12 Mayıs 2022

Sınıf Kini


“Zenginleri yiyin” diyen öfke, halklar nezdinde giderek güçleniyor. Ezilen kitleler açısından gerçek hayatın ezici yönleri bu türden öfkeli cümlelerde karşılık buluyor. Sınıf mücadelesine sadakatle bağlı olma ve mücadelecilik, böylesi ifadelerle dile dökülüyor. Burada sınıf kini konuşuyor.

Ama bu cümleler, kavganın en ham biçimidir ve sınıflı toplumun ortaya çıktığı ilk günden beri kullanılmaktadır. Gündelik hayatın nesnel koşulları egemen sınıflara, işçi sınıfını ve ezilen halkı sömüren, katleden bu sistemin yürütücülerine yönelik derin duyguları besliyor.

Neticede tüm komünistler, sınıf düşmanına yönelik sınıfsal öfkenin bu türden ifadelerine destek olmalı, ama aynı zamanda sınıf kininin sınıf bilincine dönüştürülmesi konusunda ısrar etmelidirler.

Sınıf bilinci, gerçek sınıf kinini temel alarak ortaya çıkar, ama o, sınıf kinine indirgenemez. Sınıf bilinci, bir sınıf olarak proletaryanın tarihsel görevleri konusunda belirli bir bilince sahip olması anlamına gelir. Bu görevler, sınıfın iktidarı almasını, diktatörlüğünü kurmasını, komünizme geçişi ve bir sınıf olarak kendisini ilga etmesini kapsar.

Sınıf kini ise sadece birey ölçüsü ve ölçeğinde tanımlı bir şeydir. Sıradan bir işçinin deneyimlerinden doğar ve sadece bu deneyimleri temel alır. Burada mevcut koşulların bahşettiği bir özgüllük söz konusudur. Bu özgüllük, milyonlar tarafından paylaşılıp, onlarla ilişkili olsa da bilimsel bir genelliğe henüz dönüştürülmüş değildir.

Sınıf kini, algı temelli bilgi aşamasını ifade eder. Şeylerin, nesnelerin arasındaki dışsal ilişkiye bakar, o şeylerin ayrıksı yönlerini görür, aralarında bağ kuramaz, derine dalıp altta yatanı idrak edemez, bir bütün olarak sınıfın sefaletine çözüm sunacak genel bir program formüle edemez.

Sınıf kini ile yüklü kişi, Mao’nun ifadesiyle, “kuyunun dibine düşmüş kurbağa” gibidir. Kuyunun dibindeki kurbağa, gökyüzünün kuyunun ağzı kadar olduğunu düşünür. Dolayısıyla kurbağanın gökyüzünün bileşimine dair tüm bilgisi, ister istemez onun öznel konumu tarafından sınırlanmıştır, ayrıca dış nesnel dünyanın kısıtlamalarına tabidir. Eğer kurbağa yüzeye çıkarsa, işçi, kendi dar dünyasının dışına çıkıp halka ve mücadeleye karışırsa, başkalarıyla birlikte edindiği deneyimler, bunun yanında, bilimsel deney ve gözlem üzerinden toplumun hareket yasalarını, iç çelişkilerini ve toplum içerisindeki yerini görüp idrak etmeye başlar.

Sınıf kini, algı temelli bilgi aşamasının ürünü olsa bile rasyonel bilgiyle, sınıf bilinciyle ilişki kurması noktasında belirgin bir öneme sahiptir. Sınıf kini, sınıf bilincinin rüşeym hâlidir. Sınıf kininin sınıf bilincine evrilebilmesi için disiplinli ve örgütlü bir komünist parti türünden öznel bir faktöre ihtiyaç vardır. İçgüdüsel sınıf kini, bu sayede kolektif sınıfsal hareketliliğe yerini bırakır.

Bir sınıf olarak proletarya, kendinde bir sınıf iken kendisi için bir sınıfa dönüşür. Komünistler, sınıf kininin sınıf bilincine dönüştüğü, kitlelerin gündelik hayatlarıyla ilişkili olarak gelişen bu süreci idrak etmek zorundadırlar. Komünistler, nesnel koşulları meydana getiren kapitalizmin yasalarını ve iç çelişkilerini bilince çıkartacak teorik araçları kuşanabilmelidirler.

Solcu birçok kişi, sınıf kini ile sınıf bilincini birbirine karıştırıyor. Hatta kimi politik eğilimler, bu kafa karışıklığını temel alıyorlar. Kitleler ayaklandığında veya kendiliğinden isyanlar patlak verdiğinde, bu tür eğilimler güçleniyor.

Anarşizm ve küçük burjuva sosyalizminin demokratik sosyalizm gibi türevleri, sınıf kinini ve kendiliğindenliği sınıfın devrimci hareketinin gerçek ifadeleri olarak ele alıyorlar. Oysa gerçekte kitlelerin kendiliğinden isyanları, zulüm ve baskıya ya da kötü yaşam koşullarına karşı ayaklanma arzusundan neşet ediyorlar.

İlgili hareketler, bu tür momentlerde işçilerin birden tarihsel görevlerinin “bilincine” varacaklarını sanıyorlar, hayale kapılıyorlar, buradan da örgütün ve liderliğin (yani komünist partinin) gerekli olmadığı, daha da kötüsü, yatay örgütlenmenin veya kitle partisinin zaruri olduğu sonucuna ulaşıyorlar.

Kitleler doğalında sınıf bilincine vakıf oluyorlarsa, örgüte de liderliğe de gerek kalmıyor. Öte yandan, sınıf kininin pratikteki ifadeleri olarak isyanlar, devrimci herhangi bir şeye kendiliğinden yol açmıyorlar, özellikle komünist parti liderliği ve örgütleme pratiği olmaksızın devrimci herhangi bir sonuç ortaya çıkmıyor. Komünist partinin liderliği yoksa bu tür isyanlara proleter ideolojisi değil, burjuva ideolojisi yön veriyor, neticede isyan hareketlerine burjuva ideolojisi nüfuz ediyor.

Kafa/kol emeğinin ayrıştığı, toplumdaki tüm sınıflara sızan burjuva ideolojisinin hâkim olduğu kapitalist toplum, işçi sınıfının kütle hâlinde, kendiliğinden sınıf bilincine ulaşmasını imkânsız kılar. Kitle mücadeleleri dâhilinde edinilen deneyimler ve teorik çalışmalar veya sınıf bilinçli işçilerle kurulan temaslar üzerinden kimi proleterler, sınıf kininin ötesine geçip sınıf bilinçli işçiler hâline gelebilirler. Böyle olsa bile tüm işçiler bunu yapamaz. Sınıf bilinçli (öncü) işçilerle sınıf bilinci olmayan işçiler arasındaki mesafeyi kapatma gerekliliği ortadan kalkmaz.

Bu mesafeyi kapatmak, partinin işidir. Sınıf bilinçli işçilerden oluşan parti, mümkün olabildiğince daha çok sayıda proleteri sınıf bilincine kavuşturmak, böylelikle devrimci hareketi örgütleyip devrime öncülük etmek zorundadır.

Partinin zorunlu olduğu fikri, birkaç fanatiğin veya gizlilik sevdalısı bir avuç otoriterin zihninden çıkmış bir fikir değildir. O, bizatihi kapitalist toplumun iç çelişkilerinin sonucudur. Partiyi inkâr etmek, devrime sırt dönmek demektir. Kapitalist toplumun kanunlarını ve bileşimini bilince çıkartmayanlar, aklı değil algıyı temel alanlar, bu anlamda sınıf kinine saplanıp kalanlar, bu yola tevessül edeceklerdir. Proleter ideolojisini kitleler arasında yayacak olan parti yoksa kitlelerin kendiliğinden isyanı devrimci mücadeleye evrilemez.

Proleterlerde karşımıza çıkan sınıf kininin tüm tezahürlerine destek çıkmalıyız elbette, ama öte yandan da sınıf kininin devrim için yeterli olmadığını görmeliyiz.

Eğer sınıf kini devrim yapmak için yeterli olsaydı, bu zamana dek hiçbir çabaya gerek kalmadan birçok kez devrim yapardık!

Sınıf bilincini inkâr eden küçük burjuva ve anarşist yaklaşımın peşinden sürüklenip isyan/baskı denilen döngüye kapılmak yerine komünistler, bilincin dönüşümünün gerekli olduğunu net bir biçimde tespit etmeli, bu dönüşüm için burjuva ideolojisine, bilhassa onun sol içerisindeki tezahürlerine karşı mücadele yürütmeli, daha da önemlisi, sınıfa liderlik edip, onu örgütleyecek güce ve imkâna sahip komünist partiyi kurmalıdırlar.

Red Zeal
29 Ağustos 2017
Kaynak

0 Yorum: