03 Mayıs 2022

,

İkinci Sınıf Yurttaşlar


Ne vakit oluşan bir acil durum dâhilinde bir despotik rejim kurulup anayasadan kaynaklanan güvenceler askıya alınsa, Faşizm döneminde Yahudilerin başına gelenlerden de görebildiğimiz kadarıyla, insan kategorisi bağlamında belirli bir ayrımcılığa gidilir, bir kesim, bir anda doğal seyri içerisinde ikinci sınıf yurttaşlar hâline gelir.

Bugün gündeme gelen yeşil pasaport denilen uygulamanın icat edilmesindeki amaç da budur. Bu pasaportun amacı, nesnel bilimsel kesinlik yerine kişisel inançlar uyarınca insanlar arasında ayrımcılık yapmaktır. Oysa bilim sahasında aşıların güvenliği ve verimliliği konusunda sürmekte olan tartışma, henüz sona ermiş değildir. Bu konuda kimi doktorların ve bilim insanlarının dillendirdikleri, ilgili aşıların alelacele ve yeterince teste tabi tutulmadan üretildiğine dair görüşleri, asla göz ardı edilemez.

Gelgelelim, aşı olmaya karşı çıkan ve bu noktada kendi hür fikri ve sağlam temellere dayanan kanaati üzerinden aşı olmayan insanlar, alınan kararla toplumsal hayattan dışlanacaklar. Bu anlamda aşı, yurttaşlar arasında ayrımcılığa yol açacak bir tür politik-dinî simgeye dönüştürülüyor. Bu ayrımcı tutumsa en iyi ifadesini “yeşil pasaportla toplumu aşı olmayanlardan arındıracağız” diyen, bu açıdan faşist bir lafzı diline dolayan bir siyasetçide buluyor. Sorumsuzca edilmiş bu lafta adı geçen “yeşil pasaport”, esasında bu pasaporta sahip olmayanların koluna takılan, (geçmişte Nazilerin Yahudilere taktığı) sarı yıldızlı bandı ifade ediyor.

Bu, sahip olduğu politik ağırlığı küçümsenemeyecek bir olgudur. Asıl mesele, ayrımcılığa tabi tutulan bir kesimin oluşturulduğu ülkenin nereye doğru evrildiği, o ülkede insanların ikinci sınıf yurttaşlarla birlikte nasıl yaşayacağıdır.

Ayrıştırma ihtiyacı, toplum kadar eski bir ihtiyaçtır, ayrıca demokratik olduğu iddia edilen toplumlarımızda bile belirli ayrımcılık biçimlerine tanık oluruz, ama bu fiili ayrımcılık biçimleri, kanun üzerinden yaptırımlarla karşılanırlar ve kabul edemeyeceğimiz bir tür barbarlık olarak görülürler.

Giorgio Agamben
16 Temmuz 2021
Kaynak

* * *

 

Bir önceki metinde, yeşil pasaport denilen uygulamanın yürürlüğe girmesi sonrası olağan toplumsal hayat pratiğinden dışlanan yurttaşların nasıl hukuka aykırı bir biçimde ayrımcılığa maruz kaldığını ortaya koymuştuk.

Bu ayrımcılık zaruridir ve yapılan işlemin neticesinde öngörülmüş ve hesaplanmış bir sonuçtur. Buna karşın, tüm toplumun sahip olacağı düşünülen bu yeşil pasaportun yürürlüğe sokulmasındaki asıl gayenin yurttaşları dışlamak olmadığı iddia edilmektedir.

Oysa hükümetlerin bu tür yöntemlere başvurmasındaki ana gaye, yurttaşların her türden hareketi üzerinde anlık ve sınırsız kontrol tesis etmektir.

Yeşil pasaport, Sovyet rejiminin kendi sınırları dâhilinde yürürlüğe koyduğu, herkesin bir şehirden diğerine geçişini düzene sokmaya çalışan pasaportu andırmaktadır. Bugünkü örnekte kontrol daha da kapsamlıdır. Zira burada asıl mesele, konsere, sinemaya, veya restorana giderken bile pasaportunu göstermek zorunda olan yurttaşların her türden hareketi ve eylemi ile alakalıdır.

Çelişkili bir yaklaşım dâhilinde sisteme kaydolmamış, pasaportu bulunmayan yurttaş, yeşil pasaportu olana kıyasla daha özgür olacaktır. En totaliter rejimlerde bile emsali bulunmayan bu uygulama dâhilinde gösterilere katılacak, isyan edecek herkes, bu uygulama üzerinden soruşturulacak, izlenecek ve kontrol edilecektir.

Çin’in pandemi sona erdikten sonra bile izleme ve kontrol sistemlerini kullanmaya devam edeceğini açıklaması önemlidir.

Şurası açık ki yeşil pasaportta mesele sağlık değil, nüfusun kontrol altına alınmasıdır. Sisteme kayıtlı olanlar bile er ya da geç bu gerçeği bizatihi idrak etme imkânı bulacaklardır.

Giorgio Agamben
19 Temmuz 2021
Kaynak

0 Yorum: