11 Temmuz 2025

,

Sosyalist Hareketin İç Cephesi


Eskiden Doğudan diye bir dergi vardı. Yazılarımız üzerinden bize mesaj gönderdiler. “Tanışmak istediklerini” söylediler. Mekânlarını ziyaret ettik. Dergiyi çıkartan isimlerden biri, Mehmet Bekaroğlu’ydu. Gençlerin İştiraki’ye dönük ilgisini görmüş olacak ki o sohbet toplantısında bize, sahte bir gösterişle, “Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası’nı kuracağız, di mi yoldaşlar?” diyordu. İfadesinde biraz da alaycılık vardı. Bunu diyen Bekaroğlu, önce Has Parti’ye sonra da CHP’ye gitti. O THKP’nin kuruluşuna inanmadığı, ona karşı olduğu açıktı. Karşı olduğu için yürüdüğü yolun yolcusu oldu.

Altmışlarda ve yetmişlerin başında açığa çıkan hareket ve eylemlilik süreci, kimilerince CHP üzerinden değerlendirildi. Taktik de strateji de CHP’den ibaretti. En fazla, CHP’nin stepnesi TİP üzerinde duruluyordu. Dev-Genç’in kısa tarihini ele alan Çayancılar ise o günlerde kaleme aldıkları broşürlerinde her olgu ve olayı, her gelişmeyi, her durumu yeni kurulacak parti için değerlendirdikleri imasında bulunuyorlardı.[1] İki yol, ayrı ve farklıydı.

Varolanı varolan bir partiye göre değerlendirenle, onu varolacak, ateşin içinde döve döve kurulacak partiye göre değerlendiren, farklı ve ayrı yollar yürüyorlardı.

İştiraki de hep o partiye işaret etti. Ne yaptıysa onun için yaptı, ne yazdıysa onun için yazdı. Herkes CHP’ye ve stepnesi HDP’ye koştukça o, her daim o partiyi vurguladı. Sonra CHP ve HDP, ajanlarını saldı üzerimize, bizi boğmaya çalıştı. İki düzen partisi de kendilerini boşa düşürecek partiye izin ve imkân vermedi.

Bundan on beş sene önce Erdal Eren belgeseli için düzenlenmiş bir sohbet toplantısına katıldık. Orada EMEP sorumlusu, “keşke TDKP’yi kurmakla, kafamızı duvarlara vurmakla uğraşmasaydık, keşke o gün TİP’i kursaydık” diyordu. Aslında Deniz Gezmiş’e ve “darağacında “Yaşasın partim TDKP!” diye bağıran Erdal Eren’e küfrediyordu. Sonra herkes, CHP’li oldu. Bugün herkes, Erdoğan’a yalandan sert laflar etti diye Özgür Özel’i Deniz Gezmiş zannediyor. Tüm olgu ve olaylar, CHP’nin ekmeğine sürülecek sinek yağı olarak değerlendiriliyor. Parti, anlam ve değere kavuşacağı bağlamdan kopartılıyor. “Kısa günün kârı” diyenler, CHP’ye hapsoluyorlar.

Bugün HDP, TV kanalında durmadan din düşmanlığı yaparak para kazandığını bilen, her meseleyi o düşmanlığa bağlayan Erdoğan Aydın’ı çıkartma ihtiyacı duyuyor. Herkes zincirlerinden memnun. O zincirlerin politik bağ olduğu zannediliyor.

Yıllar önce bir panelde Nihat Genç, “Kürdistan için bizden toprak alacaklarmış, onlar ancak benim t*şaklarımı alırlar” demiş, bu laf gerilime sebep olmuştu. Ertesi gün Kürt gençler, “o t*şakları almaya geldik” diye okulu bastılar.

Bugün Orhan Gökdemir, o Ermeni, Kürt ve Müslüman düşmanlığında yoldaş bildiği Nihat Genç’in arkasından ağıt yakıyor.[2] Engin Ardıç gibi küfürsüz anlatılamayacak bir isim olarak Gökdemir, Ulusal Parti-Zafer Partisi arasında salınıyor. Şakirtleri sosyalizm.org yazarları ile birlikte o t*şakları öpmeyi “sosyalizm” sanıyor. Sitenin bir yazarı, Nihat Genç’in “onurlu ve namuslu” olduğunu söylüyor.[3] Nihat Genç’in arkadaşları, ölmeden önce son sözünün “Cumhuriyeti koruyun” olduğunu söylüyorlar. O cumhuriyeti savunmak, yıllarca Kıvılcımlı satan üçkâğıtçılara kalıyor. (Bu sahtekâr, İştiraki dergisini takip eden gence, kendisinin hiç alakası olmamasına rağmen, “Ben de İştirakçiyim” diyor, arkadaşı “kafalamaya” çalışıyordu. İç CHP’lilerin ajanlığını ifşa etmek gerekiyor.)

Bahsi geçen sosyalizm.org yazarı, aslında Atatürkçü Düşünce Derneği yetiştirmesi. Hurşit Tolon’un ve Şener Eruygur’un yetiştirip sosyalist hareket içine saldığı ajanı. Ağzından ve kaleminden dökülen hiçbir şeye inanmamak gerek. Onun şahsında iç cephe ve içteki CHP konuşuyor. Yarın da pekâlâ Tarafçı liberal olabilir ki zaten bir ara Tarafçı liberal derginin mensubuydu. Yarın bu kişi, Yalçın Küçük tilmizi Yiğit Bulut’un ardından da ağıt yakabilir. Çünkü zaten onca tasavvuf incelemesi, meşrebi genişletmek içindi.

Bizzat emperyalizmin kurduğu bir cumhuriyetin emperyalizmden ari bir şeymiş gibi sunulması, satılması işini gene sosyalistler üstleniyorlar. Sosyalistler, tüm birikimi CHP’ye peşkeş çekiyorlar. Sosyalist hareketin iç cephesi, bu isimlerce teşkil ediliyor. Bunlar, her türlü sapmaya savaş açıyorlar.

Sosyalizm.org, bu sebeple kuruluyor. Partiye izin vermemek, ezilenin-sömürülenin yeni bir yol açmasına imkân tanımamak için varlar.

Bu sitenin çevirmenlerinden biri, yıllar önce İskenderun’da Türk kızını kaçırdı diye isyana sebep olmuş bir Arap Alevi’nin yeğeni. Yıllarca ne Araplığını ne de Aleviliğini bilmiş. Anne tarafı, kendisini baba tarafından kopartmış. Biraz da sayemizde, babaannesinin Arapça konuştuğu bir kaseti yıllar sonra dinleme fırsatı bulmuş. Arap ve Alevi olduğunu öğrenmiş.

Oysa şimdi biliyoruz ki otuzlarda cumhuriyetin ana planı, o Arap Alevilerini asimile etmek. Halkevleri’ne Türk kızlarını Arap Alevisi delikanlılarla evlendirme görevi veriliyor. Ne tesadüf ki bu sosyalizmorgcu, o Arap Alevisi adamın yeğeni de bugün geçimini Araplara Türkçe öğreterek sağlıyor. Biraz zenginleşince yoksul arkadaşlarını sırtından bıçaklıyor, onlara sırtını dönüyor. Bu alçaklığa “onur ve namus” diyorlar. Sonra da “ama sen de yoksulluğunu çok dayatıyorsun, ben zengin olacağım, o yoksulluğun enerjisiyle hayatımı kirletmek istemiyorum” gibi laflar sarf ediyorlar. Sosyalizmi bu lafların sahipleri tanımlamaya çalışıyorlar. Nasıl oluyorsa, karısını her fırsatta aldatanlar, “namustan-onurdan” bahsediyorlar.

Şimdilerde bu iç CHP’lilerin tek lafı şu: “AKP, Britanya’nın peşinden gidiyor, altemperyalizme oynuyor. Zaten Ekim Devrimi, Çin Devrimi ve İran Devrimi de İngilizlerin oyunu. Amerika’ya karşı İngiltere’yi savunacak değiliz. Maksimalist miyiz kardeşim?”

Mahir Çayan, düşmanı büyük, sosyalist hareketi küçük gösteren yaklaşımları “sağ oportünizm” olarak niteliyordu. Bu tür solcular, herkesi CHP’ye ram ve kul etmek için türlü taklalar atıyorlar. Dertleri, İngiltere veya Amerika da değil. Bu coğrafyada Husiler ve Hizbullah gibi emperyalizme-Siyonizme kök söktüren bir hareketin açığa çıkmasına, efendilerinin ağızlarının tadının bozulmasına mani olmak. İştiraki’ye o yüzden düşmanlar. O yüzden içe sızıp İştiraki gibi konuşup yalanlar söyleme, onun önünü alma gereği duydular.

Nihat Genç’e “onurlu namuslu” diyen zat, eskiden “laiklik burjuva cumhuriyetinin zırhıdır, sosyalizmle bir alakası yoktur” diye yazılar döşeniyordu, tıpkı Orhan abisi gibi. Tasavvufa dair gevezeliklerine daldırdığı yazılarında, güya Müslüman pozlar kesiyor, sohbet ortamlarında Fethullahçılarla bir araya geliyordu. Şimdi nihatgenççi oldu! Türklük kurgusu üzerinden Yahudi avına girişti. “Devrim mevrim boş iş. En iyisi, hiçbir şey yapmamak” ana düsturu oldu. Şimdi onun şahsında “Kemalist Türkiye Faşist İtalya’ya selam söylüyor.” Kürd’ün susturulduğu momentte çakallar uluyor.

Bu solcular, iç cepheyi tahkim ediyorlar. Başaran Aksu gibi CHP’nin sosyalist hareketin içine gönderdiği ajanlarıyla iş tutuyorlar. CHP’lilerden iş alıyorlar. CHP’li şirketlere çalışıyorlar. İnsan, barakada başka sarayda başka düşünüyor. Ekmek teknesi kime aitse onun gibi düşünülüyor. Bu iç CHP’liler, komünist harekete fırsat, aman ve imkân vermemek için uğraşıyorlar.

Savundukları cumhuriyet, Amerika’ya eğitim için kadrolarını yolluyor. Bu kadrolardan biri, Yalçın Küçük. Ondaki demans, bu sosyalizm.orgculara sirayet etmiş. Üç paragraf önce söylediklerini unutuyorlar. Birbiriyle çelişen laflar sıralıyorlar. Birden Yalçın Küçükçü oluveriyorlar. Onun açtığı imkânlardan, misal Mehmet Ağar’la akşam yemeği yeme imkânından faydalanmak istiyorlar. O sofralara yoksulları tabii ki almıyorlar.

Ama Nihat Genç’i alıyorlar. Çünkü Nihat Genç ve Cezmi Ersöz gibi isimler, Leman dergisinin Kürt göçüne küfürler bileylediği gerçeklikte piyasaya girdiler. Cezmi Ersöz, bir İletişim yayınları sohbet toplantısında, solla ilişkisini şu cümleyle anlatıyordu: “Üniversite yıllarında bir kızı gördüm. Peşinden gittim. Bir odaya girdi. Meğer örgüt toplantısıymış. Ben de kızı tavlamak için örgüte girdim.” Herkesin Berlin Duvarı’nın yıkıldığı momentte burjuvaziye ve emperyalizme yaranma çabası içine girdiği dönemde Ersöz gibiler, sosyalizme küfretmeyi tek çıkar yol bellediler. “Küfür Romanları” diye kitap yazan Yalçın Küçük’ün ömrü, sosyalizm mücadelesine küfrederek, partinin oluşma imkânlarını boğarak geçti.

Charlie Hebdo dergisi, bir devlet operasyonu olarak, Cezayir’den göç eden Arap Müslümanlara yönelik saldırıya örgütlendi. Aynı şekilde, Leman dergisi de Kürt göçüne yönelik saldırının parçasıydı.[4] Nihat Genç, o kapıdan içeri girdi. Engürü kahvesinde insanların kendisine anlattığı hikâyeleri satarak yol aldı. Dümdüz MHP’liydi. Sakarya çay ocağından çıkan sağcılar, Nihat Genç’in de kendi ekiplerinden olduğunu söylüyorlardı. Bu isimlerden biri Hakan Albayrak’tı. O ekip, devletçe özel yerlerde konuşlandırıldı. Şimdilerde Bahçeli’nin elini tutanlar, bu ekibin reklâmını yapıyorlar TV kanallarında.

Neticede emperyalizmin kurduğu cumhuriyetin aklanması, antiemperyalistmiş gibi satılması gerekiyordu. Bu zokayı herkes yuttu. O cumhuriyeti yıkıp Mustafa Suphi’nin bahsini ettiği “amele ve rençberin cumhuriyeti”ni kuracak iradeyi yok etmek için uğraştı. Biz, hâlâ o iradeye tabiyiz.

Eren Balkır
11 Temmuz 2025

Dipnotlar:
[1] Kurtuluş Yayınları, 1965-1971 Arası Dönemde Türkiye’de Devrimci Mücadele ve Dev-Genç, Mart 1971.

[2] Orhan Gökdemir, “Farozlu Delikanlının Ardından”, 4 Temmuz 2025, Sol.

[3] Umut Doğan, “Kafiye Çağında Tarihten Bir Sayfa: Kırım Savaşı”, 4 Temmuz 2025, Org.

[4] Eren Balkır, “Hangi Charlie?”, 9 Ocak 2015, İştiraki.

0 Yorum: