün TİP’i kursaydık” diyordu. Aslında Deniz
Gezmiş’e ve “darağacında “Yaşasın partim TDKP!” diye bağıran Erdal Eren’e
küfrediyordu. Sonra herkes, CHP’li oldu. Bugün herkes, Erdoğan’a yalandan sert
laflar etti diye Özgür Özel’i Deniz Gezmiş zannediyor. Tüm olgu ve olaylar,
CHP’nin ekmeğine sürülecek sinek yağı olarak değerlendiriliyor. Parti, anlam ve
değere kavuşacağı bağlamdan kopartılıyor. “Kısa günün kârı” diyenler, CHP’ye
hapsoluyorlar.
Bugün
HDP, TV kanalında durmadan din düşmanlığı yaparak para kazandığını bilen, her
meseleyi o düşmanlığa bağlayan Erdoğan Aydın’ı çıkartma ihtiyacı duyuyor.
Herkes zincirlerinden memnun. O zincirlerin politik bağ olduğu zannediliyor.
Yıllar
önce bir panelde Nihat Genç, “Kürdistan için bizden toprak alacaklarmış, onlar
ancak benim t*şaklarımı alırlar” demiş, bu laf gerilime sebep olmuştu. Ertesi
gün Kürt gençler, “o t*şakları almaya geldik” diye okulu bastılar.
Bugün
Orhan Gökdemir, o Ermeni, Kürt ve Müslüman düşmanlığında yoldaş bildiği Nihat
Genç’in arkasından ağıt yakıyor.[2] Engin Ardıç gibi küfürsüz anlatılamayacak
bir isim olarak Gökdemir, Ulusal Parti-Zafer Partisi arasında salınıyor. Şakirtleri
sosyalizm.org yazarları ile birlikte o t*şakları öpmeyi “sosyalizm” sanıyor. Sitenin
bir yazarı, Nihat Genç’in “onurlu ve namuslu” olduğunu söylüyor.[3] Nihat
Genç’in arkadaşları, ölmeden önce son sözünün “Cumhuriyeti koruyun” olduğunu
söylüyorlar. O cumhuriyeti savunmak, yıllarca Kıvılcımlı satan üçkâğıtçılara
kalıyor. (Bu sahtekâr, İştiraki dergisini takip eden gence, kendisinin
hiç alakası olmamasına rağmen, “Ben de İştirakçiyim” diyor, arkadaşı “kafalamaya”
çalışıyordu. İç CHP’lilerin ajanlığını ifşa etmek gerekiyor.)
Bahsi
geçen sosyalizm.org yazarı, aslında Atatürkçü Düşünce Derneği yetiştirmesi.
Hurşit Tolon’un ve Şener Eruygur’un yetiştirip sosyalist hareket içine saldığı
ajanı. Ağzından ve kaleminden dökülen hiçbir şeye inanmamak gerek. Onun
şahsında iç cephe ve içteki CHP konuşuyor. Yarın da pekâlâ Tarafçı liberal
olabilir ki zaten bir ara Tarafçı liberal derginin mensubuydu. Yarın bu kişi,
Yalçın Küçük tilmizi Yiğit Bulut’un ardından da ağıt yakabilir. Çünkü zaten onca
tasavvuf incelemesi, meşrebi genişletmek içindi.
Bizzat
emperyalizmin kurduğu bir cumhuriyetin emperyalizmden ari bir şeymiş gibi
sunulması, satılması işini gene sosyalistler üstleniyorlar. Sosyalistler, tüm
birikimi CHP’ye peşkeş çekiyorlar. Sosyalist hareketin iç cephesi, bu isimlerce
teşkil ediliyor. Bunlar, her türlü sapmaya savaş açıyorlar.
Sosyalizm.org,
bu sebeple kuruluyor. Partiye izin vermemek, ezilenin-sömürülenin yeni bir yol
açmasına imkân tanımamak için varlar.
Bu
sitenin çevirmenlerinden biri, yıllar önce İskenderun’da Türk kızını kaçırdı
diye isyana sebep olmuş bir Arap Alevi’nin yeğeni. Yıllarca ne Araplığını ne de
Aleviliğini bilmiş. Anne tarafı, kendisini baba tarafından kopartmış. Biraz da
sayemizde, babaannesinin Arapça konuştuğu bir kaseti yıllar sonra dinleme
fırsatı bulmuş. Arap ve Alevi olduğunu öğrenmiş.
Oysa
şimdi biliyoruz ki otuzlarda cumhuriyetin ana planı, o Arap Alevilerini asimile
etmek. Halkevleri’ne Türk kızlarını Arap Alevisi delikanlılarla evlendirme
görevi veriliyor. Ne tesadüf ki bu sosyalizmorgcu, o Arap Alevisi adamın yeğeni
de bugün geçimini Araplara Türkçe öğreterek sağlıyor. Biraz zenginleşince
yoksul arkadaşlarını sırtından bıçaklıyor, onlara sırtını dönüyor. Bu alçaklığa
“onur ve namus” diyorlar. Sonra da “ama sen de yoksulluğunu çok dayatıyorsun,
ben zengin olacağım, o yoksulluğun enerjisiyle hayatımı kirletmek istemiyorum”
gibi laflar sarf ediyorlar. Sosyalizmi bu lafların sahipleri tanımlamaya
çalışıyorlar. Nasıl oluyorsa, karısını her fırsatta aldatanlar,
“namustan-onurdan” bahsediyorlar.
Şimdilerde
bu iç CHP’lilerin tek lafı şu: “AKP, Britanya’nın peşinden gidiyor,
altemperyalizme oynuyor. Zaten Ekim Devrimi, Çin Devrimi ve İran Devrimi de
İngilizlerin oyunu. Amerika’ya karşı İngiltere’yi savunacak değiliz.
Maksimalist miyiz kardeşim?”
Mahir
Çayan, düşmanı büyük, sosyalist hareketi küçük gösteren yaklaşımları “sağ
oportünizm” olarak niteliyordu. Bu tür solcular, herkesi CHP’ye ram ve kul
etmek için türlü taklalar atıyorlar. Dertleri, İngiltere veya Amerika da değil.
Bu coğrafyada Husiler ve Hizbullah gibi emperyalizme-Siyonizme kök söktüren bir
hareketin açığa çıkmasına, efendilerinin ağızlarının tadının bozulmasına mani
olmak. İştiraki’ye o yüzden düşmanlar. O yüzden içe sızıp İştiraki
gibi konuşup yalanlar söyleme, onun önünü alma gereği duydular.
Nihat
Genç’e “onurlu namuslu” diyen zat, eskiden “laiklik burjuva cumhuriyetinin
zırhıdır, sosyalizmle bir alakası yoktur” diye yazılar döşeniyordu, tıpkı Orhan
abisi gibi. Tasavvufa dair gevezeliklerine daldırdığı yazılarında, güya
Müslüman pozlar kesiyor, sohbet ortamlarında Fethullahçılarla bir araya
geliyordu. Şimdi nihatgenççi oldu! Türklük kurgusu üzerinden Yahudi avına
girişti. “Devrim mevrim boş iş. En iyisi, hiçbir şey yapmamak” ana düsturu
oldu. Şimdi onun şahsında “Kemalist Türkiye Faşist İtalya’ya selam söylüyor.”
Kürd’ün susturulduğu momentte çakallar uluyor.
Bu
solcular, iç cepheyi tahkim ediyorlar. Başaran Aksu gibi CHP’nin sosyalist
hareketin içine gönderdiği ajanlarıyla iş tutuyorlar. CHP’lilerden iş
alıyorlar. CHP’li şirketlere çalışıyorlar. İnsan, barakada başka sarayda başka
düşünüyor. Ekmek teknesi kime aitse onun gibi düşünülüyor. Bu iç CHP’liler,
komünist harekete fırsat, aman ve imkân vermemek için uğraşıyorlar.
Savundukları
cumhuriyet, Amerika’ya eğitim için kadrolarını yolluyor. Bu kadrolardan biri,
Yalçın Küçük. Ondaki demans, bu sosyalizm.orgculara sirayet etmiş. Üç paragraf
önce söylediklerini unutuyorlar. Birbiriyle çelişen laflar sıralıyorlar. Birden
Yalçın Küçükçü oluveriyorlar. Onun açtığı imkânlardan, misal Mehmet Ağar’la
akşam yemeği yeme imkânından faydalanmak istiyorlar. O sofralara yoksulları
tabii ki almıyorlar.
Ama
Nihat Genç’i alıyorlar. Çünkü Nihat Genç ve Cezmi Ersöz gibi isimler, Leman
dergisinin Kürt göçüne küfürler bileylediği gerçeklikte piyasaya girdiler.
Cezmi Ersöz, bir İletişim yayınları sohbet toplantısında, solla ilişkisini şu
cümleyle anlatıyordu: “Üniversite yıllarında bir kızı gördüm. Peşinden gittim.
Bir odaya girdi. Meğer örgüt toplantısıymış. Ben de kızı tavlamak için örgüte
girdim.” Herkesin Berlin Duvarı’nın yıkıldığı momentte burjuvaziye ve
emperyalizme yaranma çabası içine girdiği dönemde Ersöz gibiler, sosyalizme
küfretmeyi tek çıkar yol bellediler. “Küfür Romanları” diye kitap yazan Yalçın
Küçük’ün ömrü, sosyalizm mücadelesine küfrederek, partinin oluşma imkânlarını
boğarak geçti.
Charlie
Hebdo dergisi, bir devlet operasyonu olarak, Cezayir’den göç eden
Arap Müslümanlara yönelik saldırıya örgütlendi. Aynı şekilde, Leman
dergisi de Kürt göçüne yönelik saldırının parçasıydı.[4] Nihat Genç, o kapıdan
içeri girdi. Engürü kahvesinde insanların kendisine anlattığı hikâyeleri
satarak yol aldı. Dümdüz MHP’liydi. Sakarya çay ocağından çıkan sağcılar, Nihat
Genç’in de kendi ekiplerinden olduğunu söylüyorlardı. Bu isimlerden biri Hakan
Albayrak’tı. O ekip, devletçe özel yerlerde konuşlandırıldı. Şimdilerde
Bahçeli’nin elini tutanlar, bu ekibin reklâmını yapıyorlar TV kanallarında.
Neticede
emperyalizmin kurduğu cumhuriyetin aklanması, antiemperyalistmiş gibi satılması
gerekiyordu. Bu zokayı herkes yuttu. O cumhuriyeti yıkıp Mustafa Suphi’nin
bahsini ettiği “amele ve rençberin cumhuriyeti”ni kuracak iradeyi yok etmek
için uğraştı. Biz, hâlâ o iradeye tabiyiz.
Eren Balkır
11
Temmuz 2025
Dipnotlar:
[1] Kurtuluş Yayınları, 1965-1971 Arası Dönemde Türkiye’de Devrimci Mücadele
ve Dev-Genç, Mart 1971.
[2]
Orhan Gökdemir, “Farozlu Delikanlının Ardından”, 4 Temmuz 2025, Sol.
[3]
Umut Doğan, “Kafiye Çağında Tarihten Bir Sayfa: Kırım Savaşı”, 4 Temmuz 2025, Org.
[4]
Eren Balkır, “Hangi Charlie?”, 9 Ocak 2015, İştiraki.
0 Yorum:
Yorum Gönder