Bugün
ortalıkta, burjuvazinin ve sömürgeci sınıfların radikal değişime sebep olacak
bir örgütün ortaya çıkmasına izin vermesini, pes etmesini ve devamında da teslim
olmasını bekleyen birçok tatlı su devrimcisi var. Bu insanlar, muktedir sınıf
önemli işaretler vermesine rağmen, hâlen daha böylesi bir beklentiye sahipler.
Eskiden
bu “devrimciler”, devrimin yegâne cevap olduğunu, ABD’deki zalim hükümetin
elinden alınıp kurtarılabilecek bir şey olmadığını söylerlerdi. Bugünse bu insanlar,
bağıra çağıra, seçimlerin tek kurtuluş yolumuz olduğunu haykırıyorlar.
Bu
“devrimciler”e göre sistem sorgulanmamalı, sorgulansa bile bu sorgulamaya onun
içerisindeki kimi unsurlara verilen destek eşlik etmeli. Hâlihazırda işlemekte
olan yapılar içerisinde çalışılmalı. Her şey, aşama aşama değiştirilmeye
çalışılmalı.
Bu
insanlar, bu söyledikleri şeyin daha önce denendiğini bir türlü anlamıyorlar.
Yeni Mutabakat, tam da bahsini ettikleri halk cephesi pratiğinin ilk örneği
idi. Faşizmi, en azından faşizmin Almanya-Amerika birlikteliği tarafından
desteklenen özel bir biçimini kısa vadede durduracağı düşünülen bu pratik, uzun
vadede ABD’deki politik dili kesip attı, solu yok etti, devrimcileri ortadan
kaldırdı.
Devrimciler,
burjuva yapılar içerisinde çalışamazlar. Biz, ehven-i şeri 1932 öncesinde
denemiştik. O dönemde revizyonist bir örgüt olan Komünist Partisi, Demokrat
Parti’ye bağlı bir dizi kurumla işbirliğine gitti, ama bir yandan da
kapitalizmin şiddet yoluyla ortadan kaldırılması fikrini savundu. Sonuçta, ülkeye
ikinci bir Kızıl Korkusu hâkim oldu.
Devrimciler,
seçim siyasetinin hiçbir türüyle müttefik olamazlar. Mevcut üstyapı yıkıma tabi
tutulmadan, toplumsal devrim gerçekleşemez. Seçim, devrime yol açamaz. Üstyapı
yeniden yapılandırılamaz, o burjuvazinin kontrolündedir. Seçim üzerinden
hareket edildiğinde, ülke üçüncü Kızıl Korkusu ile yüzleşecektir.
Yazın
şunu kenara! Yeni Mutabakat, şimdilerde Yeşil Yeni Mutabakat ile aynı çizgiye
gelmiş hiçbir halk cephesi pratiği başarılı olamaz. Bu tür pratikler mevcut
yapısal ilişkileri, genelde burjuvazinin kârlarını, en azından sözde, tehdit
ettiği için başarısız olmaya mahkûmdurlar.
Kimse
hata yapmasın. Demokrat Parti’ye katılmak bizi yok eder. Bernie Sanders’a oy verme
fikrini savunan “sosyalistler” ile 1932’de Franklin Delano Roosevelt’i savunan
sosyalistler arasında hiçbir fark yoktur. Bu insanlar, attıkları adımın
sonuçlarını bir türlü idrak etmiyorlar. Yapı tehdit altında ise o tehdit illaki
yok edilir. Aynı tuzağa tekrar tekrar düşmeyin. Kapitalizmin ve emperyalizmin
temel çelişkilerini hiçbir seçim çözüme kavuşturamaz.
Gidin
Bernie Sanders’ı seçin. Sokaklarda daha fazla siyahî genç katledilecek, daha
fazla insan açlıktan ölecektir. Sanders, kapitalizm veya emperyalizm konusunda hiçbir
plan önermiş değil. Seçin onu ki başka ülkelerde daha fazla insan ölsün. Oy
pusulalarını onun için atın sandığa, böylelikle size yumruk atma hakkını gidin
düşmanınıza verin. Sanders’a oy atın, on yıl sonra nerede olacağınızı görün. Bir
bakmışsınız ki elleriniz bomboş, hükümetin kontrolünü ele geçirmek için Demokrat
Parti ile birlikte mücadelelere girin, sonra da yenilin. Sanders’a oy verin ki
yanlış yaptığınızı görün.
Çözüm
Sanders değil, hiçbir zaman da olmadı. O, ehven-i şer bile değil. Demokrat
Parti adına yarışa giren hiçbir isim, ehven-i şer olmadı. Geçmişte Komünist
Partisi üyeleri Demokrat Parti adına seçime girdiler, sonra da tasfiye
edildiler. Politika sahasında belirli bir nüfuza sahiplerken, silindiler. Bugün
neden başka bir sonuç ortaya çıksın ki?
Bugün
bir başka Kızıl Korkusu dönemine doğru ilerliyoruz. Üstelik bu sefer ortada bizi koruyacak
hiçbir şey yok. Demokrat Parti, sizi kullandıktan sonra size de o
muhteşem fikirlerinize de ihanet edecek. Bu parti, eskiden yaptığını gene
yapacak. Bu partinin yöneticileri de eşcinsellerin, başka cinsel tercihlerin,
beyaz olmayanların, Hristiyan olmayanların sıradan yurttaşlar olmadığına
inanıyorlar. Onlar da Amerikan yurttaşının beyaz, erkek, heteroseksüel ve
Hristiyan olması gerektiğini düşünüyorlar. Kendinizi kandırmayın.
Demokrat
Parti, bir kez daha oportünist bir yaklaşımla kendisine bağlı olan “devrimciler”e
sırtını dönecek. Size soruşturmalar açacak, hükümet işlerine uygun olmadığınızı
iddia edecek, millete ihanet ettiğinizi söyleyecek. Sonra sizi partiden atacak,
etkinizi sıfırlayacak, hayatlarınızı mahvedecek. Parti, tüm devrimcileri
sırtlarından bıçaklayacak, polise ihbar edecek, onların tutuklanmasını
sağlayacak ya da izleme listesine alınmaları için çalışacak.
Parti,
muhaliflere asla hoşgörü gösteremez. Partinin ana çizgisi aleyhine konuştuğunuzda
sizi tekdir eder. ABD’nin güvenliği için risk teşkil etmediğinizi güvence
altına almak adına gider sizin sadakatinizi ölçmek için Cumhuriyetçilerle birleşir.
Size “terörist” yaftası yapıştırır, memleketine sadakat göstermeyen yurttaş olarak
muamele eder, tüm sesinizi keser, size yokmuşsunuz gibi davranır, planlarınızı
siler atar, içlerine sızdığı için oluşturduğunuz tüm ağları yok eder. Liberaller,
pazarlık yürütülecek insanlar değildirler. Onlar, size hep ihanet ederler. Liberallerin
yegâne amacı, size ihanet etmektir. Durun, düşünün, yaşananları anımsayın,
geçmişi inceleyin.
Alt
sınıflar arasında aynı anti-komünist simgeler ve ifadeler giderek
yaygınlaşıyor. Demokrat Parti içerisinde faal olan aynı akımlar, bugün de
belirli bir mücadele içerisindeler. Kapitalist çelişkileri çözüp atacak devrimcilerin
kontrolünde olmayan bir yapı içerisinde dayanışma veya örgütlenme için herhangi
bir zemin veya taban bulamazsınız. Kendinizi kandırmayın, siz onlar için
geberip gitmekte olan radikallersiniz.
Kendi
altınızdaki toprağı kaydırmayın, potansiyelinizi öldürmeyin. Emekçi halk
kitlelerinin içerisinde çalışıp onlara yardım ettiğinizde, o insanların gözlerinin
size nasıl saygıyla baktığını göreceksiniz. İşçi sınıfı ile ilişki kurmadan
onun içinde varolan çelişkileri çözüme kavuşturabileceğiniz yanılsamasına
kapılıp kendinizi aldatmayın. Bu, kesinlikle yanlış bir çıkarım.
Tüm
gücünüzü ortaya çıkan zararı kontrol etme işine teksif etmeyi bırakın artık. Gidin,
kitlelere verilen zararı azaltmak, sınırlamak için kitlelerle birlikte çalışma yürütün.
Seçimde desteklenecek adaylar ve konuşma hürriyetiyle ilgili ufak çaplı konferanslar
ve forumlar düzenlemeyi bırakın, ayağa kalkın ve varolan haklarınızı kullanın. Elinizdeki
araçları devreye sokun. Küçük burjuva kurtarıcılarınıza iman etmeyi bırakın,
teorik eserleri okuyun.
Diyalektik
materyalizme başvurun. Temel teoriden istifade edin. Mao, “Kitleler tarihin
itici gücüdür” diyor. Çıkın, tarih yapma işine iştirak edin.
Birçok
kez seçim meraklısı revizyonistlerle temas kurmaya çalıştım, ama gördüm ki
hiçbirisi çile çekenlere yardım edecek temel araçlara sahip olduklarının
farkında değil. Kabuğunuzu kırın, perdeleri yırtın, insan örgütleyin. Yardım faaliyetleri
tabii ki güzel, ama devrimi fiiliyatta inşa etmek için halkın kendi gücünü kullanmasını
sağlayın. Halk iktidarı seçimle tesis edilecek bir şey değil. Halkın kudreti
ise onun kitle olabilmesinde. Üretici, kiracı, sömürge olmasında. Halkın kudreti,
proleter, sömürge ve köle oluşunda.
Köleleştirilmiş
halk kitleleri kölenin kendisinden daha fazla kudrete sahip. Burjuvazinin elindeki
tek beceri ise kitleleri sahip oldukları kudretten kopartmak, onları bölmek, sömürgeyi
köleleştiren sömürge yapılar oluşturmak, proleteri ezen sınıfsal yapılar yaratmak,
toplumsal cinsiyet yapıları oluşturmak, ezilen kitlelerin birliğini karartan, üzerini
örten ideolojiler üretmek.
Peki
tüm bu şeyleri nasıl yaratıyor? Üstyapı üzerinden. Üstyapıda güç olursanız,
doğrudan burjuvazinin ve sömürgecilerin elinde oyuncağa dönüşürsünüz. Aslında oluşturduğunuz
güç, burjuvaziye, sömürgeciye ve toprak sahiplerine ait. Siz, sömürgeci
kapitalistin davasına destek sunan yanlış bir bilinç meydana getirmiş, devam
eden üretim için gerekli koşulların yeniden üretimine doğrudan katkı sunmuş
olursunuz. Ardından da kapitalist sınıfın istihdam ettiği bir toplum
örgütleyicisi hâline gelirsiniz. Devrim davasına ihanet edersiniz.
Aydın,
bir kez burjuvazinin sahip olduğu tüm hegemonyayı söküp atma davasına
bağlanırsa, o hegemonyaya destek sunan bir payanda, ezilenler nezdinde zulmü
meşrulaştıran kültürün ve yapının üreticisi hâline gelir.
Demokrat Parti’nin değirmenine su taşıyorsanız, bilin ki esasen muktedir sınıfların oyuncağı olan bir partiye hizmet ediyor, o partiye ve yapıya meşruiyet kazandırıyorsunuz demektir. Demokrat Parti’ye sunulan her destekte halkı köleleştiren politik kültür kendisini yeniden üretir. Böylece halk, kapitalist sınıfın fikirlerinin kulu kölesi hâline gelir. Partiye hizmet ettikçe, zulmün tüm yapısının ihtiyaç duyduğu bahaneleri üretirsiniz. Böylece hegemonya kendisini muhafaza eder. Neticede de devrimci öldürülür, yerine muktedir sınıfın bir kuklası geçirilir.
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder