24 Haziran 2025

,

Bolşevik Devrim ve İran'da Komünist Hareketin Doğuşu II


Gaffarzade’nin Reşt’te öldürülmesi, sonrasında önemli tartışmalara yol açtı. Bir aktarıma göre katiller, ondan şahsen nefret eden düşmanlarıydı ve kendisini ta Bakû’den beri takip etmişlerdi.[27] Pişevari de benzer bir hikâye anlatıyor ama o, suikastı politik bir olgu olarak aktarıyor.[28] İran komünist hareketinin sol kanadında öne çıkan bir isim olan Pişevari’nin söyleyemediğini İrandust (Vladimir Osetrov) 1926 tarihli yazısında söylüyor: yazıya göre Gaffarzade, Gilan’a devrimci fikirleri yaymak ve partinin şubelerini açmak için gitmiş ama “milliyetçi eğilimleri olan Cengelilerce, başında Küçük Han’ın bulunduğu hareket eliyle katledilmiş”.[29]

İrandust, yirmilerde İran’daki gelişmeleri yorumlayan önemli bir yorumcuydu. O günlerde kendisini yeni İran şahı ilan edip tahta geçen Rıza Han’ın gönlünü hoş tutmanın derdindeydi. Rıza Han, 1921’de İngiliz yanlısı bir darbe yaparak başa geçti ve kısa süre sonra Gilan Cumhuriyeti’ni yıktı. İlerleyen süreçte İrandust, Sovyetler’in gözünde İran’ın milli kurtuluş hareketinin lideri olarak kendisine yer bulmuş olan Küçük Han’ın yerine Rıza Han’ın geçmesini sağladı. 1925’te Rıza Han taç giydiğinde İrandust, Pravda gazetesinde ona destek veren bir yazı yazdı.[30]

Ama bugün artık elimizde T. A. İbrahimov’un Gaffarzade’nin Gilan yolculuğunu Sovyet arşivlerinden alınan belgeler ışığında yaptığı değerlendirmesi var. Bu belgelere göre, Bolşeviklerle Cengeliler arasında temas kurmanın yanında Gaffarzade, Gilan’da komünist örgütler kurma görevini üstlenmiş. Bu amaç doğrultusunda Gaffarzade’ye deneyimli bir dizi parti emekçisi eşlik ediyormuş. Ama bu isimlerin bazıları, Astara sınırından geri dönmek zorunda kalmış. Ardından Gaffarzade, yanındaki iki yoldaşıyla birlikte Reşt’e gitmiş. İbrahimov’un çalışmasında Cengelilerin Gaffarzade suikastıyla bağını ortaya koyan herhangi bir delile rastlanmıyor.[31]

Bu açıdan, Adalet Partisi’nin İran’da örgüt kuramamasının suçunu Cengelilere yükleyemeyiz. İrandust’un ifadesini politik durum bağlamında ve Cengelilerin Bolşeviklerle ilişkileri, onlara yönelik yaklaşımları üzerinden değerlendirecek olursak, Cengelilere yöneltilen suçlamaların saçma olduğu daha net görülecektir. İleride göreceğimiz üzere, Cengeliler Gilan’da komünist hücrelerin kurulmasını teşvik etmiş, onlarla sıkı bir ilişki içerisinde çalışmışlardır.

Burada bir de Sovyetler’in İran’a gönderdiği ilk diplomatı N. Z. Bravin konusunda birkaç şey söyleniyor. Cengelilerle temas kuran Bravin, onların rolünü Enzeli ve Bakû’deki Bolşeviklerden farklı ele alıyor. Kendisini öncelikle Rusya’nın başkentinde faaliyet yürüten Bolşevik hükümetin temsilcisi olarak gören Brevin, politik gelişmeleri daha geniş bir bağlamda ele alıyor. Sovyet hükümetine sadakatle bağlı olan Brevin, Bakû’deki durumu yanlış değerlendirdiği için bu şehrin siyasetine pek saygı duymuyor. Zaten Bakû’nün siyasetiyle Sovyet hükümetinin arzuları örtüşen şeyler değildi. Bu sebeple, iki taraftan birine bağlı kalanların kendi aralarında bir uzlaşma sağlamaları imkânsızdı. Üstelik Bolşevikler, Moskova ve Petrograd’ın siyasetiyle uyumlu hareket etmiyor, devrimci politikanın temel ilkelerini benimseyen şehirlerde görüldüğü üzere, arada bazen çatışmalara tanık olunuyordu.

Bizi bu noktada sadece Bravin’in 1918 başında İran’daki devrimci durum bağlamında yürüttüğü çalışmalar ve Cengelilerle kurduğu ilişki ilgilendiriyor. Bravin, 1918 yılının Ocak ayından Temmuz ayına dek Tahran’da kaldı. Bu ilk Bolşevik diplomatının sadece diplomat olarak hareket ettiğini söyleyemeyiz. Süreç içerisinde Bravin, Sovyet hükümetinin İran’ı tanımasında, iki ülke arasında kurulacak diplomatik ilişkilerde, aynı zamanda Sovyetler-İran arasında anlaşma imza edilmesinde önemli bir rol oynadı. Bu noktada, onun Tahran’daki faaliyetlerinin detaylarına yakından baktığımızda, karşımıza daha karmaşık bir manzara çıkıyor.

Bravin, İran’daki devrimci faaliyetleri ciddiye almayan bir isim değildi. Hatta kendisini devrimci mücadelenin önemli bir parçası olarak görüyordu. Kısa süre Tahran’da kalan Bravin, Sovyet hükümetine sunduğu raporda, İran’da devrimin gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor, hükümetten devrimin yapılabilmesi için daha fazla para ve kaynak temin etmesini istiyordu.[32]

Bu dönemde Cengeli ajanları, Tahran’da gizli komiteler kuruyor, sempatizanları örgütlüyor, politik iktidarı almak için hazırlıklar yürütüyorlardı. Cengelilerin Gilan’daki liderlerine gönderdikleri raporlarda Bravin, “işini gayet iyi yapan biri” olarak anılıyordu.[33]

Tahran’daki bir Cengeli ajanı, raporunda “Bravin bizim için çok çalışıyor” diyordu.[34] Bravin ise Sovyet hükümetine gönderdiği, Cengelilerle ilgili raporunda gönüllüler ve silahlar gönderilmesini talep ediyordu.[35] Bravin’in Cengeli hareketinin İran’daki en önemli devrimci güç olarak gördüğüne hiç şüphe yok.

Sonrasında, Mayıs ve Haziran 1918’de Mencil’de bulunan Cengeli gücü, Dunsterville ile Biçerahov’un askerleriyle çatışmaya girince Bravin, Bolşevik karşıtı Rusların eylemlerini kınayan bir açıklama yayınladı. Bu açıklamasıyla Bravin, bir yandan da İran hükümetini yerine devrik Rus hükümetinin temsilcisini getirmemesi konusunda ikna etmeye çalışıyordu.

Açıklamada Biçerahov’un İngilizlerin maaşlı adamı olduğundan, onun İngilizlerin emperyalist planları hesabına çalıştığından bahsediliyordu. Devamında Bravin, Sovyet hükümetinin İran’da İngilizlerle işbirliği yapan, yoldan çıkmış Ruslarla bir ilişkisinin olamayacağını söylüyordu.[36]

Bu açıklama haricinde Bravin, Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin’e bir telgraf çekti:

“[…] 12 Haziran günü İngiliz birliğinin Reşt ve Enzeli’ye ilerlemesine katkıda bulunan Biçerahov’un askerleri, İran’ın özgürlüğünü savunan devrimci lider Mirza Küçük Han’ın milisleriyle burun buruna geldi. Çatışmaya dair değerlendirmesinde İngiliz diplomatı, Biçerahov’un askerlerinin müttefikleri olduklarını açıktan dile getiriyordu. Bu durumu protesto eden bir açıklama yayınlayarak, Rusya’nın İran’ın toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu, İran topraklarında hiçbir askeri operasyon gerçekleştirmeyeceğine dair söz verdiğini söyledim. Biçerahov’un askerleri, İngilizlerin müttefiki değil ama İran’ın özgürlüğünü savunanların azılı düşmanı, nefret edilmesi gereken İngiliz uşaklarıdır.”[37]

Bravin’in Cengelilere sunduğu destek, bir yandan da onun Enzeli’deki Bolşeviklerle çatışma içine girmesine neden oldu. Görebildiğimiz kadarıyla, Bakû’deki politik durum konusunda yeterince bilgi sahibi olamayan Bravin, Enzeli Bolşevik Komitesi’nin yaklaşımını anlamaktan uzaktı. Bolşeviklerin zayıf konumda bulunduğu Bakû’deki siyasetin Cengelilerin devrimci planlarıyla çeliştiğini göremeyen Bravin, Enzeli’deki Bolşeviklerin Cengelilere yönelik tavrı da idrak edemiyordu.

Bravin’in Enzeli’deki Bolşeviklerle ilişkisi, her daim kopukluklarla ve yanlış anlamalarla maluldü. Tahran’a ilk gidişinde Tahran’daki hükümetin tanıdığı Bolşevik karşıtı Rusları tehdit etmek amacıyla, Bolşevik Komitesi’nin sahip olduğu güçten istifade etmeye çalıştı. Komite de bu süreçte Bravin’e destek veren açıklamalar yaptı, Rus elçiliğindeki görevlileri tehdit etti.[38]

Özünde Cengelilerle Bolşevikler arasında kurulan dostluk ilişkisi, Bakû’deki politik durum sebebiyle devrimci bir ittifaka dönüşemedi. Zaman geçtikçe bu ilişki kopmadı ama Cengeliler umutlarını süreç içerisinde yitirdiler, Enzeli’deki Bolşevikler önemlerini belli ölçüde yitirdiler. Cengeli-Bolşevik ittifakının işlemediği, zamanla görüldü. Bunun neticesinde Bravin, Enzeli’deki Bolşeviklere dair inancını ve umudunu yitirdi. Yaşadığı hayal kırıklığı ve hoşnutsuzluk üzerinden Bravin, Mayıs 1918’de tümüyle Enzeli’deki Bolşeviklerin karşısına geçti.

Bu gelişmelerin Bolşeviklerin icra komitesiyle ilişkisiyle bir alakası olmalı. Ancak bu, yeterince ele alınan bir konu değil. İngiltere Savaş Bakanlığı kayıtlarında yer alan, Rusya’nın Tahran’daki elçisi von Etter’in Londra’daki elçiye yazdığı mektup, bize Mayıs 1918’de Bolşeviklerle icra komitesinin birleştiğini söylüyor. Ama bu birleşmenin niteliği ortaya konulmuyor. Bu gelişmeyi haber veren Etter’in ifadelerinde ne bir üzüntüye ne de neşeye yer var. Dolayısıyla, bu birleşmenin hangi tarafın lehine gerçekleştiğini öğrenemiyoruz. Bildiğimiz kadarıyla Bolşevikler, icra komitesinin faaliyetlerine son veriyor, onun istenmeyen vasıflar kazandığını düşünüyor. Bravin ise yeni Bolşevik rejimini temsil eden tarafla geçici hükümetin kalıntısı olan diğer tarafın birleştiğini düşünüyor. Aynı mektupta Etter, Bravin ile Enzeli’deki Bolşevikler arasında kimi farklılıkların açığa çıktığını söylüyor.[39]

İngiliz arşivlerinde bulunan diğer bir belge, Bravin’in Lenin’e yazdığı mektup. Bravin’in Enzeli’deki Bolşeviklerle arasındaki farklılıkları aktaran bu mektubu İngilizlerin Cengeli topraklarına girdiği, Bakû’ye doğru ilerlediği dönemin verili bağlamı içinde ele almak gerekiyor.

Bravin gibi Bakû’deki Bolşevikler de Dunsterville birliklerinin Bakû’ye gitmesini istemiyordu ama Brevin, Bolşeviklerin Biçerahov’a gücünü şehre taşımasına izin verdiğini bilmiyordu. Biçerahov, bu noktada Bolşeviklerden yanaymış gibi yaptı ve onları aynı safta olduklarına ikna etti.[40] Bu sebeple, Enzeli’deki Bolşevikler de aynı tavrı geliştirdiler.

Esasında bu süreçte Bravin, gerçekçi bir değerlendirmede bulunuyordu. Bolşevikler, Bakû’nün savunulmasını istiyor, bu noktada, taktik zemininde Biçerahov’u kente davet ediyorken Bravin, meseleye ideolojik bakıyordu. Tarih, Biçerahov’un Dunsterville’in güvenini bile hak etmeyecek denli gerici bir unsur olduğunu kanıtladı.

Lenin’e yazdığı mektubunda Bravin, kendisinden Enzeli Komitesi ile Rus gücünü dağıtmasını istedi. Lenin’e “her ikisinin de emperyalist İngilizlerin maaşlı elemanları olduğunu, gerçek hedeflerinin Kafkasya’da Bolşevizmle savaşma niyetiyle hareket ettiklerini” söyledi.[42]

Neticede Bravin’in diplomasi ve devrimci ajitasyon konusunda yürüttüğü çalışmalar, İranlıların devrim yapamaması yüzünden, hiçbir sonuç üretmedi. Haziran ayında Bravin, İngilizler ve İran Kazak Tugayı’nı kontrol eden Bolşevik karşıtı Ruslar eliyle yalnızlaştırıldı, mali açıdan iflasa sürüklendi. Kısa bir süre sonra yerini Stepan Şahumyan tarafından Sovyet heyetinin ilk sekreteri olarak atandıktan sonra Tahran’a giden Enzeli Bolşevik Komitesi sekreteri I. O. Kolomitsev’e bıraktı.[43]

Kolomitsev’in yanı sıra Sovyet hükümeti, 1918 sonunda diplomasi alanında yeni bir adım attı ve Babuşkin isimli birini Sovyetler’in Horasan sefiri olarak atadı. Görev yerine geldiğinde Babuşkin, İngilizlerce gözaltına alındı. İngilizler, rehin aldıkları sefir karşılığında Türkistan’da kayıplara karışan İngiliz ajanı Bailey’yi istediler.[44]

Sovyet temsilcilerinin, bilhassa Bravin’in yaptığı yanlışlara İranlıların yanlışları eşlik etti. Bakû sorunu yanında Bolşevik devrimi de İranlılar açısından çelişkili değerlendirmelerle ele alındı. Bolşevik devrimi, İranlıların zihnine iktidarın devrimci yoldan ele geçirilmesi fikrini zerk etti ama aynı zamanda İran sosyal demokrasisinin parçalanma sürecini tamama erdirdi. Bolşevizm, Avrupa sosyal demokrasisini de böldü. İran’daki ayrışma ise istisnai bir gelişmeydi ve tümüyle Bolşeviklerin etkisinin bir sonucu değildi. Sorun, esasında İran sosyal demokrasisinin yerelciliğin ve isyanın el ele ilerlediği Anayasa Devrimi sırasında doğmuş olmasından kaynaklanıyordu.

Parçalı halde, farklı yerelliklerde doğan İran sosyal demokrasisini merkezi hükümetin zayıflığı sebebiyle, zaten dağınık olan İran siyaseti bağlamında ele almak gerekiyor. Anayasa Devrimi sırasında ortada sosyal demokrasiyi tüm İran’ı kucaklayan bir harekete dönüştürebilecek bir güç yoktu. 1909’da kurulan ilk sosyalist parti olarak Demokrat Parti bile ideolojik birliği sınırlı ölçülerde sağlayabilmişti. Örgütün özgürlük alanı ve yerel koşulların önceliği, devrimciler için önemliydi. Sosyal demokratları örgütleme konusunda Demokrat Parti’yle yarışan diğer partilerin işi hiç de kolay değildi.

Sonrasında, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması, İran’ın Rus, İngiliz ve Türk askerlerince işgal edilmesi ile birlikte sosyal demokrasi mücadelesi, milliyetçi kampanyalara teslim edildi. Kuzey İran’da Demokratları Ruslar ezdi, başka yerlerde Demokratlar Osmanlılar eliyle hapse atıldılar ya da sürgüne gönderildiler.

Ayrıca, Türklerin işgaliyle birlikte İran Azerbaycanı’nda etnisiteler arasında çatışmalar yaşandı. Bu da sosyal demokrat faaliyetleri anlamsız kıldı. Güney’de Rus ordusunun Tahran kapılarına dayandığı koşullarda Demokratlar muhafazakârlarla birleştiler, şehri terk ettiler, böylece sınıfsal tabanlarını ve toplumsal desteklerini geride bıraktılar. Neticede Rus ordusuyla savaşan askeri bir güce dönüştüler. Bu birlikler, Türklerin yardımıyla savaştı ama nihayetinde Irak’a çekildi. Burada bir süre Türk ordusuyla aynı kaderi paylaştı, neticede tümüyle dağıldı.

1917’e uzanan süreçte Tahran’a az sayıda devrimci dönebildi. Ancak şehir, devrimci hareketin örgütsel omurgasını teşkil edecek sayıda devrimciye sahip değildi. Milliyetçi ordunun yok olması üzerine sosyal demokrat unsurlar, dünyanın dört bir yanına dağıldılar. Bu isimler, Berlin’e, İstanbul’a, Moskova’ya, Petrograd’a, Taşkent’e, Aşkabad’a, Tiflis’e ve tabii İran komünizminin doğduğu Bakû’ye yerleştiler. (İran’da kalanlar, Gilan ve İran Azerbaycanı gibi yerlerde yaşamlarını sürdürülenler, diğerlerinden bağımsız olan ama milliyetçiliğin gölgesinde gelişen başka bir hareketi demlediler.)

Esasında bu parçalanmanın dayandığı ideolojik zemin, 1917’de İran komünizminin, bilhassa Bolşevik Devrimi sonrası oluşmasının bir sonucuydu. Şubat Devrimi sonrası kurulan Adalet Partisi, eski sosyal demokrasideki teslimiyetçiliği reddederek öne çıkmıştı ama o da 1917 sonrası süreçte burjuva demokratik devrimi savundu.

Ekim Devrimi sonrası, Rusya’daki devrimci unsurların Adalet Partilileri radikalleştirmesiyle birlikte eski sosyal demokrasi, partinin varlığının temel koşulu haline geldi. Tahranlı radikallerin yokluğu ve sosyal demokrat hareketteki ayrışma sebebiyle İran devrimi başarısız oldu, neticede Bravin’i bu başarısızlığıyla yanılttı. Ayrışmada en radikal unsurlar Bakû’de kaldılar, bunlar, İran’ın iç meseleleriyle pek ilgilenmediler.

İran Sosyal Demokrat İşçi Partisi (Adalet) geri planda faaliyetlerini sürdürdü. Bakû’de, tüm kaynaklarını ve destek kuvvetlerini devreye sokmak zorunda kalan Bolşevikler güçsüzdü. Bu güçsüzlük, Adaletçileri Bolşeviklere verilecek desteği temel ilke olarak görmelerine neden oldu.[45] Neticede Adalet, Gilan’da kalıcı hiçbir örgüt kuramadı. Ama gene de 1918’in ilk yarısında önemli bir imkânla yüzleştiler. O günlerde Bolşevik Komitesi’nin varlığından ve bölgeyi kontrol eden Cengelilerin korumasından istifade eden parti, Gilan’da örgütler kurma şansını yakaladı. Cengelilerdeki halkçılık ve demokratlık, komünistleri kucaklıyordu. Neticede Cengeli hareketi, Bolşevikleri ve komünistleri İngiltere’ye karşı mücadelelerinde müttefik olarak gören antiemperyalist bir güçtü.

Enzeli Bolşevik Komitesi’nin varlığı Bakû Komünü’nün varlığına bağlıydı. 1918 yazında Bakû’deki Bolşevik olmayan güçler, şehrin savunması için İngiliz askerlerini davet etmeye karar verdiler. Bolşevikler, bu karara cevap olarak, Bakû Sovyeti’nden ayrıldılar, bu da komünün çökmesine neden oldu.[46] Ardından, o dönemde Gilan’da konuşlu olan İngiliz askerleri Enzeli Komitesi üyelerini gözaltına aldı ve onları Irak’a sürgün etti.[47] Dunsterville’in tespitine göre (ayrıca İngiliz Savaş Bakanlığı’nın kayıtlarının da teyit ettiği biçimiyle) Çelyabin ile yoldaşlarının Cengelilerle işbirliği içerisinde hareket ettiğine dair elde kimi deliller mevcuttu.[48]

Adalet Partisi Gilan’da yoktu. Ama gene de Cengeli topraklarında komünist hücreler kuruldu. O dönemde komünistlerin veya Bolşeviklerin şahıs olarak bölgede ajitasyon çalışması yürüttüklerini biliyoruz. Aynı günlerde aslen Alman olan Gaug ismindeki bir Rus, İngiliz askerlerince gözaltına alındı ve savaş tutsakları kampına gönderildi. Sonrasında Gaug, Bolşeviklerin gelişinden dört gün sonra, 22 Mayıs 1920 günü Gilan’a Bolşevik heyetinin bir üyesi olarak döndü. İngiliz askeri istihbaratı raporları, bu kişinin önemli bir konumda olduğunu söylüyordu.[49] Gilan Cumhuriyeti’nin ayakta kaldığı süreçte zamanla Bolşeviklerden uzaklaşan Gaug, Küçük Han’ın dostu haline geldi ve Halhal dağlarında birlikte ölene dek onun yanında kaldı.[50]

Bir de elimizde Sovyet yorumcu İrandust’un söyledikleri var. Bu kişiye göre, Gilan’da sovyetin kurulmasını teşvik eden, Enzeli’deki Bolşevik Komitesi’ydi.[51] Oysa Enzeli’den Hamedan’a uzanan hat boyunca kurulmuş olan, “maksimalist askerler”ce yönetilen Rus askeri komiteleri[52] haricinde Gilan’da sovyet olarak tanımlayabileceğimiz bir yapıya rastlanmıyordu. Ama komünist hücreler vardı.

Dunsterville birlikleriyle ilgili istihbarat günlüklerinde denildiğine göre, bölgede devrimci ajitasyon çalışması yürüten, Ruslardan ve Alman kökenli Ruslardan oluşan gizli bir dernek gözaltına alıp sınır dışı edilmişti. Belgede aktarıldığı kadarıyla bu örgüt, Cengelilerle çalışıyor, Olga Zots (Villia), Margot Bauman, Loskaya ve Zenya gibi üyeleri içeriyordu. Zenya, Cengelilere hizmet ederken hayatını kaybetmişti.[53]

Alman Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde yer alan, ünlü İranlı komünist lider Haydar Emmioğlu’nun (Tariverdiyev) yazdığı mektuplar, onun o dönemde Gilan’daki devrimci eylemcilerle bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Petrograd’daki kardeşi Musa’ya yazdığı mektupta Haydar Emmioğlu, akrabası olan bir kadınla ilgili duygusal ifadelere yer veriyor. Mektup, 1917 başında Lozan’da, Haydar’ın Lenin ve yoldaşlarını Şubat Devrimi öncesi Rusya’ya götüren trenin ardından aynı yolu takip edip bu ülkeye gitmesinden kısa bir süre önce yazılmış. Kadının adı Zenya.[54] Bu kanıt, şüpheleri ortadan kaldıracak cinsten olmasa da Haydar’ın Zenya’sının Gilan’da mektup yazıldıktan 18-19 ay sonra öldürülen kadın olmasının yüksek ihtimal olduğunu ortaya koyuyor.

Haydar’ın devrimci faaliyetleri başlı başına ele alınmayı hak eden bir hikâye. Burada sadece 1919’da Adalet Partisi’nin bir şubesinin bulunduğu Petrograd şehrinde toplanan, farklı milletlerden isimlerin katıldığı bir toplantıda Haydar’ın 1920’de İran Komünist Partisi ile birleşen İran Devrimci Partisi’ni temsil ettiğini söylemekle yetinelim.

Lozan’dan Bakû’ye mektuplar gönderen Haydar, Adalet Partisi’nin kuruluş hazırlıklarına dair bir şeyler işitmese bile Şubat Devrimi’nin gerçekleştiğini kesin olarak biliyordu. Bu sebeple, Rusya’ya Alman pasaportuyla gitmenin yollarını araştırdı. Bu süreçte kardeşleri Musa ve Abbas yanında, Himmet partisinden eski yoldaşı, zamanla milliyetçileşip ünlü Azerbaycan milliyetçi partisi Musavat’ın lideri olan Mehmet Emin Resulzade’ye mektuplar yazdı.

Eski sosyal demokratlarda görülen kaçamaklı yaklaşım üzerinden Haydar, mektuplarında Bakû’deki petrol sahalarına yatırım yapmanın gerekliliği üzerinde duruyordu. Musa’ya yazdığı mektubunda şunları söylüyordu:

“Petrol meselesi, özellikle bizim için çok önemli, bizimki gibi büyük bir ailenin yaşaması için en az iki petrol sahasına ihtiyaç var. Bu konuyu ciddiyetle ele almalıyız. Elimizdeki arazileri kimseye satamayız, kiralayamayız.”[55]

Resulzade’ye de benzer şeyler söylüyor:

“Kiralamak da satmak da bize gelmez. Petrol çıkartma fırsatımız var, bu işi kendimiz yapmalıyız, bu iki buçuk yıl içerisinde hiçbir şey yapılamamış olması ne acı.”[56]

Anayasa Devrimi sırasında sosyal demokratların faaliyetlerini bilenler, Haydar’ın bu ifadelerini, onun Şubat Devrimi’nin yaşandığı dönemde alternatif bir komünist teşkilât kurmak istediğinin delili olarak ele alırlar. Dolayısıyla, iki Zenya’nın bir ve aynı kişi olduğunu söyleyebiliriz. Ekim sonrası dönemde Gilan siyaseti yeni bir unsuru içermektedir.

Haydar Emmioğlu’nun İran Devrimci Partisi, Berlin’de faal olan Demokrat Parti’nin sol kanadından arta kalanlarla (Takizade grubuyla) birlikte kuruldu. Demokrat Parti’yle kurulan temas ve Jöntürklerin sürece katılımı ile birlikte parti, faaliyet alanını İstanbul’a doğru genişletti. Bu şehirde 1919 başlarında Gilan’la temas kurmaya başlayan parti temsilcileri, politik komiteler oluşturdular.[57]

Tahran’da devrimcilerin politik faaliyetleri konusunda elimizde yeterince delil yok. Bravin’in mektubunu Lenin’e götürürken Bakû’de gözaltına alınan Avusturyalı askeri ajan Von Tischolds dışında pek bir şey bilmiyoruz. İngiliz arşivinde yer alan evrakı içerisinde Tahran’daki Bolşeviklerin yazdığı bir açık mektup da bulunuyor. Buradan Tischolds’un özel bir görevle, Mazandaran ve Türkistan üzerinden Moskova’ya gittiğini, tüm Bolşevik komitelerinden kendisine yardım etmesini istediğini öğreniyoruz.[58] Büyük ihtimal bu Bolşevikler İranlıydı, çünkü Sovyet temsilcisi olarak Bravin, bunlar Rus olsaydı, ayrıca bir tavsiyede bulunma ihtiyacı duymazdı.

Elimizde ayrıca Tahran’daki sosyalist devrimci komitesine dair belgeler de var. İngiliz belgelerine göre bu komite propaganda çalışması yürütüyormuş.[59]

Bakû Komünü’nün çöküşü ve Enzeli Bolşevik Komitesi’nin tasfiyesiyle birlikte Gilan’da, esas olarak tüm İran’da komünist faaliyet, 12 ay sürecek bir çöküş sürecine girdi. Cengelilere hizmet eden tek tek Bolşevikler çalışmalarına devam ettiler, lakin Cengeli hareketi de “Bakû’de Bolşeviklerin iktidarı kaybetmesi neticesinde aynı akıbetle yüzleşti.”[60]

Tahran’da Kolomitsev çalışmalarını ümitsizce sürdürdü, Babuşkin, Sovyet sefiri olarak, Horasan’da faaliyetlerine devam etti. Kolomitsev’in çalışmaları, sonrasında İran’daki Bolşevik karşıtlarının ve İngilizlerin öfkelenmesine neden oldu. Kolomitsev’in yaptığı açıklamayla Rusya’da kurulmuş olan karşı-devrimci Ufa hükümetini eleştirmesi bardağı taşırdı.[61]

Sonrasında, 3 Kasım 1918 günü Sovyet elçiliği basıldı, Kolomitsev haricinde herkes gözaltına alınıp Irak’a sürgün edildi. Bu operasyonda İngiliz güçlerine İran Kazak Tugayı eşlik etti.[62] Ardından Kolomitsev, Rusya’ya dönmek zorunda kaldı. 1919 yazına dek İran, Bolşevik faaliyetlerine ev sahipliği yapamadı. Tüm İran genelinde Bolşevik faaliyetinin en yoğun yaşandığı yer, Gilan’dı.

Azerbaycan’ın Lenkeran kentinde politik hücre kurulunca Bolşeviklerin faaliyetleri yeniden başladı. Bu komünist grubu Mirza Küçük Han’la temasa geçti. Ona sundukları mesajın ne olduğu hâlâ bilinmiyor, ama genel kanıya göre, Lenkeranlı devrimcilerden mektup aldıktan hemen sonra Küçük Han, onlarla bir araya gelip devrimle alakalı meseleleri tartıştı. Ama artık Cengeli lideri, Bolşeviklerin belirlediği hedefe ulaşmıştı.[61]

Bu dönemde Transkafkasya’da önemli değişiklikler yaşandı. En önemlisi de merkezileşme fikrinden yana olan komünist güçlerin yeniden örgütlenmesiydi. Bu dönemde Adalet Partisi liderleri, Himmet’in kontrolündeydi. Bu, komünistleri Mart 1919’da Bakû’de bir araya getiren gizli konferansın bir neticesiydi. Adaletçiler, sonrasında hükmünü yitirecek olan yeni bir merkez komitesi seçtiler. Politik güç, beş kişilik bir gruba teslim edildi. Grup, merkez komitesi üyelerinden oluşuyordu ve zamanla “Dış Büro” adını aldı. Bu Dış Büro’nun başında Himmet’in önde gelen liderlerinden Dadaş Bünyatzade bulunuyordu. Bu sayede Adalet Partisi tümüyle Himmet’e tabi kılındı.

Ama aynı zamanda bu Dış Büro’nun kurulması, İran konusunda yeni bir yönelimin açığa çıktığını ortaya koyuyordu.[64] Büroya Rusya’daki partiyi yönetme görevi verildi. Bu görevin verilmesiyle birlikte, aslında Adalet’in faaliyet yürütmesi gereken yerin İran olduğu söyleniyordu.

Bu dönemde Sovyetler’in tüm diplomatik çabaları sonuçsuz kaldı. İlk iki temsilci, Bravin ve Kolomitsev, tüm gayretlerine karşın, İran hükümetiyle Sovyet hükümeti arasında ilişki kurulmasını sağlayamadı.

İran’da asıl mücadele, Bolşevik karşıtı Ruslarla işbirliği içerisinde olan İngilizlerle Sovyetler arasında cereyan etmekteydi. Temmuz 1919’da Kolomitsev, İran’a giderken suikasta uğradı, kısa bir süre sonra İran başbakanı Vussukü’d Devlet, İngiliz hükümetiyle Ağustos 1919 tarihli, halkta hiçbir karşılığı olmayan anlaşmayı imzaladı. Tam da bu düzlemde Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin, en doğrusunun İran hükümetini tanımamak olduğunu düşündü, hatta 28 Ağustos 1919 günü yaptığı açıklamada, Sovyetler’in İran’a çıkartma yapabileceği imasında bulundu.

Sovyetler’in diplomatik çabalarına bir yandan da 1918’den başlayan, özellikle 1919’da hararetlenen bir tartışma eşlik etti. Bu tartışma, Doğu’da devrimin niteliği ve bu devrimin dünya devrimiyle ilişkisiyle alakalıydı. Bu bağlam dâhilinde, Bolşevik devrimine bağlı olup Cengeli hareketini “halkçı-milliyetçi” bir hareket olarak tarif eden kimi Doğulu isimler, bu hareketin Bolşevik desteğini hak ettiğini düşünüyorlardı. Himmet partisinin önde gelen liderlerinden S. M. Efendiyev, Bolşevik liderlerden İran’daki devrimci dalgaya dikkat kesilmelerini istedi. Efendiyev, övgülerle bezeli Küçük Han değerlendirmesinde, onun arkasındaki kitle desteğinin giderek büyüyeceğini söylüyordu. Ona göre Cengeliler, Doğu devriminin öncüsüydü ve hareket, sosyalizme oldukça yakın bir hareket olarak görülmeliydi.[65]

Bu sebeple, Küçük Han görüşme sonrası çok beklemeden Bolşeviklerle temas kurdu. 1919 yılının Temmuz ayının sonunda veya Ağustos başında Gilan’a Stepan Afonyan isminde bir Bolşevik geldi. Yanında getirdiği iki önemli belge, Bolşeviklerin Cengeli hareketiyle ilgilendiğini, aynı zamanda Adalet Partisi’nin Gilan’da örgütlenmeye hevesli olduğunu ortaya koyuyordu. Bu belgeler, ikna edici, şüpheleri dağıtıcı nitelikleriyle, komünistlerle Cengeliler arasında herhangi bir çatışma olmadığını ispatlıyorlardı. İlk belge, Lenkeranlı devrimcilerin Küçük Han’a hitaben kaleme aldıkları mektuptu. Mektup, şu tür ifadeleri içermekteydi:

“Bizi Lenkeran’daki komünistler görevlendirdiler. Bakû’ye özel bir görev için gönderildik. Lenkeran’a geri döneceğiz, bu yüzden sizin yanınıza gelemedik. Bizim yerimize tüm gerekli konuşmaları yapabileceğimiz dostumuz Afonyan’ı gönderiyoruz. Bakû’deki işleri yoluna koyup Lenkeran’a döneceğiz, en kısa sürede Enzeli’ye gelip sizi ziyaret edeceğiz. Dostumuz, tüm fikirlerimizi size aktaracak. Bir araya geleceğimiz güne kadar sizi dostane duygularımızla selamlıyoruz.”

Peyman Deylemi

[Kaynak: “The Bolshevik Revolution and the Genesis of Communism in Iran, 1917–1920”, Central Asian Survey, 1992, Yıl. 11, Sayı. 3, s. 51-82.]

Dipnotlar:
[27] A. M. Manshur-Garakani, Siasat-e Dowlat-e Showravi dar Iran az 1296 ta 1306 (Tahran: Mazaheri, 1947), s. 54.

[28] Pishevari, s. 44-46.

[29] Irandust, “Klassy i partii sovremennoi Persii”, Mirovoe Khoziaistvo i Mirovoia Politika, Sayı. 2 (1926), s. 85.

[30] Pravda, 15 Aralık 1925. Sovyet tarihçilerinin de İrandust’un üzerinde durduğu hususu ciddiye almamaları gerçekten ilginç.

[31] Ibrahimov, s. 157.

[32] Bravin’in 28 Mart 1918 tarihli telgrafı Wustrow’un 6 Haziran 1918 tarihli raporunda yer alıyor: A24145 (AA); ayrıca bkz.: Werner Ziirrer, Persien zwischen England und Russland 1918-1925, Grossmachteinfliisse und nationaler Wiederaufstieg am Beispiel des Iran (Bern: Peter Lang, 1978), s. 56.

[33] Bkz.: Muhammed Ali Musevi’nin İttihad-ı İslam Komitesi’ne gönderdiği mektup ve Hüseyin’in Küçük Han’a yazdığı mektup, FO 248/1202 (PRO).

[34] Muhammed Ali’nin İttihad-ı İslam’a yazdığı mektup, a.g.e.

[35] Bravin’in 32. dipnotta bahsi edilen telgrafı.

[36] Sepehr, s. 496-497.

[37] Bravinin Çiçerin’e telgrafı, 19 Haziran 1918, FO248/1213 (PRO).

[38] Abdolhossein Mas'ud Ansari, Zendegani-ye Man va Negahi be Tarikh-e Mo'aser-e Iran va Jahan (Tahran: Ebn-e Sina, 1972), Cilt. I, s. 250-251; Sepehr, s. 494.

[39] Von Etter’in Londra’daki “Rus elçisi”ne gönderdiği, sonradan ele geçirilen tarihsiz (muhtemelen Mayıs veya Haziran 1918’de kaleme alınmış) mektubu, WO106/55 (PRO).

[40] Arslanian, s. 206.

[41] Bravin burada “Baratov’un gücü”nden bahsediyor. Burada onun artık Baratov’un komutasında olmayan Rus gücünü kastettiği açık.

[42] 26 Temmuz 1918 tarihli madde, özet no. 21, Dunsterforce İstihbarat Günlüğü.

[43] X. J. Eudin ve R. C. North, Soviet Russia and the East, 1920-1927 (Stanford: California U.P., 1964), s. 94.

[44] Babuşkin’in Meşhed’de gözaltına alınışının hikâyesi, G. Uloth’un annesine yazdığı, Ulusal Ordu Müzesi’nde bulunan, mektuplarını içeren çalışmada yer verilen mektupta anlatılıyor. Bu mektubun daktilo edilmiş halinde tarih yanlışlıkla 27 Mayıs 1918 olarak verilmiş. Babuşkin Meşhed’e Ekim’de gelmiş. Ayrıca bkz.: Balfour (Londra), 9 Ekim 1918; Grey (Meşhed), deşifre no. 264, 28/29 Ekim 1918; Percy Cox’un Etter’e mektubu, 18 Ekim 1918; Grey (Meşhed), 18 Ekim 1918; Malmiss (Meşhed), 26 Ekim 1918; Grey (Meşhed), 28 Ekim 1918, FO248/1213 ve Grey (Meşhed), deşifre no. 81, 19/20 Mart 1919, FO248/1261 (PRO). F. M. Bailey kısa süreliğine ev hapsinde kaldı. Hatıratı için bkz.: Mission to Tashkent (Londra: Jonathan Cape, 1946), s. 69-81.

[45] Solmaz Rostamova-Towhidi, Matbu'at-e Kommonisti-ye Iran dar Mohajerat (dar Salhaye 1917-1932) (n.p.: Ruzname-ye Azarbaijan, 1985), s. 13.

[46] Arslanian, s. 207.

[47] L. C. Dunsterville, Adventures of Dunsterforce (2. Baskı, Londra: Edward Arftoid, 1932), s. 209-210.

[48] Dunsterforce Intelligence Diary, 1-31 Ağustos 1918.

[49] 36. Hint (Karma) Tugayı’nın Savaş Günlükleri’nin 22 Mayıs 1920 tarihli bölümü.

[50] Gaug’un geçmişi konusunda bkz.: G. Eghikian, “Yaddashthaye Gaug”, Yayına Hz.: B. Dehgan, s. 363-364.

[51] Trudy instituta istorii partii pri TsK KP Azerbaidzhana (Bakû, 1967), s. 56, Stephen Blank, “Soviet politics and the Iranian revolution of 1919-1921”, Cahiers du Monde russe et soviétique, XXI (2), 1980, s. 175. Türkçesi: İştiraki.

[52] Marling (Tahran), 17 Aralık 1917, Sayı. 449 (IOL).

[53] Dunsterforce Intelligence Diary, No. 25 ve 26.

[54] Haydar Emmioğlu’nun kardeşi Musa’ya yazdığı mektup (1917 başları), A565917 (AA).

[55] A.g.e.

[56] Haydar Emmioğlu’nun Memmed Ali Resulzade’ye yazdığı mektup, 8 Şubat 1917, a.g.e. (AA).

[57] Hacı Mirza Muhammed Rıza’nın Vussukü’d Devlet’e yazdığı mektup, 15 Mart 1919, FO248/1243 (PRO).

[58] Dunsterforce İstihbarat Günlükleri, 26 Temmuz 1918, özet no. 21.

[59] Norperforce İstihbarat Günlükleri, 6 Eylül 1918’de biten hafta, No. 27.

[60] Dailami, s. 50-51.

[61] Norperforce’un General Baghdad’a yazdığı mektup, Sayı. 257M, 29 Ekim 1918, FO248/1213 (PRO).

[62] Norperforce (Kazvin), deşifre hali, No. 9858, 31 Ekim 1918, a.g.e.

[63] Esma'il Jangali, Qiam-e Jangal (Tahran: Javidan, 1980), s. 133; Ebrahim Fakhraii, Sardar-e Jangal (10. Baskı, Tahran, Javidan, 1983), s. 227-230.

[64] Ibrahimov, s. 153-154.

[65] Zhizn’ Natsional’nostei, Sayı. 20(28), 1 Haziran 1919, Sayı. 30 (38), 10 Ağustos 1919, Sayı. 39 (47), 12 Ekim 1919, Sayı. 2 (59), 11 Ocak 1920.

0 Yorum: