Gaffarzade’nin
Reşt’te öldürülmesi, sonrasında önemli tartışmalara yol açtı. Bir aktarıma göre
katiller, ondan şahsen nefret eden düşmanlarıydı ve kendisini ta Bakû’den beri takip
etmişlerdi.[27] Pişevari de benzer bir hikâye anlatıyor ama o, suikastı politik
bir olgu olarak aktarıyor.[28] İran komünist hareketinin sol kanadında öne
çıkan bir isim olan Pişevari’nin söyleyemediğini İrandust (Vladimir Osetrov)
1926 tarihli yazısında söylüyor: yazıya göre Gaffarzade, Gilan’a devrimci
fikirleri yaymak ve partinin şubelerini açmak için gitmiş ama “milliyetçi eğilimleri
olan Cengelilerce, başında Küçük Han’ın bulunduğu hareket eliyle katledilmiş”.[29]
İrandust,
yirmilerde İran’daki gelişmeleri yorumlayan önemli bir yorumcuydu. O günlerde kendisini
yeni İran şahı ilan edip tahta geçen Rıza Han’ın gönlünü hoş tutmanın derdindeydi.
Rıza Han, 1921’de İngiliz yanlısı bir darbe yaparak başa geçti ve kısa süre
sonra Gilan Cumhuriyeti’ni yıktı. İlerleyen süreçte İrandust, Sovyetler’in
gözünde İran’ın milli kurtuluş hareketinin lideri olarak kendisine yer bulmuş
olan Küçük Han’ın yerine Rıza Han’ın geçmesini sağladı. 1925’te Rıza Han taç
giydiğinde İrandust, Pravda gazetesinde ona destek veren bir yazı yazdı.[30]
Ama
bugün artık elimizde T. A. İbrahimov’un Gaffarzade’nin Gilan yolculuğunu Sovyet
arşivlerinden alınan belgeler ışığında yaptığı değerlendirmesi var. Bu belgelere
göre, Bolşeviklerle Cengeliler arasında temas kurmanın yanında Gaffarzade,
Gilan’da komünist örgütler kurma görevini üstlenmiş. Bu amaç doğrultusunda
Gaffarzade’ye deneyimli bir dizi parti emekçisi eşlik ediyormuş. Ama bu
isimlerin bazıları, Astara sınırından geri dönmek zorunda kalmış. Ardından Gaffarzade,
yanındaki iki yoldaşıyla birlikte Reşt’e gitmiş. İbrahimov’un çalışmasında
Cengelilerin Gaffarzade suikastıyla bağını ortaya koyan herhangi bir delile
rastlanmıyor.[31]
Bu
açıdan, Adalet Partisi’nin İran’da örgüt kuramamasının suçunu Cengelilere
yükleyemeyiz. İrandust’un ifadesini politik durum bağlamında ve Cengelilerin
Bolşeviklerle ilişkileri, onlara yönelik yaklaşımları üzerinden değerlendirecek
olursak, Cengelilere yöneltilen suçlamaların saçma olduğu daha net görülecektir.
İleride göreceğimiz üzere, Cengeliler Gilan’da komünist hücrelerin kurulmasını
teşvik etmiş, onlarla sıkı bir ilişki içerisinde çalışmışlardır.
Burada
bir de Sovyetler’in İran’a gönderdiği ilk diplomatı N. Z. Bravin konusunda
birkaç şey söyleniyor. Cengelilerle temas kuran Bravin, onların rolünü Enzeli
ve Bakû’deki Bolşeviklerden farklı ele alıyor. Kendisini öncelikle Rusya’nın
başkentinde faaliyet yürüten Bolşevik hükümetin temsilcisi olarak gören Brevin,
politik gelişmeleri daha geniş bir bağlamda ele alıyor. Sovyet hükümetine sadakatle
bağlı olan Brevin, Bakû’deki durumu yanlış değerlendirdiği için bu şehrin
siyasetine pek saygı duymuyor. Zaten Bakû’nün siyasetiyle Sovyet hükümetinin
arzuları örtüşen şeyler değildi. Bu sebeple, iki taraftan birine bağlı kalanların
kendi aralarında bir uzlaşma sağlamaları imkânsızdı. Üstelik Bolşevikler,
Moskova ve Petrograd’ın siyasetiyle uyumlu hareket etmiyor, devrimci
politikanın temel ilkelerini benimseyen şehirlerde görüldüğü üzere, arada bazen
çatışmalara tanık olunuyordu.
Bizi
bu noktada sadece Bravin’in 1918 başında İran’daki devrimci durum bağlamında
yürüttüğü çalışmalar ve Cengelilerle kurduğu ilişki ilgilendiriyor. Bravin, 1918
yılının Ocak ayından Temmuz ayına dek Tahran’da kaldı. Bu ilk Bolşevik
diplomatının sadece diplomat olarak hareket ettiğini söyleyemeyiz. Süreç
içerisinde Bravin, Sovyet hükümetinin İran’ı tanımasında, iki ülke arasında
kurulacak diplomatik ilişkilerde, aynı zamanda Sovyetler-İran arasında anlaşma imza
edilmesinde önemli bir rol oynadı. Bu noktada, onun Tahran’daki faaliyetlerinin
detaylarına yakından baktığımızda, karşımıza daha karmaşık bir manzara çıkıyor.
Bravin,
İran’daki devrimci faaliyetleri ciddiye almayan bir isim değildi. Hatta kendisini
devrimci mücadelenin önemli bir parçası olarak görüyordu. Kısa süre Tahran’da
kalan Bravin, Sovyet hükümetine sunduğu raporda, İran’da devrimin gerçekleşme
ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor, hükümetten devrimin yapılabilmesi için
daha fazla para ve kaynak temin etmesini istiyordu.[32]
Bu
dönemde Cengeli ajanları, Tahran’da gizli komiteler kuruyor, sempatizanları
örgütlüyor, politik iktidarı almak için hazırlıklar yürütüyorlardı.
Cengelilerin Gilan’daki liderlerine gönderdikleri raporlarda Bravin, “işini
gayet iyi yapan biri” olarak anılıyordu.[33]
Tahran’daki
bir Cengeli ajanı, raporunda “Bravin bizim için çok çalışıyor” diyordu.[34]
Bravin ise Sovyet hükümetine gönderdiği, Cengelilerle ilgili raporunda
gönüllüler ve silahlar gönderilmesini talep ediyordu.[35] Bravin’in Cengeli
hareketinin İran’daki en önemli devrimci güç olarak gördüğüne hiç şüphe yok.
Sonrasında,
Mayıs ve Haziran 1918’de Mencil’de bulunan Cengeli gücü, Dunsterville ile Biçerahov’un
askerleriyle çatışmaya girince Bravin, Bolşevik karşıtı Rusların eylemlerini kınayan
bir açıklama yayınladı. Bu açıklamasıyla Bravin, bir yandan da İran hükümetini
yerine devrik Rus hükümetinin temsilcisini getirmemesi konusunda ikna etmeye
çalışıyordu.
Açıklamada
Biçerahov’un İngilizlerin maaşlı adamı olduğundan, onun İngilizlerin
emperyalist planları hesabına çalıştığından bahsediliyordu. Devamında Bravin,
Sovyet hükümetinin İran’da İngilizlerle işbirliği yapan, yoldan çıkmış Ruslarla
bir ilişkisinin olamayacağını söylüyordu.[36]
Bu
açıklama haricinde Bravin, Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin’e bir telgraf çekti:
“[…] 12 Haziran günü
İngiliz birliğinin Reşt ve Enzeli’ye ilerlemesine katkıda bulunan Biçerahov’un
askerleri, İran’ın özgürlüğünü savunan devrimci lider Mirza Küçük Han’ın
milisleriyle burun buruna geldi. Çatışmaya dair değerlendirmesinde İngiliz diplomatı,
Biçerahov’un askerlerinin müttefikleri olduklarını açıktan dile getiriyordu. Bu
durumu protesto eden bir açıklama yayınlayarak, Rusya’nın İran’ın toprak
bütünlüğüne saygı duyduğunu, İran topraklarında hiçbir askeri operasyon
gerçekleştirmeyeceğine dair söz verdiğini söyledim. Biçerahov’un askerleri, İngilizlerin
müttefiki değil ama İran’ın özgürlüğünü savunanların azılı düşmanı, nefret
edilmesi gereken İngiliz uşaklarıdır.”[37]
Bravin’in
Cengelilere sunduğu destek, bir yandan da onun Enzeli’deki Bolşeviklerle
çatışma içine girmesine neden oldu. Görebildiğimiz kadarıyla, Bakû’deki politik
durum konusunda yeterince bilgi sahibi olamayan Bravin, Enzeli Bolşevik
Komitesi’nin yaklaşımını anlamaktan uzaktı. Bolşeviklerin zayıf konumda
bulunduğu Bakû’deki siyasetin Cengelilerin devrimci planlarıyla çeliştiğini
göremeyen Bravin, Enzeli’deki Bolşeviklerin Cengelilere yönelik tavrı da idrak
edemiyordu.
Bravin’in
Enzeli’deki Bolşeviklerle ilişkisi, her daim kopukluklarla ve yanlış
anlamalarla maluldü. Tahran’a ilk gidişinde Tahran’daki hükümetin tanıdığı
Bolşevik karşıtı Rusları tehdit etmek amacıyla, Bolşevik Komitesi’nin sahip
olduğu güçten istifade etmeye çalıştı. Komite de bu süreçte Bravin’e destek
veren açıklamalar yaptı, Rus elçiliğindeki görevlileri tehdit etti.[38]
Özünde
Cengelilerle Bolşevikler arasında kurulan dostluk ilişkisi, Bakû’deki politik
durum sebebiyle devrimci bir ittifaka dönüşemedi. Zaman geçtikçe bu ilişki kopmadı
ama Cengeliler umutlarını süreç içerisinde yitirdiler, Enzeli’deki Bolşevikler
önemlerini belli ölçüde yitirdiler. Cengeli-Bolşevik ittifakının işlemediği,
zamanla görüldü. Bunun neticesinde Bravin, Enzeli’deki Bolşeviklere dair
inancını ve umudunu yitirdi. Yaşadığı hayal kırıklığı ve hoşnutsuzluk üzerinden
Bravin, Mayıs 1918’de tümüyle Enzeli’deki Bolşeviklerin karşısına geçti.
Bu
gelişmelerin Bolşeviklerin icra komitesiyle ilişkisiyle bir alakası olmalı. Ancak
bu, yeterince ele alınan bir konu değil. İngiltere Savaş Bakanlığı kayıtlarında
yer alan, Rusya’nın Tahran’daki elçisi von Etter’in Londra’daki elçiye yazdığı
mektup, bize Mayıs 1918’de Bolşeviklerle icra komitesinin birleştiğini
söylüyor. Ama bu birleşmenin niteliği ortaya konulmuyor. Bu gelişmeyi haber
veren Etter’in ifadelerinde ne bir üzüntüye ne de neşeye yer var. Dolayısıyla,
bu birleşmenin hangi tarafın lehine gerçekleştiğini öğrenemiyoruz. Bildiğimiz kadarıyla
Bolşevikler, icra komitesinin faaliyetlerine son veriyor, onun istenmeyen
vasıflar kazandığını düşünüyor. Bravin ise yeni Bolşevik rejimini temsil eden
tarafla geçici hükümetin kalıntısı olan diğer tarafın birleştiğini düşünüyor.
Aynı mektupta Etter, Bravin ile Enzeli’deki Bolşevikler arasında kimi
farklılıkların açığa çıktığını söylüyor.[39]
İngiliz
arşivlerinde bulunan diğer bir belge, Bravin’in Lenin’e yazdığı mektup. Bravin’in
Enzeli’deki Bolşeviklerle arasındaki farklılıkları aktaran bu mektubu
İngilizlerin Cengeli topraklarına girdiği, Bakû’ye doğru ilerlediği dönemin
verili bağlamı içinde ele almak gerekiyor.
Bravin
gibi Bakû’deki Bolşevikler de Dunsterville birliklerinin Bakû’ye gitmesini
istemiyordu ama Brevin, Bolşeviklerin Biçerahov’a gücünü şehre taşımasına izin
verdiğini bilmiyordu. Biçerahov, bu noktada Bolşeviklerden yanaymış gibi yaptı
ve onları aynı safta olduklarına ikna etti.[40] Bu sebeple, Enzeli’deki Bolşevikler
de aynı tavrı geliştirdiler.
Esasında
bu süreçte Bravin, gerçekçi bir değerlendirmede bulunuyordu. Bolşevikler, Bakû’nün
savunulmasını istiyor, bu noktada, taktik zemininde Biçerahov’u kente davet
ediyorken Bravin, meseleye ideolojik bakıyordu. Tarih, Biçerahov’un
Dunsterville’in güvenini bile hak etmeyecek denli gerici bir unsur olduğunu
kanıtladı.
Lenin’e
yazdığı mektubunda Bravin, kendisinden Enzeli Komitesi ile Rus gücünü
dağıtmasını istedi. Lenin’e “her ikisinin de emperyalist İngilizlerin maaşlı
elemanları olduğunu, gerçek hedeflerinin Kafkasya’da Bolşevizmle savaşma
niyetiyle hareket ettiklerini” söyledi.[42]
Neticede
Bravin’in diplomasi ve devrimci ajitasyon konusunda yürüttüğü çalışmalar, İranlıların
devrim yapamaması yüzünden, hiçbir sonuç üretmedi. Haziran ayında Bravin,
İngilizler ve İran Kazak Tugayı’nı kontrol eden Bolşevik karşıtı Ruslar eliyle
yalnızlaştırıldı, mali açıdan iflasa sürüklendi. Kısa bir süre sonra yerini
Stepan Şahumyan tarafından Sovyet heyetinin ilk sekreteri olarak atandıktan
sonra Tahran’a giden Enzeli Bolşevik Komitesi sekreteri I. O. Kolomitsev’e
bıraktı.[43]
Kolomitsev’in
yanı sıra Sovyet hükümeti, 1918 sonunda diplomasi alanında yeni bir adım attı
ve Babuşkin isimli birini Sovyetler’in Horasan sefiri olarak atadı. Görev yerine
geldiğinde Babuşkin, İngilizlerce gözaltına alındı. İngilizler, rehin aldıkları
sefir karşılığında Türkistan’da kayıplara karışan İngiliz ajanı Bailey’yi
istediler.[44]
Sovyet
temsilcilerinin, bilhassa Bravin’in yaptığı yanlışlara İranlıların yanlışları
eşlik etti. Bakû sorunu yanında Bolşevik devrimi de İranlılar açısından çelişkili
değerlendirmelerle ele alındı. Bolşevik devrimi, İranlıların zihnine iktidarın
devrimci yoldan ele geçirilmesi fikrini zerk etti ama aynı zamanda İran sosyal
demokrasisinin parçalanma sürecini tamama erdirdi. Bolşevizm, Avrupa sosyal
demokrasisini de böldü. İran’daki ayrışma ise istisnai bir gelişmeydi ve
tümüyle Bolşeviklerin etkisinin bir sonucu değildi. Sorun, esasında İran sosyal
demokrasisinin yerelciliğin ve isyanın el ele ilerlediği Anayasa Devrimi
sırasında doğmuş olmasından kaynaklanıyordu.
Parçalı
halde, farklı yerelliklerde doğan İran sosyal demokrasisini merkezi hükümetin
zayıflığı sebebiyle, zaten dağınık olan İran siyaseti bağlamında ele almak
gerekiyor. Anayasa Devrimi sırasında ortada sosyal demokrasiyi tüm İran’ı
kucaklayan bir harekete dönüştürebilecek bir güç yoktu. 1909’da kurulan ilk
sosyalist parti olarak Demokrat Parti bile ideolojik birliği sınırlı ölçülerde
sağlayabilmişti. Örgütün özgürlük alanı ve yerel koşulların önceliği,
devrimciler için önemliydi. Sosyal demokratları örgütleme konusunda Demokrat
Parti’yle yarışan diğer partilerin işi hiç de kolay değildi.
Sonrasında,
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması, İran’ın Rus, İngiliz ve Türk askerlerince
işgal edilmesi ile birlikte sosyal demokrasi mücadelesi, milliyetçi
kampanyalara teslim edildi. Kuzey İran’da Demokratları Ruslar ezdi, başka
yerlerde Demokratlar Osmanlılar eliyle hapse atıldılar ya da sürgüne
gönderildiler.
Ayrıca,
Türklerin işgaliyle birlikte İran Azerbaycanı’nda etnisiteler arasında
çatışmalar yaşandı. Bu da sosyal demokrat faaliyetleri anlamsız kıldı. Güney’de
Rus ordusunun Tahran kapılarına dayandığı koşullarda Demokratlar
muhafazakârlarla birleştiler, şehri terk ettiler, böylece sınıfsal tabanlarını
ve toplumsal desteklerini geride bıraktılar. Neticede Rus ordusuyla savaşan
askeri bir güce dönüştüler. Bu birlikler, Türklerin yardımıyla savaştı ama
nihayetinde Irak’a çekildi. Burada bir süre Türk ordusuyla aynı kaderi paylaştı,
neticede tümüyle dağıldı.
1917’e
uzanan süreçte Tahran’a az sayıda devrimci dönebildi. Ancak şehir, devrimci
hareketin örgütsel omurgasını teşkil edecek sayıda devrimciye sahip değildi. Milliyetçi
ordunun yok olması üzerine sosyal demokrat unsurlar, dünyanın dört bir yanına
dağıldılar. Bu isimler, Berlin’e, İstanbul’a, Moskova’ya, Petrograd’a, Taşkent’e,
Aşkabad’a, Tiflis’e ve tabii İran komünizminin doğduğu Bakû’ye yerleştiler. (İran’da
kalanlar, Gilan ve İran Azerbaycanı gibi yerlerde yaşamlarını sürdürülenler,
diğerlerinden bağımsız olan ama milliyetçiliğin gölgesinde gelişen başka bir
hareketi demlediler.)
Esasında
bu parçalanmanın dayandığı ideolojik zemin, 1917’de İran komünizminin, bilhassa
Bolşevik Devrimi sonrası oluşmasının bir sonucuydu. Şubat Devrimi sonrası
kurulan Adalet Partisi, eski sosyal demokrasideki teslimiyetçiliği reddederek
öne çıkmıştı ama o da 1917 sonrası süreçte burjuva demokratik devrimi savundu.
Ekim
Devrimi sonrası, Rusya’daki devrimci unsurların Adalet Partilileri
radikalleştirmesiyle birlikte eski sosyal demokrasi, partinin varlığının temel
koşulu haline geldi. Tahranlı radikallerin yokluğu ve sosyal demokrat
hareketteki ayrışma sebebiyle İran devrimi başarısız oldu, neticede Bravin’i bu
başarısızlığıyla yanılttı. Ayrışmada en radikal unsurlar Bakû’de kaldılar,
bunlar, İran’ın iç meseleleriyle pek ilgilenmediler.
İran
Sosyal Demokrat İşçi Partisi (Adalet) geri planda faaliyetlerini sürdürdü. Bakû’de,
tüm kaynaklarını ve destek kuvvetlerini devreye sokmak zorunda kalan Bolşevikler
güçsüzdü. Bu güçsüzlük, Adaletçileri Bolşeviklere verilecek desteği temel ilke
olarak görmelerine neden oldu.[45] Neticede Adalet, Gilan’da kalıcı hiçbir
örgüt kuramadı. Ama gene de 1918’in ilk yarısında önemli bir imkânla
yüzleştiler. O günlerde Bolşevik Komitesi’nin varlığından ve bölgeyi kontrol
eden Cengelilerin korumasından istifade eden parti, Gilan’da örgütler kurma
şansını yakaladı. Cengelilerdeki halkçılık ve demokratlık, komünistleri kucaklıyordu.
Neticede Cengeli hareketi, Bolşevikleri ve komünistleri İngiltere’ye karşı
mücadelelerinde müttefik olarak gören antiemperyalist bir güçtü.
Enzeli
Bolşevik Komitesi’nin varlığı Bakû Komünü’nün varlığına bağlıydı. 1918 yazında
Bakû’deki Bolşevik olmayan güçler, şehrin savunması için İngiliz askerlerini
davet etmeye karar verdiler. Bolşevikler, bu karara cevap olarak, Bakû Sovyeti’nden
ayrıldılar, bu da komünün çökmesine neden oldu.[46] Ardından, o dönemde Gilan’da
konuşlu olan İngiliz askerleri Enzeli Komitesi üyelerini gözaltına aldı ve
onları Irak’a sürgün etti.[47] Dunsterville’in tespitine göre (ayrıca İngiliz
Savaş Bakanlığı’nın kayıtlarının da teyit ettiği biçimiyle) Çelyabin ile
yoldaşlarının Cengelilerle işbirliği içerisinde hareket ettiğine dair elde kimi
deliller mevcuttu.[48]
Adalet
Partisi Gilan’da yoktu. Ama gene de Cengeli topraklarında komünist hücreler
kuruldu. O dönemde komünistlerin veya Bolşeviklerin şahıs olarak bölgede
ajitasyon çalışması yürüttüklerini biliyoruz. Aynı günlerde aslen Alman olan
Gaug ismindeki bir Rus, İngiliz askerlerince gözaltına alındı ve savaş tutsakları
kampına gönderildi. Sonrasında Gaug, Bolşeviklerin gelişinden dört gün sonra, 22
Mayıs 1920 günü Gilan’a Bolşevik heyetinin bir üyesi olarak döndü. İngiliz
askeri istihbaratı raporları, bu kişinin önemli bir konumda olduğunu
söylüyordu.[49] Gilan Cumhuriyeti’nin ayakta kaldığı süreçte zamanla Bolşeviklerden
uzaklaşan Gaug, Küçük Han’ın dostu haline geldi ve Halhal dağlarında birlikte ölene
dek onun yanında kaldı.[50]
Bir
de elimizde Sovyet yorumcu İrandust’un söyledikleri var. Bu kişiye göre, Gilan’da
sovyetin kurulmasını teşvik eden, Enzeli’deki Bolşevik Komitesi’ydi.[51] Oysa
Enzeli’den Hamedan’a uzanan hat boyunca kurulmuş olan, “maksimalist askerler”ce
yönetilen Rus askeri komiteleri[52] haricinde Gilan’da sovyet olarak tanımlayabileceğimiz
bir yapıya rastlanmıyordu. Ama komünist hücreler vardı.
Dunsterville
birlikleriyle ilgili istihbarat günlüklerinde denildiğine göre, bölgede
devrimci ajitasyon çalışması yürüten, Ruslardan ve Alman kökenli Ruslardan
oluşan gizli bir dernek gözaltına alıp sınır dışı edilmişti. Belgede aktarıldığı
kadarıyla bu örgüt, Cengelilerle çalışıyor, Olga Zots (Villia), Margot Bauman,
Loskaya ve Zenya gibi üyeleri içeriyordu. Zenya, Cengelilere hizmet ederken
hayatını kaybetmişti.[53]
Alman
Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde yer alan, ünlü İranlı komünist lider Haydar
Emmioğlu’nun (Tariverdiyev) yazdığı mektuplar, onun o dönemde Gilan’daki
devrimci eylemcilerle bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Petrograd’daki
kardeşi Musa’ya yazdığı mektupta Haydar Emmioğlu, akrabası olan bir kadınla
ilgili duygusal ifadelere yer veriyor. Mektup, 1917 başında Lozan’da, Haydar’ın
Lenin ve yoldaşlarını Şubat Devrimi öncesi Rusya’ya götüren trenin ardından
aynı yolu takip edip bu ülkeye gitmesinden kısa bir süre önce yazılmış. Kadının
adı Zenya.[54] Bu kanıt, şüpheleri ortadan kaldıracak cinsten olmasa da Haydar’ın
Zenya’sının Gilan’da mektup yazıldıktan 18-19 ay sonra öldürülen kadın olmasının
yüksek ihtimal olduğunu ortaya koyuyor.
Haydar’ın
devrimci faaliyetleri başlı başına ele alınmayı hak eden bir hikâye. Burada sadece
1919’da Adalet Partisi’nin bir şubesinin bulunduğu Petrograd şehrinde toplanan,
farklı milletlerden isimlerin katıldığı bir toplantıda Haydar’ın 1920’de İran
Komünist Partisi ile birleşen İran Devrimci Partisi’ni temsil ettiğini
söylemekle yetinelim.
Lozan’dan
Bakû’ye mektuplar gönderen Haydar, Adalet Partisi’nin kuruluş hazırlıklarına
dair bir şeyler işitmese bile Şubat Devrimi’nin gerçekleştiğini kesin olarak
biliyordu. Bu sebeple, Rusya’ya Alman pasaportuyla gitmenin yollarını
araştırdı. Bu süreçte kardeşleri Musa ve Abbas yanında, Himmet partisinden eski
yoldaşı, zamanla milliyetçileşip ünlü Azerbaycan milliyetçi partisi Musavat’ın
lideri olan Mehmet Emin Resulzade’ye mektuplar yazdı.
Eski
sosyal demokratlarda görülen kaçamaklı yaklaşım üzerinden Haydar, mektuplarında
Bakû’deki petrol sahalarına yatırım yapmanın gerekliliği üzerinde duruyordu.
Musa’ya yazdığı mektubunda şunları söylüyordu:
“Petrol meselesi, özellikle
bizim için çok önemli, bizimki gibi büyük bir ailenin yaşaması için en az iki petrol
sahasına ihtiyaç var. Bu konuyu ciddiyetle ele almalıyız. Elimizdeki arazileri
kimseye satamayız, kiralayamayız.”[55]
Resulzade’ye
de benzer şeyler söylüyor:
“Kiralamak da satmak da
bize gelmez. Petrol çıkartma fırsatımız var, bu işi kendimiz yapmalıyız, bu iki
buçuk yıl içerisinde hiçbir şey yapılamamış olması ne acı.”[56]
Anayasa
Devrimi sırasında sosyal demokratların faaliyetlerini bilenler, Haydar’ın bu
ifadelerini, onun Şubat Devrimi’nin yaşandığı dönemde alternatif bir komünist
teşkilât kurmak istediğinin delili olarak ele alırlar. Dolayısıyla, iki Zenya’nın
bir ve aynı kişi olduğunu söyleyebiliriz. Ekim sonrası dönemde Gilan siyaseti
yeni bir unsuru içermektedir.
Haydar
Emmioğlu’nun İran Devrimci Partisi, Berlin’de faal olan Demokrat Parti’nin sol
kanadından arta kalanlarla (Takizade grubuyla) birlikte kuruldu. Demokrat Parti’yle
kurulan temas ve Jöntürklerin sürece katılımı ile birlikte parti, faaliyet
alanını İstanbul’a doğru genişletti. Bu şehirde 1919 başlarında Gilan’la temas
kurmaya başlayan parti temsilcileri, politik komiteler oluşturdular.[57]
Tahran’da
devrimcilerin politik faaliyetleri konusunda elimizde yeterince delil yok.
Bravin’in mektubunu Lenin’e götürürken Bakû’de gözaltına alınan Avusturyalı
askeri ajan Von Tischolds dışında pek bir şey bilmiyoruz. İngiliz arşivinde yer
alan evrakı içerisinde Tahran’daki Bolşeviklerin yazdığı bir açık mektup da
bulunuyor. Buradan Tischolds’un özel bir görevle, Mazandaran ve Türkistan
üzerinden Moskova’ya gittiğini, tüm Bolşevik komitelerinden kendisine yardım
etmesini istediğini öğreniyoruz.[58] Büyük ihtimal bu Bolşevikler İranlıydı,
çünkü Sovyet temsilcisi olarak Bravin, bunlar Rus olsaydı, ayrıca bir tavsiyede
bulunma ihtiyacı duymazdı.
Elimizde
ayrıca Tahran’daki sosyalist devrimci komitesine dair belgeler de var. İngiliz belgelerine
göre bu komite propaganda çalışması yürütüyormuş.[59]
Bakû
Komünü’nün çöküşü ve Enzeli Bolşevik Komitesi’nin tasfiyesiyle birlikte Gilan’da,
esas olarak tüm İran’da komünist faaliyet, 12 ay sürecek bir çöküş sürecine
girdi. Cengelilere hizmet eden tek tek Bolşevikler çalışmalarına devam ettiler,
lakin Cengeli hareketi de “Bakû’de Bolşeviklerin iktidarı kaybetmesi neticesinde
aynı akıbetle yüzleşti.”[60]
Tahran’da
Kolomitsev çalışmalarını ümitsizce sürdürdü, Babuşkin, Sovyet sefiri olarak,
Horasan’da faaliyetlerine devam etti. Kolomitsev’in çalışmaları, sonrasında
İran’daki Bolşevik karşıtlarının ve İngilizlerin öfkelenmesine neden oldu.
Kolomitsev’in yaptığı açıklamayla Rusya’da kurulmuş olan karşı-devrimci Ufa
hükümetini eleştirmesi bardağı taşırdı.[61]
Sonrasında,
3 Kasım 1918 günü Sovyet elçiliği basıldı, Kolomitsev haricinde herkes
gözaltına alınıp Irak’a sürgün edildi. Bu operasyonda İngiliz güçlerine İran
Kazak Tugayı eşlik etti.[62] Ardından Kolomitsev, Rusya’ya dönmek zorunda
kaldı. 1919 yazına dek İran, Bolşevik faaliyetlerine ev sahipliği yapamadı. Tüm
İran genelinde Bolşevik faaliyetinin en yoğun yaşandığı yer, Gilan’dı.
Azerbaycan’ın
Lenkeran kentinde politik hücre kurulunca Bolşeviklerin faaliyetleri yeniden
başladı. Bu komünist grubu Mirza Küçük Han’la temasa geçti. Ona sundukları
mesajın ne olduğu hâlâ bilinmiyor, ama genel kanıya göre, Lenkeranlı
devrimcilerden mektup aldıktan hemen sonra Küçük Han, onlarla bir araya gelip
devrimle alakalı meseleleri tartıştı. Ama artık Cengeli lideri, Bolşeviklerin
belirlediği hedefe ulaşmıştı.[61]
Bu
dönemde Transkafkasya’da önemli değişiklikler yaşandı. En önemlisi de
merkezileşme fikrinden yana olan komünist güçlerin yeniden örgütlenmesiydi. Bu dönemde
Adalet Partisi liderleri, Himmet’in kontrolündeydi. Bu, komünistleri Mart 1919’da
Bakû’de bir araya getiren gizli konferansın bir neticesiydi. Adaletçiler,
sonrasında hükmünü yitirecek olan yeni bir merkez komitesi seçtiler. Politik
güç, beş kişilik bir gruba teslim edildi. Grup, merkez komitesi üyelerinden
oluşuyordu ve zamanla “Dış Büro” adını aldı. Bu Dış Büro’nun başında Himmet’in
önde gelen liderlerinden Dadaş Bünyatzade bulunuyordu. Bu sayede Adalet Partisi
tümüyle Himmet’e tabi kılındı.
Ama
aynı zamanda bu Dış Büro’nun kurulması, İran konusunda yeni bir yönelimin açığa
çıktığını ortaya koyuyordu.[64] Büroya Rusya’daki partiyi yönetme görevi
verildi. Bu görevin verilmesiyle birlikte, aslında Adalet’in faaliyet yürütmesi
gereken yerin İran olduğu söyleniyordu.
Bu
dönemde Sovyetler’in tüm diplomatik çabaları sonuçsuz kaldı. İlk iki temsilci,
Bravin ve Kolomitsev, tüm gayretlerine karşın, İran hükümetiyle Sovyet hükümeti
arasında ilişki kurulmasını sağlayamadı.
İran’da
asıl mücadele, Bolşevik karşıtı Ruslarla işbirliği içerisinde olan İngilizlerle
Sovyetler arasında cereyan etmekteydi. Temmuz 1919’da Kolomitsev, İran’a giderken
suikasta uğradı, kısa bir süre sonra İran başbakanı Vussukü’d Devlet, İngiliz
hükümetiyle Ağustos 1919 tarihli, halkta hiçbir karşılığı olmayan anlaşmayı
imzaladı. Tam da bu düzlemde Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin, en doğrusunun İran
hükümetini tanımamak olduğunu düşündü, hatta 28 Ağustos 1919 günü yaptığı
açıklamada, Sovyetler’in İran’a çıkartma yapabileceği imasında bulundu.
Sovyetler’in
diplomatik çabalarına bir yandan da 1918’den başlayan, özellikle 1919’da
hararetlenen bir tartışma eşlik etti. Bu tartışma, Doğu’da devrimin niteliği ve
bu devrimin dünya devrimiyle ilişkisiyle alakalıydı. Bu bağlam dâhilinde,
Bolşevik devrimine bağlı olup Cengeli hareketini “halkçı-milliyetçi” bir
hareket olarak tarif eden kimi Doğulu isimler, bu hareketin Bolşevik desteğini
hak ettiğini düşünüyorlardı. Himmet partisinin önde gelen liderlerinden S. M.
Efendiyev, Bolşevik liderlerden İran’daki devrimci dalgaya dikkat kesilmelerini
istedi. Efendiyev, övgülerle bezeli Küçük Han değerlendirmesinde, onun
arkasındaki kitle desteğinin giderek büyüyeceğini söylüyordu. Ona göre
Cengeliler, Doğu devriminin öncüsüydü ve hareket, sosyalizme oldukça yakın bir
hareket olarak görülmeliydi.[65]
Bu
sebeple, Küçük Han görüşme sonrası çok beklemeden Bolşeviklerle temas kurdu. 1919
yılının Temmuz ayının sonunda veya Ağustos başında Gilan’a Stepan Afonyan
isminde bir Bolşevik geldi. Yanında getirdiği iki önemli belge, Bolşeviklerin
Cengeli hareketiyle ilgilendiğini, aynı zamanda Adalet Partisi’nin Gilan’da
örgütlenmeye hevesli olduğunu ortaya koyuyordu. Bu belgeler, ikna edici,
şüpheleri dağıtıcı nitelikleriyle, komünistlerle Cengeliler arasında herhangi
bir çatışma olmadığını ispatlıyorlardı. İlk belge, Lenkeranlı devrimcilerin
Küçük Han’a hitaben kaleme aldıkları mektuptu. Mektup, şu tür ifadeleri
içermekteydi:
“Bizi Lenkeran’daki
komünistler görevlendirdiler. Bakû’ye özel bir görev için gönderildik. Lenkeran’a
geri döneceğiz, bu yüzden sizin yanınıza gelemedik. Bizim yerimize tüm gerekli
konuşmaları yapabileceğimiz dostumuz Afonyan’ı gönderiyoruz. Bakû’deki işleri
yoluna koyup Lenkeran’a döneceğiz, en kısa sürede Enzeli’ye gelip sizi ziyaret
edeceğiz. Dostumuz, tüm fikirlerimizi size aktaracak. Bir araya geleceğimiz
güne kadar sizi dostane duygularımızla selamlıyoruz.”
Peyman Deylemi
[Kaynak:
“The Bolshevik Revolution and the Genesis of Communism in Iran, 1917–1920”, Central
Asian Survey, 1992, Yıl. 11, Sayı. 3, s. 51-82.]
Dipnotlar:
[27] A. M. Manshur-Garakani, Siasat-e Dowlat-e Showravi dar Iran az 1296 ta
1306 (Tahran: Mazaheri, 1947), s. 54.
[28]
Pishevari, s. 44-46.
[29]
Irandust, “Klassy i partii sovremennoi Persii”, Mirovoe Khoziaistvo i
Mirovoia Politika, Sayı. 2 (1926), s. 85.
[30]
Pravda, 15 Aralık 1925. Sovyet tarihçilerinin de İrandust’un üzerinde
durduğu hususu ciddiye almamaları gerçekten ilginç.
[31]
Ibrahimov, s. 157.
[32]
Bravin’in 28 Mart 1918 tarihli telgrafı Wustrow’un 6 Haziran 1918 tarihli
raporunda yer alıyor: A24145 (AA); ayrıca bkz.: Werner Ziirrer, Persien
zwischen England und Russland 1918-1925, Grossmachteinfliisse und nationaler
Wiederaufstieg am Beispiel des Iran (Bern: Peter Lang, 1978), s. 56.
[33]
Bkz.: Muhammed Ali Musevi’nin İttihad-ı İslam Komitesi’ne gönderdiği mektup ve
Hüseyin’in Küçük Han’a yazdığı mektup, FO 248/1202 (PRO).
[34]
Muhammed Ali’nin İttihad-ı İslam’a yazdığı mektup, a.g.e.
[35]
Bravin’in 32. dipnotta bahsi edilen telgrafı.
[36]
Sepehr, s. 496-497.
[37]
Bravinin Çiçerin’e telgrafı, 19 Haziran 1918, FO248/1213 (PRO).
[38]
Abdolhossein Mas'ud Ansari, Zendegani-ye Man va Negahi be Tarikh-e Mo'aser-e
Iran va Jahan (Tahran: Ebn-e Sina, 1972), Cilt. I, s. 250-251; Sepehr, s.
494.
[39]
Von Etter’in Londra’daki “Rus elçisi”ne gönderdiği, sonradan ele geçirilen
tarihsiz (muhtemelen Mayıs veya Haziran 1918’de kaleme alınmış) mektubu,
WO106/55 (PRO).
[40]
Arslanian, s. 206.
[41]
Bravin burada “Baratov’un gücü”nden bahsediyor. Burada onun artık Baratov’un
komutasında olmayan Rus gücünü kastettiği açık.
[42]
26 Temmuz 1918 tarihli madde, özet no. 21, Dunsterforce İstihbarat Günlüğü.
[43]
X. J. Eudin ve R. C. North, Soviet Russia and the East, 1920-1927
(Stanford: California U.P., 1964), s. 94.
[44]
Babuşkin’in Meşhed’de gözaltına alınışının hikâyesi, G. Uloth’un annesine
yazdığı, Ulusal Ordu Müzesi’nde bulunan, mektuplarını içeren çalışmada yer
verilen mektupta anlatılıyor. Bu mektubun daktilo edilmiş halinde tarih yanlışlıkla
27 Mayıs 1918 olarak verilmiş. Babuşkin Meşhed’e Ekim’de gelmiş. Ayrıca bkz.: Balfour
(Londra), 9 Ekim 1918; Grey (Meşhed), deşifre no. 264, 28/29 Ekim 1918; Percy
Cox’un Etter’e mektubu, 18 Ekim 1918; Grey (Meşhed), 18 Ekim 1918; Malmiss (Meşhed),
26 Ekim 1918; Grey (Meşhed), 28 Ekim 1918, FO248/1213 ve Grey (Meşhed), deşifre
no. 81, 19/20 Mart 1919, FO248/1261 (PRO). F. M. Bailey kısa süreliğine ev
hapsinde kaldı. Hatıratı için bkz.: Mission to Tashkent (Londra:
Jonathan Cape, 1946), s. 69-81.
[45]
Solmaz Rostamova-Towhidi, Matbu'at-e Kommonisti-ye Iran dar Mohajerat
(dar Salhaye 1917-1932) (n.p.: Ruzname-ye Azarbaijan, 1985), s. 13.
[46]
Arslanian, s. 207.
[47]
L. C. Dunsterville, Adventures of Dunsterforce (2. Baskı, Londra: Edward
Arftoid, 1932), s. 209-210.
[48]
Dunsterforce Intelligence Diary, 1-31 Ağustos 1918.
[49]
36. Hint (Karma) Tugayı’nın Savaş Günlükleri’nin 22 Mayıs 1920 tarihli bölümü.
[50]
Gaug’un geçmişi konusunda bkz.: G. Eghikian, “Yaddashthaye Gaug”, Yayına Hz.: B.
Dehgan, s. 363-364.
[51]
Trudy instituta istorii partii pri TsK KP Azerbaidzhana (Bakû, 1967), s.
56, Stephen Blank, “Soviet politics and the Iranian revolution of 1919-1921”, Cahiers
du Monde russe et soviétique, XXI (2), 1980, s. 175. Türkçesi: İştiraki.
[52]
Marling (Tahran), 17 Aralık 1917, Sayı. 449 (IOL).
[53]
Dunsterforce Intelligence Diary, No. 25 ve 26.
[54]
Haydar Emmioğlu’nun kardeşi Musa’ya yazdığı mektup (1917 başları), A565917
(AA).
[55]
A.g.e.
[56]
Haydar Emmioğlu’nun Memmed Ali Resulzade’ye yazdığı mektup, 8 Şubat 1917, a.g.e.
(AA).
[57]
Hacı Mirza Muhammed Rıza’nın Vussukü’d Devlet’e yazdığı mektup, 15 Mart 1919,
FO248/1243 (PRO).
[58]
Dunsterforce İstihbarat Günlükleri, 26 Temmuz 1918, özet no. 21.
[59]
Norperforce İstihbarat Günlükleri, 6 Eylül 1918’de biten hafta, No. 27.
[60]
Dailami, s. 50-51.
[61]
Norperforce’un General Baghdad’a yazdığı mektup, Sayı. 257M, 29 Ekim 1918,
FO248/1213 (PRO).
[62]
Norperforce (Kazvin), deşifre hali, No. 9858, 31 Ekim 1918, a.g.e.
[63]
Esma'il Jangali, Qiam-e Jangal (Tahran: Javidan, 1980), s. 133; Ebrahim
Fakhraii, Sardar-e Jangal (10. Baskı, Tahran, Javidan, 1983), s.
227-230.
[64]
Ibrahimov, s. 153-154.
[65] Zhizn’ Natsional’nostei, Sayı. 20(28), 1 Haziran 1919, Sayı. 30 (38), 10 Ağustos 1919, Sayı. 39 (47), 12 Ekim 1919, Sayı. 2 (59), 11 Ocak 1920.
0 Yorum:
Yorum Gönder