22 Mayıs 2023

,

Syriza’nın Yenilgisi Üzerine


Bir hususu açıklığa kavuşturalım: Syriza, Pasok’un yaşadığı çöküşten ve Yeni Demokrasi Partisi’ne yönelik hoşnutsuzluktan istifade etti, çünkü bu iki parti de 2015’te ağır tasarruf tedbirlerini uygulamıştı.

Ama iktidara geldiğinde Syriza, o tedbirleri daha ağır bir biçimde uyguladı. Sonra da Troyka’dan (Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’ten) gelen baskılar sebebiyle “başka seçeneğimiz kalmamıştı” dedi.

Dış baskıları kimse tabii ki göz ardı edemez, fakat bu türden bir dar bakış açısının Troyka’nın hazırladığı teknik raporlarda değinilen, Syriza’nın aradaki anlaşmanın parçası bile olmayan reformları dahi uygulama konusunda çok fazla hevesli olduğuyla ilgili tespitlerin gerekçesini ortaya koymaktan uzak olduğunu görmek gerekiyor.

Gerçekte olansa şuydu: Syriza iktidara gelince, kendisini Yunanistan’ı uygun şekilde “modernize” edecek iktidar partisi olarak tahayyül etti. Bakanlarının ana akım iktisada ait görüşlere sahip olduğunu kimse görmek istemedi.

Neticede parti, 2015-2019 arası dönemde tasarruf tedbirlerini uygularken merkeze çekildi, zaten kapısına kilit vurulmuş olan Pasok’tan kalanları (vekillerini ve seçmenlerini) bünyesine kattı ve kaba popülist, ama esasında apolitik bir “siyaset”i savundu.

Bunu yaparak parti, şu tespite dair somut bir delil sunmuş oldu: eski Pasok’u diriltmek, AB ile yapılan anlaşmanın hüküm sürdüğü yıllar boyunca kendisini çekim merkezi hâline getirmeyecek, onu gerçekçi bir politik seçenek kılmayacak.

Taklit etmeyi arzuladıkları eski Pasok, tümüyle farklı bir uluslararası ortamda faaliyet yürütmüştü ve bir yandan “sol”u politik açıdan meşrulaştırırken, bir yandan da 1981-1985 arası dönemde Keynesçi mali genişleme politikasını uygulamıştı.

Syriza ise mali genişleme imkânının bulunmadığı gerçeklikte Pasok olmaya çalıştı, ama bir yandan da tasarruf tedbirlerini uygulamaya koydu, üstelik Pasok olma çabası ile o tedbirleri uygulamanın çelişkili şeyler olduğunu hiç düşünmedi. Sonuçta sadece Pasok’un kâbus görülmesine neden olan o kaba, küçük burjuva bireyci yönünü taklit edebildi.

Parti, aynı zamanda eski Pasok’un bir başka özelliğini, ne pahasına olursa olsun iktidara yapışma iradesini de yeniden diriltti. Ama bu çabasına bir yandan da tuhaf bir depolitizasyon eşlik etti. Bu depolitizasyon, partinin farklı üyelerinin kamuoyuna sunduğu çelişkili mesajlarda ve dillendirdiği politikalarda karşılık buldu.

Parti, bir yandan Kovid inkarcılığına meyletti, bir yandan aşıyı savundu, bazen solcu bazen ortayolcu, bazen AB yanlısı bazen AB karşıtı oldu. Bir yandan toplama kampları inşa etti bir yandan göçmen yanlısı sözler sarf etti, bir yandan işçi yanlısıymış gibi göründü bir yandan ücretleri düşürdü, bir yandan AB ile imzalanan anlaşmaya karşı çıktı bir yandan oradaki emirleri uyguladı. Parti, bu tutumların hiçbirisini çelişkili bulmadan yoluna devam etti.

2019 sonrası partiye destek verenleri iki ana kategoriye ayırmak mümkün: “İktidar partisi”ne yakın olmak suretiyle bir şeyler kapmak isteyenler ve Yeni Demokrasi Partisi’nin kurduğu sağcı hükümete tahammül edemeyenler.

Dünkü seçimler, ikinci kategoriye giren insanların gemiyi terk ettiğini ortaya koyuyor. Bu, çok çarpıcı ve önemli bir gelişme. Zira bu sonuç üzerinden Syriza’nın Miçotakis hükümetinin 1974’ten beri kurulmuş en kötü hükümet olduğunu düşünenleri ikna edemediğini görüyoruz.

Yaşanan bu büyük kaybın ardından Syriza’da illaki bir değişim yaşanacak. Belki Çipras istifa eder, ama partide kalacaktır. Birçok kişi bugün dün partinin aldığı sonuçların 2012’de partiye açılan kapıların kapandığını ortaya koyduğunu söylüyor.

Pasok’a benzeme çabasıyla Syriza, Temmuz seçimlerinde ikinci parti olabilmişti, ama ilerleyen süreçte uzun yıllar gezindiği yüzde 3-4’lük oy bandına geri döneceğini öngörmek mümkün.

Belki de böylesi bir çöküş hayırlı olacaktır. Zira Syriza, sadece ciddi bir muhalefet ortaya koyamayacak bir yapı olduğunu ispatlamakla kalmadı, ayrıca solun alternatif sunabileceğine dair her türden umudu veya gerekçeyi de ortadan kaldırdı.

Kendi lehine olan ve olmayan koşullar dâhilinde Syriza, kendisini tek tip sol olduğuna, bunun da eski Pasok olduğuna ikna etmişti. Ama parti, kendisine destek sunacak toplumsal bloku muhafaza etmeye yetecek parayı bulamadı. Hâsılı, parti halka hiçbir şey sunamadı.

Önümüzdeki yıllarda Yeni Demokrasi Partisi, otoritarizmini daha ileri aşamalara taşıyacak, ekonomik başarıya ve Syriza’nın beceriksizliğine dair masallar anlatarak varlığını meşrulaştıracak. Bugün acilen gerçek bir muhalefete ihtiyaç var. Syriza, o gerçek muhalefet partisi değil.

Son bir şey daha: Syriza, son süreçte ismini “ilerici koalisyon” olarak değiştirdi ve eskiden kullandığı “radikal sol koalisyonu” ibaresini terk etti. Artık yabancı gazeteciler bu gerçeği görmeli ve bundan sonra onu “radikal sol” olarak nitelendirmemeli.

Pavlos Rufos
22 Mayıs 2023
Kaynak


0 Yorum: