28 Mart 2022

,

Zaviye


Murat Belge, TİP’in nereden geldiğini, bu partinin kökenini bilmiyor olamaz.[1] Belli ki bu son günlerde burjuva basın eliyle pazarlanan partiyle alakalı olarak yürütülen PR çalışmasına ortak olmak istiyor. Ona yalanla destek çıkıyor. Varlığını hissettirmek, kendisine verilen işi hâlen daha yapabildiğini göstermek zorunda. Bu PR çalışması, TİP’in komünist hareketin pürüzlerini, dikenlerini, çapaklarını temizlemiş olduğu kanaatiyle yürütülüyor. Murat Belge, bu sebeple örgütün altına liberal mührünü vuruyor. Onu dostlarına ve mahallesine servis ediyor. Bunu devlet içinden bir emir gelmese yapmaz!

TİP, Gelenek dergisinin siyasi çizgisinin bir ürünü. Bu anlamda, aynı çizgiyi paylaştığı TKP’den ayrı bir yerde durmuyor.[2] Onun kitleleri etkilemesi, oradaki öfkeyi örgütlemesi, o öfkeye örgütlenmesi mümkün değil. Zira başındaki isim, Metin Çulhaoğlu, onun parti olmasını istemiyor. Çünkü bir “parti” zaten var. TİP, o partiye gölge düşmesin, başkaları parti alanını gasp etmesin diye kuruldu. Aynı Çulhaoğlu, geçmişte ÖDP’yi parti olarak görmüyordu, içine entrizm yapmak için girdi, alacağını aldı, çıktı. Onun parti olmasını hiç istemedi. Doksanlarda bu Gelenek çizgisinin cirmi ve cüssesi SBP ve ÖDP’ye mani olmaya yetmiyordu. Artık devletin iteklemesi, estirdiği rüzgâr, Danıştay’dan alınan icazet sayesinde bu kudrete sahip. Bugün Gelenek çizgisi, kendi ÖDP’sini kuruyor.

Gelenek dergisi, bir tür sağcılaşma eleştirisi yönelttiği Birikim-Yeni Gündem hattıyla birlikte inşa etti kendisini. Onun solunda durmak isterken sağcılaştı. Sol içi demokrasi-cumhuriyet tartışması, İttihat-İtilaf cedelleşmesi, bu iki hattı var etti. Artık ittihatçıların TKP’si var, ama itilafçıların da olmalı. O suyun başı da tutulmalı.

TİP, HDP’nin de içinde olduğu çizginin önünü almak için kuruldu. Doğal olarak, oradaki sağcılığa örgütlenmek durumunda. Bu anlamda, TKP’nin Ukrayna ile ilgili değerlendirmelerindeki sağcılığa hiç şaşırmamak gerek.

Bugün Murat Belge, tartışarak var ettiği Gelenek dergisinin kendisine yakınlaştığını gördü. Son bir müdahalede bulunuyor, ona ayar veriyor. “Benim kum havuzuma geldiysen, kurallarıma uyacaksın, iktidar düşkünlüğü yapmayacaksın, fazla kavgacı olmayacaksın, sermayenin öncülük ettiği dönüşüme ses etmeyeceksin, sadece pürüzleri, çapakları temizleyeceksin” diyor. Kendi programını dayatıyor. Gelenek dergisi, zaten bu kurallara uyan bir çizgi. Bu çizginin ürünü olan TİP, bugün asli işlevini bile yerine getiremiyor, diyanet ve liman özelleştirmesi gibi konuların görüşüldüğü meclis oturumlarına katılmayıp, bar köşelerinde çene çalmayı tercih ediyor.

Sermaye ve devlet açısından köle ve sömürge, asli kategoriler olarak iş görüyor.[3] Sol, köleleştirme ve sömürgecilik pratiklerinde pürüzleri, gerilimleri ortadan kaldırmak, kitleleri ilgili sürece uyumlu kılmak için var. TİP bunun için kuruluyor. O, bir boyutuyla İngiliz sömürgesi olan ülkenin İngiliz İşçi Partisi olabileceğini düşünüyor. Oradan selam almasının sebebi bu. Bu sebeple, İngiliz İşçi Partisi gibi orta sınıfa seslenip, işçi sınıfından kopuyor. İlkinin çıkarlarını işçiye pazarlıyor.

Parti, sermayenin ve devletin ihtiyaçlarına uygun olarak besleniyor. Bu anlamda, tarihsel olarak ilk TİP'in yolunu izliyor, ama bu sefer Mahirlere, Denizlere, İbrahimlere yol açmamaya, o yolu kesmeye niyetleniyor. Üç devrimcinin mirasından dökülenleri toplamak için uğraşıyor. O mirası tasfiye ediyor.

Bugün Afgan mültecilerle ilgili olarak kullanılan dil, sömürgecilerin dili. Bu dilin HDP içerisinde nasıl örgütlenebildiğini, sosyalist örgütlerde kendisine nasıl yer bulabildiğini, o örgütler sorgulamalı. Küçük burjuvaya ait saf, steril ülke, beden ve ırk tasarımı ile herkes, Ümit Özdağ gibi konuşabiliyor. TİP, bu tipleri örgütlüyor. Orta sınıfın maddi çıkarları, onun çizgisini tayin ediyor.

Murat Belge, postmodern ve liberal kırbaçlarla terbiye ettiği isimleri, örgüt bürolarına gönderiyor. Politik olanı o tayin ediyor. Solcu kitleselleşse “popülistsin” diyen de kendisi, solcu kendi dar dünyasına kapansa “manastırcısın” diye kırbaç sallayan gene o.[4] Kadrocu babasından öğrendiği ayar verme, solu biçimlendirme gayretini bir miras olarak devralmış, gerekli yerlerden aldığı izinle, bu bilgiyi uygulamaya döküyor.

Devyol çizgisi yoldan çıkmasın diye sallanan kırbaçla, TKP çizgisi yoldan çıkmasın diye sallanan kırbaç, aynı malzemeden üretilmiş ve aynı kişilerin elinde. Bugün o el, “sol kavga çıkartmasın, dünyayı nüfuz altına almasın” istiyor. Bu hâliyle sol, komünist hareketin önünü alma, tasfiye etme ile ilgili tarihsel misyonunu yerine getiriyor.

Afgan mülteciler ve Ukrayna gibi meselelerde solcularda görülen sağcılık, tabii ki Millet İttifakı kurgusu ile ilgili. Çünkü bu solcular, sosyalistler, fazla Halk TV, Tele1, KRT izliyorlar, oralara çıkmayı fazla arzuluyorlar. Dolayısıyla, ittifaktaki sağcı mayaya bile isteye teslim oluyorlar. O sağcılığı solculuk diye yutturmaya, ambalajlamaya mecburlar. Babacan’ın, Davutoğlu’nun iktidar koltuklarına oturması için solu biçimlendiriyorlar.

Öte yandan herkes, solculuğun içeriğinin dönüştürüldüğü momentte bir “proletarya”dan söz ediyor. Kendisini proletarya yerine ikame ediyor, “Biz, her meseleyi proletarya açısından, onun zaviyesinden değerlendiririz” diyor. Politik gündemlerle alakalı tavırları, alınan politik tutumları buradan meşrulaştırıyorlar. Ama bu yaklaşımdan nedense proletarya bihaber!

Oysa Marksist açıdan bu zaviye, bir tür işçicilikle malul. Gerçek işçi sınıfıyla alakası bulunmayan, ondaki çapaklardan, pürüzlerden arınmış, kavgayı-öfkeyi tasfiye etmiş, saf, steril, sabit ve soyut bir “İşçi” kurgusunu temel alan kimlikçilik, Kadın, Kürt, Doğa, LGBT gibi kimlikçiliklerin karşısına çıkartılıyor. Ama sonra o kimlikçi siyasetlerle ortaklaşıyor. Küçük burjuvaların bu kimlik yarışı, sınıf mücadelesine dair imkân ve olasılıkları gizliyor. Bu konularda yapılacak işleri boşa düşürüyor.

Mesele, kendi öznel varlığını proletaryanın yerine ikame edip, onun yerine konulan yüce bireyi putlaştırdıktan sonra herkesi o puta ibadete çağırmak değil. Mesele, olgulara ve olaylara sınıf mücadelesi ve ona bağlı olarak, iktidar mücadelesi zaviyesinden bakabilmekte.

Kendisini proletarya olarak satan, liberalizmini o kurgunun ardına gizleyen örgütler, bu açıdan, teorisini ve pratiğini sınıf mücadelesi, devrim mücadelesi ve iktidar mücadelesinin nesnel boğumlarında, kavşaklarında yeniden kurup yıkan, yıkıp kuran partiye düşmanlık etmeye mecburlar. Murat Belge ve “yeni örgüt”ü TİP, bu düşmanlığın bir parçası, doğal bir ürünü.

Eren Balkır
27 Mart 2022

Dipnotlar:
[1] Murat Belge, “TİP Kongresi ve Solun Fırsatları”, 15 Şubat 2022, T24.

[2] Eren Balkır, “VİP”, 11 Ekim 2018, İştiraki.

[3] Eren Balkır, “Sömürge ve Köle”, 1 Nisan 2020, İştiraki.

[4] Murat Belge, “Politik/Apolitik”, 14 Şubat 2022, Birikim.

0 Yorum: