08 Mayıs 2023

,

Otiçistveniya Zapiski'ye Mektup

Otiçistveniya Zapiski [“Vatandan Notlar”]
Dergisinin Yayın Kurulu’na Mektup
[1]

I

Sayın bayım,

Öyle görünüyor ki “Bay Jukovski[2] Karl Marx’ı Yargılıyor” başlıklı makalenin yazarı[3], zeki bir insan ve eğer benim ilkel birikimle ilgili değerlendirmemde kendi ulaştığı sonuçları destekleyecek tek bir pasaj bulsaydı, makalesinde illaki alıntılardı. Bu tür bir pasajı bulma isteği, onu Kapital’in Almanca baskısına eklenmiş, bir Rus “edebiyatçı”yla[4] yürütülen polemiğe, önemsiz sayılabilecek bir metne bel bağlamak zorunda bırakıyor. Ben bu yazarı Rus komününü Rusya’da değil, Prusya devlet meclisi üyesi August von Hauxthausen’ın kitabında keşfettiği, bu yazarın elinde Rus komününün sadece eskimiş, çürümüş Avrupa’nın panslavizmin zaferi ile yeniden canlandırılması gerektiğini ispatlayacak bir argüman olarak iş gördüğü için eleştirmiştim. Bu yazarla ilgili olarak dile getirdiğim argüman doğru da olabilir yanlış da, ama bu tespitimin Rus halkının kendi vatanları için Batı Avrupa’nın yürüdüğü, hâlen daha yürümeye devam ettiği gelişme yolundan farklı bir yol bulma çabalarıyla ilgili görüşlerimin anlaşılmasını hiçbir şekilde sağlayamayacağı düşüncesindeyim.[5] (“Russkikh lyudei daiti dlya svoego otochestva put’ razvitiya, otlichnyi ot togo, kotorym shla i idet zapadnaya Evropa.”)

Kapital’in ikinci Almanca baskısına yazılan, Bay Jukovski’yle ilgili makalenin yazarının da ondan alıntı yaptığına göre haberdar olduğu önsözde ben, hak ettiği o yüksek takdirle birlikte, “o büyük Rus akademisyenden ve eleştirmen”den bahsetmiştim.[6] Önem arz eden bir dizi makalede kendisi Rusya’nın liberal iktisatçılarının da tespit ettiği biçimiyle, ülkenin kapitalist düzene geçebilmesi için kır komünlerini yok etmekle mi işe başlaması gerektiği yoksa bu kapitalist düzenin dayatacağı tüm çileleri çekme gereği duymadan, ama bir yandan da onun tüm meyvelerini toplamadan, kendi tarihsel temellerini mi geliştirmek zorunda olduğu meselesini tartışmıştı. Bu hoca, ikinci çözümden yana olduğunu söylüyordu.[7] Şimdi, beni eleştiren o saygıdeğer kişi, benim panslavist “edebiyatçı”ya karşı giriştiğim polemikten nasıl onlara karşı olduğum sonucunu çıkarabildiyse, bu “büyük Rus araştırmacı ve eleştirmen”e duyduğum saygıdan da onun görüşlerini paylaştığım sonucunu, aynı mantıkla çıkarabilirdi.

Son olarak şunu söyleyeyim: hiçbir şeyi “varsayımlarda bulunma işi”ne terk etmekten hoşlanmadığım için, lafı dolandırmadan konuşacağım ve doğrudan meseleye geleceğim. Rusya'daki ekonomik gelişmeyi değerlendirmek için özel yeteneklerle donanmış olmam gerektiğini düşündüğüm için Rusça öğrendim ve uzun yıllar boyunca resmi yayınları ve konuya ilişkin öteki yayınları izledim. Vardığım sonuç şudur: Rusya, 1861’den beri izlediği yolda yürümeyi sürdürürse, tarihin bir halka şimdiye dek bahşettiği en güzel şansı yitirecek ve kapitalist rejimin halkı mahvedecek tüm iniş çıkışlarını bir bir tecrübe edecektir.

II

İlkel birikimle ilgili bölümün, Batı Avrupa'da kapitalist ekonomik sistemin, feodal ekonomik sistemin rahminden çıkış yolunu izlemekten gayrı bir iddiası yok. Bu anlamda söz konusu bölüm, üreticileri üretim araçlarından ayırarak ücretli işçilere (kelimenin bugünkü cari anlamıyla proleterlere) dönüştürürken, bir yandan da üretim araçlarının sahiplerini kapitaliste dönüştüren tarihsel süreci aktarıyor. Bu tarihte “tüm devrimler, yeni ortaya çıkan kapitalist sınıfın gelişimi için bir tür kaldıraç görevi gören, her şeyin ötesinde, büyük insan yığınlarının birdenbire geçim araçlarından koparılarak emek pazarına sürüldüğü çağ açıcı devrimlerdir. Fakat tüm bu gelişmenin temelini, tarımsal üreticilerin topraklarının müsadere edildikleri, bu insanların topraktan kopartıldıkları süreç teşkil eder. Şimdiye dek bu sürecin tamamlandığı tek ülke, İngiltere’dir […] fakat Batı Avrupa’daki tüm ülkeler, aynı gelişme sürecini izliyorlar.” vb. (Kapital, Fransızca baskı, [Paris 1875], s. 315). Bölümün sonunda, üretimdeki tarihsel eğilimin, “kendisini doğadaki dönüşümlerin önlemezliği ile birlikte inkâr edecek olan hâline yol açtığı gerçeklik”e bağlı olduğu, toplumsal emeğe ait üretici güçlere de her bir tekil üreticinin çok yönlü gelişimine de en büyük itkiyi verdiği, zaten etkin hâliyle kolektif üretim tarzını temel alan kapitalist mülkiyetin toplumsal mülkiyete dönüşmekten başka bir seçeneği bulunmadığı söyleniyor. Bu konuda ben, herhangi bir kanıt ortaya koymuş değilim, zira bu ifadenin kendisi, sadece önceki kapitalist üretimle alakalı bölümlerde sunulmuş uzun açıklamaları kısaca özetlemekten başka bir şey yapmıyor.

Peki bugün beni eleştiren kişi, bu tarihsel taslağı Rusya’ya nasıl tatbik ediyor? Ancak şu şekilde: “madem ki Rusya, Batı Avrupa’daki milletler gibi kapitalist bir millet olma eğiliminde ve son birkaç yıl içerisinde bu hedefe ulaşmak için büyük acılar çekti, o vakit Rusya, başarılı olmak istiyorsa, köylü nüfusunun büyük bir kısmını proleter yapıp, ardından da onları kapitalist düzene ait sürüye katmak, böylelikle, dünyadaki diğer halklar gibi kapitalizmin o merhamet nedir bilmeyen yasalarına tabi olan süreci yaşamak zorunda.” Eleştirmenimiz, işte bundan gayrı bir şey söylemiyor. Tabii burada da kalmıyor, ısrarla, benim Batı Avrupa’da kapitalizmin doğuşuyla ilgili olarak ortaya koyduğum tarihsel taslağı, insanların kendilerini ne türden tarihsel koşullar içerisinde bulduğuna bakmadan, herkese kader gibi dayatılmış genel sürecin tarihsel-felsefi teorisine dönüştürmeye çalışıyor. Kusura bakmasın ama, bunu yaparak, hem beni fazla onurlandırıyor hem de fazlasıyla itibarsızlaştırıyor. Bunu bir örnekle açıklamama izin verin.

Kapital’in birinci cildinin muhtelif yerlerinde ben, Antik Roma’daki pleblerin kaderinden dem vuruyorum. Bu insanlar, ilk başta özgür köylülerdi, her biri, kendi toprağını kendisi hesabına ekip biçiyordu. Roma tarihinin seyri dâhilinde hepsi mülklerinden oldular. Onları üretim ve geçim araçlarından kopartan aynı süreç, bir yandan da sadece büyük toprak mülkiyetinin değil, ayrıca büyük para sahibi sermayelerin oluşumunu da içeriyordu. Böylelikle güzel bir sabah, bir tarafta işgücünden başka her şeyi elinden alınmış özgür insanların, diğer tarafta ise bu emeği sömürmeye hazır, tüm edinilmiş zenginliğe sahip olanların olduğu bir düzen ortaya çıktı. Sonra ne oldu? O Romalı proleterler, ücretli işçiler değilse bile ABD’nin güneyinde “yoksul beyazlar” denilen insanlardan daha sefil, hiç işi olmayan bir ayaktakımı meydana geldi. Onlarla birlikte ortaya çıkan şey, kapitalist üretim tarzı değil, köleci üretim tarzı idi. Farklı tarihsel bağlamlar içerisinde meydana gelen ve birbirine çarpıcı bir biçimde benzeyen olaylar tümüyle farklı sonuçlara yol açmış görünüyor. Bu gelişmelerin her birini ayrı ayrı incelemek, sonra da bunları kıyaslamak suretiyle kişi, bu olguda önemli olan hususu kolaylıkla keşfedebilir. Gelgelelim, elde edilecek başarı, en yüce erdemi tarih üstü olmak olan tarihsel-felsefi teorinin elindeki ana anahtara ait olmayacaktır.

Karl Marx
Kasım 1877

[Kaynak: Late Marx and the Russian Road: Marx and ‘the Peripheries of Capitalism, Yayına Hz.: Teodor Shanin, Monthly Review Press, New York, 1983, s. 134-137.]

Dipnotlar:
[1] Mektubun yazıldığı tam tarihle ilgili tartışmalar ve içeriği konusunda bkz.: Haruki Wada, “Marx and Revolutionary Russia”, Late Marx and the Russian Road içinde, Yayına Hz.: Monthly Review Press, 1983, s. 40-75. Şu çalışmada yer alan mektup, Patrick Camiller tarafından Fransızcaya tercüme edildi: K. Marx ve F. Engels, Ausgewählte Briefe, Berlin, 1953, s. 365-368. Mektup, 1877 yılının sonunda N. K. Mihaylovski’nin “Bay Jukovski Karl Marx’ı Yargılıyor” başlıklı yazısı ile bağlantılı olarak kaleme alınıyor. Marx’ın ölümü sonrası bir nüshası Engels tarafından Rusya’ya gönderiliyor. Engels’in dediğine göre, bu mektup, Fransızca orijinalinden elle çoğaltılan hâli üzerinden kopyalanıp uzun süre Rusya’da elden ele dolaştırılıyor. Sonrasında Rusçası, 1886 yılında Cenevre’de Vestnik Narodnoi Voli [“Halkın İradesinin Habercisi”] dergisinin beşinci sayısında, ardından da Rusya’daki baskısında yayımlanıyor. Engels, mektupla ilgili olarak şunu söylüyor: “Marx’ın kaleminden çıkan her şey gibi bu mektup da Rusya’daki çevrelerde büyük bir ilgiyle karşılandı.” [Internationales aus dem Volksstaat (1871-1875), Berlin 1894, s. 68.] Mektup, Rusçada ilkin Yuridiçeski Vestnik [“Hukuk Bülteni”] dergisinin 1888 tarihli 10. sayısında yayımlandı. (Bkz.: K. Marx ve F. Engels, Selected Correspondence, Moskova, s. 376-379.]

[2] Y. Jukovski, burjuva bir yazar olarak, 1877’de “Karl Marx ve Sermayeyle İlgili Kitabı” isminde bir makale yazıyor. Makale, Vestnik Evropy [“Avrupa Habercisi”] dergisinde yayımlanıyor. Makalede Jukovski, Marx’ın gelecekle ilgili anlayışının dönemsel olduğunu söylüyor, “Marx’ın büyük önem verdiği emeğin toplumsallaşması meselesini” redde tabi tutuyor.

[3] Burada Nikolay Konstantinoviç Mihaylovski’den ve makalesinden bahsediliyor. Mihaylovski, Rus edebiyat eleştirmeni, sosyolog, devlet işleriyle ilgili makaleler kaleme alan bir isimdir. Ayrıca Narodnik hareketin teorisyenlerindedir. Yazısı Otiçistveniya Zapiski dergisinin Ekim 1877 tarihli 10. sayısında yayımlanıyor. Yazarı, Lenin Halkın Dostları Kimlerdir eserinin birinci bölümünde eleştiriye tabi tutuyor.

[4] “Edebiyatçı”dan kasıt, A. Herzen. Muhtemelen ismi, Rusya’daki sansür sebebiyle dillendirilmiyor. Biyografik detaylar konusunda bkz.: bu kitapta s. 174-175. Ayrıca bkz.: Wada, a.g.e.

[5] Marx, Mihaylovski’nin makalesindeki ilgili bölümü Rusça olarak alıntılıyor.

[6] Muhtemelen gene Rusya’daki sansürden kurtulmak için burada da kişinin ismi verilmiyor. Bahsedilen kişi, N. Çernişevski. Biyografik detaylar konusunda bkz.: bu kitapta s. 181-182. Ayrıca bkz.: Wada, a.g.e.

0 Yorum: