31 Mart 2022

Suni Üreme


Alexis Escudero, 2014 tarihli La reproduction artificielle de l’humain [“İnsanda Suni Üreme”] isimli kitabıyla önemli tartışmalara ve itirazlara sebep oldu.

Fransa’da kitap üzerinden başlayan tartışmanın odağında, esasen toplumsal ilerlemenin teknolojik ilerlemeye bağlı olduğuna dair yalana kanan liberal sol duruyordu. Kitap, temelde bu kesimi ifşa etmekteydi.

Sahte sol, bugün elindeki kırbacı, aşırı sağa karşı kullanılacak dildeki ve ahlakî öfkedeki aynı gücü kullanarak, “ilerici” teknolojilere itiraz etme cüreti gösteren herkese sallıyor.

Sanayi kapitalizmine ait temel unsurları benimsemek suretiyle her yönden uzlaşmacı bir tutum sergileyen sözde sol akım, kapitalist sistemin düşmanlarına, radikalmiş gibi görünen, ama aslında hiç de radikal olmayan bir konum üzerinden saldırıyor.

Gerçek anlamda devrimci ve radikal bir bakış açısına sahip insanlar için asıl mesele, bu transhümanizmden etkilenmiş sahte solcular olmalıdır. Bu solcular, doğaya veya insan türüne dair her sözü demode, hatta tehlikeli buluyorlar.

Escudero’nun kitabını, biyoteknoloji mühendisliği denilen sektöre yönelik antikapitalist bir saldırı olarak okumak mümkün.

Kitap, bu sektörün Cesur Yeni Dünya’yı inşa ettiğini, bu yeni distopyada zenginlerin tasarımcı elinden çıkma bebekleri satın alabildiklerini, böylelikle çocuklarının sömürülen kesimin çocuklarından her yönden üstün olmalarını güvence altına aldıklarını söylüyor.

Escudero bu noktada Los Angeles’taki Doğurganlık Enstitüsü’nü örnek veriyor. Bu kurum, her yıl sekiz yüz tüp bebek üretiyor. Bu bebeklerin yedi yüzünün anne-babasında aslında doğurganlıkla alakalı hiçbir sorun yok. Aslında zengin Amerikalılar gelip “en iyi” genetik özelliklere sahip embriyoları seçme imkânı buluyorlar, ayrıca çocuklarının cinsiyetlerini seçebiliyorlar.[1]

Bu oldukça kârlı olan iş, avlarını avlamak için sağa sola tuzaklar kuruyor. 2009’da Londra’da düzenlenen ilk Doğurganlık Şovu etkinliğine seksen şirket katılıyor. Bu şirketler arasında klinikler ve sperm bankaları da bulunuyor. Etkinliği üç bin civarında ziyaretçi ziyaret ediyor.[2]

2015 tarihli bir raporda verilen rakama göre, ABD’deki doğurganlık pazarının yıllık ortalama değeri 3 ilâ dört milyar dolar.[3] İngiltere’de bu rakam 600 milyon sterlini buluyor.[4]

Escudero kitabında, yeni öjeninin amacının kaçınılmaz olarak değiştiğini, artık bugünkü öjeni pratiğinin, sadece kalıtsal kusurları görüntülemeyi amaçlamadığını, bunun yanı sıra, insanları daha çekici, daha iri, daha atletik ve daha zeki kılmaya çalıştığını ortaya koyuyor.

Yani artık öjeninin amacı, doğanın kusurlu kıldığı insanı daha iyi kılmak. Modası geçmiş insan modelini geride bırakmak isteyen sanayi kapitalizmi, ürettiği yeni ürünlerle süper insanlar, “postinsanlar” yaratmak istiyor.[5]

Escudero kitabında Nazi Almanyası’ndan çıkış alan bu kötülük yüklü öjeni sektöründeki büyümeye solun gerekli cevabı üretemediğini söylüyor.

“Sol, konuyu zerre tartışmıyor. Sanki solcu olmakla insanda suni üreme fikrini desteklemek, el ele ilerliyor.”[6]

Oysa Fransa’da Tıbbi Destekli Üreme meselesine esas olarak dindar sağcılar itiraz ettiler. Bu kesim ise asıl olarak bebeklerin gey ve lezbiyen çiftler için üretilmesi fikrine karşı çıktılar.

Escudero, meseleye bu yönden itiraz etmediğini açık bir dille ifade ediyor. O aslında liberal solun “herkese tıbbi destekli üreme imkânı sağlansın!” sloganına “bu imkân kimseye sağlanmasın!” sloganıyla karşı çıkıyor. Onun derdi, tıbbi destekle üreme hizmeti alacak müşterilerin cinsel yönelimleri değil, sektörün kendisi.

Escudero, bir yandan da lezbiyenlerin kullandığı, kişinin kendi kendine şırınga ile uyguladığı dölleme tekniğine de karşı olmadığını, bu tekniğin tıbbi destekli üreme başlığı altında ele alınmayacağını söylüyor.

Escudero, bugün tıbbi destekli üreme sektörünü “toplumsal açıdan ilerici” buldukları için savunan solcuların korkunç bir tuzağa düştüklerini söylüyor.

Bu noktada “Tıbbi destekli üreme hakkı olmazsa eşitlik olmaz” diyen Fransız eşcinsel hakları örgütü inter-LGBT’nin yaklaşımına işaret eden Escudero, bu konuda şu tespiti yapıyor: “Siber liberal sol, biyoteknolojiye başvurmaksızın eşitliğin olmayacağını düşünüyor.”[7]

Escudero, teknoloji karşısında büyülenen solcuların bu büyülenme ile birlikte, eskiden savundukları konumları terk ettiklerini, fiiliyatta kapitalist sisteme destek sunmaya başladıklarını söylüyor.

“Bu siber liberal sol, bireysel özgürlük mücadelesini piyasanın özgürlüğünü savunmak için veriyor. Bu sol, politik eşitlikle bireylerin biyolojik anlamda tek tipleştirilmesini birbirine karıştırıyor. Onun rüyası, liberal öjeniden ibaret. Bu öjeni anlayışı ise bedenin ilgası ve suni rahimlerin kullanılması üzerine kurulu. Siber liberal sol, esasen insan türünün teknolojiyle yeniden yaratılacak post-insanlığın hayalini kuruyor. Ondaki muhalefet ve isyan, asıl kimliğini teknokapitalizmde buluyor.”[8]

Bugün epey etkili ve sesi çok çıkan bu liberal sola yönelik eleştiri, doğalında epey tepkiye sebep oldu. 28 Ekim 2014 günü Paris’teki bir kitapçıda düzenlenen bir sohbet toplantısı esnasında Escudero protesto edildi. Gösteriyi gerçekleştirenlerin ellerindeki dövizlerde Escudero “lezbiyen, eşcinsel ve trans düşmanı” olmakla suçlanıyordu.[9]

Sonra, 22 Kasım Cumartesi günü bir grup, Lyons anarşist kitap fuarında Escudero’nun katıldığı atölye çalışmasını protesto etti. Orada dağıtılan bildiride, Escudero’nun “yaşamı savunmak adına özcülüğe kayan bir çevreci” olduğundan, bu anlamda “José Bové ve Pierre Rahbi ile ortaklaştığından söz ediliyordu: Bildiri, şu cümlelerle sona eriyordu: “LGBT düşmanlığına hayır! Tıbbi destekli üreme hakkının genişletilmesine evet! Özcülüğe ve doğacılığa hayır!”[10]

Bu eyleme tanık olanların aktardığına göre, “teknoloji yanlısı faşist grup, Escudero’nun başını çektiği atölye çalışmasının gerçekleştirildiği odanın girişini tuttu, girmeye çalışanlara hakaretler yağdırdı. Sonuçta çalışmayı organize edenler, toplantıyı iptal etmek zorunda kaldılar.”

Bu tanıklığı aktaran Gouilleux, konuya dair şu yorumu yapıyor:

“O an net bir biçimde anladık ki bu insanlar, ‘doğa’ ve ‘insan’ kelimelerinin ağza alınmaması gereken yasaklı kelimeler olduklarını, hatta bu tür olguların varolmadığını düşünüyorlar, dolayısıyla tartışmak da anlamını yitiriyor. Onun yerini yumruk kavgası alıyor.”[11]

Escudero’nun da kitabında tespit ettiği biçimiyle, bu sahte solcular, aslında kapitalist sistemin ilerleyişine ideolojik planda eşlik eden atlı uşaklar. Bu hâlleriyle onların suniliğe kafayı takmış olmaları, organik veya doğal olan her şeyi düşman kabul etmeleri, gayet olağan bir durum.

“Özgürlük ve kurtuluş mücadelesine destek sunuyormuş gibi yapan postfeministlerin ve transhümanistlerin içi, doğaya, doğal olana, insana doğuştan bahşedilmiş olan her şeye yönelik sonsuz nefretle yüklü. Onlar, üretilmemiş, imal edilmemiş, standarda bağlanmamış, düzenlenmemiş, aklileştirilmemiş her şeye düşmanlar. Kurgularıyla örtüşmeyen, işlerine yaramayan, kusurlu görünen, yedi yirmi dört verimli ve üretken olmayan her şeyden nefret ediyorlar. Ellerinin arasından kayıp giden, kontrol edilemeyen her şeyden nefret ediyorlar.”[12]

Orgrad
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Alexis Escudero, La reproduction artificielle de l’humain (Grenoble: Le monde à l’envers, 2014), s. 62.

[2] Escudero, s, 69-70.

[3] “Fertility Market Overview”, Mayıs 2015’, HW.

[4] Maxine Frith, “You’re big business now, baby”, The Daily Telegraph, 19 Ekim 2014.

[5] Escudero, s. 118.

[6] Escudero, s. 10.

[7] Escudero, s. 174.

[8] Escudero, s. 12.

[9] “Alexis Escudero: Antiféministe, Masculiniste, Homophobe!” 7 Kasım 2014, Luttes.

[10] “A propos du livre d’Alexis Escudero”, 23 Aralık 2014, Mondialisme.

[11] A.g.e.

[12] Escudero, s. 186.

0 Yorum: